Babalık Davası ; evlilik dışı doğan çocuk ile baba arasında soybağının kurulmasını sağlayan bir dava türüdür. Babalık hükmü olarak da adlandırılır.
TMK ’da düzenlenen, baba ile çocuk arasında soybağının kurulmasını sağlayan ve babanın rızasına dayalı yöntemlerden olan; ana ile evlenme ve tanıma yöntemleri hakkında Soybağının Kurulması makalemizde detaylı bilgi vermiştik. Bu makalemizin konusu ise TMK md.301 ve devamında düzenlenen evlilik dışı doğan çocuk ile baba arasında soybağının kurulmasını sağlayan ve babanın rızasına dayanmayan bir yöntem olan “babalık hükmü” yani “babalık davası” olacaktır.
Babalık davasında verilen, yenilik doğurucu niteliğe sahip mahkeme kararı ile, çocuk ve baba arasında (geriye etkili şekilde) soybağı kurulmuş olur. Bu karar ile artık evlilik dışı doğan çocuk ve baba arasında, evlilik içinde doğan çocuk ve baba arasındaki soybağı ilişkisinden farksız bir soybağından bahsedilir.
• Babalık hükmü, evlilik dışı doğan çocuk ve baba arasında soybağı kurulmasına yarayan bir davadır. Babalık davası açılabilmesi, çocuğun annesiyle mevcut soybağı ilişkisinin bulunmasına bağlıdır. Eğer anneyle soybağı ilişkisi bulunmuyorsa, bu noktada babalık davası açılması olanaksızdır.
• Babalık davası açarak soybağı kurulabilmesi için, çocuğun herhangi bir erkek ile arasında mevcut bir soybağı ilişkisinin bulunmaması gerekir. Varolan soybağı ilişkisinin kaldırılmadan babalık davası açılabilmesi mümkün değildir.
Bu husus Yargıtay’ın 18. HD. 2013/19778 e. 2014/5824 k. 31.03.2014 T. Kararında;
“Somut olayda; davacı Selma’nın dava dışı Ömer ile resmi evliliği içerisinde 29.03.2005 tarihinde doğan küçük Ahmet’in gerçekte babasının davalı Ferdi olduğunun tespiti talep edildiğine göre dava, Türk Medeni Kanunu’nun 301 ve devamı maddelerine dayanan babalığın tespiti istemine yöneliktir… Ayrıca çocuk ile dava dışı Ömer arasında soybağı ilişkisi bulunmakta olup bu bağ kaldırılmadıkça babalık davası dinlenmez. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler dikkate alındığında davanın reddine karar vermek gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Şeklinde belirtilmiştir.
• Açılan babalık davasında kanuni ihbar yükümlülüklerine uyulması gerekmektedir. TMK 301/f.3 gereği Cumhuriyet savcısına ve hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilir. Davanın ihbarı zorunluluğu hususunda Yargıtay bir kararında; “Babalık davasında, dava babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılır. İşin kamu düzenini de ilgilendirdiği dikkate alınarak Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye de ihbar edileceği kuralı getirilmiştir. İhbar zorunluluğuna uymamak bozmayı gerektirir.” şeklinde belirtmiştir.
Babalık davası açma hakkı, TMK 301. madde gereği, ana ve çocuğa verilmiştir. Ana ve çocuk beraber dava açabilecekleri gibi, ayrı ayrı da dava haklarını kullanabilirler. Ana veya çocuğun açtığı davalar birbirini etkilemez.
Babalık davası, kim tarafından açılırsa açılsın, dava konusunu çocuk ile baba olduğu iddia edilen kişi arasında soybağı ilişkisi kurma talebi oluşturur. Bunun yanında çocuk lehine nafaka talebinde de bulunulabilir.
Ana tarafından açılan babalık davasında, kendi lehine tahdidi olarak kanunda sayılmış mali haklar talep edilebilir. TMK 304 gereği; doğum giderleri, doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderleri, gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler davalıdan talep edilebilir. Çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilir. Bu taleplerin karşılığı olan maddi tazminat talebi, babalık davasının feri(eki) niteliğinde sayılacağından ayrıca harca tabi tutulmaz.
Ana tarafından açılan babalık davasında, çocuk yararına nafaka talebinde bulunulabilir. Kadının kendi adına nafaka istemleri reddedilir.
