Aşı yaptırma veya yaptırmama konusu sık sık gündeme gelir. Yaklaşık 230 yıldır uygulanan aşılar hakkında sanki yeni bir yöntemmiş gibi spekülatif konuşmalar, haberler yapılabilmekte ve aşı reddine varan davranışlar görülmekte. Aşının önemi, aşının yararları ve olası yan etkileri hakkındaki sorularımızı, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Pediatrik Alerji, Göğüs ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Haluk Çokuğraş yanıtladı.
Aşılar hastalıklara karşı bağışıklama (korunma) sağlamak amacıyla insanlara ya da hayvanlara da uygulanan, içerisinde zayıflatılmış mikropları ya da bu mikropların değişik ürünlerini içeren tıbbi ürünlerdir. Bunlar, vücuda verildiklerinde hastalık oluşturmaksızın bağışıklık sistemini uyararak, vücutta o mikroba karşı özel savunma maddelerinin (antikorlar) üretilmesini sağlarlar. Böylelikle, o mikroorganizma ile karşılaşıldığında bu antikorlar mikropları yok ederek hastalığı önlemiş olurlar.
Aşılamanın üç amacının olduğu söylenebilir. Her şeyden önce çocukların hastalıklardan, bu hastalıkların neden olabileceği komplikasyonlardan ve sakatlıklardan; hatta ölümden korunması öncelikli amaçtır. İkincisi kitlesel uygulamalarla toplum sağlığının korunması, iş ve okul günü kaybının önlenmesi, hastalıkların ülkeye getirdiği tedavi ile ilgili doğrudan, ya da indirekt harcamaların azaltılmasıdır. Üçüncüsü ise tıpkı çiçek hastalığında olduğu gibi, insanlara yüzyıllardır büyük acılar çektirmiş olan bulaşıcı hastalıkların yeryüzünden tamamen silinmesidir.
Evet, her uygar ülkede, ülkelerin gelişmiş düzeyleri ile ilişkili olacak oranda çocuklar hastalıklara karşı rutin olarak aşılanmaktadırlar.
Günümüzde böyle bir konunun konuşuluyor olması bile utanç verici bir durum. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de aşı karşıtı gruplar bulunmaktadır. Bunların bazıları dinsel gerekçelerle, bir kısmı aşıların olası yan etkilerini abartarak, bazıları ise aşıların içerisindeki koruyucu maddelerin zarar verdiğini iddia ederek aşılara karşı çıkmaktadırlar.
Bunlar aşıların bozulmadan saklanabilmesi, ya da etkinliğininin artırabilmesi için aşılara eklenen maddelerdir. Aşılarda bulunan civa, thiomersal formunda bulunur. Thiomersal, etil grubuna bağlanmış civadır. Civanın zehirlenmelere sebep olan formu, metil grubuna bağlanmış olan ve deniz ürünlerinde bulunan metil civadır. Etil ve metil gruplarına bağlanmış civalar aynı şeyler değildir ve aynı şekilde davranmazlar. Thiomersalin aşıların içerisinde bulunmasıyla otizm gelişebileceği iddiası, sağlam temellere dayanmamaktadır. Tartışmayı başlatan yazı ünlü tıp dergisi Lancet’te 1998’de yayımlanmış ve kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşısının otizme neden olabileceği ileri sürülmüştü. Ancak bu çalışmanın doğru olmadığı ve Dr. Andrew Wakefield’ın yaptığı araştırmanın yayımlanmamış olması gerektiğini kabul eden Lancet, yazılı açıklamasında, bu çalışmanın sonuçlarının doğru olmadığını kabul etmiştir.
ABD’de aşıların otizm yapabileceğine dair haberler, halkta ciddi endişelere neden olmuş ve bu amaçla Ulusal Aşı Sakatlık Tazminat Programı’na (National Vaccine Injury Compensation Program) binlerce başvuruda bulunulmuştur. Birleşik Devletler Federal Suçlar Mahkemesi, bu talepler hakkındaki düşüncelerini, 12 Şubat 2009 tarihinde bir bildiri olarak yayınlamıştır. Bu mahkeme sürecinde 939 bilimsel makale ile 50 uzman raporu incelenmiş ve 28 uzman sözlü olarak dinlenmiştir. Mahkeme sonucunda, kızamık, kabakulak, kızamıkçık ve thiomersal içeren aşıların otizm oluşturmayacağına karar verilmiştir. Bunun yanı sıra etil cıvanın kan düzeyi ve yarılanma ömrünün toksik etki yapmayacak düzeyde olduğunu da hatırlamak gerekir. Yine de halkta uyandırdığı kaygı nedeniyle pek çok aşının içerisindeki bu civalı bileşiğin kullanımından vazgeçilmiştir. Otizmi, hastalığın oluşumuna neden olan birçok faktörü (sosyal, genetik, çevre vb.) göz ardı ederek tek başına çocukluk çağında yapılan aşılara bağlamak doğru değildir.
Buna benzer şekilde bazı aşılarda bulunan alüminyumun miktarının son derecede düşük olduğu ve bu düzeylerde, sinir sistemi üzerinde herhangi bir kanıtlanmış toksik etki göstermediği kabul edilmektedir.
Veba, çiçek, sıtma gibi hastalıklar, orta çağdan itibaren geniş kitlesel ölümlere, savaşların kaybedilmesine, toplumsal alışkanlıkların değişmesine ve ülkelerin nüfus yapılarının değişmesine yol açmışlardır. Çiçek hastalığı 1977 yılında dünya yüzünden silinmiştir ve 1980’lerden itibaren aşısı yapılmamaktadır. Bu çok büyük bir başarıdır. Günümüzden örnek vermek gerekirse, ülkemiz 1998’den itibaren çocuk felcinden arınmış ülke statüsündedir. Çocuk felci ciddi sakatlıklara yol açan çok trajik bir hastalık iken, artık ülkemizde görülmemektedir. Keza difteri ve tetanos ölümlere yol açan çok önemli bulaşıcı hastalıklar olmasına karşın, bugün artık bu hastalıkları neredeyse hiç görmüyoruz. 20-25 yıl önce kızamık nedeniyle her yıl binlerce çocuğumuzu kaybederken, kızamık ülkemizde silinme noktasına gelmiştir. Hepatit B’ ye bağlı olarak çocuklarda siroz ve karaciğer kanseri olgularına da artık rastlamıyoruz. Aşılamanın bir sonucu olarak ülkemizde menenjit olgularında da ciddi bir azalma olduğunu söyleyebilirim.
Bu günümüzde tartışılan bir sorun. Olayın tıbbi yanının yanı sıra, hukuksal boyutu vardır. Elbette kendisinin ya da ailesinin rızası dışında kimseye tıbbi bir işlem yapılamaz. Ancak, söz konusu durum toplum sağlığını ilgilendiriyorsa, o zaman bu durum tartışılabilir ki aşılar için böyle bir durum söz konusudur. Bilinçli olarak aşı yaptırılmamış bir çocuğun o hastalık nedeniyle sakat kalması, hatta ölmesi bence çocuğa karşı kötü muameleyi de aşan, çocuğun hayatına kast eden bir davranıştır. Aşısı bilinen bir hastalığa karşı aşılanmak her çocuğun en doğal hakkıdır. Elbette herkesin çocuğu onun en değerli varlığıdır, kimse kendi çocuğuna zarar vermek istemez. Onun için en doğrusu çocuğuma aşı yaptırmam diyen kişilere, ayrıntılı bilgi vererek onu ikna etmektir. Tabii ki en doğru karar hukukçular tarafından verilecektir.
Aşılamaların temel amaçlarından birisi de sadece kişisel bir korunma değil, aynı zamanda toplumsal bir bağışıklama sağlanması ve sonunda o hastalığın eradike edilmesi yani yeryüzünden silinmesidir. Bunun için de toplumun büyük kesiminin, mümkünse tüm çocukların aşılanması şarttır. Günümüzde savaşlar nedeniyle bazı ülkelerde sağlık politikaları da iflas etmiş ve çocukları aşılanmamıştır. Bu ülkelerden çocuk felci, kızamık gibi hastalıkları taşıyan milyonlarca insan göç etmekte ve göç ettikleri toplumu risk altına sokmaktadır. Bunun için Sağlık Bakanlığı ek aşılama kampanyaları ile toplumdaki bağışıklanmayı güçlü kılmaya çalışmaktadır. Ayrıca, aşılanmamış kişiler, toplum içerisindeki bağışıklığı zayıf, kanser hastası, yenidoğan, organ nakli yapılmış milyonlarca riskli kişinin sağlığını da tehlikeye sokmaktadırlar.
Yenidoğan döneminden itibaren ülkemiz çocuklarına uygulanan rutin aş ı lar : Hepatit B, Difteri-Tetanos_Boğmaca, Çocuk felci, Verem (BCG), Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak, Hepatit A, Suçiçeği, Hemophilus influenzae tip B (Halk arasında menenjit aşısı denir), ve Pnömokok (halk arasında zatürre aşısı denir) aşılarıdır.
Ayrıca henüz rutin uygulamaya girmeyen Rotavirüs, Meningokok ve HPV ( Rahim ağzı kanseri ) aşıları da vardır.
Aşı geliştirmek on yılları alan zahmetli ve pahalı bir uğraştır. Günümüzde silah sektörü kadar ilaç ve aşı sektörünün de kazancının yüksek olduğu bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte aşılamaların bu aşı firmalarının etkisiyle ya da baskısıyla yapıldığını söylemek insafsızlık olur diye düşünüyorum. Ülkelerin sağlık politikalarını organize eden ve uygulayan Sağlık Bakanlıklarıdır. Aşılama politikaları planlanırken de o hastalıkları ülke sağlığı için getirdiği yük ve ülke kaynaklarından koruyucu sağlık hizmetleri için ayrılan pay dikkate alınarak bir strateji geliştirilir. Aşı kampanyaları da yeni bir risk oluştuğunda uygulanır. Örneğin, Suriye’den büyük ölçekli göçler nedeniyle ülke çocuklarının sağlığının riske girmesi nedeniyle uygulanmakta olan kızamık ve çocuk felci aşılama kampanyalarının büyük aşı firmalarının zorlaması ile ilgili olduğunu söyleyebilmek bence bir akıl tutulmasıdır.
Ülkemizde rutin aşı takviminde bulunmayan aşılardan birisi de Rota virüstür. Bu virüs özellikle küçük çocuklarda daha çok kış aylarında ciddi ishal salgınlarına yol açabilen bir virüstür. Pek çok ülkede aşı takviminde yer almaktadır. Bizim ülkemizde de yakın bir gelecekte rutin aşılama programına dahil edilmesini umuyorum.
ÇİÇEK HASTALIĞI 1977 YILINDA DÜNYA YÜZÜNDEN SİLİNMİŞTİR VE 1980’LERDEN İTİBAREN AŞISI YAPILMAMAKTADIR .
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2010 yılı raporuna göre dünyada bir yıl içerisinde 5 yaş altında yaklaşık 1,5 milyon çocuk aşı ile korunabilen hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakamların yanı sıra 750.000 çocuk da aşıyla önlenebilen hastalıklara bağlı sakatlıklardan korunabiliyor.