Ah be gazeteci(!) Arkadaş, keşke birazcık gazetecilik yapsan da araştırsaydın. Araştırsaydın da sağlık bakanlığının evde bakım gerekli hastalar için uygulamaya koyduğu hizmetlerden birazcık haberin olsaydı. Haberin olsaydı da okuyucularına haber verseydin!
1 Ağustos 2018 tarihinde bir gazetede bir gazeteci(!) tarafından ‘’Kuralın Batsın Doktor Hanım’’ başlıklı bir köşe yazısı yazıldı. Hekimler bu yazıya haklı olarak tepki gösterdiler. Peki olay ne idi? Seksen İki yaşında bir hasta yakını, evde bakım hastası olan eşinin ilaçlarını yazdırmak için gittiği sağlık ocağında hastanın kendisi olmadan ilaçlarının yazılamayacağı cevabını alıyor. Kişi ilaçların yazılması konusunda ısrarcı oluyor. Sonuç almayınca taşkınlık çıkarıyor. Bunun üzerine doktor beyaz kod verip yardım istiyor. Gelen güvenlik görevlilerine karşı da direnç gösterilince kişi etkisiz hale getirilmek için biber gazı kullanılıyor ve kişi kelepçelenerek karakola götürülüyor. Karakolda kalp krizi geçiren 82 yaşındaki kişi maalesef hayatını kaybediyor. Haber bu. Olay gerçekten üzücü… Keşke hiç yaşanmasaydı. Peki, bu olayda kişinin ölümünden doktoru sorumlu tutmak mümkün mü? Doktor bu olay karşısında ne yapabilirdi? Bu noktada yapabileceği 2 şey var. Biri ilaçları yazarak suç işlemek ki sağlık mevzuatında birçok yerde hekimin hastasını görmeden ilaç yazamayacağı açıkça tekrarlanıyor. Ayrıca hastayı görmeden ilaç yazan hekimler hakkında ceza veren birçok yargı kararı var. İkincisi de beyaz kod vererek yardım istemek. “‘’Beyaz kod’ nedir, ne işe yarar ne zaman kullanılır?” sorusunu sormak gerekiyor. Beyaz kod, Sağlık çalışanları şiddet olaylarına maruz kaldıklarında yeterli müdahale ve dış güvenlik gücü desteği sağlanarak, gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması ve gerçekleşen olayların analizinin yapılarak ilgili sağlık kurumuna özgü tedbirlerin alınması için çalışma yapılması amacıyla oluşturulmuş bir sistemdir. Konuya ilişkin genelgede gerek kamu, gerek özelde sağlık çalışanlarına karşı sağlık hizmetinin sunumu ve ya görevinden dolayı işlenen suçlar sebebiyle yapılacak tüm bildirimlerin beyaz kod sistemine yapılacağı belirtilmektedir. Burada amaç son zamanlarda
sağlık çalışanlarına karşı bazen yaralanma ve hatta ölümle sonuçlanan saldırıların bu sonuçlar doğmadan engellenmesini sağlamaktır.
Olayda sizi yasal olmayan bir şeyi yapmaya zorlayan ve bunda ısrar eden, sizin görevinizi yapmanızı engelleyen bir kişi söz konusu. Kişinin yaşının 85 ya da 25 olması arasında bir fark var mı? Hekim yapması gerekeni yapmış ve yardım istemiştir. Toplumsal hayatta kurallar uyulması için vardır. Bu kurallara tartışmasız herkes uymakla yükümlüdür. Kişinin
25 ya da 85 yaşında olması toplumsal kurallara uymaması için bir bahane olamaz. Kamu düzeninin sağlanması için bu kurallara uyulmasını sağlamak kamu otoritesinin yetki ve sorumluluğundadır. Kamu düzeninin sağlanması için yasalar çerçevesinde güç kullanma yetkisi sadece kamu adına güvenlik güçlerine verilmiştir. Uygulanacak kuvvet orantılı olmalıdır. Bu ayrı bir tartışma konusudur. Hekimi burada beyaz kod uygulaması yaptığı için
kişinin ölümünden sorumlu tutmak son derece yanlış ve tehlikeli bir tutumdur. Yazıda yatalak hastasına ilaç yazdırmak için sağlık ocağına gelen seksen iki yaşındaki bir insanın
hastasının ilacı yazılmayarak mağdur edildiği vurgulanıyor. Olayın bir trajediye dönüşmesinde hekimin hatalı davrandığı, abarttığı anlatılmaya çalışılıyor. Tam bir popülizm örneği… Daha çok okuyucu çekebilmek adına insani duyguları sömürmeye ne kadar da uygun bir zemin değil mi? Yazıda ayrıca, ‘’Ah be amca… Nasıl direndin ama… Yorgun kalbi teklemese, görürdü onlar günlerini…’’ diyor. Yazar açıkça görevini yapan hekim ya da polise karşı direnmeyi, onlara gününü göstermeyi övüyor, yüceltiyor. “Gününü göstermek” nasıl olacaksa? “Son 5 yılda kayıtlara geçen sağlık çalışanlarına yönelik 46 bin 361 şiddet vakasında olduğu gibi mi?” diye sormak gerek! Alenen suçu övüyor. Yani açık bir suç işliyor (Türk Ceza kanunu madde 215).
Ah be gazeteci(!) arkadaş, keşke birazcık gazetecilik yapsan da araştırsaydın. Araştırsaydın
da Sağlık Bakanlığı’nın evde bakım gerekli hastalar için uygulamaya koyduğu hizmetlerden
birazcık haberin olsaydı. Haberin olsaydı da okuyucularına haber verseydin. Bu durumdaki
insanlar için doktorların (gerektiğinde heyet halinde) hastaların evlerine giderek ilaç
raporlarının ilgili sağlık kurumları tarafından hastanın evinde çıkarıldığını anlatsaydın. Gerekli ilaç ve tedavilerinin de evlerinde düzenlenebildiğini yazsaydın. Bunları yazsaydın da bilmeyen insanlarımızın haberi olsaydı, öğrenseydi. Haberi olsaydı, bilseydi de gelecek seferlerde yatalak hastası olan insanlarımız hastane kapılarında beklemeden kimse ile haksız sürtüşme yaşamadan sağlık hizmeti almasına katkı sağlasaydın. Biz hekimler de seni eleştirmek yerine hep birlikte alkışlasaydık.
Prof. Dr. Erdal Yüzbaşıoğlu