“Babalık davasında ananın mali hakları Türk Medeni Kanunu’nun 304. maddesinde gösterilmiştir. Yasal olmayan fiili beraberliklerde, birlikte yaşayanların birbirlerine karşı nafaka yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu yön gözetilmeden davacı yararına nafakaya hükmolunması usul ve yasaya aykırıdır.” (Y2HD., 2005/8826 E)
Uygulamada sıklıkla yapılan bir hata şudur; ana tarafından açılan davalarda maddi tazminat yanında manevi tazminat talebinde de bulunulur. Ancak TMK 304 gereği anaya talep hakkı veren manevi tazminat düzenlemesi bulunmamaktadır. Bu nedenle manevi tazminat talepleri genel hükümlere göre görevli mahkemede talep edilmelidir.
Bu hususla ilgili bir Yargıtay kararında;
“Davacının harcını yatırarak istemiş olduğu manevi tazminat Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinden kaynaklanmakta olup, Aile Mahkemesi’nin görevine girmemektedir. Bu istekle ilgili usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması sebebiyle tefrik kararı verilmesi ve görev hususunun gözetilmesi gerekir.” Şeklinde bahsedilmiştir.
Çocuk tarafından açılan babalık davasında öncelikle baba ile çocuk arasında soybağı ilişkisinin tesisi talebinde bulunulur. Bunun yanında babalığı ispat edilen davalıdan çocuk lehine nafaka da istenebilir. Bu nafaka babanın, çocuğun bakım ve eğitim giderleri için katkıda bulunma zorunluluğu gereği istenen iştirak nafakasıdır. İştirak nafakası çocuk ergin olana kadar devam eder.
Dava açan çocuk eğer küçükse ayırt etme gücüne sahip olmadığından, davayı çocuk adına temsil etmesi için kayyım atanır. Velayet sahibi olsa da annesi temsilcisi olamaz. Bunun sebebi Yargıtay’ın bir kararında şöyle ifade edilmiştir;
“Türk Medeni Kanunu’nun 337.maddesi uyarınca evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğun velayeti anaya ait ise de, Kanun koyucu, babalık davasında ananın her zaman çocuğun yararına davranmayacağı ilkesinden hareket ederek küçük için kayyım tayin edilmesini ve davanın Cumhuriyet Savcısına, Hazineye; ana tarafından açılmışsa kayyıma, kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbarını öngörmüştür. Böylece şu veya bu gibi düşüncelerle ana-babanın çocuk aleyhinde birleşmeleri ve onun zararına bir durumun doğumu önlenmek istenmiştir.” (Y2HD., 2002/1536 E.)
Babalık davası nasıl açılır ; davayı açmaya kimler yetkilidir, hangi durumlarda açılır gibi sorular ile bağlantılı olarak okuyucularımız tarafından sıkça sorulmaktadır. Babalık davasının sonucu baba ile çocuk arasında hakim hükmü ile soybağının kurulmasıdır. Ana ve çocuk babalık davasını babaya, eğer baba ölmüşse mirasçılarına karşı açabilecektir. 301.maddeye göre Aile Mahkemesi hakimi dava açıldığında davayı Cumhuriyet Savcısı ve Hazine’ye ihbar etmekle yükümlüdür. Cumhuriyet savcısı ve Hazine babalık davasını doğrudan açamamakla beraber istedikleri takdirde davaya müdahil sıfatıyla katılım gösterebilecektir. Ayrıca babalık davası ana tarafından açılmış ise kayyıma, kayyım tarafından açılmış ise anaya ihbar edilecektir.
Babalık davasını açmaya yetkili kişilerin mahkemeye başvurması halinde deliller toplanacak, gerekli araştırma ve incelemer yapılacak ve babalığın tespiti gerçekleştirilecektir. Babalığın tespiti babalık karinesine dayalı olarak sağlanabileceği gibi babalık DNA testi yapılması da mümkündür.
Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulmuş olacaktır. Fakat baba için bu durum geçerli olmamaktadır. Baba ile çocuk arasındaki soybağının kurulması ya ana ile evlilik ya tanıma ya hakim hükmü ya da evlat edinme ile gerçekleşir. İşte babalık davası saydığımız bu yollardan hakim hükmü dediğimiz sınıflandırmaya girmektedir. Babalık davası ana ya da çocuk tarafından babalığın tespiti ve belirlenmesi amacıyla açılabilecektir.
Babalık davası için babalığın tespiti babalık karinesi konusuna dayanılarak yapılabilmektedir. Fakat babalığın tespiti amacıyla babalık DNA testi yapılması da mümkün olmaktadır. Babalığın ispatlanması için DNA ve kan testi yapılabilecektir. Böylece yapılan testler sonucunda davalının baba olup olmadığının tespiti gerçekleştirilecektir. Peki babalık testi nasıl yapılır? Babalık testi babadan ve çocuktan alınacak olan kan örnekleriyle gerçekleştirilir. Davalının TMK 284 uyarınca gerekli tıbbi araştırma ve incelemelere rıza göstermemesi halinde ise hakimin bundan beklenen sonucu dava aleyhine yorumlama hakkı bulunmaktadır.
