Ailenin Yaşam Evreleri
Bireyler, çocukluktan itibaren yaşlık dönemlerine kadar aile içersinde ilişkilerinde, fiziksel durumlarında ve ruhsal süreçlerinde çeşitli aşamalardan geçerler. İnsanın yaşam evresi çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılıkla oluşması gibi ailelerinde yaşamları çeşitli dönemlerden oluşur. Bu değişimler aile içi ilişkilerinde gözlemlenebildiği gibi aile dışı ilişkilerinde oluşur. Böylece her ailenin yaşamının, ilişkilerinin ve iletişiminin evreleri vardır. Ailedeki yaşam süreci, beraberinde değişimi de getirir, değişim bireylerin duygu, düşünce ve davranış düzeyinde etkilenmesine yol açmaktadır.
Evreler, bireylerin yeni ilişki süreçlerle karşı karşıya kalmasına yol açmakta beraberinde uyum sorununu, yeni tutum ve davranış becerileri geliştirmeleri ya da değişimi yönetememesi durumunda çatışma ve kriz ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Aile içinden geçtiği bu evreler, aile yaşam döngüsü olarak kavramsallaştırılmıştır. Aile yaşam döngüsü aileyi zaman içinde değişen bir sistem olarak kurgular ve ailenin bu değişim süreci içinde geçirdiği evreleri tanımlar. (Goldenber & Goldenberg 1990).
Aile yaşam döngüsü, profesyonel uzman ve danışmanlara aile içi sorunların belirlenmesinde, müdahale tekniklerin ve yararlı yaklaşımlar planlanmasında faydalı bir kuramdır.Aile ve çiftlerle çalışan profesyoneller, aile üyelerinin ilişkilerinde yaşanan sorunlarla çalışırken aile içi iletişimde çatışmaya neden olan faktörlerin belirlenmesinde ailenin yaşam evrelerinden yararlanırlar.
Aile yaşam döngüsünün evreleri, Carter ve Mc Goldrick (1980) tarafından altı başlıkta tanımlanmaktadır.
1.Yetişkinlik
2.Evlilik Aşaması
3.Çocuğa sahip olma
4.Çocuğun ergenlik dönemine geçişi
5.Çocukları evden ayrılması
6.Yaşlılık ve emeklilik
4.1.Yetişkinlik Döngüsü
Bu dönem, yeni ve başka bir aile alt sistemine katılmadan önce kişisel hayat amaçlarının ve kendi olma, birey olma süreçlerinin formüle edildiği bir zaman dilimidir.(MC Goldrick ve Carter,1982)
Gençlikten, bağımsızlığını kazanarak yetişkinlik dönemine giren birey, ana-babasından duygusal olarak ayrışabilmeli, bağımsız ilişkiler geliştirerek kararlarına yön verebilmelidir. Bu ayrışma, ebeveyni dışsallaştırma değil, öz güveninin ortaya kayabilme ve yaşamın sorumluluğunu alabilmektir.
Ergenleşme sürecinde bireyi ebeveynleri, bağımsızlaşma sürecini destekleyici ve geliştirici tutumları bireyin bağımsızlaşma ve güven duygusunu oluşturularak geleceğe hazırlar. Böylece genç yetişkin, kendi evlilik karar sürecinde sorumluluk alabilir. Ancak yeterince ebeveynlerinde ayrışamayan bireyler bağımsız karar alabilme ve sorumluluklarını yerine getirebilmede çeşitli güçlüklerle karşılaşırlar.
Her birey kendi ayakları üzerinde durmayı becerebilmelidir. Kimse kimsenin ayakları üzerinde duramaz. Kimse bir diğerini yorulmadan ya da sakatlanmadan uzun süre taşıyamaz. Bu noktada, kişinin kimseyi taşımaması ya da kendisini kimseye taşıtmaması sağlıklı bir yol olarak görülmektedir. (Satir, 2001)
4.2.Evlilik Döngüsü
Toplumsal ve kültürel yapımızda aile kurumun meydana gelmesinde genç yetişkin kadın ve ereğin evlilik kararı vererek, aile kurmaları birliktelikleri sürdürmeleri günümüzde önemi ve değerini sürdürmektedir.
