Otokton ve göçebe kavimlerin yüzyıllar boyunca harman olduğu Kafkasya ,fiziki coğrafya bakımından bütünlük göstermesine karşılık tarihi gelişmeler neticesinde beşeri coğrafya bakımından bir mozaik olarak günümüze kadar gelmiştir. Etnolojik olarak, özellikle Kuzey Kafkasya dünya yüzeyinde bu kadar küçük bir alan üzerinde en çok etnik grubun ve farklı dillerin barındığı bölgedir. Dağılan Sovyetler Birliği’nin muhteşem mirası da cabası!
Canların diyarı Abhazya’dan, Adıge Cumhuriyeti’ne, oradan Çerkesya’ya yapacağımız yolculuk, nefes kesen manzaraları, başdöndürücü uçurumları, sarp kayalıkları, eşsiz fauna ve florası ile benzersiz bir doğa yolculuğu sunarken, Abhazları ve Çerkesleri kendi topraklarında tanımayı amaçlıyor.
Sıradışı yolculuğuzun keyfini çıkartın!
Kafkasya denildiğinde, Karadeniz ile Azak Denizinin doğu kesimini ayıran Anapa yarımadasından başlayarak hazar denizi kıyısındaki Apşeron yarımadasına ulaşan Büyük Kafkas dağları ve bu dağların iki yanında uzanan topraklar kastedilir.
Kafkas dağlarının ikiye ayırdığı Kafkasya’nın güneyinde Gürcistan ve Azerbaycan ülkeleri yer alır. Bu bölgeye çeşitli kaynaklarda Traskafkasya da denilmektedir. Kuzey de yer alan ve Rusya’nın hakimiyeti altında bulunan Kuzey Kafkasya olarak bilinen bölgede ise Adigey , Abhazya , Karaçay-Çerkes , Kabardey-Balkar , Kuzey Osetya , Güney Osetya , İnguşetya, Dağıstan ve Çeçenistan bulunur.
Genellikle dağlık bir bölge olan Kafkasya, topografik açıdan çok farklı özelliklere sahiptir. Bölgeyi kuzey batıdan güney doğuya doğru uzanarak ikiye bölen Kafkas dağları yaklaşık 1200 km uzunluğunda ve 110-180 km genişliğindedir. Kafkaslar üzerinde en yüksek zirveler Elbruz (5642m) ve Kazbek (5033m) dağlarıdır. Büyük Kafkas dağlarını her iki tarafa bağlayan en önemli iki geçit Daryal ve Derbent’tir. Tarih boyunca büyük öne taşımış olan Daryal geçidi Kazbek dağının eteklerinden kuzeye akan Terek nehrini takip ederek kuzeye ulaşırken, Derbent geçidi daha doğuda Hazar kıyısında yer alır.
Bugün Kafkasya’da yaşamakta olan 40’ı aşkın halk arasında, Kafkas ortak kültürü oluşmuştur. Dillerin çoğalıp farklılaşmasında büyük etkileri olan, farklı ırklardan gelen kafkaslılaşmış halklar da artık bu kültürün ayrılmaz bir parçası konumundadırlar. Kabaca bu kültürlere göz attığımızda gerçekten karışık topluluklar görürüz.
Abhazya Cumuriyeti, Adıgey Cumhuriyeti, Çeçen İçkerya Cumhuriyeti, Dağıstan Cumhuriyeti, İnguşetya Cumhuriyeti, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Kuzey ve Güney Osetya
Sukhumi veya Sohum, Abhazya Cumhuriyeti’nin Karadeniz kıyısında bulunan başkentidir. Osmanlı dönemindeki adı Sohumkale’ydi. Sohum, liman ve tatil kenti olarak bilinirdi. Plajları, otelleri, kaplıcalarıyla ünlüydü.
2006 senesinde Magnum fotografçısı Jonas Bendiksen’in kadrajına aldığı Sukhumi sahili çok şey anlatıyor.