Babalık davası konusu açıklamadan önce bu hususa ilişkin belirli kavramların açıklanmasında yarar var. Bu kavramlar anlaşıldıktan sonra babalık davası konusu daha net ortaya konulabilecektir.
Anne ve baba ile çocuk arasında var olan ilişkinin temelini teşkil eden hukuki bağa soybağı denmektedir. Kelime anlamı olarak da soybağı baba soyu, kan bağı anlamına gelmektedir. Bu bağın kurulması çeşitli yöntemler ile mümkündür. Anne ile çocuk arasında soybağı doğum ile kurulurken, baba ile çocuk arasındaki soybağı anne ile evlilik halinde, çocuğun tanınması ile veya açılacak dava sonucu hakim hükmüyle kurulabilir. Bunların yanında evlat edinme yolu ile de soybağı kurulabilir.
Evlilik içerisinde doğmamış ve baba ile soybağı kurulmamış çocuk ile baba arasındaki bu soybağı, Türk Medeni Kanunu m.295 ile m.300 arasındaki hükümler doğrultusunda tanınma yöntemi ile de kurulabilir. Buna göre baba, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı bir beyanla çocuğu tanıdığını ortaya koyabilir. Bu tanıma sayesinde baba ile çocuk arasında soybağı kurulmuş olur. Tanımaya ilişkin itiraz ve iptal yolları yine ilgili kanun hükümlerinde belirtilmiştir.
Karine hukuki anlamda aksi ispat edilene dek doğru kabul edilen durum anlamına gelmektedir. Babalık karinesi de, ilgili şartları sağlayan kişinin aksi ispat edilene kadar baba olarak kabul edilebileceği anlamına gelmektedir. Babalık karinesinin şartlarını sağlayan kimse çocuğun babası olduğunu iddia ettiği takdirde bunun olmadığını ispat etme yükümlüğü karşı tarafta olmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun ‘babalık karinesi’ başlıklı maddesinde ‘’Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır.’’ denilmek suretiyle evlilik içinde veya evlilik bittikten sonraki 300 gün içinde doğan çocuğun babasının koca olarak kabul edileceği karine olarak açıklanmıştır. Bu durum bir karine niteliğinde olduğu için açılacak soybağının reddi davası ile aksi ispatlanabilir. Bunun dışında yine TMK’nın babalık davasına ilişkin m.302 hükmü uyarınca Davalı babanın çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olması, babalığa karine sayılır. Dolayısıyla babalık davasında anne, davalı baba ile üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında cinsel ilişkide bulunmuş olduğunu ispatladığı takdirde davalı babanın ‘baba’ olduğu karine olarak kabul edilecektir. Artık aksini ispat etme yükümlülüğü davalı babada olacaktır.
“… Türk Medeni Kanununun 301. maddesi gereğince davanın Cumhuriyet Savcısına ve Hazineye ihbarı zorunludur. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 49. maddesi gereğince davanın Cumhuriyet Savcısı ve hazineye ihbar edilmeden katılmalarına imkân tanınmadan, gösterdikleri takdirde delilleri de toplanmadan eksik hasım ve tahkikatla hüküm kurulması doğru değildir. …”
“… Dava babalığın tesbiti ile maddi ve manevî tazminat isteklerine ilişkin olup, Asliye Hukuk Mahkemesine açılmış, karar ise Aile Mahkemesi sıfatıyla verilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 301. maddesine dayalı babalık hükmü aile mahkemesinin görevine girmekte ise de birlikte istenilen maddi ve manevî tazminatın dayanağı Borçlar Kanunu olduğundan, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle mahkemece bu isteklerle ilgili tefrik kararı verilmesi ve davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılması gerekirken, bu istekler hakkında da, aile mahkemesi sıfatıyla esasa ilişkin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı ise de, bu hususun hükmün ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığı ve hükmün maddi ve manevî tazminatla ilgili bölümünün de onanmasına karar verildiği anlaşıldığından, karar düzeltme isteminin maddi ve manevî tazminat yönünden kabulüne, bu isteklerle ilgili onama kararının kaldırılmasına, hükmün maddi ve manevî tazminat yönünden bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir …”
Bkz. madde 284.
