51. Ulusal Nöroloji Kongresi’ne Katıldık…


TND tarafından bu yıl 51’incisi düzenlenen “Ulusal Nöroloji Kongresi”, yurt içinden ve dışından bin 500 sağlık çalışanının katılımıyla Maritim Pine Beach Otel’inde gerçekleştirildi.

27 Kasım-3 Aralık 2015 tarihleri arasında yapılan kongreye Başkanımız Prof.Dr.Coşkun Özdemir, Yönetim Danışmanımız Yakup Sayın ve Kasder Denetleme Kurulu Üyemiz Gül Devrim Günay katılmışlardır.

Bu yıl ki kongrenin ana temasının nöroloji pratiği içinde nadir görülen ancak büyük çoğunluğu genetik olmakla, son yıllarda tedavi seçeneklerinin de giderek arttığı, “nöromüsküler hastalıklar” (kas ve sinir ucu hastalıkları) olarak belirlenmiştir..Bu nokta da hayatını nöromüsküler hastalıklar içinde yer alan kas hastalıklarına adamış olan değerli başkanımız Prof.Dr.Coşkun Özdemir davet edilmiştir..Kongre de Prof.Dr.Özdemir’in konuşmasının ardından yönetmenliğini Gülsün Sarıoğlu’un üstlendiği KASDER’in belgesel filmi olan ”Düşümdeki Uçurtma” (Kite in My Dream) ya yer verilmiştir.

Kongreye, yurt içinden ve yurt dışından 1400 sağlık çalışanı katıldı. MS’den epilepsiye tüm nörolojik hastalıkların masaya yatırdığı kongrede ayrıca özel sağlık kuruluşlarında çalışan nöroloji uzmanlarının yaşadıkları sorunlar tartışıldı.

Ana Tema Nöromüsküler Hastalıklar

Kongrenin bu yılki ana teması “Nöromüsküler Hastalıklar” olarak belirlenerek, nörolojinin diğer alanlarının da dünyanın seçkin bilim insanları ve sağlık profesyonelleri tarafından tartışılacağı kapsamlı bir kongre gerçekleştirildi. Toplam 26 yarım gün, 5 tam gün kurs yapılması planlanan kongrede bu yıl nöroloji hemşirelerine yönelik birbuçuk günlük bir kurs düzenlendi. Özel sağlık kuruluşlarında çalışan ve mecburi hizmet görevini yürüten nöroloji uzmanlarının karşılaştıkları sorunlar son gün ayrı bir çalıştayda tartışıldı.

Nöroloji’de Meslek Hastalıkları ve Çevre Sağlığı Paneli

Günümüz koşullarında önemle ele alınması gereken Meslek Hastalıkları ve Çevre Sağlığı Paneli de Ulusal Nöroloji Kongresinde ayrı bir panelde ele alındı. Konu ile ilgili çok kapsamlı çalışmaları olan Dr. İbrahim Akkurt’un da konuşmacı olduğu panele katılanların her biri adına TEMA vakfına fidan bağışı gerçekleştirildi. Ayrıca European Environmental Neurology Başkanı Prof. Jacques Reis’ de Jacques kongremizin davetli konuşmacısı olarak çevrenin nörolojik hastalıklara etkisini anlattı.

Dünyanın heryerinden nörologları ağırlandı

Kongre, dünyanın dört bir yanından akademisyenleri, bilim insanlarını, sağlık profesyonellerini, sektörün önde gelen kuruluşlarını ve karar alıcılarını biraraya getirdi. Yaklaşık bindörtyüz delegenin katılımı beklenen 51. Ulusal Nöroloji Kongresi, günümüzde toplum sağlığı alanında en sık gündeme gelen nörolojik hastalıkları 6 gün boyunca, en son bulgu ve değerlendirmeleriyle tartışma masasına yatırıldı. Alanında uzman konuşmacıların buluşmasında tartışılan konular arasında, Nöromüsküler hastalıkların nörolojik problemlerinin genel nörolojik hastalıkları içinde önemli oranlarda ortaya çıkması ve ülkemizde nöromüsküler hastalıkların tanınması, önlenmesi, tedavi ve takipleri başlıca kongre konusunu oluşturmaktadır.