Sukhumi özellikle bugün harabeye dönmüş devasa Sovyet Binalarının ve savaş sonrası viraneye dönmüş bölgeleri fotografçılar için bulunmaz malzeme olacaktır. Aynı zamanda Botanik Bahçeleri ve Manmun Parkı’da ilgin. Aslında ilginç olan maymunlardan ziyade Sovyetlerin maymunları türlü araştırmalarde kullanmaları veya uzaya gönderdikleri maymunları buradan seçmeleri için ıluşturulmuş. Günümüzde ise bir çeşit hayvanat bahçesine dönmüş.
Kafkas Dağları’nın çevrelediği gölün suyu oldukça soğuk ve berraktır. Deniz yüzeyinden 900 metre yüksektikte bulunur. Gölün çevresinde bulunan ve yükseklikleri 2.200 metre ile 3.500 metre arasında değişen dağlarda Doğu Karadeniz göknarının birçok türü bulunur . Stalin’in yaz tatillerinde kaldığı yazlığı da buradadır.
Ritsa Ulusal Parkı, kayalar hariç ormanlarla kaplıdır. Geniş yapraklı orman orman ağaçları arasında başlıca ağaç türleri: İberya meşesi, Kafkas gürgen,Kestane, Kayın, karaağaç ve akçaağaç türleri. Ormanın güney yamaçlarında, yapraklarını dökmeyen ibreliler de mevcutturç Şimşir, Doğu Karadeniz’d de gördüğümüz ormangülü, sarmaşık ve diğerleri. Kaya yarıklarındaki nehir yataklarının kestiği kireçtaşı kanyonlarında ise eşsiz endemik türler yetiştiriyor
Notre Dame Katedrali’nin bir çok bölümünün buradan götürülen Colchis Şimşiri ile yapıldığı iddia edilmektedir. Yılda bir kaç milimetre büyüyen bir tür olduüu için 1930 lardan sonra endstriyel kesimi yasaklanmıştır.
Abkhazya Faunası ise özellikle 273 farklı tür barındırır ve bunların 72’si nadir türlerdir. Kafkas ispinozu, karatavuk, büyük baştankara, baştankaraya ev sahipliği yapar. Siyah Köknar ormanlarında , çalıkuşu, Bayağı çaprazgaga , şakrak kuşu ve Ormanın üst sınırında – Kafkas Ötleğeni, Bayağı Çütre, kiraz kuşu bulunur. Yaylaların temsilcileri ise altın kartal, kara akbaba, kızıl akbabadır.
Bu orman kuşağı yaygın endemik Abhaz kirpisi, Kafkas köstebeği, sarı fare gibi küçük memelilere ev sahipliği yaparken, ayı, porsuk, tilki, sansar, su samuru Kafkas (nadir türler), Kafkas orman kedisi ve vaşak bulunur.
Gagra, yarı tropikal iklimi nedeniyle Çarlık Rusya’sı ve Sovyet dönemlerinde ünlü dinlenme ve sağlık merkezlerinden biriydi. Abkhazya’nın ikinci büyüş şehri olmasına rağmen, en yoğun sezonlarda bile sahillerinde sakin bir yer bulabilirsiniz. Sovyetler Birliği dağılmasından sonra bu şehir de canlılığını yitirmiştir.
Kuzey Kafkasya’nın coğrafi ve siyasi anlamda belki de en ilginç bölgesi Adıge Cumhuriyeti. Burasınn da statüsünün cumhuriyet olmasına rağmen Krasnodar iline bağlı. Dahası, Kuzey Kafkasya’nın coğrafi noktada en büyük vilayeti olmasına karşın, Adıge’nin resmi toprakları bunun içinde en fazla yüzde 10’luk bir yere tekabül ediyor. Bunun en önemli nedeni, Adıge halklarının Batı Çerkesistan’daki vatanlarından sürgün edilmelerinin ardından, buraların tamamına yakınına bilinçli bir şekilde Kuban Kozaklarının yerleştirilmiş olması ve yalnızca 1-2 nesil içinde eyaletin ezici çoğunluğunda Çerkeslerin yerine bütünüyle Kozakların geçmiş olması. Günümüzde geride kalan Adıgelerin çok mühim bir kısmı işte bu, sınırları yapay küçücük cumhuriyetçik bünyesinde yaşıyor. Şehir Camisi, Ulusal Müzesi, Merkez çarşısı, Sovyet Tren istasyonu, Lenin park başlıca gezi noktaları arasındadır.
[blockquote align=”none” author=”Abhaz Atasözü”] Pazara götürmeden atının değerini bilemezsin, insanlara karışmadan da kendi değerini bilemezsin. (Wtşı aux ģudırrım aćarmık´ea yumırtsak´ua, wıux ģudırrım awağa wrılamılk´ua.) [/blockquote]
Krasnodar eyaletinin (Krayı) oldukça mütevazı bir bölümünü teşkil eden Adıge Cumhuriyeti, küçüklüğüne tezat muazzam güzellikteki doğa harikalarına sahip olmasıyla meşhurdur. Adıge diyarında, ‘bölgenin en güzel ve en nadide tabiat alanı neresidir?’ diye sorulsa, çoğunluk kuşkusuz “Lago Naki” yanıtını verecektir. Lago Naki ismi, Kuzey Batı Kafkaslardaki Adıge’nin balta girmemiş ormanlarla kaplı ünlü dağlarının tam orta yerinde, hakim bir noktada konumlu 2000 küsur metre yükseklikte genişte bir platonun karşılığıdır. Plato etrafını ise Cuga Dağı (2975 m.), Tsaxvoa Dağı (3345 m.) ile Abjara Dağı (2908 m.) gibi bir çok dağ çevrelemektedir.
Lago Naki Platosu, en yüksek noktası 2200 metreye kadar çıkan, tepeleri Alp tipi çayırlarla kaplı büyük bir yayladır. Tamamıyla koruma altında olan büyük Kafkas doğal parklar kuşağının bir parçası olan plato ve etrafındaki alanın günümüzdeki resmi adı ise: “Lago Naki Yüsek Dağlık ve Meralık Kafkas Devlet Biyosfer Rezervi” olarak geçiyor. Bir kısmının kayak sporu için de elverişli olduğu ve halihazırda kullanıldığı Lago Naki’yi saran vadilerin içinden akan çayların kenarlarında soyları tükenme tehlikesi altında bulunan şimşir ormanlarının yer aldığı biliniyor. Bölgenin jeomorfolojik karakteristiği, pek çok mağara ve huni tarzı yapıların oluşmasına neden olmuş tarih boyunca. Bunlar arasından Büyük ve Küçük Azişski Mağaralarının haklı bir şöhreti olup, göreli epey de ziyaretçi çekiyorlar. Plato coğrafi lokasyon itibariyle doğuda “Taş Denizi” adı verilen dağ sırtları ile batı yönünde Messo Dağı’nın aralarında uzanır. Söz konusu plato güney batı yönünde ise Fişt-Oştenskiy dağlık kütleleri ile birleşir. Lago Naki, Jura döneminde şekil kazanmış kalın ve güçlü bir kalker tabakasının üstünde yükselir. Üst taraflarındaki ırmak ve ufak dereler, kireç taşından oluşan sarp kayalık oluşumları yararak, 10 metre ve üzerinde yükseklikte dar ve derin kanyonlar meydana getirmiştir. Sayısız kanyonlar ve ‘taş denizleri’ plato boyunca hareket etmeyi ciddi biçimde engeller. Aynı zamanda “Kurcips” ve “Tsitsa” Nehirlerinin kaynaklarına da ev sahipliği yapan Lago Naki bölgesinin florası; çam, huş, şimşir ve ardıç ağaçları ile kedi otu, kekik, düğün çiçeği gibi bitkilerle oldukça zengindir.
