Değerli Dostlarımız,
Bir yılı daha geride bırakıyoruz, ancak hüzünle. Maalesef Aralık ayında hain ve alçak saldırılar ardı ardına geldi, çok sayıda polisimiz, askerimiz, sivil vatandaşımız şehit oldu ve yaralandı. Ayrıca, Türk-Rus dostluğunu bozmaya yönelik bir suikast sonucu Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov hayatını kaybetti. İnsanlıktan nasibini almamış mahluklar, gerçekleştirdikleri saldırılarla her ne kadar ciğerimizi dağlasalar da Türkiye Cumhuriyetinin ordusuyla, polisiyle, devletiyle böyle alçak saldırılara pabuç bırakacak bir ülke olmadığını bilmelidirler. Hain ve alçak saldırıları harmanTIME ailesi adına şiddetle lanetliyorum. Birliğimizi koruyalım, insanlık suçu teröre karşı dimdik duralım. Boyun eğmeyelim. Hainlerin sevinmesine izin vermeyelim. Bu saldırılar, bizi ve polisiyle, askeriyle, korucusuyla güvenlik kuvvetlerimizi yıldıramayacaktır. Güvenlik kuvvetlerimiz ülkemiz içindeki terörle, Fırat Kalkanı harekatında terör örgütleriyle kahramanca mücadele veriyor. Tüm millet olarak güvenlik kuvvetlerimizin arkasındayız. Milletimizi, güvenlik kuvvetlerimizi bu saldırılarla sindireceğini sananlar yanıldıklarını göreceklerdir. Saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Hain ve alçak saldırıların olmadığı, huzurlu, mutlu, sağlıklı, bereketli yeni yıl umut ediyorum.
Kıymetli Okurlarımız, sektörümüz açısından 2016 zor bir yıl oldu. Doğal afetleri, girdi maliyetlerinin yüksekliğini, ithalatı ve ihracattaki sıkıntıları yine çok konuştuk. Özellikle 2015 yılı Kasım ayında yaşanan uçak krizi, Rusya ile ilişkileri zedeledi ve 2016’ya ambargo ile girdik. Ambargonun olumsuz etkileri yıl boyunca kendini gösterdi ve yeni pazarlar da bulunamayınca sektör büyük çıkmaz yaşadı. Çok sayıda çiftçi tarımsal üretimi bıraktı, ilaç ve gübre bayileri kapandı, yatırımlar yavaşladı. Neyse ki yeni yıla ambargonun kaldırıldığı müjdesiyle giriyoruz. Sadece bu kararla bile 2017’nin tarım sektörü açısından çok parlak geçeceği düşüncesindeyim.
2016’nın tarım sektörü açısından en önemli gelişmelerinden biri de “ Milli Tarım Projesi ” oldu. Tarımda havza bazlı üretime destek verilmek üzere 941 havza belirlendi. Havza modelinde istisnasız desteklenecek stratejik ürün sayısı ilk etapta 19 olarak açıklandı, ancak geçen sürede soğan ve patatesin de eklenmesiyle 21’e çıktı. 2017’den itibaren çiftçinin yılda tek bir destekleme başvurusu yaparak Nisan-Mayıs dönemi ile Eylül-Ekim dönemi olmak üzere yılda 2 kez destek ödemesinin yapılacağı bir modele geçildi. Ürün bazında ve dekar başına çiftçiye yüzde 50 mazot desteği açıklanan Milli Tarım Projesi, hayvancılıkta da bölge bazlı destekleme içeriyor. Havza bazlı destekleme modelinin doğru şekilde uygulanması halinde birçok sorunun çözüleceği ve çiftçinin hak ettiği geliri elde edeceği kanaatindeyim.
2016 yılında tarım sektöründe birçok önemli gelişme yaşandı, yalnız bu iki konu ilk iki sırayı aldığı için özellikle değindim. Burada değinmek istediğim bir konu daha var, örtü altı tarım ve sorunların çözümü noktasında yapılması gerekenler. Türkiye’de tarımsal üretim hızla seralara kayıyor. Sera alanlarımız 1960’da 10 bin dekardı, günümüzde 664 bin dekara çıktı. Dünya’da seracılıkta ilk dört içinde yer alıyoruz, Avrupa’da İspanya ile yarışıyoruz. Pazarlara yakınlık, zengin jeotermal enerji potansiyeli ve uygun iklim koşulları nedeniyle seracılık için biçilmiş kaftan olan Türkiye’de, muzun dörtte üçü, salatalığın beşte üçü, sivri biber, çilek, sofralık domates ve kabağın beşte ikisi, patlıcanın üçte biri serada üretiliyor. 6 milyon 352 bin ton sebze, 368 bin ton meyve, 1 milyar 193 milyon adet süs bitkisi seralarda yetiştiriliyor. Özellikle sebze üretiminde seracılık büyük önem kazanmış durumda. Seradaki sebze üretimi Fransa’nın toplam sebze üretimini 1,15 milyon ton aştı. Türkiye’nin, serada ürettiği sebze miktarı, Almanya’nın, Romanya’nın, Tunus’un, Arjantin’in toplam sebze üretiminin iki katına yaklaşıyor, Yunanistan, İngiltere, Portekiz’in toplam sebze üretiminin iki katını geçiyor, Belçika’nın, Kanada’nın, Şili’nin üç katına ulaşıyor. En fazla sera Antalya’da bulunuyor. Bu ili Mersin ve Adana izliyor.
Muz ve salatalıkta sera üretimi, bahçe üretimini geride bıraktı. Üretimin muzda yüzde 74’ü, salatalıkta yüzde 59,3’ü, sivri biberde yüzde 41,9’u, çilekte yüzde 42,2’si, sofralık domateste yüzde 41,6’ü, kabakta yüzde 38,7’si, patlıcanda yüzde 31,1’i seradan sağlanıyor. Daha verimli ve kaliteli bir üretim sağlanabilmesi mümkün, bunun için mevcut seralar modern seralara dönüştürülmelidir. Elektrik fiyatları seralarda maliyetleri çok fazla etkiliyor. Bundan dolayı seraların ticarethane elektrik enerjisi aboneliğinden tarımsal sulama aboneliğine geçirilmesi önemli bir karardır. Elektrik fiyatları ne kadar düşük olursa o kadar üretim maliyetlerini azaltır. İşletme küçüklüğü, pazarlama sorunları, tarımsal girdilerde dışa bağımlılık ve girdi maliyetleri nedeniyle üretim maliyetlerinin yüksekliği seraların temel sorunlarıdır. Kırsal kalkınma programı IPARD kapsamında verilen seracılık hibelerinden 42 il yararlanıyor; büyük sera alanlarına sahip bazı illerimiz bu kapsamda yer almıyor. Seracılığa çok uygun olan Antalya, Adana ve Muğla gibi illerimizin IPARD kapsamına alınması gerekiyor. Örtü altı tarımdaki sorunları çözüp potansiyeli en yüksek seviyeye çıkarırsak sektörümüzün çok basamak atlayacağı kesin.
Şubat sayımızda görüşmek umuduyla; hepinize bereketli işler, huzur dolu aydınlık günler dilerim…