AYM VE DANIŞTAY’IN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE VURGU YAPTIĞI KARARLAR; GECİKMELİ VE YETERSİZ DE OLSA OLUMLU KARARLARDIR!

Türkiye’de düşünce, ifade ve basın özgürlüğü mücadelesi kapsamında meslektaşlarımıza yönelik sansür, tehdit-şiddet, gözaltı-yargılama, özlük haklarında yaşanan kayıplar ile haberlerde yapılan manipülasyonları kayıt altına aldığımız ve her ay kamuoyuna duyurduğumuz ‘Medya İzleme Raporu’nun, 2021 yılının Kasım ayını kapsayan 43’üncüsünü tamamlayarak sizlerle paylaşıyoruz.

Gerçeklerin bilgisini aktarma sorumluluğuyla habercilik yapan gazeteciler ile basın kuruluşlarına yönelik baskılar, Kasım ayında da eksik olmadı. Haberlere erişim engellerine yenileri eklendi; gazeteciler açık ve gizli tehditler aldı. Gazeteciler işlerini yaptıkları için yine hâkim karşısındaydı ve cezalandırıldı. Derlediğimiz bilgiler çerçevesinde geride bıraktığımız ayda, 6 haber içeriğine, yayınlandığı 127 haber sitesi üzerinden erişim engeli konuldu. 22 dava kapsamında 32’si gazeteci, geriye kalanları basın kuruluşlarının farklı kademelerinde çalışanlar olmak üzere toplam 93 kişinin yargılamasına devam edildi. Üç basın çalışanına toplam 5 yıl 5 ay 10 hapis cezası verildi, bir basın çalışanı hakkında para cezasına hükmedildi. İki basın mensubu gözaltına alındı; üçü tehdit edildi, hedef gösterildi; biri saldırıya uğradı.

Meslektaşlarımız geçen ay da işlerinden oldu. Cumhuriyet ve Halk TV’de çalışan 19 basın emekçisi işten çıkarıldı. Cumhuriyet’teki işten çıkarma sürecinin kamuoyunda yarattığı tepki üzerine Cumhuriyet gazetesinin yönetiminden mesul Cumhuriyet Vakfı, kararını geri çekti. Yaşanan tartışmalar sırasında çalışanlardan yana tavır alan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, görevinden alınarak ‘yayın danışmanlığı’na atandı. Küçükkaya bu görevi kabul etmeyerek, Cumhuriyet gazetesinden ayrıldı. Kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine işten çıkartılan 8 basın emekçisi, işlerine geri alındı, gazetenin künyesinde değişiklik yaşandı. Yaşanan süreç raporumuzda, “Emekli albay zihniyeti: Emek ve Haber” başlığıyla detaylı şekilde işlendi.

Kasım ayında Dernek olarak da açıktan bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. Derneğimizin Bursa Şubesi; bulunduğu ilin, başta sosyal-kültürel hayatı olmak üzere demokratik ve adil yönetiminden birinci derecede sorumlu kişisi tarafından hedef alındı. 1989 yılında kurulan ve Bursa’da basın özgürlüğü ile emek ve demokrasi mücadelesinin etkin örgütlerinden olan Şubemizin, idari ve sosyal tesis olarak kullandığı yer, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından yıkılmak istendi. Hukuki kazanımlarımızı yok sayan ve Çağdaş Gazeteciler Derneğinin savunduğu düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünü hedef alan yıkıma karşı 15 Kasım günü geniş katılımlı bir eylem gerçekleştirerek, Çağdaş Gazeteciler Derneğinin, iktidarların olanaklarıyla değil emekçi gazetecilerin alın teriyle kurulduğunu bir kez daha haykırdık. Bu haykırışımız ve duruşumuz, yıkım kararına itiraz ettiğimiz mahkemece de görüldü ve yıkımın durdurulmasına ilişkin tedbir kararı verildi.

Yargı organları, geçen ay basın özgürlüğü açısından olumlu iki karara daha imza attı. Bunlardan ilki Anayasa Mahkemesinin, erişim engellerine ilişkin bireysel başvurular kapsamında verdiği karardı. Kararın gerekçesi henüz açıklanmamakla birlikte, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla kararda, erişim engelleme usulünün kapsamının yeterli açıklıkta olması, erişim engeli verilebilmesi için acil toplumsal ihtiyaç zorunluluğu getirilmesi, kamu makamların müdahalesinin sınırının ortaya konulması, keyfi uygulamalara yol açmayacak güvenceler oluşturulması, kararların istinaf ve temyiz denetimine açılma, sulh ceza hakimliklerinin verdiği erişim engeli kararlarına son çare olarak başvurması gerektiği kaydedildi. Mahkeme, yeni yasal düzenleme için Meclis’e 1 yıllık süre tanırken, bu sürede düzenleme yapılmaması halinde diğer başvurular hakkında da ihlal kararı vereceği kaydedildi. Mahkeme, 2017 yılında verdiği başka bir kararda erişimin engellenmesinin istisnai bir usul olması gerektiğini, bu karar verilirken ifade ve basın özgürlüğü ile olan dengenin korunması gerektiğini ve basın mensuplarının haber verme ve eleştirme hakkının özüne dokunmaması gerektiğini vurgulamıştı. Gelinen noktada, 2023 seçimleri öncesinde Mahkeme önünde bekleyen yüzlerce başvuruda verilebilecek “olası ihlal” kararları da bir yıl ötelenmiş oldu. Erişimin engellenmesi usulünde tek sorunun uygulama olmadığı, kanunun kendisinin ihlalin birincil kaynağı olduğu gözetildiğinde, yeni bir düzenleme yapılması yönündeki tavsiye, basın özgürlüğü açısından yerinde bir tespittir. Meclis’in zaman geçirmeksizin konuyla ilgili basın özgürlüğünü esas alan bir düzenleme yapması kaçınılmaz bir hal almıştır.

Danıştay 10. Daire de; gazetecilerin özgürce çalışmasını engelleyen, dolayısıyla basın özgürlüğünü ihlal eden Emniyet Genel Müdürlüğünün toplumsal olaylar sırasında görüntü ve ses kaydı alınmasını yasaklayan genelgesinin, hukuka uygun olmadığına karar verdi. Genelgenin yürütmesini durduran Danıştay 10. Daire’nin kararında; Emniyet’in genelgesinin, Anayasa’nın “Temel Hak ve Ödevler” başlıklı ikinci kısmında düzenlenen haberleşe hürriyeti ile basın hürriyetine yönelik sınırlayıcı uygulamalar içerdiğine dikkat çekti. Kararla; yaklaşık 6 ay uygulamada kalan ve birçok meslektaşımızın, özellikle toplumsal olaylarda haber yapmasının önünde engel olarak kullanılan genelgenin sahiplerinin açıkça suç işlediği de ortaya çıkmıştır. Temel haklarımızı yok sayan bu ve benzeri düzenlemeleri çıkaranlar hakkında idari soruşturma açılmasını beklemekteyiz ve takipte olacağız.

Yargının, uzun zamandır sessiz kaldığı iktidarın düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü karşıtı uygulamalarını geç de olsa durdurması, olumlu adımlardır ancak yeterli değildir. Türkiye’nin demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak kalmasının yegâne yolu, temel hak ve özgürlüklerimizin özgürce kullanılması ve bu kapsamda basın özgürlüğünü güvenceye alan düzenlemelerdir.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Yönetim Kurulu