Karaçaylar veya Karaçaylılar, Türk halklarından biridir. Çoğunluğu Rusya içindeki Karaçay-Çerkesya’da yaşar. Karaçay-Malkar Türkleri yüzyıllardan beri, Kafkas Dağları’nın en yüksek zirvesi olan Elbruz dağının yüksek bölgelerinde ve derin vadilerde yer alan köylerde yaşayan iki kardeş topluluktur. Kuzey kafkasya’nın dağlık bölgelerinde yaşayan Karaçay-Malkar Türkleri, yakın zamana kadar ruslar tarafından “tatar” veya “dağlı tatar” adlarıyla anılmaktaydı. Komşu kafkas halkları ise, Karaçay-Malkarlılara çoğunlukla “dağlı” adını veriyorlardı. Karaçay-Malkarlılar da kendilerine müşterek ad olarak “tavlu” (dağlı) adını vermişlerdi. “Karaçay” sözü; Karaçaylıların efsanevi atası olan “karça”dan miras kalmıştır. “Malkar” sözü ise; milli kimlik olarak ilk önce sadece Malkar vadisinde yaşayanlar için kullanılıyordu. 1864 yılında Kuzey Kafkasya’nın rusların eline geçmesinden sonra; Bızıngı, Çegem, Holam ve Baksan vadilerinde yaşayanlar için de Malkar sözü milli kimlik olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Kafkas halkları, ata özel bir bağıllık, sınırsız bir sevgi duyar. Onu kardeş sayar, özenle korur. Ata duydukları bu yakınlık ona verdikleri isme de yansır. Çerkesler, ata ” şı ” der; ki bu aynı zamanda erkek kardeş anlamındadır. Öyle ki Çerkesler, mahmuzu ilk gördüklerinde ne işe yaradığını anlamamışlar ve ata acı vereceği gerekçesiyle benimsememişler. Yine aynı nedenle Çerkes, yumuşak deri uçlu kamçısyıla atına nadiren vurur. Onlar kamçıyı sadece bir simge olarak taşır. Kamçı genç kızın sevgilisine verceceği güzel bir hediye veya atlı oyunlarda ödül olabilir ancak.
Çerkesya sınırları Kırım’dan başlayarak Kafkas Dağlarına dek uzanır. Batıda sınırları ise Kırım ve Taman Yarımadası’ndan ve Karadeniz’den Terek ırmağına kadar yani bugünküKabardino-Balkarya ve Kuzey Osetya’ya kadar olan bölgeye Çerkesya adı verilir. Çerkesler özellikle 1.yüzyılda ve 12.yüzyıllarda çok güçlenmiş ve bu toprakların tümüne ve büyük bir bölümününe egemen olmuştur ki Moğol ve Altın Orda devletini saldırılarıyla ve Kırım Hanlığının baskılarıyla bugünkü yerlerine yani Kuban Nehri’nin güneyine dek çekilmiştir.
Karaçay-Çerkes, yaklaşık 480 bin kişilik nüfusa sahip. Kuban Nehri’nin sağ kıyısında bulunan 130 bin nüfuslu başkent Çerkessk modern bir şehir görünümünde. Nalçik’ten belirgin farkları hemen hissediliyor. Sokakta Çerkesçe konuşmalar pek duyulmuyor. Hem cumhuriyetin hem de başkentinin adında isimleri olsa da Çerkesler 56 bin kişi nüfuslarıyla burada azınlıktalar. Sovyetler’den kalma teamüle göre, devlet makamları nüfuslarına göre etnik gruplar arasında paylaşılıyor. Gerçi Putin döneminde “prezident” unvanı kaldırıldı ama teamüle göre başkanlığı, çoğunluğu oluşturan Karaçaylar, başbakanlığı Ruslar, başbakan yardımcılığını Çerkesler alıyor.
Çerkes, Abaza, Karaçay, Nogay ve Rus halkları cumhuriyetin beş kurucu unsuru sayılıyor. Devlet binalarında tabelalar beş dilde; okullarda haftada 4-5 saat bu dillerde ders yapılıyor ama günlük dil Rusça. Karaçay-Çerkes’in bir özelliği de Rusya Federasyonu’nda Dağıstan’dan sonra etnik çeşitliliğin en çok olduğu cumhuriyet olması. 19. yüzyıl ortalarına kadar nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan Çerkes ve Abazaların bugün kendi vatanlarında 30 köylük azınlığa düşmeleri yine aynı trajik tarihin sonucu…