Babaları Takmıyor Muyuz?

Anneler Günü münasebetiyle yazdığım yazının altına bir okurum şu yorumu yazmıştı: “… her sene Anneler Günü herkes tarafından (babalar dahil) hatırlanır da Babalar Günü neden sadece ticari kaygıları olanlar tarafından hatırlanır (babalar dahil)…” Bu soruya verdiğim yanıt yazının altında mevcut, burada ise Babalar Günü münasebetiyle “babalık” meselesini masaya yatırmak istiyorum. (“Baba” deyince aklınıza mafyatik şeyler gelmesin. Gerçi o türlü patolojiler de ataerkil kültürden kaynaklanıyor ama o başka bir yazının konusu…)

Haydi başlayalım!

Babalar Doğal Olarak…

Baba ile çocuk arasındaki ilişkinin anne-çocuk ilişkisi kadar “yakın” olmadığı bir gerçek. Bu durum memelilerde annenin çocuğu karnında taşırken ve sonrasında emzirirken salınan oksitosin hormonundan kaynaklanıyor. (Oğlum doğduktan sonra eşim için ne kadar üzüldüğümü dün gibi hatırlıyorum, emzirirken yaşadığım o güzel duyguları hiçbir zaman yaşayamayacağı için… İşte o haz, oksitosinin marifeti!) Doğumla beraber babada da bir takım hormonel değişimler olmuyor değil. Hatta doğum sonrası depresyonu yaşayan babalar bile var! Ama nihayetinde bir babanın çocuğunu hiç tanımama ihtimali varken anne için böyle bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla fiziksel olarak babalık, bir yavru için annelik kadar belirleyici değil.

Kültürel Baba Yoksunluğu

Bunun üstüne bir de kültürel kodları ekleyin de babamızla hepten aramız açılsın! “Baba dediğin sert olur, çocukla fazla yüz göz olmaz (muhatap olmaz demek istiyor), baba çocuğuna sevgisini göstermez, gösterirse çocuk şımarır, baba dediğin kaya gibi sağlam olmalıdır, çocuğa duygularını belli etmemelidir ki çocuk babasını güçsüz görmesin” ve bunun gibi zararlı algı kalıpları insan yavrusuyla babanın arasına duvarlar koyar. Sonuç itibariyle çocuk yetişkin olduğunda bile babasının nasıl bir insan olduğuna dair pek bir fikir edinememiş, yani babasından yoksun kalmış olur. Aslında duyguları ifade etmeme hastalığı ataerkil toplumlarda bir erkeklik hastalığı. Erkekler büyüyüp baba olduklarında da bu kültürel sorun katlanarak devam ediyor ve genç erkekler vasıtasıyla kendini yeniden üretiyor, çünkü kültür içselleştiriliyor.

“Bir Çocuğu Anne Yetiştirir” Miti

Toplumumuzdaki patolojik erkeklikten kaynaklanan sorunlar (kadın cinayeti gibi) konuşulurken, faturanın en nihayetinde annelere kesilmesini hep çok ilginç bulmuşumdur; gariptir ki zaman zaman bunu anneler bile yapıyor! “Terbiyeyi veren anne, erkek çocukları da anneler yetiştiriyor, annesi iyi eğitseydi böyle olmazdı, bir toplumda kadını düzelt ki o toplum düzelsin” gibi yanlış kültürel kabuller, babaların çocuk yetiştirmede ve tabii yetiştirememedeki rollerini yok sayıyor. Sanki baba, işlevi döl vermek ve eve ekmek getirmekten ibaret olan bir varlık ve çocuğun terbiyesi tamamen annenin sorumluluğunda.

Çoğunluğunun kendini Müslüman olarak tanımladığı ülkelerde “çocuk yükü” her şeyiyle annenin sırtında, oysa İslam dininin peygamberi “hiçbir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha hayırlı bir miras bırakmamıştır” ve “babanın çocuğuna verebileceği en iyi şey edep ve terbiyedir” diyor. Bu anlayışa göre güzel ahlak ve terbiye yalnızca anneden edinilen bir şey değil, baba da bunda aktif rol almak durumunda. Ama tabii teori ile pratik arasındaki samimiyetsizlik uçurumu burada da kendini gösteriyor ve “Müslüman” babalar çocuk bakımı işini annelere yükleyerek rahatlarına bakıyorlar.

Feminist Ananın Maço Oğlu

“Erkek çocuğunu da anne eğitiyor” söylemini çürüten bir örnek paylaşmak istiyorum sizlerle. Yakın çevremden bizzat gözlemlediğim bir örnek olması bakımından benim için önemli. Teoride feminist bir anne, -pratikte olamıyor çünkü koca maço- oğlunu kendi eşitlikçi zihniyetiyle “yetiştiriyor”. Eğer çocuğu annenin terbiye ettiği iddiası doğruysa, oğlanın annesi gibi eşitlikçi olması, babası gibi maço olmaması gerekir. Ama sonuç ne oluyor bilin bakalım! Oğlan maço oluyor. Neden? Çünkü erkek çocuk babayı model alıyor, anne ne derse desin, nasıl eğitim verirse versin, oğul babası gibi oluyor.

Demek ki neymiş, bir toplumu iyileştirmek için kadınların iyi olması yetmiyormuş, erkekler de iyi olmalıymış…

Sevgili babalar, titreyin ve kendinize gelin. Çocuklar sizin de çocuklarınız ve onlardan sorumlusunuz. Babalar Günü’nü takmıyor olabilirsiniz ama babalığınızı taksanız iyi edersiniz, çünkü babalığınız evlatlarınız için çok önemli. Babalar çocuklar için hayatlarının en önemli unsurlarından, varlıklarıyla da yokluklarıyla da.

Varken yok olmayın derim…

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Meditasyon Beynimize Ne Yapar?