BABUNA OLAYI VE ANIMSATICILAR

Hatırlarsınız. 1999 yılında genç bir cerrah adayı iken lösemiye yakalandığı ve kök hücre nakli için gazetelere verilen ilanla başlatılan kampanya ile tanınmıştı Oktar Babuna. Daha sonra Adnan Hoca lakaplı Adnan Oktar’ın müridi olarak tanınırlığı devam etti.

Türk milletinin alicenaplığından yararlanarak uzuun kuyruklarda epeyce ilik ve kan örneği toplandı. Yüz altmış bin kadar. Kırk bini Türkiye’de tutulmuş olan örneklerin analiz için yurt dışında çeşitli laboratuvarlara, Almanya ve ABD’ye gitmiş olduğunu, daha doğrusu yüz yirmi bininin kayıp olarak tespit edildiğini okuduk. Tabii bu kampanyanın bir de maddi boyutu vardı. Yurt dışında analiz masrafları için gerekli olan para için de açılan hesaba dönemin parasıyla dört yüz kırk milyar Türk Lirası toplanmış. Toplanan kan örnekleri Amerika’daki Lifecodes adlı şirkete gönderilmiş.

Olayın ayrıntıları çok.

Bir süre sonra, Sağlık Bakanlığı kampanyanın arkasında bir örgütün olduğu iddiası ile durdurma kararı alır.

Rahmetle andığımız, dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş, “devlet olarak bu örnekleri milli servetimiz ve geleceğimiz umudu olarak devletin arşivlerine alacağız. ABD’ye gönderirsen genetik şifremizi çalarlar” şeklinde görüşünü dile getirmiş.

Soruşturmada ilgililer hakkında açılan dava, takipsizlik ile sonuçlanır.

Osman Durmuş’un, örneklerin Türkiye’ye getirilmesi için girişim başlattıklarını ancak iade edilmediğini belirttiği 2018 yılında basına verdiği röportajın devamı şöyledir:

“Gen haritası, biyolojik savaşın ön çalışmalarıdır. Irak Savaşında ABD Hava Kuvvetleri Irak hava sahasına grip virüsü saldı. Irak askerlerinin birçoğu ‘paçavra’ adı verilen hastalık nedeni ile savaşma kabiliyetini yitirdi. Bu tehdit, bizim Ordumuz için de geçerli. Babuna için gerçekleştirilen kampanya sonrası bizim genlerimize duyarlı virüs üretip Türk askerlerinde savaşacak güç bırakmayabilirler. Bu tehditlere o zaman hep dikkat çektik. Kimileri gülüp geçti, kimileri ciddiye almadı, kimileri de karşı çıktı. Bizden alınan kan örnekleri Amerika’daki gen laboratuvarına barkodsuz gitti. Sonuçta, halkımızın genetik bilgileri ABD’lilerin eline geçti. O dönem Savcılığa yazdık ama ilgilenen olmadı.”

Benzer bir olay (daha küçük ölçekte), 2018 yılında yaşanmış. Pinner Test ve daha sonra Getaway Sağlık Turizm adıyla çalışan şirket, ‘besin alerjisi testi’ için yüzlerce kişiden kan almış. Sonrasında Oktar grubuna yapılan operasyonla bu şirkete de el konuyor.

Hafızanın geçmişteki bu olaylara sebeb-i ziyaretine gelelim. Telefonda beliren daha doğrusu hiç kesilmeyen reklamlardan biri çok dikkat çekiciydi.

‘Gen haritası testi.’

E devletin dışında bir uygulama nasıl olabilir diye şüpheyle tıkladım reklama.

İçerik özetle; şu kadar Euro yatırın, tükürüğünüzden soy ağacını, akrabalarınızı, etnik kökenini, ırkınızı, geçmişinizi ortaya dökelim. Yalnızca bizde değil tabii. Dünyada yaptıkları bir çalışma.

Peki endemik bitki ve hayvan türlerinin, lalenin, kardelenin, salebin, kelebeklerin yurt dışına çıkarılmasının yasak olduğu mevzuatta varken bu nasıl uluorta oluyor?

Var mı merak eden?

Varmış. Ekşi sözlüğe bakınca biyoçeşitliliğini merak eden meraklıların olduğu anlaşıldı.

Kardeşim, soyunu sopunu bilmiyor musun da taa Amerika’lara tükürüğünü gönderiyorsun, bir de üstüne para bayılıp?

‘Söz Fato’da” programına gitti şimdi de hafıza…

Rahmetli Fatma Girik olsa, bu şirketlere okkalı bir DNA örneği iletirdi harbiden!

Bunlar yalnızca para kazanmak için mi ya da insanların akraba-i taallukatını bulmalarına yardımcı olmak için mi ya da biyoçeşitliliği yeni söylem iklim krizi çerçevesinde araştırmak için mi yapıyorlar?

Şaka bir yana neden yapıyorlar?

Birden fazla nedeni olabilir.

Kendi ülkemizde hastalıklara çare bulmak adına kayıtlı kuyutlu yapılacak bu araştırmalar bir umut ışığı olacaktır. Ama her taşın altından çıkan Bill’ler şunlar bunlar sayesinde küresel entrikalara dair haberler de yettiyse yetti dedirtiyor…

*Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’nin dünyadaki üç referans merkezinden biri olduğunu ve merkezde aşı üretimi, laboratuvar çalışmaları yapan bilim adamı düzeyinin düştüğünü belirterek, bilim adamlarına bu merkezde çalışma çağrısında bulunan, “aşının stratejik bir ürün” olduğunu, “aşıyı kendi ülkemizde üretmek istiyoruz. Aşı stratejik bir ürün olduğundan, genetik şifreler üzerinde oynanabilir” açıklamalarıyla eski Sağlık Bakanımız Dr. Osman Durmuş’un sözleri düşünceye sevkediyor.
Sağlıklı günler dileği ile…