Genç yetişkinlerin eş bulma ve evliliğe karar verme süreçleri, bireyleri diğer ailelerini etkileyen ve zorlayan aşamalardan biridir. Değişik sosyal, kültür, etnik ve inançtan kadın ve erkek bireyin bir araya gelmesi, ilişki kurması, birbirlerini tanıması ve anlaması neticesinde geniş ailelerinde sürece katarak evlenmeye karar vermeleri, nişanlılık beraberinde nikâh kararı hem çiftleri hem de ailelerini etkileyen değişimlerdir. Bu dönemde ebeveynler gencin evden ayrılışını kabul etmeleri ve farklılığa uyum sağlamaları gerekmektedir. Çocuklarıyla ayrışamayan, bağımsızlık süreçlerini desteklemeyen ve koruyucu, bağımlı iletişim özelliklerini sürdüren ebeveynler müdahale edici tutumlarını sürdürmekte ve yeni evli çiftlerin iletişim ve uyum tutumlularını güçleştirmektedir.
Özellikle anneler çocuklarının evden ayrılmasına hazırlıklı olmayabilir. Kendisinin çocuğu tarafından dışlandığı ya da terk edildiği korkusu yaşayabilirler.
Evlilik kararı veren çiftlerin kendi ailelerinden ayrışabilmeleri, kendi bağımsız rol ve tutumları uyum, açık iletişim içerisinde belirleyebilmeleri aile kurumunu sağlıklı yapılandırma açısından uygun yaklaşımlardır.
Yeni evli çift ilişkisinde, duygusal ilişkiler yerini yaşamın sorumluluklar alır. Böylece işbirliği, paylaşım ve sorumlulukları yerine getirebilme becerisi ilişkilerde öne çıkar. Evliliklerin ilk yılları uyum, işbirliği ve farklı tutumların geliştirilebilmesi açısından en zor dönemlerdir.
Çiftlerin ilişkisinde, sosyal, kültürel, eğitim düzeyi kendi aile kuşaklarından aktarılan değerler ve davranışsal inançlar çiftleri organize eder. Aile yapısını oluştururken bu özelliklerden yararlanırlar
Çift ilişkisinde eşlerin birbirini anlama ve tanıması aralarında iletişim biçimlerine bağlıdır. Eleştirmeden, suçlamadan, akıl vermeden açık ve güven ilişkisi içerisinde birbirlerini dinleme ve anlama çabası içerisinde konuşabilmeleri, farklılıklarının farkında olabilmeleri, sorunlar karşısında birbirlerini suçlamaları yerine, çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirmeleri evlilik ilişkisinin kalitesi açısından oldukça önemlidir.
Çiftlerin, çocuk sahibi olması ile birlikte ailenin yaşam döngüsü yeni bir evreye girmektedir.
4.3. Küçük Çocuklu Aile Döngüsü
Çocuğun dünyaya gelişi ile aile yapısal değişime uğrayarak çiftler, karı koca ilişkisinden ana-baba rolü sorumluluğu üstlenerek iletişim ve rollerinde değişim yaşarlar. Özellikle aile ve çevresi çocuk sahibi olma yönünde yönlendirici etkileri çiftleri etkileyerek karar süreçlerini belirlemektedir. Çocuk sahibi olmak çift ve aile’ye saygınlık kazandırır. İçinde yaşadığımız toplum ve kültürel özelliklerde erkek çocuğun aile içersinde ayrı bir anlam ve önemi vardır.
Çocuk ailede iletişimi etkileyerek ilgi ve dikkati kendi üzerinde toplar, bu değişim karı koca arasındaki iletişim ve etkileşimi etkilemektedir: Çocuk, kadın için ayrı bir anlam taşır. Çalışan kadın, iş yaşamı sorumluluğu yanında anne sorumluluğu da üstlenmekte bu değişim aile içi ilişkilerde stres ve kaygı faktörü olarak orta çıkmaktadır.
