Uyuşturucu ticaretine ilişkin yargılamalarda ve soruşturma aşamasında şüpheli/sanık, uyuşturucu ticareti yapmadığını ve uyuşturucu kullandığını beyan eder. Bu yazıda uyuşturucu ticareti suçundan ötürü hakkında soruşturma yürütülen kişi hakkında ayrıca uyuşturucu kullanmak amacıyla bulundurma suçundan ötürü işlem yapılmasının hukuka aykırılığına değineceğiz.
Uyuşturucu ticareti suçu Türk Ceza Kanunu 188. maddesinin 3.fıkrasında düzenlenmiştir. Kanun maddesinde;
Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi , on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Şeklinde seçimlik hareketlerin oluşması durumunda fail uyuşturucu ticareti suçundan cezalandırılacaktır. Yukarıda koyu işaretle suçun maddi unsurlarını oluşturan hareketlere dikkat çekmeye çalıştık çünkü koyu işaretle işaretlediğimiz seçimlik hareketlerin benzeri uyuşturucu kullanmak amacıyla bulundurma suçu içinde geçerli olduğunu göreceğiz. Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinin 1.fıkrasında;
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Ceza muhakemesi yapılabilmesi için bir takım “olmazsa olmaz” (sine qua non) şartlar bulunmaktadır. Bu bağlamda, muhakeme yapılabilmesinin şartlarından birisi de “Non bis in idem” olarak ifade edilen, aynı fiilden dolayı verilmiş bir hükmün veya açılmış bir davanın bulunmamasıdır. Bu hâlde, bir kamu davasının görülebilmesi veya davaya devam edilebilmesi için olumsuz anlamda bir dava şartı söz konusudur.
“Non bis in idem” ilkesine uluslararası sözleşmelerde de yer verilmiş olup konu, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 7 numaralı Ek Protokolünün “Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” başlıklı 4. maddesinin ilk fıkrasında; “Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm edilemez.” şeklinde ifade edilmiştir.
“Non bis in idem” ilkesine uluslararası sözleşmelerde de yer verilmiş olup konu, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 7 numaralı Ek Protokolünün “Aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı” başlıklı 4. maddesinin ilk fıkrasında; “Hiç kimse bir devletin ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkûm edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkûm edilemez.” şeklinde ifade edilmiştir.
Gelinen aşamada “Adil yargılanma hakkı” ilkesi de incelenmelidir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hüküm altına alınan “adil yargılanma hakkı” hukukun üstünlüğü ile adalete erişimi koruyan ve kişilerin ceza muhakemesinin ilk aşaması olan soruşturmanın başından itibaren açık ve adil bir şekilde yargılanmalarını teminat altına alan mutlak bir hak olup kişilerin hukuk devleti kuralları içinde makul sürede yargılanmasını öngörür. Adil yargılanma hakkı hukuk devleti ilkesinin bir gereği olup, bireyler için bir hak, devlet için ise bir görevdir. Adil yargılanma hakkının amacı, yargılamanın doğru, hakkaniyete uygun ve adil bir biçimde yerine getirilmesini sağlamaktır.
Adil yargılama, ceza muhakemesi hukukunda sanığa ve mağdura tanınan hakların tümü ve insan hakları ihlal edilmeden yapılan yargılama olarak tanımlanmakta olup soruşturma ve kovuşturma evrelerinin tamamında geçerli olan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha önce soruşturma veya kovuşturmaya tabi tutulmuş olan bireyin, aynı fiilden dolayı tekrar soruşturmaya veya kovuşturmaya tabi tutulması ve hatta buna tâbi tutulabileceği endişesi taşıması adil yargılanma hakkı ilkesine aykırılık oluşturmaktadır. Anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınan bu ilkenin temelinde insan onurunun korunması yatmaktadır. Kişinin daha önce soruşturma ve kovuşturmaya tabi olduğu fiilden dolayı, önceden kanunla belirlenmiş istisnai şartlar gerçekleşmeden tekrar şüpheli veya sanık statüsüne sokulması, insan olmasından kaynaklanan varlığını yani onurunu zedeleyici niteliktedir.
Bu bağlamda, “tek fiil” veya “bir fiil”den ne anlaşılması gerektiğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukuki açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlal edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Fikri içtimada da, fiil ya da hareketin tekliği, doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmayı ifade etmektedir. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuksal anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. Nitekim öğretide de benzer nitelikte görüşler ileri sürülmüştür. (Mahmut Koca – İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara, 2016, s.492 vd., Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayımcılık, 3. Bası, İstanbul, 2013, s. 462 vd., Mehmet Emin Artuk – Ahmet Gökçen – Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 7. Bası, Ankara, 2013, s.653 vb.)
20. Ceza Dairesi 2019/3777 E. , 2020/778 K.
“İçtihat Metni”
Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheli … hakkında Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesince 20/03/2019 tarihinde verilen 2019/329 değişik iş sayılı, yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının belirlenmesine ilişkin kararın kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 13/09/2019 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:2-Şüphelinin 10/06/2018 tarihinde İskenderun ilçesinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçu nedeniyle yakalandığı, şüphelinin uyuşturucu madde kullandığının teknik yöntemlerle tespit edildiği, şüphelinin uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan tutuklandığı, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığınca kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayırma kararı verilerek evrakın 2018/9468 soruşturma sırasına kaydedildiği, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/01/2019 tarihli, 2018/324 esas ve 2019/29 sayılı kararı ile de, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan TCK’nın 188/3 ve 62.maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis ve 16.600 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
3- İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığının 10/07/2018 tarihli, 2018/9468 soruşturma ve 2018/694 sayılı kararı ile; şüpheli hakkında daha önce kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/75876 sayılı dosyasında soruşturma yürütüldüğü ve 20/12/2016 tarihinde dava açılmasının ertelenmesine karar verildiği, TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu madde kullanması durumunda ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağı gerekçesiyle İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığının yer itibariyle yetkisizliğine, gereğinin takdir ve ifası için evrakın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği,
4- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 21/02/2019 tarihli ve 2018/130072 soruşturma, 2019/6514 sayılı karar ile; şüphelinin 10/06/2018 tarihli Hatay/İskenderun’ da işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şüpheli hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan 2018/8285 sayılı soruşturma yürütüldüğü ve iddianame düzenlendiği, sözkonusu eyleme ilişkin İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/324 esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiği, İskenderun’ da gerçekleşen eylemin uyuşturucu madde ticareti olarak nitelendirildiği, aynı eyleme ilişkin ayrıca uyuşturucu madde bulundurma olarak nitelendirme
yapılmasının mümkün olmadığı,