01 Aralık tarihinde, 09:30 – 11:00 saatleri arasında gerçekleşen “Nöromüsküler Hastalıklar” başlıklı ana konferansta 3 konu ve 3 güncel yaklaşım ele alındı.. Milan University, Department of Translational Medicine’ den Dr.Eduardo Nobile Orazio, University of Oxford, Department of Clinical Neurosciences, İngiltere’den Dr. Kevin Talbot ve Porter, Neuroscience Research Center’dan Dr. Carsten G. Bönnemann konuyla ilgili dikkat çekici birer konuşma yapıp deneyimlerini katılımcılarla paylaştılar. Komşu ülke ve bölge nöroloji derneklerinin temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen “In The Region” toplantısında nörolojik hastalıkların sıklığı ve çevresel özellikleri tartışılarak güncel nöroepidemiyolojik çalışmalar aktarıldı.

Her açıdan nöroloji!

Beyin damar hastalıkları, Multipl Skleroz, Hareket Ve Yürüme-Denge Bozuklukları, Nörolojik Yoğun Bakım, Başağrısı, Epilepsi Nöroimmünoloji, Klinik Pratikte Botulinum Toksin Tedavisi, Çocuk Nörolojisi, Nöropatik Ağrı gibi konularda dünyadaki son gelişmelerin de anlatılan kongre de, Türk Tabipleri Birliği ve Avrupa Nöroloji Akademisi (EAN) tarafından akredite edilmiştir.

Hem tartıştılar hem yarıştılar!

Nöroloji kongresinin geleneksel hale gelen ‘nöronlar yarışıyor programı’ bu yıl da sürprizleriyle kongrenin eğlenceli yüzü oldu. Nörologların katıldığı yarışma, bir bilgi yarışması niteliğinde düzenlenmekte. Nörologlar bilginin esprili bir dille anlatımını da başardıklarını bu yarışma ile gösteriyorlar. Sanat ve tıbbın birbirini tamamladığı kongre de pantomim sanatçısı Ulvi Arı’da nörolojik hastalıklarda ifade güçlüğünü sanatı ile canlandırdı. 12’inci Nöroloji Yeterlilik Sınavı’na da ev sahipliği yapan kongre de, nöroloji hemşireleri de unutulmadı! Nöroloji hemşirelerine yönelik bir kurs düzenlendi. Kongrenin en önemli konularından biri de özel sağlık kuruluşlarında çalışan ve mecburi hizmet görevini yürüten nöroloji uzmanlarının karşılaştıkları sorunlar oldu…

Başkanımız Prof.Dr. Coşkun Özdemir’in kongre izlenimlerini aktarıyoruz:

Uzun yıllar bu kongreler nörolog ve psikiyatrları bir araya getiren Nöropsikyatri kongresi olarak yapılıyordu. Nöroşirürji de katılıyordu bu kongrelere. Önce nöroşirürji sonra psikiyatri ayrıldı ve 1988’den itibaren ulusal nöroloji kongreleri yapıldı. Bu yıl Bodrum’da yapılan toplantı 1. inci kongre olarak anıldı. Fakat 1964 yılı başlangıç sayılarak 1988′ deki, 24 üncü bu yıl da 51. inci kongre olarak kabul edildi..Benim akranlarımın ünvanı akıl ve sinir hastalıkları uzmanlığıdır. Nöroloji ve Pskiyatri Tıp fakiltelerinde ayrı kürsüler olarak eğitim veriyorlardı. Devlet hastanelerinde bu ayrılık yoktu. 1992 yılında Nöroloji derneği kuruldu. Artık nöroloji kongrelerini bu dernek organize ediyor ve hemen daima Antalyada’ki 5 yıldızlı otellerde yapılıyor. Bu yıl kongre 1500 delegenin katılımı ile yapıldı. Sayıları 70′i bulan tıp fakülteleri..Nöroloji öğretim üyelerinin yanı sıra nöroloji asistanları ve az sayıda hemşire ve fizyoterapistler de delegeler arasında yer alıyordu. Türkiye’de nörolog sayısı dernekten öğrendiğime göre 4000′e yaklaşmış. Ben birkaç yüz gibi sayılar hatırlıyorum. Kongreler çok güzel çok verimli bir beraberlik sağlıyor. Nöroloji derneği her yıl çok zengin bir program hazırlıyor. Nörolojinin tüm dalları için çalışma grupları var. Onlar detaylı hazırlıklar yapıyorlar. İlk iki gün çeşitli konularda kurslara ayrılıyor. Bilimsel toplantılar saat 7.30′ da kahvaltı seminerleri ile başlıyor ve tüm gün ayrı salonlarda süregeliyor. Gece saat 21′ de başlayıp gece yarısına uzanan tedavi konulu toplantılar ile şekillenen yoğun bir çalışma ile bilgilerin, deneyimlerin, araştırma sonuçlarının aktarımı gerçekleşiyor. Nöroloji artık son 10 yılların baş döndürücü gelişmeleri ile çok geniş bir bilim alanı.

