Avrupa Birliği Rekabet Hukukunda Para Cezalarının Uygulanması
AVRUPA BİRLİĞİ REKABET HUKUKUNDA
PARA CEZALARININ UYGULANMAS
I
Cihan AKTAŞ – Haluk ARI
I.
GİRİŞ
Para cezaları, rekabet hukukunun etkin bir şekilde uygulanmasında en önemli araç
olarak görülmektedir. Bu nedenle, rekabet kanununa sahip her ülkede, bu ka
nunun ihlalinde,
ihlal edenlere çeşitli cezaların verileceği öngörülmüştür.
Para cezasının etkin bir yaptırım aracı olduğu kabul edilirken, uygulama sürecinde,
verilen cezalar tartışma konusu olmuştur. Başlıca eleştiriler cezaların hangi kriterlere göre
ve
rildiğinin belirsiz olduğu, cezalandırma sürecinin şeffaf olmadığı ve kararlarda tutarsızlık
olduğu yönündedir.
Bu tartışmalar neticesinde, ceza takdirine yönelik olarak bazı ülkeler kanunlarında
detaylı açıklamalara yer verirken, bazı ülkelerse, kanunları
nda geçen cezaya yönelik genel
ifadeleri yayınladıkları rehberlerle açıklama yoluna gitmişlerdir.
Bu çalışmada, Avrupa’da rekabet hukuku uygulamalarında öncü olan Avrupa Birliği
Komisyonu’nun yayınlamış olduğu rehber esas alınmış, yine benzer amaçla ulusal
nitelikte
rehber yayınlayan İngiltere ve Hollanda uygulamaları da incelenmiş ve bunlardan yola
çıkılarak Türkiye için bir değerlendirme yapılmıştır.
II.
AVRUPA BİRLİĞİ KOMİSYONU UYGULAMASI
Genel Uygulama Tüzüğü olarak adlandırılan 17/62 sayılı Konsey Tüz
üğü’nün 15.
maddesi rekabet hukuku ihlallerinde uygulanacak para cezalarını düzenlemektedir. Altı
paragraftan oluşan maddenin ilk paragrafı usuli ihlallere uygulanacak para cezalarına ilişkin
hükümleri, ikinci paragrafı ise esasa ilişkin ihlallere uygulanacak cezaları içermektedir.
15(2). madde, Komisyon’a, Roma Antlaşması’nın 81 veya 82. maddelerini
1
kasten
veya ihmalen ihlal eden teşebbüs veya teşebbüs birliklerine bir önceki yıl cirosunun %10’unu
aşmamak kaydıyla para cezası verme yetkisini tanımıştır. 1
7 sayılı Tüzüğün, Komisyon’un
ceza verirken dikkate alması gereken hususları sadece “ihlalin ağırlığı ve süresi” olarak
göstermesi
2
nedeniyle, Komisyon’un cezalandırma politikasına ilişkin tek yasal sınırlamanın,
verilen kararın ve hukuki dayanaklarının, T
opluluk mahkemelerinde temyiz talebiyle
yapılacak denetimi olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
3
Komisyon’un ceza vermesinin iki amacı bulunmaktadır: Teşebbüse ihlal nedeniyle
parasal bir yaptırım uygulamak ve ihlalin tekrarlanmasını önlemek ve aynı ihlalin
başka
teşebbüsler tarafından gerçekleştirilmemesi için caydırıcı olarak kullanmak. Bunlardan
ikincisi olan cezaların caydırıcı amaçla uygulanması özellikle son zamanlarda ön plana
çıkmaktadır. Dyestuffs
4
davasında BASF, 15. maddenin amacının geçmişteki dav
ranışların
cezalandırılması olmadığını, ihlalin tekrarının önlenmesi olduğunu bu nedenle Komisyon’un
3 üncü madde gereğince bu durumu sağlamak için bir karar almasının yeterli olduğunu iddia
etmiştir. Buna karşın Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD), 1
5. maddenin böyle bir
sınırlama öngörmediğini belirterek; “Böyle bir sınırlama cezaların caydırıcı etkisini önemli
ölçüde azaltacaktır.” kararına varmıştır. Komisyon’un son zamanlarda verdiği cezalara
bakıldığında bu eğilimin güçlendiği ve bu durumun Rehber’e de yansıdığı görülmektedir.
Komisyon ceza takdirinde bulunduğu ilk beş davada 10.000 ila 210.000 ECU arasında
ceza vermiştir
5
.
1 milyon ECU ceza eşiğinin ilk aşıldığı dava olan Şeker Davası’nda
Komisyon, Tirlementoise şirketine 1.5 milyon ECU ceza verm
iştir.
6
Verilen bu ceza
teşebbüsün şeker cirosunun %1’ine eşittir. Takip eden davalarda da, soruşturulan teşebbüsün
cirosunun belli bir oranına denk gelen sembolik cezaların üstünde cezalar verilmiştir.
Komisyon’un cezalandırma politikası açısından Pioneer
7
davası bir dönüm noktası teşkil
etmektedir. Komisyon, her ne kadar yukarıda değinildiği gibi sembolik ceza uygulamasından
halihazırda vazgeçmişse de ilk defa bu olayda soruşturma konusu teşebbüsün toplam
cirosunun %4 üne eşit bir para cezasını uygulamışt
ır. ATAD ise cezayı azaltmasına rağmen
caydırıcı etkisini artırmak için cezaların düzeyini yükseltmenin uygun bir davranış oluğunu
ifade etmek suretiyle, teşebbüsleri rekabeti sınırlayıcı davranışlardan vazgeçirecek ibret verici
nitelikte bir yön alan Komisyon’un yeni politikasına açık destek vermiştir.
Komisyon bu dönemde bazı olaylarda teşebbüsün toplam cirosunu ele alırken,
bazılarında ihlale konu ürün pazarında elde edilen ciroyu esas almıştır. İlerleyen yıllarda,
ihlale konu ürünün Topluluk cirosunu v
eya ihlalin daha küçük coğrafi alanda gerçekleştiği
durumda ise ilgili ürün ve coğrafi pazardaki cironun esas alındığı gözükmektedir.
Komisyon’un cironun belirli bir yüzdesini esas alarak ceza vermesi yöntemine
8
karşın, ATAD
tarafından ceza miktarının ciro
nun esas alındığı basit bir hesaplamanın sonucu
bulunamayacağı, olaya etki eden tüm koşulların değerlendirilmesi gerektiği savunulmuştur.
9
Yukarıda değinildiği gibi 17 sayılı Tüzük’te sadece ihlalin ağırlığı ve süresinin
zikredilmiş olması, ATAD kararları
ile de onaylandığı üzere Komisyon’a geniş bir takdir
yetkisi tanımış ve Komisyon da bu yetkisini her olayın özelliklerini dikkate almak suretiyle
aşılmamasını temin etmektedir. Bu ilkeye göre Komisyon, cezanın miktarı ile teşebbüsün ihlaldeki sorumluluğu, büyüklüğü ve
ihlalin ağırlığı arasında bir denge sağlamalıdır.
farklı cezalar uygulayarak kullanmıştır
10
. Ancak bu durum cezalandırma sürecinin şeffaf
olmadığı, kriterlerin b
elirsiz olduğu, kararlarda bir tutarlılığın bulunmadığı, aynı durumdaki
teşebbüslere farklı cezaların uygulandığı ve Komisyon’un takdir
yetkisinin çok geniş olduğu
yönünde eleştirilere neden olmuştur. Komisyon bu eleştirilere cevap olarak rekabet ihlali
in
celemelerinde uygulanacak parasal cezaların belirlenmesi yöntemleri üzerine iki duyuru
yayınlamıştır. Bunlardan ilki 1996 yılında yayınlanan
leniency
program
çerçevesinde, kartel
davalarında ceza indirimi veya uygulanmamasını içeren duyurudur.
11
Diğeri ise
inceleme
konumuz olan “17 sayılı Tüzüğün 15(2). maddesi ve AKÇT Antlaşması’nın 65(5).
maddesine
12
göre ceza verilmesindeki metoda yönelik çıkarılan Rehber”
13
dir.
II.1.
17 Sayılı Tüzüğün 15(2). Maddesi ve Akçt Antlaşması’nın
65(5). Maddesi’ne Göre Ceza Verilmesindeki
Metoda Yönelik Rehber
II.1.1. Rehberin Amacı
Komisyon, ilk olarak Rehber’in amacını anlatmaktadır. Buna göre:
Burada ana hatlarıyla özetlenen ilkeler, Komisyon’un ilgili mevzuat çerçevesinde toplam
cironun %10’una kadar ceza kesme yetkisindeki takdir hakkını sürdürürken, teşebbüslerin
ve aynı şekilde Adalet Divanı’nın gözünde Komisyon kararlarının şeffaflık ve tarafsızlığını
sağlamalıdır. Komisyonun takdiri, rekabet kurallarının ihlallerinin cezalandırılmasında
sürdürülen amaçlarla uyumlu, tutarlı ve ayrımcı olmayan politikayı takip etmelidir.
Dolayısıyla Rehber, şeffaflığı ve yasal belirliliği artırmak ve rekabet kurallarının
bozulmasında caydırıcılığın artırılmasını sağlamak amacındadır. Aynı şekilde Komisyon
yayınlamış olduğu 27. Raporu’nda amacı şu şekilde açıklamaktadır:
Rehberin yayınlanması ile şeffaflığın ve Komisyon’un karar alma uygulamasının
etkinliğinin artırılması amaçlanmaktadır. Rehber, teşebbüsleri ve onların hukuk
danışmanlarının yanında, Topluluğun yargı kurumlarını da hedeflemekt
edir. Rehber’de
açıklanan ilkelerin uygulanması, Komisyon’u ceza politikasında daha tutarlı hale
getirirken, parasal cezaların caydırıcılığının artırılmasına yardım edecektir.
Dolayısıyla Komisyon, belirginlik ve şeffaflık ihtiyacı ile kendi takdirine ola
nak veren
bir politika dengesinin varlığını ortaya koymaktadır.
Cezanın hesaplanmasında iki aşamalı bir yöntem getiren Rehber’e göre, temel
cezanın belirlenmesinin ardından ağırlaştırıcı ve hafifletici etkenlerin uygulanması ile
nihai cezaya ulaşılacaktır.
İlk aşamayı oluşturan temel cezanın belirlenmesi de kendi
içinde iki adımdan oluşmaktadır. Öncelikle ihlalin ağırlığına göre bir ceza
belirlenmekte, bu ceza ihlalin devam ettiği süreye göre artırılmaktadır.
Komisyon bu
10
Adalet Divanı, Musique Diffusion Française v. Commission (“Pioneer”) kararında bu takdirin altını çizmiş, Komisyon’un
ihlalin ağırlığı ve süresine göre teşebbüslere farklı oranlarda ceza verebilme gücünün olduğu ve ceza oranının caydırıcı
olarak kullanabileceği kabul edilmiştir.
