Avukatlar doğuştan birer müzakereci midir?

Hukuk Eğitiminin Avukatların Müzakere Becerileri Üzerindeki Etkisi

Türk hukuk eğitiminde medeni usul hukuku dersi temel derslerden birisidir. Bu ders kapsamında, geleceğin hukukçularına mesleklerini nasıl icra edeceklerine dair birçok bilgi verilir. Ama medeni usul hukuku derslerinde tartışmalar esas olarak, görevli – yetkili mahkeme, delillerin nasıl sunulacağı, süreler ve mevcut kanun yolları çerçevesinde yapılır. Hukuk usulü derslerinde hukuk öğrencilerine dersin kabul görmüş müfredatı doğrultusunda hukuk kuralları ve usuli imkânlardan yararlanılarak karşı tarafla dava kapsamında nasıl mücadele edileceği öğretilir. Uyuşmazlıkların doğum ve çözüm yeri olarak mahkemeler ve usul hukukunun verdiği olanaklardan başka çözüm yolu ve hatta olasılığı üzerinde durulmaz [1] . Böylece Türk hukuk fakültesi mezunları ağır silahlarla donanmış ve sadece savaşmaya odaklanmış gladyatörler gibi mezun edilirler. Bunun bir sonucu olarak Türk hukukçuları mahkeme dışı uyuşmazlık çözüm yollarına uzak ve anlaşma ihtimaline kapalı meslek mensupları olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri, uygulandıkları ülkelerde geleneksek hukuk eğitiminin yapısının tartışılmasına ve bu konunun gündemde kalmasına neden olmuştur [2] . Türk hukuk fakültelerinin müfredatında, hukuka giriş ve medeni usul derslerinde hukuk metodolojisi ile birlikte, müzakere hünerleri, arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm (AUÇ – ADR) yolları ve etkili ve doğru kararlar alabilen hukukçular yetiştirilebilmesi için karar ağacı analizi derslerine yer verilmeli, bu bilgi ve yeteneklerin öğretilmesinden sonra dava yolunun ve usul kurallarının öğretilmesine geçilmelidir [3] .

Amerika Birleşik Devletleri’nde uyuşmazlıkların taraf avukatları arasında müzakere edilerek çözüme kavuşması oldukça yaygın bir uygulamadır. 1979 yılında Amerikan Barolar Birliği Avukatlık Yetenekleri Komitesi tarafından avukatlara müzakere ve ADR hünerleri öğretilmesi kararı almış, bu karar doğrultusunda hukuk fakültelerinin akreditasyon şartları arasında ADR yöntemlerine yer verilmesi tavsiye edilmiştir. Bugün itibariyle Amerika Birleşik Devletleri hukuk fakültelerinin neredeyse tamamında öğrencilere ADR ve bu kapsamda müzakere yetenekleri eğitimi verilmektedir. 1997’de yapılan bir araştırma, ADR’nin hukuk fakültelerindeki ADR eğitimine paralel olarak gelişme gösterdiğini ortaya koymuştur. Müzakere yeteneklerinin Amerikan hukuk fakültelerinde müfredata dâhil olması, uygulamanın gelişmesi ve yaygınlaşmasının sebebi olarak ifade edilmektedir [4] . Bu derslerden bazıları 1982 yılında Roger Fisher ve William Ury’nin önderliğinde Harvard Law School bünyesinde kurulan Program On Negotiation (Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi Müzakere Programı)dan başlamış ve yayılmıştır [5] . Fakat uyuşmazlık çözümü Amerika Birleşik Devletleri’nde sadece hukuk fakültelerinde değil, işletme fakültelerinin müfredatında da bulunmakta, işletmecilere uyuşmazlıkların doğmasını ve davaya dönüşmesini engelleyebilecek uyuşmazlık çözüm yetenekleri öğretilmektedir. Bu özelliği itibariyle uyuşmazlık çözümü (dispute resolution) , sadece hukuka özgü bir dal olmayıp, disiplinler arası ortak bir branş niteliği taşımaktadır [6] .

Uyuşmazlık içindeki taraflarının sulh olmalarını sağlamak, deyim yerindeyse bir maharettir. Türk hukukçusu böyle bir maharet kazandırılmadan yetiştirilmektedir. Hatta sorunun temelinde Türk eğitim sisteminde ilköğretimden başlayarak uzlaşma kültürü üzerinde pek az durulmuş olması yatmaktadır. Buna karşın Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde insanlar uzlaşma fikriyle çok genç yaşlarda tanışmakta, hukuk fakültesi öğrencileri diğer dersleri yanında ADR yollarını da ayrıntılı bir şekilde öğrenmektedirler [7] . Müzakere ile hukuk biliminin birlikte öğretildiği hukuk fakültelerinden birisi olarak, Harvard Law School gösterilebilir. Fakülte bünyesinde faaliyet gösteren Harvard Program On Negotiation (Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi Müzakere Programı) dünyada alanında lider rol üstlenmiştir [8] . Ülkemizde son yıllarda batılı örnekleri düzeyinde olmasa da ilk ve orta öğretim kurumlarında “akran arabuluculuk” pilot projeleri uygulandığı, hukuk fakültelerinde ise ADR yollarının seçmeli ders ya da yüksek lisans dersi olarak okutulmaya başlandığı gözlenmektedir.