50 yıl önce bizler birer nörolog idik..Şimdi artık davranış nörologları var. Eplepsi, Nöroimmunoloji, Multıple skleroz, Nöromüsküler hastalıklar, nöro-oftalmoloji, nörofizyolojinöro rehabilitasyon, çocuk nörolojisi, nörootoloji, serebrovasküler hastalıklar yan dal uzmanları var. Bütün bu alt bilim dalları ile ilgili bildiriler, konferanslar, paneller, seminerler, çalıştaylar yer alıyor kongre boyunca. Ulusal kongreye dünyanın ünlü nörologları da sabah saatlerindeki konferans oturumları için davetli. Onların değişik konularda geniş kapsamlı konferanslarına büyük salonlar ayrılıyor. Çok ilgi çekici oturumlar izlemek mümkün. Kongre delegeleri ilgi alanlarına uygun seçimler yaparak ilgili salonda yer alıyorlar. Oldukça canlı bir kongre izliyoruz.

Düzenleme kurulu her yıl bir nörolojik bilim dalını ana tema olarak seçiyor. Bu yıl ana tema Nöromüsküler Hastalıklar idi. Oxford Üniversitesi’nden Kevin Talbot bilinen geniş bilgi ve deneyimi ile ALS/Motor Nöron hastalığı hakkında konuştu ve hastalıktaki en yeni gelişmeleri anlattı. En dikkat çekici olan bu çok ağır kas hastalığında solunum yetersizliği için bir umut olarak ileri sürülen diyafram pacing (elektrod) uygulamasının rutin bir tedavi aracı olmadığının belirtilmesi idi. Prof.Talbot yakın zamanlarda Japonya ALS derneği tarafından duyurusu yapılan yeni bir ALS ilacı (radicut) için ümit var olmadığını bildiriyor. Kevin Talbot aynı umutsuzluğu nonsense nokta mutasyon taşıyan duchenne hastalığı için EMA dan şartlı onay alan ataluren için de yineliyor. Gerçek değerlendirmeleri bu deneme ilaçlarının önümüzdeki aylarda yeterli sayıda hastada kullanılmasından sonra yapabileceğiz. ALS gibi çok ağır seyreden yaygın kas zaaf ve erimenin yanı sıra solunum beslenme yetersizliğine yol açan bu hastalığa büyük ilgi vardı. Tedavisi olmayan bu hastalıkta iyi bir bakımın ve bu bakımı verecek hekim dışı iyi yetişmiş elemanların (caregiver) hemşirelerin önemini birlikte dile getirdik. ALS ve Evde Bakım Derneği Tıp Fakülteleri ile birlikte Florance Nightingale’den destek alarak geliştirdiği ”ALS Yaşamak Yetmez, Yaşatmak da Lazım” adı ile evde bakım projesini sundu. Bunlara çok uzmanlı (multidisipliler) yaklaşımın önem ve gereğini ekledik. Gelişmiş ülkelerde özellikle hastalığın geç evrelerinde bakım için kurulmuş olan hospicelere duyulan ihtiyacı dile getirdik.

Biz Türkiye Kas hastalıkları Derneği olarak derneğimizin koordinatörü Yakup Sayın’ın desteği ve katılımı ile hazırlanan belgesel film (Düşümdeki Uçurtma) ile kongreye katkı yaptık. Bu belgesel, güneydoğu anadolu köylerinde Duchenne adlı hastaların ailelerinin yaşam koşullarını sergiliyordu. Burada öncelikle ortaya konulan, açıkça bu bilimin, teknolojinin sağladığı olanaklardan yoksun bir ortamda yaşayan ailelerin yaşadığı dram idi..Bunun üzerinde ancak kısa yorumlar yapabildik. Ana tema nöromüsküler hastalıklar idi ama tedavi konusunda yazık ki önemli bir gelişme yoktu. Yukarıda iki umut veren deneme ilaç için otorite sayabileceğimiz uzmanların görüşlerini belirttim. Tedavide bilgi ile deneyimle titizlikle yaklaşılırsa oldukça iyi sonuçlar alınan Myasthenia Gavis hastalığında tedavi geniş bir şekilde tartışıldı. Kongrenin ilgi çekici oturumlardan biri ”Evrimsel Tıbbın İlkeleri” çalıştayı oldu. Bu alanda üç konuşmacıdan çok ilginç sunumlar dinledik. Bunların her biri bilim teknoloji dergimizde yayınlanmaya değer bildirilerdi. Onların isimlerini vermek istiyorum. Antalya Tıp fakültesinden Hilmi Uysal, Zonguldak Karaelmas Tıp fakültesinden Tuğrul Atasoy ve ODTÜ’ den Mehmet Somer..