Rehber ile yukarıda aktarılan, cezan
ın cironun belirli bir oranı olarak belirlenmesi
uygulamasından da vazgeçmiştir.
14
II.1. 2. Temel Ceza
a. Ağırlık
Ceza belirlenirken ilk olarak ihlalin ağırlığına göre belirlenen eşikler arasında bir
miktar belirlenmektedir. İhlalin ağırlığının değerlendi
rilmesinde ihlalin niteliği, pazardaki
etkisi ve ilgili coğrafi pazarın büyüklüğü dikkate alınacaktır. Rehber’de ağırlığa yönelik
olarak üç ceza seviyesi öngörülmüştür.
1
–
Hafif İhlaller:
muhtemelen 1000 ECU ile 1 milyon ECU arasında ceza verilecek olan,
gene
llikle dikey nitelikte, sınırlı bir pazar etkisi olan ve Topluluk pazarının sınırlı bir
bölümünü etkileyen ticaret kısıtlamaları şeklindeki davranışlardır.
2
–
Ağır İhlaller:
muhtemelen 1 milyon ECU ile 20 milyon ECU arasında ceza verilecek olan
yatay olmayan
veya yukarıdaki ile aynı tipte dikey nitelik göstermeyen ihlallerdir. Esas
olarak daha geniş pazar etkisi ve ortak pazarın geniş alanlarını etkilemesinin yanında daha
sıkı uygulanan kısıtlamalardır. Ayrıca hakim durumun kötüye kullanılması ile ilgili bazı
uygulamalar da bu gruba dahildir (sağlamayı reddetme, ayrımcılık, rakipleri pazar dışına
atmak için hakim durumdaki teşebbüsler tarafından yapılan sadakat indirimleri, ve
benzeri).
3
–
Çok Ağır İhlaller:
muhtemelen 20 miyon ECU’nun üzerinde ceza verilecek, g
enellikle
fiyat kartelleri ve pazar paylaşımı gibi yatay kısıtlamalar, veya milli pazarların ayrılması
ve hakim durumdaki firmaların bu durumlarını açıkca kötüye kullanması gibi tek pazarın
düzgün işlemesini tehlikeye atacak davranışları kapsamaktadır. Kom
isyon, Rehber’de,
bazı kararlarını bu nevi davranışlara örnek olarak vermektedir.
15
Komisyon ayrıca, soruşturulan teşebbüs hakkında “temel” ceza seviyesini belirlerken,
anılan teşebbüsün ekonomik kapasitesine de bakacaktır. Komisyon, piyasadaki diğer
oyuncular ve tüketicilere önemli zararda bulunan suçluların ekonomik kapasitesine bakacak
ve caydırıcı etkiyi sağlayabilecek bir ceza verecektir. Ayrıca büyük teşebbüslerin daha fazla
yasal ve ekonomik bilgiye sahip olacakları da göz önüne alınacaktır. Komisyon
bu tür
teşebbüslerin, hangi davranışlarının topluluk rekabet kurallarını ihlal ettiğinin farkında
olacağını ve dolayısıyla “ihlal edici davranışları” neticesinde ceza alacaklarının bilincinde
olacaklarını varsayacaktır. Bir çok teşebbüsün dahil olduğu durumlarda, Komisyon temel ceza
miktarını belirlerken, her bir teşebbüsün suç teşkil eden davranıştaki ağırlığını da dikkate
alacaktır. Komisyon temel ceza seviyesini belirlerken özellikle, aynı nitelikteki ihlale katılan
teşebbüslerin büyüklük farklarına da bakacaktır.
Komisyon’un temel ceza miktarını belirlerken göz önüne aldığı kriterlerden bazıları
şunlardır:
i. İhlalin Niteliği
Komisyon ihlalleri ağırlık bakımından çok genel olarak sınıflandırmış ve
örneklendirmiştir. Bu nedenle ihlalin niteliği belirle
nirken önceki kararlar yol gösterici
olacaktır. Özellikle fiyat anlaşmaları ve pazar paylaşımı gibi klasik nitelikteki yatay rekabet
ihlalleri çok ağır rekabet ihlali olarak addedilecek ve önemli miktarda ceza verilecektir.
Cartonboard Davası’nda
16
Komisyon
, fiyat üzerinde anlaşılması ve pazar paylaşılmasının,
rekabet üzerinde çok ciddi bir kısıtlama olduğunu belirtmiştir. HOV SVZ/MCN Davası’nda
17
Komisyon fiyat rekabetini kısıtlayan uygulamaları “tartışılmaz ağırlıkta” bir durum olarak
nitelendirmiştir. Benz
er şekilde bir çok davada rakibi pazar dışına atmanın da yüksek ceza
alacağı belirtilmiştir.
18
İhlalin hangi kategoride yer alacağına bakılırken, anlaşmanın pazarda
önemli etkilere sahip olup olmadığı dikkate alınacaktır. British Midland v. Aer Lingus
Davas
ı’nda,
19
Komisyon önemli bir pazara giren rakibini cezalandırarak pazarın rekabet
yapısını etkilemeyi amaçlayan Aer Lingus’un davranışını ağır nitelikte bulmuştur. Pazara
önemli etkileri olmasa da, pazarları ayırmaya yönelik amaç taşıyan taraflara da ağır c
ezalar
verilebilecektir. Ancak, Novalliance/Systemform Davası,
20
rekabeti kısıtlama fiilinin
uygulandığına dair kanıt olmayınca verilen cezanın da çok küçük miktarda olacağını
göstermiştir.
Bu noktada, Topluluk rekabet hukukunun dikey kısıtlamalara özel bi
r önem verdiğini
belirtmek gerekir. Komisyon bir çok davada Roma Antlaşması’nın temel hedeflerinden biri
olan tek pazara ulaşma amacını önleyen ihracat yasaklarını ağır ihlal olarak değerlendirmiştir.
Benzer görüşü paylaşan ATAD, Miller Davası’nda,
21
üye ül
keler arasındaki ticareti tehlikeye
atacak nitelikteki ihracat yasaklarının ağır ihlal olduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde üye
ülkeler arasında ticareti engelleyen dağıtım anlaşmaları da ağır ihlal olarak görülecek ve
önemli cezalar verilebilecektir. Kom
isyon VW’de
22
ihracat yasağını ağır ihlal olarak
nitelendirirken, BASF/Accinauto Davası’nda
23
da, ortak pazar yaratılması hedefiyle çeliştiği
için pasif satışların yasaklanmasını önemli bir ihlal olarak değerlendirmiştir.
17 sayılı Tüzüğün 15. maddesi ihlalin kasten veya ihmalen gerçekleştirilmesi koşulunu
getirmektedir. ATAD, bu koşulun ihlalin ağırlığı sorunundan bağımsız olduğunu ve ikisinin
farklı konularla ilgili olduğunu belirtmiştir.
24
İhlalin kasten veya ihmalen gerçekleştirilmiş
olması Komisyon’un ce
za uygulayabilmesi için gerekli olan önkoşuldur. İhlalin ağırlığı ve
süresi ise ceza miktarının belirleyicisi olan bir durumdur. ATAD’a göre ihlalin ağırlığına
karar verirken söz konusu ihlalin kasten veya ihmalen gerçekleştirilmiş olması önemli
değildir.
Buna göre bir ihlalin ihmalen gerçekleştirilmiş olması, kasten gerçekleştirilenlere
nazaran daha düşük bir ceza uygulanmasını gerektirmez.
ii. Tarafların Bilgisi
İhlalin ağırlığının ve dolayısıyla ceza miktarının belirlenmesinde, tarafların yaptıkları
dav
ranışın 81 veya 82. madde kapsamında olup olmadığı bilgisine sahip olmaları da önem
arzetmektedir. Floral Davası’nda
25
Komisyon, bazı gübre çeşitlerinin Almanya’ya arz
edilmesi sürecinde ihracat karteli oluşturdukları nedeniyle Fransa’daki üç büyük gübre
ür
eticisini cezalandırmıştır. Gübre kartellerine karşı Komisyon’un önemli sayıda faaliyetinin
olmasından dolayı, Fransız üreticilerin gübre kartellerinin 81. madde kapsamında bir yasak
olduğunu ve muafiyet alamayacağını bilmeleri gerektiği üzerinde durulmuştur. Ancak rehber,
teşebbüsün yaptığı davranışın kanuna uygun olmadığı hakkındaki yerinde şüphelerinin
varlığını hafifletici unsurlar arasında saymıştır.
81. madde kapsamındaki bir takım ihlaller özel olarak sayıldığından bilinmektedir.
Ancak incelenen bir
takım davranışların statüleri konusunda şüphelerin veya belirsizliğin
varlığı halinde verilen cezanın daha az olacağına dair genel bir içtihat
26
gelişmiştir. AKZO
27
kararında ATAD benzer gerekçeyle verilen cezayı azaltmıştır. Komisyon, Peugeout kararında
dağıtım sistemi içinde arzın sistematik olarak reddine ceza vermemiş ve aracılara getirilecek
gerekli kuralların açıklanmasını da ATAD’ın Ford kararını
28
açıklamasına kadar beklemiştir.
United Brands
29
kararında UBC’nin fiyatlandırma politikasına yönelik verile
n ceza kararı da
benzer şekilde açıklanmıştır. Komisyon, kararında bu tür bir fiyatlandırma politikasının ilk
defa 82. madde kapsamında incelendiğinin göz önüne alınması gerektiğini belirtmiştir.
Ancak Komisyon’un artık, ihracat kartelleri gibi klasik say
ılan rekabet ihlalleri
bakımından daha güçlü olduğu belirtilmelidir. Daha önce Komisyon kararlarına konu olmasa
dahi Roma Antlaşması ile yasaklanan hususların iyi bilindiği hallerde özellikle de ihlalin çok
açık ve rekabet üzerindeki etkilerinin çok ağır o
lması durumunda, fiilin yeni olmasının
hafifletici bir unsur olarak ele alınması söz konusu olmayacaktır. Örneğin, 4056/86 sayılı
Tüzük kapsamında incelenen Cewal, Cowac, ve Ukwal Davası’nda
30
Komisyon denizcilik
meclisi üyesi bazı üyeleri cezalandırırken, onların 4056/86 sayılı Tüzük ve UNCTAD gibi
kuruluşların da yaptığı düzenlemeleri bilmelerini göz önüne almıştır. Benzer şekilde, İlk
Derece Mahkemesi,
31
Dunlop Slazenger International Davası’nda
32
tarafların yenilik
savunmasını reddetmiş, Dutch Cranes Davas
ı’nda
33
da, ihlalin yeni olması özelliğinin, ihlale
katılan teşebbüslere bir “dokunulmazlık” sağlamadığını belirtmiştir. Buna göre ihlalin tekrarı
ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilirken, ilk defa suç işlenmesi hafifletici neden olarak kabul
görmemektedir. Özellikle açık ihlal söz konusu olduğunda geçerli olan bu durum İlk Derece
Mahkemesi tarafından da onaylanmıştır.
34
Bu noktada, teşebbüsün “farkında olması” da önem arzetmektedir. ATAD, Tetra Pak
kararında
35
, İlk derece Mahkemesinin kararını destekleyerek
, Tetra Pak’ın söz konusu
davranışlarının Antlaşma’nın rekabet kurallarını ihlal ettiğini farkında olmamasının söz
konusu olmadığını belirtmiştir. Öte yandan, daha önceki soruşturmalar neticesinde suçlu
bulunan teşebbüslerin durumu da ayrıca ele alınmalıdı
r
36
. Bu durum, ağırlaştırıcı bir unsur
olarak ele alınacaktır. Fakat Polypropylene Davası’nda İlk Derece Mahkemesi, önceden
herhangi bir ihlalin olmamasının normal bir durum olduğunu, özellikle dava rekabet
kurallarını açık bir şekilde ihlal ediyorsa Komisy
on’un bunu hafifletici bir unsur olarak
değerlendirmemesi gerektiğini belirtmiştir.
iii. Tarafların Davranışları
Bir tarafın davranışı, Komisyon’un ihlalin ağırlığı değerlendirmesini etkilerken, cezayı
da artırabilecektir. Rehber’de, ” İhlal oluşturan da
vranışları güçlendirmek için, diğer
teşebbüslere karşı tedbirlerin alınması” ağırlaştırıcı bir unsur olarak sayılırken, diğer
faaliyetler de etkileyici olabilecektir. Örneğin, Cartonboard Davası’nda,
37
teşebbüslerin
rekabeti bozucu anlaşmaları veya uygulama
ları gizlemeleri ve saklı tutmaları, cezayı
artırmıştır. Bunun tersi olarak, anlaşmanın şeffafflığı ve kamuya açık olması, cezayı hafifletici
bir unsur olarak ele alınabilecektir.
38
Kartelin kurumsallaşması da ağırlaştırıcı bir unsur olarak
değerlendirilebi
lecektir. İhlalin tekrarlanması ise Rehber’in de saydığı ağırlaştırıcı
unsurlardandır.
Teşebbüslerin tüketiciler, şikayetçiler veya Komisyon tarafından Topluluk hukuku
kapsamında uyarıldıklarındaki reaksiyonları da Komisyon tarafından dikkate alınacaktır.
İhlalde ısrar edilmesi ihlalin ağırlığını artırabilecektir. WEA
–
Filipachi Davası’nda,
39
distribütörün, perakendeciler tarafından uyarılmasına rağmen ihracat yasağını sürdürmesi
karar verilirken ayrıca değerlendirilmiştir. Newitt/Dunlop Slazenger Internation
al
Davası’nda
40
da, Komisyon’un resmi uyarılarına karşı ihlalin sürdürüldüğü gözükmektedir.
VW’nin Komisyon’un uyarı mektuplarına karşı olumlu tepki vermekten kaçınması ağırlaştırıcı
unsur olarak değerlendirilmiştir.
41
Komisyon’un soruşturmasının engellenmey
e çalışılması da
ağırlaştırıcı unsurlardan sayılmaktadır. Öte yandan, ihlalin gönüllü olarak ortadan kaldırılması
ve Komisyon’la işbirliği yapılması hafifletici unsurlardan sayılmaktadır. Rehber, “Komisyon
müdahale ettiğinde ihlale son vermeyi (özellikle s
oruşturma yürütürken)” hafifletici unsurlar
arasında zikretmiştir. Komisyon geçmiş yıllarda, soruşturulan teşebbüslerin düzeltmeye
yönelik davranışlarını da dikkate almıştır: General Motors davasında
42
fazla alındığı iddia
edilen para miktarının bir bölümünün geri ödenmesi örnek olarak verilebilir.
iv. Ürünün Değeri ve Niteliği
Komisyon cezanın miktarını belirlerken malların veya hizmetlerin değerine ve
hacmine ve ihlalin tüketiciye etkisine de bakmaktadır. ATAD Sugar
43
davasında
“Kullanıcıların ve tüketicilerin uğradıkları zarar, fiilin istisnai olmasının sonucu olarak sınırlı
kalmıştır.” demek suretiyle Komisyon’un bu görüşünü onaylamıştır. Komisyon Theal/Watts
44
kararında kaset temizleyici cihazın tüketiciler için zorunlu bir ürün olmadığını ve onların
harc
amalarında önemli bir yer teşkil etmediğini dikkate almıştır. Buna karşın Hasselblad
45
kararında, ilgili ürünün (pahalı ve nitelikli kameralar) seri olarak üretilmediğini ancak
değerinin yüksek olmasının ve az sayıdaki kullanıcı üzerindeki etkisinin dikkate
alınabileceğine işaret etmiştir. Dunlop Slazenger
46
davasında İlk Derece Mahkemesi, 81. ve
82. maddelerin ihlal edilmesinin mağduru olan tüketicilerin uğradıkları zararın yalnızca
doğrudan maddi zarar olmadığını, aynı zamanda rekabetçi yapının bozulmasında
n
kaynaklanan dolaylı zararın da bulunduğuna işaret etmiştir. Bir ihlalin doğrudan veya dolaylı
zararını ölçmek oldukça zor olmasına karşın, Komisyon bazı davalarda ihlalin tüketiciler
üzerindeki etkisini vurgulamıştır. Ancak burada tüketicinin dar anlamda
nihai tüketici olarak
alınmadığı vurgulanmalıdır. Siemens/Fanuc
47
kararında, modern teknolojinin gelişmesi
açısından son derece önemli olduğu için, münhasır dağıtımın Topluluk makina aletleri
pazarına en uygun fiyata girmeyi reddetmesine dikkat çekilmiştir
. Öte yandan Konica
48
kararında Komisyon, Konica’nın pazar payının çok küçük ve üye devletler arasındaki ticarete
etkisinin çok önemli olmadığı sonucuna varmıştır.
v. Tarafların Sayısı ve Büyüklüğü
Komisyon bakmış olduğu olaylarda tarafların sayısı ve büyü
klüğü ile anlaşmanın
pazardaki etkisini göz önüne almaktadır. İlgili teşebbüslerin sayısı ve durumu, sahip oldukları
ekonomik gücün ve pazar üzerinde yapacakları etkinin bir göstergesi olabilir. Bu ise rekabet
sınırlamasının ağırlığına ve bu yolla ihlalin ağırlığına etki edebilmektedir. Nitekim, Komisyon
Cartonboard 49 kararında karton pazarının yıllık 2,500 milyon ECU’lük değeriyle önemli bir
sektör olduğuna ve ihlale katılan teşebbüslerin pazarın neredeyse tamamına sahip olduklarına
dikkat çekmiştir.
Komisyo
n pazarın değerinin ne olduğunu ve ilgili ürünün ekonomik önemini de
hesaba katmaktadır. Bu bağlamda pazarın yapısı, rekabetçi olup olmadığı ve örneğin
anlaşmanın fiyatlar düzeyindeki etkisi de dikkate alınmalıdır. Teşebbüslerin sahip oldukları
pazar payı
da değerlendirilmelidir. Bu bakımdan elde edilen cirolar, katılan teşebbüslerin
pazar durumları hakkında bir gösterge olurken, gerçekleştirilen ihlalde teşebbüslerin
katkısının ağırlığı ile ilgili bir fikir verebilmektedir.
vi. İhlale Katılımın Derecesi
B
irden fazla teşebbüsün ihlale katılması durumunda Komisyon her bir teşebbüsün
durumunu ayrı ayrı değerlendirmektedir. Bu durum Rehber’de açıkça vurgulanmıştır.
Uygulamada katılımın süresi ve derecesindeki farklılık kadar, ihlalde teşebbüsler tarafından
oyn
anan rol de dikkate alınacaktır. ATAD, bu yaklaşımı desteklemiştir. Örneğin BMW
50
kararında, Komisyonun, Dağıtıcılar Danışma Komitesi’ne imza atan dağıtıcılardan daha ağır
bir ceza uygulaması onaylanmıştır. İlk Derece mahkemesi de Cartonboard kararında PWG’
nin
sıradan üyeleri ile elebaşları arasında çizilen ayrımı onaylamıştır. Rehber’de ihlale önayak
olan veya lider rolü oynayan (ağırlaştırıcı neden) ile sadece pasif olarak katılan veya lideri
izleyenler (hafifletici neden) arasında bir ayrım yapılmıştır. G
eçmiş deneyim, elebaşıların
daha ağır cezalara çarptırılmasının beklendiğini göstermektedir. Ancak eşit katılım varsa
cezaların eşit olması gerekmektedir. Rehber’in işaret ettiği gibi, bir taraf anlaşmaya tamamen
katılmamışsa veya uygulamıyorsa bu bir hafi
fletici neden olabilir. VW’de Komisyon
dağıtıcıları VW’in sınırlayıcı politikalarının mağduru olarak tanımlarken, ihlale aktif olarak
katılmadıkları için cezalandırılmamışlardır. Hukuka aykırı faaliyetten yararlanarak asıl tarafı
oluşturanlarla karşılaştır
ıldığında, ihlalde çok küçük bir payı olan veya kendi ekonomik
çıkarının tersine veya gönülsüz veya baskı altında hareket eden teşebbüsler hiç ceza
almayabilirler. Ancak bu her zaman geçerli değildir. Komisyon’un French
–
West African
Shipowners Committees
51
kararında belirttiği gibi, Antlaşmayı ihlal etmesi için işbirliği
yapmak üzere güçlü bir baskı altında kalan teşebbüslerin Komisyon’a başvurma veya ulusal
mahkemelerden bu uygulamalara son verilmesini isteme imkanları her zaman mevcuttur. Son
olarak, İlk D
erece Mahkemesi, temyiz neticesinde verilen cezaların düşürülmesi durumunda,
teşebbüslere verilen ceza oranının korunması gerektiği ilkesinin hatırda tutulması gerektiğini
belirtmiştir.
52
Bu durum katı bir matematik hesaplamanın ötesinde, cezaların Komisyon
‘un
rekabet politikası uygulamasında önemli bir araç olması nedeniyle Komisyon’a belli bir takdir
yetkisi tanınmasının Mahkeme tarafından göz önüne alınmasını gerektirmektedir.
vii. Yasal ve Ekonomik Durum
İhlal yasal ve ekonomik durumun ışığında incelen
melidir. Rehber “ekonomik durum
gibi belirli objektif faktörler”in dikkate alınması gerektiğine atıf yapmıştır. Geçmiş
deneyimler Topluluk rekabet kurallarıyla Topluluğun diğer politikaları ve mevzuatı arasında
bir etkileşim olduğunda bu durumun özellikle
önemli olduğunu göstermektedir. Sugar
davasında ATAD, Topluluğun şeker pazarındaki ortak organizasyonunun rekabet için çok az
alan bıraktığını ve bunun da şeker üreticilerinin anti
–
rekabetçi uygulamalarına devam
etmelerini sağlamaya yardımcı olduğunu belir
tmiş, ancak bu durumun ihlale göz yumulması
anlamına gelmeyeceğini ifade etmiştir. Komisyon pazar yapısının Topluluk mevzuatı tarafından etkilendiği durumlarda da benzer bir yaklaşım göstermektedir. Ancak, Pioneer
davasında ATAD, Komisyon’un Roma Antlaşması’nın 115. maddesinin Fransa’ya Japon hi
–
fi
üreticilerini çıkarma yetkisini verdiği gerekçesiyle bir iptal veya cezada indirim uygulanması yönündeki argümanını reddetmiştir. Anlaşmanın üye devletlerin ulusal hukukuna göre
durumu da dikkate alınmalıdır. Teş
ebbüslerin işlerini yürüttükleri yerin hukukunu tamamen
göz ardı etmeleri beklenemez. Öte yandan ulusal hukuklar 81. veya 82. madde ile yasaklanan
davranışa izin veya yetki veremez, ancak Komisyon tarafından ceza verilirken özellikle
Topluluk hukukuna göre
aykırılığın açık olmadığı durumlarda, teşebbüslerin içinde
bulundukları durum hesaba katılmalıdır.
b. İhlalin Süresi
İhlalin ne kadar sürdüğü de temel ceza miktarının belirlenmesinde bir kriter olarak
alınacaktır. Kısa süreli ihlallerde
(genellikle bir y
ıldan az), miktarda bir değişiklik
yapılmazken, ihlalin süresi bir ila beş yıl arasında ise, ağırlığa göre belirlenen miktarda %50
artış söz konusu olabilecektir. Beş yıldan uzun süreli ihlallerde ise, ağırlığa göre belirlenen
miktarda her yıl için %10 artışa gidilebilecektir.
Yukarıda açıklanan ağırlık ve sürenin toplamı ihlale yönelik verilecek temel ceza
miktarını oluşturacaktır.
53
Komisyon sürenin uygulanan davranışı güçlendirici bir unsur olduğu görüşündedir.
ATAD, Commercial Solvents Davası’nda
54
Komis
yon’un şikayete yönelik olarak
harekete geçmede geç kalmasını göz önüne alarak cezayı düşürmüştür. Bu değerlendirmede,
Komisyon daha çabuk hareket etmesi halinde ihlalin daha kısa süreli olacağını hesaba
katılmıştır.
Komisyon müdahalesine rağmen ihlalin d
evam etmesi ağırlaştırıcı bir unsur olarak
değerlendirilecektir. Ayrıca, Komisyon’a bildirilen anlaşma veya eylemlerin bildirilmesinden
sonraki davranışlarına ve 81(3). maddenin uygulanmasına yönelik kararından önce ceza
uygulanmayacağı da hatırlatılmalıdı
r
55
. Son olarak, ihlalin süresi cezanın miktarı ile ilgili
olmayabileceği gibi, tamamen ceza verme veya özel bir tarafa ceza verme ile de ilgili
olabilir.
56
II.1. 3.
Ağırlaştırıcı ve Hafifletici Koşullar
Ağırlık ve sürenin toplamından oluşan temel ceza mikta
rı, ağırlaştırıcı ve hafifletici
koşulların varlığına bağlı olarak ve anılan teşebbüslerin özel koşulları ışığında artırılacak veya
azaltılacaktır. Rehber, göz önüne alınacak etkenleri tadadi olarak saymıştır. Rehberde
ağırlaştırıcı davranışlara örnek olarak aşağıdakilere yer verilmektedir:
–
Aynı teşebbüs tarafından aynı nitelikte ihlalin tekrarlanması,
–
Komisyon tarafından soruşturma yürütülürken işbirliğini reddetme veya engel olmaya
çalışma,
–
İhlalde başı çekmesi veya lider rolünde olması,
–
İhlal oluşturan d
avranışları güçlendirmek için, diğer teşebbüslere karşı tedbirlerin
alınması,
–
İhlal neticesinde elde edilen haksız kazancın objektif olarak tahmin edilmesi mümkün
olduğunda verilecek cezanın bu miktarı aşması için artırılması ihtiyacı,
–
Diğer.
Temel ceza mi
ktarını düşürecek hafifletici sebeplere de şu örnekler verilmektedir:
–
İhlalde tamamen pasif veya lideri takip eden rolünün olması,
–
Yasaya aykırı anlaşma veya uygulamaları pratikte uygulamaya koymaması,
–
Komisyon müdahale ettiğinde ihlale son vermesi (özellikle soruşturma yürütülürken),
–
Teşebbüs açısından kısıtlayıcı davranışın ihlal oluşturup oluşturmadığına dair haklı
şüphelerin varlığı,
–
İhlallerin ihmalen olması veya kasıtlı olmaması,
–
Teşebbüsün, soruşturma esnasında, 18 Temmuz 1996 tarihli Leniency Progra
m kapsamı
dışında etkin işbirliği,
–
Diğer.
Komisyon rehberde bu örnekleri vermiş olmasına karşın önceki içtihatlarında çok
daha geniş bir listeyi ağırlaştırıcı ve hafifletici neden olarak dikkate almıştır. Ağırlaştırıcı
nedenlere örnek olarak ürünün önemi,
ihlalin piyasadaki etkisi, ihlalin kurumsal niteliği
sayılabilirken; hafifletici nedenlere de teşebbüslerin durumu düzeltmeyi kabul etmeleri,
satışların önemli oranının Topluluk dışına yapılması, Komisyon’un yavaş hareket etmesi,
ekonomik konjoktürün ağırl
ığı, ihlalde başka teşebbüsün baskısının varlığı örnek olarak
gösterilebilir. Bazı etkenler ceza politikasındaki değişiklik nedeniyle listeye alınmamış
olmasına karşın, bir kısmı da başka kapsamda değerlendirildiği için listeye dahil edilmemiştir.
Bu nedenle ceza miktarına etki eden bu unsurlara kısaca değinmek yerinde olacaktır.
Komisyon önceki uygulamalarında teşebbüslerin soruşturma sürecinde çeşitli
şekillerde işbirliği yapmaları ve delil sağlamaları gibi halleri hafifletici neden olarak dikkate
almış v
e ceza miktarında önemli indirimler yapmıştır. Ancak Komisyon 1996 yılında çıkarmış
olduğu bir Duyuru ile kartellerle etkin bir şekilde mücadele edebilmek amacıyla bu tür halleri
ayrı bir düzenlemeye tabi tutmuş ve daha sonra bu Duyuru’yu revize ederek
Len
iency
Program
adı altında uygulamaya koymuştur. Rehber’de de belirtildiği üzere mevcut
uygulamada artık bu program kapsamı dışında kalan işbirliği halleri hafifletici neden olarak
kabul edilmektedir.
Rehber’de ihlalin ihmalen gerçekleştirilmesi veya teşeb
büs tarafından gerçekleştirilen
davranışın gerçekten ihlal olup olmadığının belirsiz olması hafifletici neden olarak
sayılmışken, ihlalin kasten gerçekleştirilmesi ağırlaştırıcı nedenler arasında sayılmamıştır. Bu
durum, Wils tarafından kasıtlı eylemlerin uygulamada ihmalen olanlara nazaran daha yaygın
olması gerçeğinin bir yansıması olarak nitelendirilmektedir. Nitekim ATAD da, bir ihlalin
kasıtlı olarak nitelendirilebilmesi için teşebbüsün 81 inci maddeyi ihlal ettiğinin farkında
olmasına gerek olmadığını
, davranışının rekabeti sınırladığının bilincinde olmasını yeterli
bulmaktadır.
57
Cezaya etki eden bu nedenlerin Rehber’de sayılması önceki uygulamaya göre daha
büyük bir şeffaflık ve yasal belirlilik sağlamıştır. Ancak listede daha önce kullanılan bazı
etk
enlerin açıkça belirtilmemiş olmasının, her ne kadar listenin tadadi olduğu ve “diğer”
kategorisinin yer aldığına dikkat çekilse de teşebbüsler açısından yasal belirsizliğe neden
olabileceği ileri sürülmektedir.
58
II.1.4.
Cezaların Uygulanmasında Diğer Unsu
rlar
Komisyon’un bu Rehber ile getirmiş olduğu yönteme göre hesaplanan cezalar, her
halde 17 sayılı Tüzük ile getirilmiş olan %10’luk dünya çapındaki ciro sınırını aşmamalıdır.
Bu cezanın hesaplanmasında esas alınacak ciro ise elde edilebiliyorsa kararın a
lınmasından
önceki yıla ait ciro olmalı, bunun mümkün olmaması halinde ise teşebbüsün bundan bir
önceki yıla ait cirosu esas alınmalıdır.
Cezalar hesaplanırken ekonomik koşullar, ihlali gerçekleştiren teşebbüsler tarafından
elde edilen ekonomik veya finans
al fayda, söz konusu teşebüslerin özellikleri ve onların
gerçek ödeme güçleri gibi belirli objektif şartlar dikkate alınmalıdır. Komisyon ceza verirken
teşebbüslerin ödeme güçlerini de dikkate almak zorundadır. Bu durum orantılılık ilkesiyle de
yakından il
gilidir. Aksi takdirde teşebbüslerin ödeyemeyeceği kadar ağır cezalara
çarptırılmaları onların iflaslarına yol açabilir.
Rehber, teşebbüs birliklerinin söz konusu olduğu durumlarda, mümkün oldukça birliğe
bağlı teşebbüslere ceza uygulanmasını öngörmektedir
. Bunun mümkün olmaması (örneğin
birliğin bir kaç bin üyesinin olması gibi) ve ECSC Antlaşması’nın kapsamına giren
durumların haricinde ise, yukarıdaki usullere göre hesaplanan ancak birlik üyesi teşebbüslerin
her birine yüklenecek bireysel cezaların topla
mına eşit bir cezanın teşebbüs birliğine
uygulanması gerektiğine işaret edilmektedir.
Teşebbüs birliklerinin dahil olduğu ihlallerde cezanın nasıl hesaplanacağı sorunu
Rehber’den önce değişik uygulamalara konu olmuştur. Kerse’ye göre ihlalin teşebbüs birli
ği
tarafından gerçekleştirildiği durumlarda birliğin cirosu yerine üyelerin toplam cirolarına
bakılması gerekmektedir. CB and Europay
59
davasında İlk derece Mahkemesi, 17 sayılı
Tüzüğün 15(2). maddesinin Komisyon’a teşebbüs birliğinin cirosundan başkasın
ı dikkate
alma yetkisini vermediği yönündeki itirazı reddetmiştir. ATAD ise %10’luk maksimum
cezanın, anlaşma veya uyumlu eyleme katılan teşebüslerin herbirinin veya teşebbüs birliği
kararının söz konusu olduğu durumlarda birliğe üye teşebbüslerin bütün ol
arak veya hiç
değilse birliğin iç kuralları nedeniyle bağlı olan üyelerin ciroları referans alınarak
hesaplanması gerektiğine işaret etmiştir. Bu yaklaşıma göre, ceza miktarı belirlenirken ihlalin
pazardaki etkisine bakılması gerekmektedir. Bunu yansıtansa
teşebbüs birliğinin cirosu değil
üyelerinin cirolarıdır.
II.2.
Rehberin Uygulanmasından Örnekler
II.2.1.
Volkswagen Kararı
Komisyon, rehberin yayımlanmasından sonra vermiş olduğu çeşitli kararlarda rehberi
uygulamıştır. 1998 yılında vermiş olduğu Volks
wagen kararında 102 milyon ECU ceza ile
Topluluk rekabet hukuku tarihinde tek bir teşebbüse uygulanan en yüksek cezalardan birini
vermiştir.
81. maddenin ihlali nedeniyle açılan soruşturmada Komisyon, Volkswagen’i
İtalya’daki yetkili satıcılarıyla yapmış
olduğu anlaşmalarda, diğer üye devletlerdeki nihai
58
Richardson, Komisyon görevlile
rinin içtihatlarda yer alan etkenlere bakmaksızın Duyuru’daki listeyi kullanabilecekleri
endişesini dile getirmekte ve bu görüşüne destekleyici olarak da DGIV’a telefon ederek içtihatlarda yer almasına karşın,
listede açıkça belirtilmeyen bir hafifletici n
eden hakkında görüş isteyen bir avukatın, eğer listede yer almıyorsa
uygulanmayacağı cevabı ile karşılaşmasını göstermektedir.
tüketicilere ve yetkili satıcılara satış yapmamaları konusunda zorlayıcı hükümler koyması nedeniyle cezalandırmıştır. Volkswagen tarafından gerçekleştirilen ihlal, Antlaşma’nın temel
prensiplerinden olan t
ek pazar hedefini tehdit edici nitelikte bulunarak çok ciddi ihlaller
kategorisinde değerlendirilmiş ve bu tür ihlaller için öngörülen minimum 20 milyon ECU’lük cezanın oldukça üstünde 50 milyon ECU olarak belirlenmiştir. Bu ceza belirlenirken şu
etkenler
de dikkate alınmıştır:
1. ilgili hükümlerin uzun yıllar kullanılması
2. VW grubunun topluluktaki en yüksek pazar payına sahip motorlu araç üreticisi olması
3. VW’nin davranışının rekabeti kısıtladığının ve 81. maddeyi ihlal ettiğinin bilincinde
olması
4.
böyle ciddi b
ir ihlal için uygulanacak bir cezanını teşebbüsleri bu tür davranışlarda
bulunmaktan caydırıcı olması
Yukarıda sayılan etkenler neticesinde ihlalin ağırlığına göre 50 milyon ECU olarak
belirlenen ceza, söz konusu ihlalin 10 yıldan uzun sürmesi nedeniyle, 1988’den 1992’ye kadar
olan dönem ve 1997 yılı için %5 oranında, 1993 ‘ten 1996 yılına kadar %10 oranında
artırılarak toplam 35 milyon ECU artırılmış ve böylece temel ceza 85 milyon ECU olarak
belirlenmiştir.
Komisyon temel ceza miktarını bu şekilde belir
ledikten sonra, ağırlaştırıcı nedenlerin
varlığını dikkate alarak cezayı %20 oranında artırmış vesonuç olarak toplam ceza 102 milyon
ECU’ya ulaşmıştır. Komisyon’un bu olayda dikkate aldığı ağırlaştırıcı nedenler şunlardır:
1.
VW’in Komisyon’un mektubuna rağme
n ihlale son vermemesi ve ihlali sona
erdireceğine dair güven vermemesi,
2. VW’in ekonomik gücünü kullanması ve dağıtıcıların ihlalin gerçekleştirilmesinde ona
bağlı olmaları.
II.2.2. TACA Kararı
TACA
60
kararında Trans
–
Atlantic Meclisi Anlaşması (Trans
–
Atlant
ic Conference
Agreement) üyelerine 82. Madde kapsamında hakim durumu kötüye kullanmaktan 273
milyon ECU ceza kesilmiştir. Komisyon kararında, üyelerin, hizmet kontratlarının içeriklerine
ve geçerliliğine sınırlamalar koyarak ve pazarın rekabetçi yapısını d
eğiştirerek birlikte hakim
durumlarını kötüye kullandıklarını belirtmiştir. Bu davranış, TACA’nın hakim durumuyla
baskı yapması neticesinde, özellikle de deniz taşımacılığı pazarında potansiyel rekabeti ifade
eden pazara bağımsız girişlere engel olarak etkisini göstermiştir.
Komisyon ihlalin etkisi için, ihlalin son yılında kötüye kullanma uygulamalarıyla
doğrudan etkilenen hizmetlerin değerine (bu da 3.2 milyar ECU’luk bir bölgeyi ifade
etmektedir), meclis üyelerinin karlarına ve fiyat artışlarına bakmıştır. Hizmet kontratlarındaki
kötüye kullanma genel fiyat seviyelerini artırdığı için ciddi bulunmuştur. Rekabeti ortadan
kaldırma adına yapılan ve dolayısıyla pazarın yapısına zarar veren işlemler çok ağır olarak
değerlendirilmiştir. Genel fiyat seviyelerin
i %25 oranında artıran ihlallerin 2
–
3 yıl arasında
(1994 yılının bir kısmı ile 1995 ve 1996 yılının tamamı) sürdüğü tespiti yapılmıştır.
Komisyon, TACA üyelerinden küçük olanlara nazaran büyük teşebbüslere,
“teşebbüslerin önemli zarara sebep olma adına etk
in kapasitesinin ve verilen ceza miktarının
önemli bir caydırıcı etkisinin olması” gerekçesiyle daha fazla ceza vermiştir. Komisyon bunu
hesaplarken de, teşebbüslerin büyüklüklerini ve ihlalin ağırlık seviyesini dikkate alarak
TACA üyelerini dört kategoriy
e ayırmıştır. Büyüklük oranına bakarken de, teşebbüslerin
deniz taşımacılığındaki dünya cirosuna bakmıştır. Komisyon, TACA üyelerinin faaliyetlerinin rekabeti kısıtlayacağı ve dolayısıyla 82.
Madde kapsamında ihlalden dolayı sorumlu olacaklarının farkında
olduklarını kaydederek,
ağırlaştırıcı ve hafifletici unsurlar açısından bir değerlendirme yapmamıştır. Bu değerlendirmede tarafların yasal danışmanlıkalmaları ve Komisyon’la temas halinde
bulunmalarına işaret edilmiştir. İhlalde herhangi bir tarafın eleba
şı olduğu yönünde bir kanıt
bulunamamıştır.
II.3.
Komisyon Rehberinin Değerlendirilmesi
Rehberin yayınlanmasından önce en çok eleştirilen konuların başında seffaflığın
olmaması gelmekteydi. Şeffaflığın olmaması özellikle iki yönden eleştirilmiştir. Bunla
rdan
birincisi tarifelerin olmamasının belirsizliğe yol açtığı yönündedir. Ancak bu eleştiri, mutlak
bir netlikle oluşturulan tarifelerin cezanın amacına zarar vereceği yönünde görüşlerle
karşılaşmıştır. Buna göre teşebbüsler hangi ihlali gerçekleştirdikle
rinde ne kadar ceza
alacaklarını bilmeleri durumunda bir maliyet
–
kar değerlendirmesi yaparak ihlali
gerçekleştirebilirler. Ancak bir tarife hazırlanırken hem yeterince belirlilik sağlanır hem de
somut olayda ilgili faktörleri değerlendirebilmek için gerekl
i esneklik muhafaza edilirse bu
durumun önüne geçilebilir ki Komisyon tarafından yayınlanan rehberin bu nitelikleri haiz
olduğu kabul edilmektedir.
Öte yandan şeffaflıkla ilgili ikinci sorun ise, ilgili kişilerin cezaların hesaplanmasında
nihai rakama nas
ıl ulaşıldığı konusunda yeterince bilgi sahibi olamadıkları ve Komisyon’un
gerekçelerini tam olarak göremedikleri noktasındandır. Bu eleştiri dayanağını cezanın cironun
belirli bir yüzdesi olarak alınması ve nihai kararda cironun ticari sır olarak kabul ed
ilmesi
nedeniyle yayınlanmamasında bulmaktadır. Bu durum yeni düzenlemede ihlallerin
gruplandırılarak her gruba belirli parasal cezaların uygulanması yönteminin benimsenmesi ile
aşılmıştır.
Sonuç olarak, rekabet davalarını yürütürken savcı, hakim ve hatta
jüri rollerini
üstlenen, ceza verirken oldukça geniş bir takdir hakkı kullandığı gerekçesiyle yoğun şekilde
eleştirilen Komisyon, yayınladığı bu Rehber’le eleştirileri bir ölçüde karşılamıştır.
III.
İNGİLTERE UYGULAMASI
1998 tarihli İngiliz Rekabet Kanunu
‘nun 36. maddesine göre, Adil Ticaret Genel
Müdürlüğü
61
, kasten veya ihmalen Kanun’un I. ve II. bölümlerindeki
62
yasaklamaları ihlal
eden teşebbüslere cirosunun %10’unu geçmeyecek
63
miktarda para cezası verme yetkisine
sahiptir. Adil Ticaret Genel Müdürlüğü,
Kanun’un
64
38(1) maddesine dayanarak cezalarda
uygun miktarın belirlenmesine yönelik olarak bir Rehber
65
yayınlamıştır.
Rehber giriş, ceza miktarının belirlenmesi adımları ve işbirliği yapan teşebbüsler
yönelik düzenlemeler olmak üzere üç bölümden oluşmaktad
ır. Giriş bölümünde, para
cezalarının, teşebbüslere katıldıkları ihlalin ağırlığını yansıtacak şekilde uygulanması ve
rekabeti bozucu davranışlara katılımın caydırılması olmak üzere iki amacı bulunduğu
belirtilmektedir. Rehber’e göre caydırıcı etkinin sadece karara konu olan teşebbüsler için değil
Kanun’a aykırı davranışta bulunması muhtemel olan diğer teşebbüsler için de geçerli olması
gerekmektedir. Öte yandan, ceza miktarının hesaplamasındaki adımlar ortaya konularak şeffaflığın artırılmasının da amaçlandığı ifade edilmiştir. Rehber, nihai para cezasına beş adımdan oluşan bir hesaplama sonucunda ulaşılacağını öngörmüştür:
–
İhlalin niteliğine göre belirlenecek, teşebbüsün “ilgili cirosunun” belli bir oranında temel
miktarın saptanması
–
Süreye göre ayarlanmas
ı
–
Diğer faktörlere göre ayarlanması
–
Başka ağırlaştırıcı ve hafifletici faktörlere göre ayarlanması
–
Ceza miktarının teşebbüsün cirosunun %10’unu geçtiği durumlar ve mükerrer cezayı
önlemek için ayarlanması
Birinci Adım: Başlangıç Noktası
Yukarıdaki adımlar
daha detaylı incelenecek olursa, para cezasının hesaplanmasına,
teşebbüsün ilgili cirosunun %10’unu geçmeyecek şekilde belli bir yüzde oranına tekabül eden
temel miktarın belirlenmesiyle başlanacaktır. İlgili ciro ise, bir önceki mali yılda ihlalden
etkile
nen ilgili ürün ve ilgili coğrafi pazardaki teşebbüs cirosunu ifade etmektedir.
66
İlgili
ürüne ait coğrafi pazar İngiltere’den daha geniş ise, İngiltere dışında elde edilen ciro da hesaba
dahil edilebilecektir.
İhlalin niteliğine bağlı olarak ilgili ciroya uygulanacak olan oran da değişecek, ihlalin
ağırlığı arttıkça ceza oranı da artabilecektir. Kanun’un I. ve II. bölümünde yasaklanan fiiller
ağır rekabet ihlali olarak sayıldığından, bunlara verilecek ceza ihlali gerçekleştiren teşebbüsün
ilgili cirosunun %10’u veya bu miktara yakın olacaktır.
Para cezasında temel miktarı oluşturacak olan ilgili cirodaki oranın belirlenmesi,
ihlalin ağırlığının değerlendirilmesi ile mümkün olacaktır. Rehber, yapılacak
değerlendirmede, Komisyon uygulamasına paralel olarak, ür
ünün niteliği, pazarın yapısı,
ihlale katılan teşebbüs veya teşebbüslerin pazar payları, giriş koşulları, rakiplerin ve üçüncü
tarafların etkileri gibi bir çok faktörün göz önüne alınacağını belirtmektedir. Bu
değerlendirmede tüketicilerin doğrudan veya dolaylı olarak zarar görmesi de önemli bir faktör
olacaktır. Ancak bütün ihlallerde değerlendirmenin dava özelinde (case
–
by
–
case) yapılacağı
vurgulanmıştır.
Komisyon uygulamasına benzer bir başka nokta ise ihlale birden çok teşebbüsün
katılması durumudur. Rehber’e göre böyle durumlarda, her teşebbüsün ihlaldeki gerçek etkisi
göz önüne alınarak, uygun temel miktarın belirlenmesinde her teşebbüs için ayrı
değerlendirme yapılacaktır.
İkinci Adım: Süreye Göre Ayarlama
İhlalin süresi göz önüne alınarak temel ceza
miktarı artırılabilecektir. Bir yıldan fazla
süren ihlallere yönelik para cezaları, ihlalin sürdüğü yıl miktarından fazla olmamak kaydıyla
çarpılabilir. İhlalin sürdüğü yıl sayısı hesaplanırken, bir yıldan az olan süreler tam yıl olarak
değerlendirilecekt
ir.
Üçüncü Adım: Diğer Faktörlere Göre Ayarlama
Birinci ve ikinci adımda hesaplanan ceza miktarı, verilecek cezaların caydırıcı etkiye
sahip olması gerektiği hedefine ulaşılması için ayarlanabilecektir. Burada yalnızca karara
konu teşebbüslere yönelik deği
l, aynı zamanda muhtemelen rekabeti bozucu faaliyetlerde
bulunabilecek teşebbüslere yönelik caydırıcılığın amaçlandığını belirtmek gerekir. Bu aşamada, örneğin ihlal neticesinde elde edilen veya elde edilmesi muhtemel kazanç dikkate alınabilecektir.
Dördü
ncü Adım: Başka Ağırlaştırıcı ve Hafifletici Faktörlere Göre Ayarlanması
İkinci ve üçüncü adımda belirlenen temel ceza miktarı, ağırlaştırıcı sebeplerin
varlığında artırılabilecek, hafifletici sebeplerin varlığında ise azaltılabilecektir.
Rehber’de ağırlaştırıcı sebepler şu şekilde sıralanmıştır.
–
Teşebbüsün ihlalde lider veya kışkırtıcı olması,
–
Üst yönetimin katılımı,
–
İhlalin devamını sağlamak adına, diğer teşebbüslere karşı tedbirlerin alınması,
–
Soruşturmaya başlanmasından sonra ihlale devam edilmesi,
–
Ayn
ı teşebbüs veya aynı grup içindeki diğer teşebbüslerin tekrar eden ihlalleri.
Hafifletici sebepler ise;
–
Teşebbüsün rolü, örneğin teşebbüsün yoğun baskı ve tehdit altında olması,
–
Anlaşmanın veya davranışın ihlal oluşturup oluşturmadığına dair belirsizlik,
–
K
anun’a uyma adına uygun adımların atılması,
–
İhlallerin kasten değil ihmalen olması,
–
İcra sürecinin daha etkin ve hızlı olmasını sağlayan işbirliği.
Beşinci Adım: Ceza Miktarının Teşebbüsün Cirosunun %10’unu Geçtiği Durumlar ve
Mükerrer Cezayı Önlemek İçin Ayarlanması
Yukarıdaki metod çerçevesinde hesaplanan nihai ceza miktarı, Kanun’un 36(8).
maddesinde belirtildiği üzere teşebbüsün cirosunun %10’unu geçemez. Bu oranı aşan
cezalarda ayarlama yapılacaktır.
Anlaşma veya davranışa yönelik olarak AB Komisyonu v
eya başka bir üye ülkenin
mahkeme veya bir otoritesi tarafından ceza verilmişse, aynı anlaşma veya davranışa ceza
belirlerken bu ceza göz önünde bulundurmalıdır.
IV.
HOLLANDA UYGULAMASI
Hollanda Rekabet Kanunu’nun 56 ve 57. maddelerine göre, Hollanda Reka
bet
Otoritesi
67
, Rekabet Kanunu’nun
6(1).
(rekabeti kısıtlayıcı anlaşma ve eylemlerin
yasaklanması) ve 24(1). maddelerinde (hakim durumun kötüye kullanılması) tarif edilen
ihlalerin gerçekleşmesi halinde para cezası verme yetkisine sahiptir. Kanun’un 57(1).
maddesi
maksimum ceza olarak 450.000 EUR (daha önce 1 milyon NLG), eğer bu miktar yüksekse
teşebbüsün toplam cirosunun %10’unu işaret etmektedir. İhlal, teşebbüs birliği tarafından
gerçekleştirilmişse ihlale katılan teşebbüslerin cirolarının toplamı alına
caktır.
Kurul, kanuna uymayı teşvik etmenin bir aracı olarak kabul edilen bu yetkiyi
kullanarak ceza miktarını belirlerken, 57(2). maddeye göre ihlalin ağırlığını ve süresini
dikkate alacaktır.
Hollanda Rekabet Otoritesi de, ceza verirken uygulanacak esasları göstermek üzere bir
Rehber
68
yayınlamak yoluna gitmiştir. Rehber’de, Rekabet Kurulu’nun ceza belirleme
politikasının henüz gelişmekte olduğu belirtilmiş ve Rehber’in yayınlanması ile ceza miktarı
belirlenirken hangi unsurların dikkate alındığının göste
rilmesi amaçlanmıştır. Ancak ceza
miktarının belirlenmesinin basit matematiksel modellere göre belirlenemeyeceği, Kurul’un takdir hakkının her şartta ve dava özelinde devam edeceği vurgulanmıştır.
Hollanda Rekabet Otoritesi’nin yayınlamış olduğu Rehber’in
belki de en önemli yanı,
cezaların belirlenmesine yönelik AB Komisyonu tarafından yayınlanan Rehber’in değişiklik yapılmadan alınamayacağının vurgulanmasıdır. Komisyon tarafından benimsenmiş olan,
ihlalleri belirli kategorilere ayırıp bu kategorilere sabit
cezalar uygulama sisteminde, küçük
teşebbüslerin, ihlalleri daha çok kasten gerçekleştiren büyük teşebbüslere göre daha ağır şekilde cezalandırılması gibi bir sakınca bulunmaktadır. Bu yönüyle Hollanda Rekabet
Otoritesi, caydırıcı etkisini kaybetmeksizin
orantılı şekilde hem büyük hem de küçük ve orta
boy işletmelere uygulanabilecek cezalar verilmesi politikasını benimsemiştir. Ceza vermenin amacının rekabet kurallarını ihlal edenleri engellemek ve potansiyel olarak ihlal edebilecekleri caydırmak olduğu, bu nedenle de ceza miktarının bu amaca hizmet edecek kadar yüksek olması gerektiği belirtilmiştir. Ceza takdirinde, eşitlik ve orantılılık gibi temel ilkelerin her adımda gözetileceği, Rehberin de bu temel ilkelere hizmet edeceği özellikle vurgulanmıştır. Ceza Belirleme Kriterleri
Rehber, Komisyon Rehberi’ne benzer şekilde ihlalleri çok ağır, ağır ve hafif ihlaller
olarak üçe ayırmaktadır.
Yatay kısıtlamalar ile hemen hemen tekel durumunda olan teşebbüslerin hakim
durumlarını kötüye kullanmaları çok ağır ih
laller kategorisinde değerlendirileceğini belirten
Rehber, yatay fiyat anlaşmaları, müşterek dikey fiyat tespiti, müşterek boykotlar, pazar
paylaşımı anlaşmaları ve bir teşebbüsü pazar dışına atmayı amaçlama şeklinde hakim
durumun kötüye kullanılması hallerini bu kategoriye örnek olarak vermiştir.
Çok ağır ihlal olarak değerlendirilemeyecek yatay anlaşmalar ile ayrımcılık ve bağlı
satışlar gibi çok ağır olarak değerlendirilemeyecek hakim durumun kötüye kullanılması
şekilleri ve bireysel dikey fiyat tespiti
ve yeniden satıştaki sınırlamalar gibi fiyatlar ve satış
imkanları üzerinde doğrudan etkisi olan dikey anlaşmalar ağır ihlaller olarak ele alınacaktır.