“… Babalığına karar verilen Reman 06.07.1995 tarihinde ölmüş, dava ise 10.12.1997 günü açılmıştır. Bu nedenle mirasçı davalıların nafaka ve tazminatla yükümlü tutulması doğru değildir. …”
“… Davacı Ş. tarafından G. ve kocası Y. aleyhine 9.10.2003 tarihinde açılan nüfus kaydının iptali davası sonucunda; K. 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/575 esas, 2004/92 karar sayılı kararı ile, davacının G. ve Y.’in çocuğu olmadığı belirlenerek davalıların hanesindeki kaydının iptaline karar verilmiş, bu karar temyiz edilmeksizin 20.5.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı Ş.’in, G. ve kocası Y. ile soybağı ilişkisi olmadığını belirleyen ve onların hanesindeki kaydının iptaline ilişkin bu hüküm, inşai nitelikte olup, geriye yürür. Başka bir ifade ile, açıklanan inşai hüküm, hukuki sonuçlarını geçmişten itibaren doğurur. Bu bakımdan, davacı ile davalılar U. K. (Y) ve eşi M. (E) Y. arasında 12.4.1991 tarihinde kurulan evlatlık ilişkisi yok hükmündedir. Bu bakımdan davacının davalılar U. ve M. (E.) Y.’nın hanesindeki evlatlık kaydının iptaline karar verilmesi gerekir. Ne var ki, davacı; dava dilekçesinde evlatlık kaydının terkini ve iptali ile birlikte annesinin kızlık hanesine tescilinin yapılmasını ve babasının da Alman uyruklu J.G. olduğunun belirtilmesini de istemiştir. Bu istek, babalığa hüküm talebini içermektedir. Alman uyruklu J.G.’e husumet yöneltilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanması, Türk Medeni Kanununun 301/3.maddesi gereğince davanın Hazineye ve Cumhuriyet Savcılığına ihbar edilmesi ve hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik hasım ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. …”
“… Dava, ana tarafından açılan babalık davasıdır. Çocuklardan R., E., N. ve N. sırasıyla 29.01.1989, 29.01.1991, 29.01.1995 ve 29.01.1997 doğumlu olup ergin değildir. Yasal temsilci olan ana ile çocukların menfaati çatışma halindedir (TMK. md. 426/2). Bu çocuklara kayyım tayin ettirilmesi, davanın kayyıma ihbar edilmesi, (T.M.K. md. 301/3), kayyımın katılması halinde gösterdiği takdirde delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir …”
C BABALIK DÂVASI
I. Dâva hakkı
Madde 295
Evlilik haricinde doğan çocuğun anası, babanın hükmen tâyini için ikamei dâva edebilir. Çocuk ta bu hakkı haizdir. Dâva, baba veya mirasçıları aleyhine ikame olunur.
Madde çocuk ile babası arasındaki soybağının hâkim hükmü ile kurulabilmesi olanağını, bu olanağın gerçekleşmesini dava açma yoluyla sağlayabilecek kişileri, davanın kime karşı açılacağını ve kime ihbar edileceğini düzenlemektedir. Yürürlükteki Kanunun 295 inci maddesini karşılayan bu maddede İsviçre Medenî Kanununun 261 inci maddesinden esinlenilmiş olmakla birlikte, İsviçre Medenî Kanununun anılan maddesinin aynen alınması söz konusu değildir.
Birinci fıkra ana ve çocuğun, baba ile çocuk arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini isteyebileceklerini, yani ana ve çocuğun babalık davası açabileceklerini hükme bağlamaktadır. Kaynak maddenin birinci fıkrasının aynısıdır. Dava hakkına hem anne hem de çocuk ayrı ayrı sahiptirler.
İkinci fıkrada ise, davalılar belirlenmiştir. Bunlar baba ve babanın ölümü hâlinde onun mirasçılarıdır. Kaynak maddede ise, davanın, babaya veya onun ölümü hâlinde, sırasıyla, babanın altsoyuna, anne ve babasına veya kardeşlerine yahut bunlar da yoksa babanın son yerleşim yerindeki yetkili resmî makama karşı açılacağı öngörülmüştür.
Buna karşılık davalı olabilecek mirasçılar maddede sınırlanmamış ve resmî makamlar olarak Cumhuriyet savcısı ile babalık davasının dokunduğu çıkarları korunması gereken Hazine dava kendilerine ihbar edilecek kişiler olarak üçüncü fıkraya alınmıştır. Üçüncü fıkra gereğince dava kendisine ihbar edilecek diğer kişi, dava ana tarafından açılmışsa kayyım, kayyım tarafından açılmışsa ana olacaktır. Cumhuriyet savcısına ihbar zorunluluğu, babalık davalarının kamu düzenini de ilgilendirmesi nedeniyle getirilmiştir.
Bu konu hakkındaki diğer makalelerimiz için tıklayın