4.4. Çocuğu Ergenlik Döneminde Aile Döngüsü
Ergenlik dönemi aile yaşam döngüsünün önemli aşamalarından birisidir. Ergenlik dönemi çocuğun bireyselleşme ve bağımsızlaşma arayışları içersinde ilişkilerindeki yoğunluğu, aile içersinden arkadaş çevresine doğru yönlendirdiği bir süreçtir.
Ergenlik döneminde çocuk için arkadaş grubu içersinde yer edinmek, arkadaşları tarafından onaylanmak önemlidir. Çocukta meydana gelen değişim, ebeveynleri ilişkilerinde sorunlara yol açabilir, ebeveynlerin müdahaleci tutumları arttırabilir.
Bu dönemde ergenle iletişim biçimi yeniden yapılandırmak, ergeni dinlemeye ve anlamaya dönük yaklaşımlar içersinde olmak ayrıca bağımsız karar alabilme yetisi ve özgüven duygusunu geliştirecek yaklaşımlarda olma sorumluluğu ebeveynlere düşmektedir.
4.5. Çocuğu Evden Ayrılan Aile Döngüsü
Karı-koca ilişkisi içersinde aile hayatına adım atan çiftler çocuğun dünyaya gelmesiyle ana-baba sorumluluğu üstlenerek ailede meydana gelen değişim, çocukların evden ayrılmasıyla diğer bir evreye girer.
İçinde yaşadığımız toplumda çocuğun evden ayrılışı eğitim, iş, evlilik nedeniyle gerçekleşmenin yanı sıra günümüzde artık çocuğun bağımsız yaşama taleplerde etkili olmaktadır.
Özellikle çocuğuyla koruyucu ve bağımlı ilişkiler gerçekleştirmiş ebeveynler için çocuğun evden ayrılışı boşluk duygusu oluşturmakta, stres ve kaygıya yol açmaktadır. Çocuğu tarafından ihmal ya da terk edileceği endişesi ebeveynleri etkilemekte uyum ve davranış sorunları yaşamasına yol açmaktadır.
Bu dönemde çiftler değişimi sağlıklı yönetebilmesi, çift ilişkisinin kalitesini geliştirebilmeli, birlikte olmaya, iletişimi ve paylaşımı arttırabilmesine bağlıdır. Özellikle ebeveynler çocuklarının evden ayrılma sürecini desteklemeli, güven ilişkisini sürdürerek otoriter ve baskıcı tutumlardan kaçınmalıdır. Çocuklarının yaşamın sorumluklarını almasına yardımcı olarak geleceğini oluşturma çabasını desteklemelidir.
4.6. Yaşlılık ve Emeklilik Döngüsü
Yaşlılık ve emeklilik dönemi, çiftlerin ilişkilerinde birbirlerine yakınlaştığı, beraberliklerinin yoğunlaştığı bir dönemdir. Yaşamın telaşları, çocuklarını yaşama hazırlama çabaları yerini sakin, kendileriyle baş başa kaldıkları bir süreç alır.
Bu dönem çevresindeki birey ölümleri, sağlık sorunları çiftleri etkilemekte, yaşamdan zevk alma, yaşama bağlanma motivasyonlarında düşüşler gözlenmektedir.
Aile yaşam döngüsü evrelerinde bireylerin duygu, düşünce ve davranışlarında meydana gelen değişimi yönetebilmeleri, ortaya çıkan çeşitli stres faktörleri karşısında uygun tutum ve davranışları ortaya kayabilmeleri, ilişkilerini işbirliği ve paylaşım içinde sürdürebilmeleri halinde çatışmayla başa çıkabilirler yoksa yaşamlarında kriz egemen olur.
Aileler, kendi yaşamlarında karşılaştıkları güçlükleri çözmede zorluklarla karşılaşmaları durumunda aile ve ruh sağlığı alanında çalışan uzmanlardan yardım bilinci günümüzde zorunluluk haline gelmiştir.
Fatih Kılıçarslan / Sosyal Hizmet Uzmanı/Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi