ABD-İRAN GERİLİMİ

ABD ile İran arasında tırmanan siyasi ve askeri gerilim, dünya gündeminin ilk sıralarına yerleşti. Birçok siyasetçi ve diplomat gelişmeleri “yeni bir savaş” endişesiyle karşılarken, bazıları da olanların sadece “sert diplomasi” olduğunu düşünüyor. Mevcut kriz, Mayıs ayı başında ABD Başkanı Donald Trump’ın “İran’ın Orta Doğu’da bir saldırı düzenlemesine” dair bir “istihbarat”ın ardından bölgeye savaş gemileri sokmasıyla patlak verdi. ABD, ‘İran tehditi’nin ne olduğuyla ilgili bir açıklamada bulunmadı. Olayın başlangıç noktası bu olsa da, kısa süre içinde ABD ile İran arasındaki gerilimi arttıran başka gelişmeler de yaşandı. Gerilimin temelleri Donald Trump’ın Oval Ofis’e girmesinden kısa süre önce atıldı denilebilir. İlk döneminin yarısından fazlasını tamamlayan Trump, göreve gelmesinden bu yana ABD’yi İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan çekti, ağır yaptırımlar uyguladı, İran’dan yapılan petrol ithalatına ambargo uygyuladı ve yakın zamanda Devrim Muhafızları’nı bir terör örgütü ilan etti. Trump’ın yemininden bu yana İran ile ilişkilerde ciddi bir kötüleşme yaşansa da, esasen iki taraf arasındaki ipler uzun süredir kopuk. İki ülke 1980’den bu yana doğrudan resmi diplomatik temas kurmuyor. İki ülke arasındaki son gerilim, İran’ın uluslararası nükleer anlaşmadaki taahhütlerini askıya alması ve zenginleştirilmiş uranyum üretimine geri dönme tehdidinde bulunmasıyla başladı. 2015’te imzalanan anlaşma, İran’ın nükleer programına son verme karşılığında, bu ülkeye uygulanan ambargolara son verilmesini amaçlıyordu. Ancak ABD geçen yıl bu anlaşmadan çekildi ve yeni yaptırımlar uygulamaya başladı.

ABD, “İran’dan Amerikan güçlerine yönelen tehdidi” gerekçe göstererek, Körfez bölgesine savaş gemileri ve uçakları konuşlandırdı. Washington daha sonra da komşu Irak’taki tüm acil durum görevlisi olmayan personelini geri çekti. ABD’li yetkililer, İran ve Tahran’ın destek verdiği grupları, aybaşında Birleşik Arap Emirlikleri açıklarında bulunan dört gemiye, patlayıcılarla hasar verilmesinden sorumlu tutuyor. İran ise bu iddiaları reddediyor. ABD’nin İran’a yönelik hamlelerini ağırlaştırması ve bölgeye bir uçak gemisi sevk etme kararı, Ortadoğu’da yine savaş tamtamlarının çalması olarak yorumlandı. İran ve ABD’nin her ne kadar geniş çaplı bir savaşa niyetleri olmasa da, ilerleyen günlerde gerilimin daha da artacağı konuşuluyor.

ABD ve İran: Savaş mı Diyalog mu?’ “Savaş tamtamlarının sesini duyun…” ABD eski ulusal güvenlik müsteşarı Susan Rice, Ortadoğu’da gelinen noktayla ilgili yorumu böyle oldu. ABD ile bir savaşa girmek, haliyle İran rejimi aşçısından faydalı olacak bir şey değildir. İran, ekonomik ve askeri açıdan en iyi durumda olsaydı bile, ABD ile girilecek bir savaş İran rejimi için yıkıcı bir etkiye sahiptir. Ne var ki, İran rejimi, mevcut koşullarda, 1979’da iktidara gelmesinden sonra en zor günlerini yaşamaktadır. Amerikan istihbarat eski başkanlarından David Petraeus, Amerika ile İran arasında geniş çaplı bir savaş beklemediğini, çünkü İranlıların bunun bir intihar anlamına geldiğinin bilincinde olduklarını söyledi. Ancak Petraeus, İran’ın bölgedeki kollarının her hangi bir eylemde bulunmasından çekindiğini de dile getirdi. Petraeus’a göre, “İran savaş yerine iki yoldan birini seçecek: Ya giderek ağırlaşan ambargolar ve kötüleşen ekonomik durum karşısında kemer sıkacak ya da arka kapılar ardından Washington ile diyaloğa oturmak isteyecek.” ABD yönetimi İran’la nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesinin ardından art arda attığı adımlara askeri kıskacı eklerken, Trump yönetiminin içerisindeki görüş ayrılıkları tartışma yaratıyor. Ekonomik açıdan zorda görünen İran yönetimi ise ABD’nin karşısında tavizsiz tutumunu devam ettiriyor. İran Cephesinde Durum Ne? İran ile savaş olasılığı birçok ABD’liye Irak savaşını anımsattı. İran BM Daimi Temsilciliği geçen hafta “ABD sahte istihbarat raporlarıyla olası bir çatışmanın bahanelerini arıyor” açıklaması yaptı. ABD, 2003’te ‘gelen bir istihbaratın ardından’ Irak’ı işgal etmişti, sonra da bu istihbaratın gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmıştı. Birçok ABD’li İran ile bir savaşın Irak’takinden çok daha yıpratıcı olacağını değerlendiriyor. Sanders, “İran ile bir savaş Irak savaşını parkta bir yürüyüş kadar basit gösterir. Tam anlamıyla bir felaket olur” yorumunda bulundu. İran, Irak’a nazaran çok daha güçlü bir orduya ve daha zor coğrafi koşullara sahip. Şu ana kadar iki taraftan da “Savaş istemiyoruz” şeklinde açıklamalar yapılıyor, ama aynı zamanda bu açıklamalarda açık tehdit unsurları da bulunuyor. İki tarafın bir savaş içine girip girmeyeceğini bilmek mevcut koşullarda zor, kesin olan şey ise Orta Doğu’yu sıcak ve gergin günlerin bekliyor olması. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, müzakere ve diplomasi taraftarı olduğunu ancak bugünkü koşulların müzakere değil direniş ve mücadele koşulları olduğunu ifade ederek şunları söyledi; “Düşman sürekli olarak gerginliği İran’ın başlatmasını istiyordu ancak bunu yapmadık. İçeride de birileri nükleer anlaşmadan çıkmamızın peşindeydi ancak bu zeminde direnmek çok zordu. Eğer ABD’nin tahrikleriyle nükleer anlaşmadan çıksaydık, bugün hükümetin halka yönelik attığı adımları savunmak çok ağır ve karmaşık bir hal alırdı. Böyle bir durumda ABD’nin dışında uluslararası kamuoyu ve BM de ülkemize karşı yaptırım uygulardı.” ABD yaptırımlarına karşı halk ve ülkeyi yönetenler arasında görüş ayrılığı olmadığını dile getiren Ruhani, şahsen müzakere ve diplomasi taraftarı olduğunu ancak mevcut koşullarda müzakere yapılmasını hiçbir şekilde kabul etmediğini ifade etti. Hasan Ruhani, geçen yıl BM toplantısı esnasında 5 büyük ülke liderinin, ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi için aracı olduğunu ifade ederek, “ABD Dışişleri Bakanlığı sekiz defa müzakere talebinde bulundu. Bugünkü koşullar hiçbir şekilde müzakere koşulları değil, direniş ve mücadele koşullarıdır” şeklinde konuştu. Ruhani,”Daha İyi Yönetebilmek İçin Karar Mekanizmasına İhtiyacımız Var” Bugünkü koşullarda halkın çok fazla sorun ve zorluklarla karşı karşıya bulunduğunu ancak tüm bunların hükümetle ilgili olmadığını ve geçmişte halkın gelir seviyesini yükselttiklerini kaydeden Ruhani, “Bugün daha iyi yönetebilmek için karar mekanizmasına ihtiyacımız var. İran-Irak savaşında bir konsey kuruldu ve tüm yetkiler bu mekanizmanın elindeydi, Meclis ve yargı erki de buradan çıkan karara müdahale etmiyordu. Ekonomik savaşta olduğumuz bugün de böyle bir yetki gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu. Hiçbir dönemde bankacılık işlemleri ve petrol satışıyla ilgili sorunlarla karşılaşmadıklarını ve bugünkü uygulamalara maruz kalmadıklarını dile getiren Ruhani, şunları kaydetti: “Dünyada para dolaşımın yüzde 87’si dolar üzerinden gerçekleşmektedir. Ülkemizin bu döviz cinsi ile ticaret yapması kanunsuz bir şekilde yaptırıma tabi. Hükümetin gelirinin düşmesi ve bankacılık sektörünün dünya ile olan irtibatının kısıtlı olması mevcut sorunlardan birkaçıdır.”