Rekabeti sınırlı ölçüde bozan ihlaller hafif ihlal olarak değerlendirilecektir. Kural
olarak, özellikle
fiyat ve satış imkanlarını amaç olarak ele almayan dikey anlaşmalar bu
kategoridedir.
AB Komisyon’una paralel şekilde Rekabet Otoritesi, ihlalin ağırlığını belirlerken,
ihlalin olduğu ekonomik koşulları da dikkate alacaktır. Buna göre, ihlale konu mal ve
hizmetlerin niteliği, pazarın büyüklüğü, teşebbüs ve teşebbüslerin büyüklükleri ve pazar
payları, pazarın yapısı ve uygulanabilir düzenlemeler dikkate alınacaktır. İhlal neticesinde
rakiplerin, müşterilerin ve tüketicilerin (muhtemel) zararlarına da özel önem verilecektir.
Temel ceza miktarı teşebbüsün ilgili cirosu esas alınarak saptanacaktır. Bu noktada
Hollanda Rekabet Otoritesi, Komisyon uygulamasından ayrılarak cironun hesaplanmasında
farklı bir yöntem getirmektedir. Zira Rehber’e göre ilgili cirodan,
teşebbüsün ihlal süresince,
ihlale konu mal ve hizmetlerin satışından kaynaklanan bütün işlemlerin değeri anlaşılmalıdır.
Rehber, elde edilen bilgiler çerçevesinde ilgili cironun belirlenememesi durumunda Rekabet
Otoritesine tahmin yapma yetkisini vermekte
dir.
69
Cironun tespiti bütün davalarda yukarıdaki gibi basitçe bulunamayabilir. Örneğin,
hakim durumdaki bir firmanın bu durumunu korumaya yönelik işlemleri bu türden sayılabilir.
Bu durumda, en azından bir yıl olmak üzere, teşebbüsün koruduğu pazardaki ci
rosu ilgili ciro
olarak alınabilir.
İhlal teşebbüs birliği tarafından gerçekleştirilmişse, ihlale katılan birliğe üye
teşebbüslerin cirolarının esas alınması gerekmektedir. Otorite, her teşebbüsün cirosunun
%10’una eşit olacak oranda ceza verebilecektir.
İ
hlaldeki cironun tespit edilemediği durumlarda, Rehber’deki esaslara göre incelenen
ihlalin ağırlığı ve süresi göz önüne alınarak, Otorite tarafından cezaya esas teşkil etmek üzere,
teşebbüsün Hollanda’daki toplam yıllık cirosu alınabilecektir.
İhlalin ağırlığına bağlı olarak, temel ceza miktarı belirlenen bir çarpanla çarpılabilir.
–
Hafif ihlal durumunda bu çarpan en fazla 1 olarak tespit edilecektir.
–
Ağır ihlal durumunda bu çarpan en fazla 2 olarak tespit edilecektir.
–
Çok ağır ihlal durumunda, bu çarpan 1.5 ile 3 arasında tespit edilecektir.
Dolayısıyla çok ağır ihlallerde, henüz ağırlaştırıcı sebeplere bakmadan, ceza miktarı
ilgili cironun %30’una kadar çıkabilecektir. Yukarıda verilen çarpanlar sayesinde, cezaların
ihlalin ağırlığına göre farklılık arzetmesi mümkün olacaktır.
Daha önce belirtildiği gibi, ekonomik koşullara bağlı olarak, bazı özel durumlarda ağır
ihlallerin daha ağır ihlallere göre yüksek bir çarpanla çarpılması uygun olabilecektir.
Yukarıdaki verilen çarpan aralığı bu uygulamaya izin ver
mektedir.
Eğer bir soruşturmada yasaya aykırı bir çok durum varsa Rekabet Otoritesi, yasaya
aykırı her durum için ceza vermek yerine bu ihlallerin tüm bileşimine ceza verebilir.
Otorite, cezayı belirlerken, cezanın artırılmasını veya indirilmesini etkiley
ecek şartları
da göz önüne alır. Bu yönüyle, hangi şartların ne oranda cezada artış veya azalışa sebep
olacağına gerekçeleriyle birlikte karar verecektir. Bu değerlendirme yukarıda açıklanan
çarpan etkisinden bağımsız olarak uygulanacaktır.
Cezayı artırabilecek şartlar arasında şunlar sayılabilir:
–
Avrupa Birliği Komisyonu dahil olmak üzere, yetkili bir otorite veya bir yargı otoritesi
tarafından teşebbüsün daha öncesinde benzer bir rekabet hukuku ihlaline karıştığının
belirlenmesi,
–
Teşebbüsün ihlalde lider rolünün olması,
–
Teşebbüsün yasaklanan eyleme uyumu sağlamak ve eylemi kontrol etmek için gerekli
önlemleri alması,
–
Teşebbüsün Rekabet Otoritesi’nin soruşturmasını engellemesi.
Cezada indirime sebep olacak şartlar arasında şunlar sayılabilir:
–
Teşebbüsün, Re
kabet Otoritesinin soruşturması esnasında yasal zorunluluğunun ötesinde
işbirliği yapması,
–
Teşebbüsün ihlali kendi isteğiyle sona erdirmesi (Eyleme kendiliğinden son verilmesi,
soruşturma açılmasından önce olmuşsa buna daha büyük ağırlık verilecektir.),
–
Te
şebbüsün ihlal neticesinde zarar gören kişi veya kişilerin zararlarını kendi isteğiyle
tazmin etmesi.
Rekabet Otoritesi ceza miktarını belirlerken hazırlamış olduğu rehbere uygun olarak,
usule uygun ve yasal olarak en yüksek cezayı verebileceğini belirtmiş
tir. Buna ilaveten,
Rehber’in katı uygulanması eşit olmayan uygulamalara sebebiyet verecekse Otoritenin
Rehber’den sapabileceği de ayrıca belirtilmiştir.
Rehber, bazı özel durumlarda, şartların bu şekilde gerektirdiği düşünülüyorsa 1000
Euro’luk sembolik bir ceza verilebileceğini belirtmiştir.
Rehber’in sonunda, bu Rehber’in cezaların belirlenmesine yönelik olan Rekabet
Kanunu’nun 57. maddesine dair henüz gelişme aşamasındaki Rekabet Otoritesi politikasını
kapsadığı vurgulanmıştır. Rekabet Otoritesi’nin Re
hber’de değişiklik yapma hakkının saklı
olduğu da ayrıca belirtilmiştir. Rehber, yeteri
kadar davada uygulandıktan sonra elde edilen
tecrübe değerlendirilecek ve gerekirse düzeltilecek veya revize edilecektir.
V.
SONUÇ
Yukarıda yer verilen AB Komisyonu, İngiltere ve Hollanda’nın yayınlamış olduğu her
üç rehberde de temel amacın ceza takdirinde şeffaflığın artırılması olduğu vurgulanmıştır.
Bunun ötesinde verilecek cezalarda tutarlılığın sağlanması, hem ceza takdirinde bulunan
otoriteler, hem de cezaya muhatap olan teşebbüsler açısından önemli bir diğer amaçtır.
Temelde aynı olmakla birlikte, uluslarüstü yapısıyla AB Komisyonu uygulamaları ile,
ulusal yapıdaki İngiltere ve Hollanda’nın uygulamaları arasında bazı farklar bulunmaktadır.
Nitekim bazı farkların b
ulunabileceği Hollanda’nın yayınlamış olduğu Rehber’de, AB
Komisyonu’nun yayınlamış olduğu Rehber’in değişiklik yapılmadan alınamayacağı
ifadeleriyle, açıkca vurgulanmıştır Örneğin cezaya esas teşkil eden miktar, Komisyon
uygulamasında ihlalin ağırlığına g
öre tayin edilen miktar aralıklarına göre belirlenirken,
Hollanda ve İngiltere’de ise teşebbüs cirosunun belli bir yüzdesi olarak alınmaktadır.
Sonuç olarak, yayınlanan rehberlerle şeffaflık ve verilen kararlarda tutarlılık
sağlanmaya çalışılmıştır. Ancak, rekabet hukuku uygulamalarında her davanın kendi özelinde
değerlendirildiği ve verilecek cezanın da olayın özellikleri dikkate alınarak takdir edileceği
belirtilmelidir. Bu ilke her üç rehberde de önemle vurgulanmıştır. Bir diğer önemli vurgu da,
nihai t
akdir hakkının hala rekabet otoritelerinin uhdesinde olduğudur.
* Rekabet Uzmanları. Çalışmadaki görüşler, Rekabet Kurumu’nu bağlayıcı değildir.
1
Bu çalışmada yeni numaralandırma sistemine uygun olarak, 85 ve 86. maddeler yerine 81 ve 82. madde numaraları kullanılacaktır.
2
17 sayılı Tüzüğün 15(2). maddesi şu şekildedir: “Aşağıdaki hallerde Komisyon teşebbüs veya teşebbüs birliklerine bir kararla bin hesap biriminden bir milyon hesap birimine kadar veya ihlale katılan her bir teşebbüsün bir önceki yıl cirosunun %10’unu aşmamak kaydıyla daha fazla para cezası verebilir; Kasten veya ihmalen, a) Antlaşma’nın 81(1) veya 82. maddelerini ihlal etmeleri, b)8(1). maddeye göre yüklenen bir yükümlülüğü ihlal etmeleri Para cezasının miktarı belirlenirken ihlalin ağırlığı ve süresi dikkate alınır.”
3
Komisyon ceza uygularken Topluluk hukukunun genel prensipleri, özellikle de cezalandırma politikası ile ilgili olan adalet/eşitlik ve orantılılık prensipleri ile bağlıdır. CFI, Hoescht AG v. Commission (Cases 46/47 and 227/88) kararında, Komisyon’un teşebbüslere ceza uygulamasında eşitliğe ulaşmak için çeşitli etkenleri birarada değerlendirmesi gerektiğine dikkat çekmiştir. R.A.’nın 3b maddesi ise “Topluluk tarafından yapılacak herhangi bir eylem, bu antlaşmanın amaçlarına ulaşmak için gerekli olanı aşmamalıdır” demek suretiyle orantılılık ilkesini vurgulamıştır. Buna göre orantılılık prensibinin uygulaması, Komisyon gibi topluluk organlarının yükümlülükler getirmesi, kamu yararını karşılamak için gerekli olan sınırın
4
Dyestuffs, Cases 48, 49,51-57/69, ICI and Others v. Commission, (1972) ECR 619.