Antalya Tıp Fakültesinden Prof.Dr.Hilmi Uysal’dan alıntı:

”Evrimsel tıp insan bedeni ve hastalıkları anlamak için hatta tedavilere yaklaşım için organizmanın nasıl oluştuğunu nasıl evrildiğini yeni organizmanın ne gibi kritik aşamalardan geçerek bugünkü halini aldığını bilmek gerekiyor. Evrimsel tıp evrimsel biyolojinin bir alt dalı olarak gelişti. Bu alandaki çalışmalar günlük hasta pratiğimizde giderek daha çok yer alacaktır.”

Kongre boyunca işlenen her konu ayrı ayrı işlenmeğe yayınlanmaya değer buluyorum. Ben burada bazı seçmeler yaptım. Dilerim bu kongredeki bildiriler içinde uygun olanlar uygun bir dille halka da sunulur. Başarılı bir kongre idi..Nörolji derneğini ve başkan Şerefnur Öztürk ile birlikte yönetim kurulu ve düzenleme kurulunu kutlamak istiyorum.

Bilimsel oturumların yanı sıra artık gelenekleşenbir eğlenceli ayni zamanda düşündürücü bir programı her yıl nöronlar yarışıyor adı altında sunuluyor. Bu büyük emekle beceri le hazırlanan gecenin yaratıcısı Prof.Dr. Ersin Tan..Orada şaşırtıcı sanatsal yeteneklere sahip gençleri tanıyor çok hoş saatler geçiriyoruz. Bitirmeden şu düşüncelerimi eklemek isterim. Güzel konforlu 5 yıldızlı bir otel, nörologların birlikte bilimsel toplantıları izlerken olduğu gibi Antalya’nın kış içindeki bahar havasında, masalar çevresinde neşe içinde sohbet ederken izliyor ve bütün bunları mutluluk veren güzel bir beraberlik olarak anıyorum. Ama şu soruyu sormaktan kendimi alamıyorum;

Gelişmemiş bir topluma büyük çoğunluğu eğitim ve sağlık bilinci yoksunluğu içinde olan halkımıza, acaba sağlık hizmeti verme görevimizi ve sorumluluğumuzu hangi düzeyde yerine getiriyoruz? Bu kongrede sergilenen bilimin halk sağlığına yansımasını nasıl ölçeriz?

Çekinmeden söylemeliyim, benim yıllardır tıp uygulamaları, tıp pratiği ile ilgili kaygı verici, beni iyice huzursuz eden gözlemlerim var. Hastalardan en çok dinlediğim yakınma doktorların onları yeterince aydınlatmadığı, onları bilgilendirmek için hiç de gayretli ve özverili olmadıkları. Kısaca onlardan yakın bir ilgi ve sıcaklık görmediklerini söylüyorlar, Tedavisi olmayan hastalıklar için, ağır seyreden prognozu kötü hastalıklar için aile ile diyalog çok titizlik incelik isteyen çok nazik bir durum. Bu koşullarda ciddi eksiklerimiz olduğu kanısındayım. Bunların istisnai gözlemler olmadığını ifade etmek isterim.

Toplumda son yıllarda giderek artan bir bozulma ve yozlaşma yadsınır gibi değil..Tıp fakültelerimizdeki zorluklar kayıplar, eğitim, araştırma fonksiyonlarında kalitenin düşmesi ciddi sorunlar. Bileşik kaplar teorisi bu bağlamda da geçerli oluyor diyebiliriz sanırım. Böyle olunca benim kongrelerde gördüğüm o çok hoş, çok neşeli tabloların yarattığı mutluluğa gölge düşüyor. Şu mükemmel bildiriyi sunan, şu kaliteli konferansı veren bu çevresine neşe saçan, kaliteli bir yaşam sürdüren bilim insanlarının hastalara nasıl davrandığını, fakültesi için hangi mücadeleleri verdiğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Tüm toplum ve üniversitelerimizi için aydınlık yarınlar dileği ve umudu ile bitiriyorum bu yazıyı…

Prof.Dr.Coşkun Özdemir