Avukatların Müzakere Bilgi ve Becerilerinden Yoksun Olması ve Sonuçları

Avukatlara hukuk eğitimi ve avukatlık stajından itibaren tek bir strateji aşılanmıştır. Bu, kazanmak ya da kaybetmektir. Avukatların çalışma anlayışları bu kurala göre, bakış açıları da bu anlayışla şekillenmiştir. Avukatlar mesleklerini icra ederken, uyuşmazlığın gerçek sebepleri yerine şeklî gerçekler üzerinde durabilirler. Hatta diğer tarafın yaptığı hatalar ve bunların sağladığı kazanımlarla daha çok ilgilenerek, bunlarla dava kazandıkları da olmuştur. Dava açmayı, karşı tarafla açtığı dava yoluyla mücadele etmeyi mesleğinin gereği olarak gören avukatların, uyuşmazlık sahiplerinin gerçek istek ve menfaatlerini bilmesine ve öğrenmeye çalışmasına gerek yoktur.

Türk avukatları kendilerine bir iş geldiğinde iş sahibini dinlerken olayı tamamen yargılama hukuku gözüyle değerlendirip görevli ve yetkili mahkemeyi, ne tür bir dava açılabileceğini, dava değerinin ne olacağını, uygulanacak hukuk kurallarını ve davanın hukuki dayanağını düşünürler. Bir başka deyişle, avukatların akıllarına gelen ilk ve asli uyuşmazlık çözüm yolu davadır. Karşılaştırmalı hukukta ise avukatların yaklaşımı bahsedilen anlayışın tam tersi yönde gelişmektedir [9] .

Sadece dava yoluyla uyuşmazlık çözmeyi öğrenmiş bir avukat için bilinmeyen bir bölge olan müzakere ederek uzlaşma sağlamak ise kendisinden çekinilen seçenekler olarak kalmıştır. Avukatlık mesleğini esnekleştirmek ve mahkeme dışı çözüm yollarının uygulamadaki yaygınlığını artırabilmek için yapılması gerekenlerin başında, hukukçulara hukuk fakültesinden başlayarak müzakere ve uyuşmazlık çözüm yeteneklerinin kazandırılması yer alır. Avukatların genel bir müzakere eğitimi almamış olmaları, zihinlerinde canlandıramadıkları ya da daha önce bir örneğini tecrübe etmedikleri ADR yollarından kaçınmalarına neden olabilmektedir [10] . Bilgi eksikliği, müzakere ederek uzlaşma sağlama konusunda avukatlardaki özgüven [11] ve girişim [12] eksikliğinin en temel sebebidir.

Müzakere ederek uzlaşma sağlama sadece hukuki bilgi ile idare edilebilecek bir süreç değildir [13] . Uzlaşma ve müzakereyi avukatların doğal olarak sahip oldukları yetenekler gibi görmek, büyük yanılgıdır. Zira Türkiye’de avukatların uzlaşma sağlamayı aldıkları hukuk ve avukatlık staj eğitimi ile değil, meslek büyüklerinden görerek ve kendilerine gelen işleri takip ederken deneme – yanılma yoluyla öğrendikleri avukatların tamamının malumudur.

Müzakere teknikleri hakkında yeterince bilgi ve beceri sahibi olmayan avukatların, taraflara hukuki durumları hakkında bilgi verme, çözüm önerilerinde bulunma ve tarafları müzakere ederek uzlaşma konusunda teşvik etme görevlerini gereği gibi yerine getirmesi mümkün değildir. Müzakere teknikleri, çatışma düzeyini azaltmayı amaçladığından, müzakerede yaklaşımın yapıcı olmaması hâlinde, bir araya gelen tarafların pozisyonları ve vekillerinin tutumları, mahkemelerde olduğu gibi bir çekişmeden ileri gitmeyecektir [14] . Bu nedenle avukatların, müvekkillerinin içinde bulunduğu ruhsal durumu anlamalarına yarayacak şekilde eğitim almış olmaları gerekir [15] .

[1] Özbek-Genel Bakış s. 290.

[2] Ildır s. 18.

[3] Özbek-ADR s. 668; Özbek-Karar Ağacı Analizi s.130; Ildır s. 126; Demir-35/A s. 202.

[4] Aggarwal/Dupont s. 10477; Özbek-Genel Bakış s. 266; Elveriş s. 197.

[5] Ildır s. 35; Özbek-Uzlaşma s. 395.

[6] Aggarwal/Dupont s. 10477; Özbek-Uzlaşma s. 395

[7] Yılmaz-Uzlaşma Sağlama s. 847; Sungurtekin-Özkan – Uzlaşma Sağlama s. 357.

[8] Bkz. http://www.pon.harvard.edu/.

[9] Özbek-Uzlaşma s. 387.

[10] Demir-35/A s. 196; Ildır s. 126.

[11] Gürseler s. 385.

[12] Özbek-Uzlaşma s. 387.

[13] Özbek-Uzlaşma s. 394.

[14] Demir-35/A s. 196.

[15] Gürseler s. 384.