İran lideri Ali Hamaney ise bugünkü tutumundan vazgeçmediği sürece ABD ile müzakere edilemeyeceğini ve İran’ın kesin seçeneğinin direniş olduğunu söyledi. Hamaney, yaptığı açıklamada, İran’ın da ABD’nin de savaş peşinde olmadığını ve bu mücadelenin “iradelerin çarpışması” olduğunu belirterek, “Bizim irademiz daha güçlüdür. İran’ın kesin seçeneği ABD’ye karşı direniştir ve bu mücadelede ABD geri adım atmak zorunda kalacak. Bu askeri bir mücadele değildir, çünkü savaş olmayacak” dedi. İran Dört Katına Çıkarttı İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi nükleer anlaşmadaki taahhütlerin kısmen durdurulmasının ardından 3,67 zenginleştirilmiş uranyum kapasitesini 4 katına çıkarttıklarını söyledi. Kemalvendi, basına yaptığı açıklamada nükleer anlaşmadaki taahhütlerin kısmen durdurulmasıyla ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. İran’ın nükleer anlaşmadan çekilmeyi ve bunu ihlal etmek istemediğini dile getiren Kemalvendi, “Natanz nükleer tesislerinde zenginleştirilmiş 3,67 uranyum üretim kapasitesini (300 kg) 4 katına çıkardık” dedi. Söz konusu kapasite artırımının İran Yüksek Güvenlik Konseyi’nin 8 Mayıs’ta alınan kararı üzerine gerçekleştiğini belirten Kemalvendi, “Şimdilik nükleer anlaşmasının 26’ncı maddesi gereğince iki karar aldık. Bundan sonra iki adım daha atacağız. Ümit ediyorum Avrupa ülkeleri 60 gün içinde sözlerini yerine getirir ve bizim bir sonraki adımı atmamıza ihtiyaç kalmaz.” değerlendirmesinde bulundu. Kemalvendi, bir sonraki adımda ar2m, ar4 ve ar6 santrifüjleri kullanabileceklerini ifade etti. ABD Çekilmişti Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesi ve Almanya ile İran arasında 2015’te imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşma, Tahran’a yüzde 3,67 oranında uranyum zenginleştirme faaliyetini sürdürme hakkı veriyor. Anlaşma çerçevesinde İran, en çok 300 kilogram uranyumu elinde tutabiliyor. Anlaşma İran’a 300 kilogramın üzerindeki uranyumu uluslararası piyasada satarak karşılığında doğal uranyum alabilme imkânı tanıyor. İran ayrıca anlaşmaya göre, ağır su stokunu 130 tonun altında tutmak zorunda ve aşımı halinde ülke dışına çıkarmakla yükümlü bulunuyor. İran, nükleer anlaşma metninde, “Yaptırımların geri getirilmesi halinde ya da taraflardan birinin anlaşmadaki sorumluluklarını yerine getirmediği durumda İran’ın nükleer anlaşmadaki yükümlülüklerini tamamen ya da kısmen durdurabileceği” ifade ediliyor ve 26 ile 36’ncı maddenin esas aldığı belirtiliyor. ABD yönetimi, nükleer anlaşmadan Mayıs 2018’de tek taraflı çekilerek İran’a yönelik yaptırımları geri getirmişti. Neler Yaşandı? Körfez’de savaş endişelerine neden olan İran-ABD geriliminin ardından ABD Başkanı Donald Trump, Twitter hesabından İran’ı bir kez daha tehdit ederek, “Eğer İran savaşmak istiyorsa bu İran’ın resmen sonu olur” ifadesini kullanmıştı.

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ise Trump’a Twitter üzerinden “Trump, ‘B takımı’nın kışkırtmalarıyla İskender, Cengiz Han ve diğerlerinin başaramadığın  elde etmeyi umuyor. Tüm işgalciler giderken İran bin yıldır ayakta. Ekonomik terör ve soykırım iğnelemeleri İran’ı bitiremeyecektir” ifadesiyle cevap vermişti. Trump yönetimi, 2015’te İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan 8 Mayıs 2018’de çekilmesinin ardından İran’a yönelik yaptırımlarını tekrar uygulamaya koydu. Tahran yönetiminin petrol ihracatını hedef alan yaptırımların ardından ABD, Nisan ayında İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu “yabancı terör örgütleri” listesine aldı. İran, ABD’nin yaptırımlarına karşılık 8 Mayıs’ta ülkesinin nükleer faaliyetlerinin bir kısmına yeniden başladığını ve anlaşmanın taraflarına İran’ın çıkarlarını koruyacak önlemler alması için 60 gün süre verdiklerini duyurmuştu. ABD, kısa süre önce İran’dan gelebilecek tehditlere karşı tedbir amacıyla USS Abraham Lincoln Uçak Gemisi Taarruz Grubu ile dört nükleer kapasiteli B-52 bombardıman uçağından oluşan Bombardıman Görev Gücü’nü Basra Körfezi’ne göndermişti. ABD-İran gerilimiyle ilgili BM ve AB’den Açıklamalar Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, ABD ile İran arasında artan gerilime ilişkin, “Bölgenin daha fazla istikrarsızlık unsuruna ihtiyacı yok” dedi. Birleşmiş Milletler’den de (BM), ABD ve İran arasında gerginliği arttıran söylemlerin bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştıracağı uyarısında bulundu. ABD Başkanı Trump ise İran’a yönelik sosyal medyada “salvolarına” devam ediyor. BM, ABD ve İran arasında gerginliği arttıran söylemlerin bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştıracağı uyarısında bulundu. İki ülke arasında yükselen tansiyonun endişe verici olduğuna dikkati çeken Dujarric, “Tüm taraflara gerginliği artıran söylemlerini azaltması çağrısı yapıyoruz. Bölge kırılgan ve gerek sahadaki eylemler, gerek retorik olsun tüm gelişmeler yanlış yorumlanabilir ve halihazırda kırılgan olan bölgeyi daha da istikrarsızlaştırabilir” dedi. ABD ve İran gerilimi sürerken Irak’ta ABD Büyükelçiliği’nin de bulunduğu Yeşil Bölge’nin roket saldırısında hedef alınmasının ardından Bağdat’tan tansiyonu düşürmek amacıyla bir adım geldi. Irak Başbakanı Bağdat’ın gerilimi düşürmek için Washington ve Tahran’a heyet göndereceğini açıkladı. Irak’ın başkenti Bağdat’ta ABD Büyükelçiliği ve başka diplomatik misyonların da bulunduğu ve sıkı güvenlik önlemleriyle korunan Yeşil Bölge’ye roketli saldırı düzenlenmiş, roket saldırısında herhangi bir can kaybı gerçekleşmemişti. Pazar günkü saldırıyı üstlenen olmamıştı. ABD’li kaynaklarsa Washington’un Tahran ile bağlantılı Şii milislerden şüphelendiğini belirtmişti. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de ABD yönetimi için “Saf fikirleri olan acemi politikacılar” ifadesini kullandı, ABD Başkanı Donald Trump’ın askeri danışmanlarının kendisine İran ile savaşa girilmemesi yönündeki tavsiyesinin ardından tehditlerden geri adım attığını savundu. İran devlet televizyonunda canlı yayınlanan konuşmasında Hasan Ruhani “İran ulusunun birliğinin Trump’ın savaş açma kararını değiştirdiğini” iddia etti. Amerika ve İran arasındaki gerilim iki ülkenin vekaletleri üzerinden yaşayabilecekleri çatışmaları gündeme getirdi. İran Irak, Suriye ve Afganistan’dakilerin yanı sıra Washington’un bölgedeki müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan’ın yanı başında olan Lübnan ve emen’deki milisleri de destekliyor.