5
Quinine; (1969) O.J. L192/5; (1969) C.M.L.R. D41; Dyestuffs (1969) O.J. L195/11; (1969) C.M.L.R D23; Pittsburgh Corning; (1972) O.J. L272/35; (1973) C.M.L.R. D2; Zoja/CSC-ICI, (1972) O.J. L299/51; (1973) C.M.L.R. D50 ve WEA/Filipacchi Music (1972) L303/52; (1973) C.M.L.R. D43.
6
(1973) L140/17; (1973) C.M.L.R. D65.
7
Commission Decision 80/256, OJ 1980 L60/21, on appeal Joined Cases 100 to 103/80 Musique Diffusion Française SA and Others v. EC Commission (1983) 3 CMLR 221.
8
Tetkik Hakimi (A.G.) Warner, Miller ( Case 19/77 Miller v. Commission, (1978) E.C.R. 131, (1978) 2 C.M.L.R. 334) Davası’nda cezanın teşebbüsün cirosunun belli bir oranı ölçüsünde hesaplanmasını destekler mahiyette şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Komisyon’un ceza miktarındaki takdiri, ilgili teşebbüsün cirosunun %0 ile %10’u arasında bir oranın esas
alınmasıdır… Buna göre, uzun süreli ve en ağır nitelikteki kasıtlı ihlaller için cironun %10’u uygulanabilir. Diğer uçta ise, kısa süreli ve ihmalen gerçekleştirilen önemsiz ihlaller için %1’den az ceza uygulanması uygundur.”
9
Musique Diffusion Française (Case 100-103/80, E.C.R. 1825; (1983) 3 C.M.L.R. 221) Davası’nda ATAD cezanın takdirinde, teşebbüsün cirosu bir gösterge iken, teşebbüsün büyüklüğü, pazarı etkileme gücü, ihlalin niteliği, ihlale konu malların değeri ve hacmi gibi koşulların da göz önüne alınması gerektiğini belirtmiştir.
11
(1996)OJ C207/4. Daha sonra bu duyuru revize edilmiştir. 2002/C 45/03.
12
AKÇT Antlaşması’nın 5. maddesi şu şekildedir: “Otomatik olarak geçersiz olan bir antlaşmayı akdetmiş olan veya otomatik olarak geçersiz olan bir anlaşmayı veya kararı veya izin talebi reddedilmiş veya izni kaldırılmış anlaşmayı veya sahte veya yanlış olduğunu bildiği bilgilerle izin alınmış bir anlaşmayı hakem hükmü, para cezası, boykot veya diğer araçlarla yürürlüğe sokan veya sokmaya kalkışan veya bu maddenin 1. paragrafıyla yasaklanan faaliyetlerle uğraşan işletmelere, Yüksek Otorite bu maddeyle yasaklanan anlaşma, karar veya uygulamanın konusu olan ürünlerin yıllık cirosunun iki katını aşmayan para cezası veya sürekli para cezası verebilir. Bununla birlikte, eğer anlaşmanın, kararın veya uygulamanın amacı üretimi, teknik gelişmeyi veya yatırımları sınırlamak ise bu üst sınır, para cezalarında işletmelerin yıllık cirosunun %10’u ve süreli para cezası verilen hallerde günlük cirosunun %20’si oranına kadar artırılabilir. (Aslan’dan alınmıştır. Sayfa 10).
13
(1998) O.J. C 9/3 (1998) 4 C.M.L.R. 472. Bundan böyle kısaca Rehber olarak anılacaktır.
14
Ancak yine de ceza hiç bir durumda 17/62 sayılı Tüzük ile getirilen eşik olan teşebbüsün dünya çapındaki cirosunun %10’unu geçemeyecektir.
15 Decisions 91/297/EEC, 91/298/EEC, 91/299/EEC, 91/300/EEC and 91/301/EEC-Soda Ash; 94/815/EC-Cement; 94/601/EC-Cartonboard; 92/163/EC-Tetra Pak and 94/215/EEC-ECSC-Steel beams.
16
Cartonboard, (1994) O.J. L243/1.
17
(1994) O.J. L.104/34.
18
Örneğin, Tetra Pak II (1992) O.J. L72/1, (1992) 4 C.M.L.R. 551 ve benzer şekilde Eurofix-Bauca v. Hilti (1988) O.J. L65/19, (1989) 4 C.M.L.R. 667
19
(1992) O.J. L96/34, (1993) 4 C.M.L.R. 596
20
(1997) O.J. L47/11, at para. 82
21
Case 19/77, Miller International Schallplatten GmbH v. Commission (1978) E.C.R. 131, (1978) 2 C.M.L.R. 334,
22
VW (1998) O.J. L124/60, at para 210.
23
(1995) O.J. L272/16.
24
Case C-137/95 P, SPO and Others v. Commission (1996) ECR I-1611
25
(1980) O.J. L39/51, (1980) 2 C.M.L.R. 285
26
Örneğin Vegetable Parchment (1978) O.J. L70/54, (1978) 1 C.M.L.R. 534.
27
AKZO v. Commission (1991) I E.C.R. 3359, (1993) 5 C.M.L.R. 215
28
(1986) O.J. L295/19, (1989) 4 C.M.L.R. 371
29
Chiquita (1976) O.J. L95/1, (1976) 1 C.M.L.R. D28, at para. 119.
30
(1993) O.J. L34/20
31
Court of First Instance karşılığı olarak kullanılmıştır.
32
Dunlop Slazenger International Ltd v. Commission (1994) E.C.R. II-441, at paras 142-143
33
Dutch Cranes, cases T-213/95 ve T-18/96
34
Polypropylene
35
Case C-333/94 P, Tetra Pak v. Commission (1996) E.C.R. I-5951, at paras 46-49.
36
Örneğin Cartonboard, Case 352/94
37
Cartonboard, (1994) O.J. L243/1
38
Örneğin, Building and Construction Industry in the Netherlands, (1992)O.J. L92/1
39
(1972) J.O. L303/52, (1973) C.M.L.R. D43
40
(1992) O.J. L131/32
41
VW (1998) O.J. L124/60, at para. 219
42
(1974) O.J. L29/14, (1975) 1 C.M.L.R. D20.
43
Cases 40-48, 50,54-56, 111,113&114/73, Co-operatieve Vereniging “Suiker Unie” UA and Others v. Commission (1975) ECR 1663
44
(1977) O.J. L39/19, (1977) 1 CMLR D44
45
(1982) O.J. L161/18, (1982) 2 CMLR 233
46
Case T-53/92, Dunlop Slazenger International Ltd. V. Commission (1994) ECR II-441
47
(1985) O.J. L376/29, (1988) 4 CMLR 945
48
(1988) O.J. L78/34, (1988) 4 CMLR 848
49
(1994) O.J. L243/1, (1994) 5 CMLR 547
50
Cases 32/78 & 36-82/79: (1979) ECR 2435
51
(1992) O.J. L134/1
52
Italian Flat Glass Temyizi: Cases T-68 ve 77-78/89
53
Dolayısıyla temel ceza=ağırlık + süre eşitliğinden oluşacaktır. Dolayısıyla, bu denklemi süre için belirlenen eşiklerle açıklayacak olursak:
1-) kısa süreli ihlallerde(bir yıldan az) : temel ceza = ağırlık
2-) orta süreli ihlallerde(1-5 yıl arası): temel ceza = ağırlık + %50 ağırlık olabilecektir.
3-) uzun süreli ihlallerde(5 yıldan fazla): temel ceza = ağırlık + (yıl sayısı * %10 ağırlık) olabilecektir.
54
(1974) E.C.R. 223, (1974) 1 C.M.L.R. 309, at para. 51.
55
17 sayılı Tüzüğün 15(5). Maddesi
56
Condellis’in Sperry New Holland Davası’ndaki durumu (1985) O.J. L376/21, (1988) 4 C.M.L.R. 306
57
Case 246/86 Belasco a.o. v. Commission (1989) E.C.R. 2191
59
Cases T-39 and 40/92, Groupement des cartes bancaires “CB” and Europay International SA v. Commission (1994) ECR II-49
60
O.J. L 95-09/04/1999, page 0001
61
Director General of Fair Trading
62
I.bölüm rekabeti sınırlayıcı anlaşmaları, II.bölüm ise hakim durumun kötüye kullanılmasını düzenlemektedir.
63
Ceza uygulamasında verilen bu üst sınır Kanun’un 36(8). Maddesiyle düzenlenmiş olup, ciro hesaplamasına dair “The Competition Act 1998 (Determination of Turnover for Penalties) Order 2000, SI 2000, No. 309” yayınlanmıştır.
64
Competition Act 1998
65
Competition Act 1998, Director General of Fair Trading’s Guidance as to the Approriate Amount of a Penalty, 29 January 2000.
66
İlgili ciro, satışlardan indirimler, katma değer vergisi ve ciroyla doğrudan ilgili diğer vergiler düşüldükten sonra hesaplanacaktır.
67
“Director-General of the Netherlands Competition Authority” yerine kullanılmıştır.
68
Guidelines for the Setting of Fines, 19 Aralık 2001’de imzalanmış olup, Resmi Gazete’de yayınlandığında yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
69
X ürününün satışı ile ilgili olarak A,B ve C teşebbüsleri bir fiyat anlaşması yaparlar. Bu ürünün satışından her yıl A 30 milyon euro, B 20 milyon euro ve C ise 10 milyon euro ciro elde etmektedir. İhlalin dört yıl sürmesi halinde cezaya esas olacak ciro A için 120 milyon euro, B için 80 milyon euro ve C içinse 40 milyon euro olarak alınacaktır.
KAYNAKÇA
–
Blanco, Luis Ortiz., EC Competition Procedure, 1996 Oxford
–
Castellot, Miguel Angel Pena., “The Application of the Guidelines on Fines: An Overview”,
Competition Policy Newsletter 2000 Number 3 October, sayfa 5
–
12.
–
Furse, Mark., “Article 15(2) of regulation 17: Fines and the Commission’s Discretion”, 2
E.C.L.R. (1995), sayfa 110
–
115.
–
Kerse, C.S. , E.C. Antitrust Procedure, 1998, Fouth Edition, London
–
Richardson, Russell., “Guidance W
ithout Guidance
–
A European Revolution in Fining
Policy? The Commission’s New Guidelines on Fines”, E.C.L.R. (1999), sayfa 360
–
371.
–
Spink, Paul M., “Recent Guidance on Fining Policy”, E.C.L.R. (1999), sayfa 101
–
108.
–
Van Bael, Ivo., “Fining a la Carte: The
Lottery of EU Competition Law”, 4 E.C.L.R.
(1995), sayfa 237
–
243.
–
Wils, Wouter P.J., “The Commission’s New Method for Calculating Fines in Antitrust
Cases”, E.L.Rew. (June 1998), sayfa 252
–
263