Balık Çiftlikleri Denizleri Kirletiyor mu?

deniz-kirliligi2 Birçok paydaşı olan yani bir çok farklı sektörün kullandığı denizlerin kirliliği, oldukça popüler bir konudur ve özellikle bazı çevreler tarafından yıllarca çok fazla istismar edilmiştir. Dolayısı ile kirlilik unsuru olarak direk bir etkenden bahsetmek oldukça zordur. Elbette doğada var olmayan her türlü yapının doğaya etkisi vardır. Dolayısı ile balık çiftliklerinin de doğaya bir etkisi vardır. Peki, bu etki söylendiği gibi bir kirlilik unsuru mudur? Her geçen gün artan nüfus, yeni yerleşim birimlerinin oluşması, var olanların büyümesi, yeni turizm alanların artması denizlerimizi ne kadar etkilemektedir? Balık çiftliklerinde denizin en önemli varlığı olan balık bulunmaktadır. Peki, balık denizi kirletir mi?
Hiç düşündük mü ülkemize gelen 10 milyon turistin ülkemizi ziyareti sırasında ortalama 200 mililitre güneş yağı kullanarak tatilini geçirdiğini ve bu güneş yağının direk denizlere ulaşması ile denizlerde oluşabilecek kirlenme miktarını? Kaba bir hesapla 7 milyon turist denize girse, 1 milyon 4 yüz bin litre güneş yağı direk denizlerimize karışıyor. Çevre Bakanlığı verilerine göre ülkemizde sayıları 2000 üzerinde olan belediyelerde, sadece 436 tane atık su arıtma sistemi bulunmakta (1) çoğunluğu 30 yıllık ömrünü dolduran bu atık su arıtma tesislerinin büyük bir çoğunluğu yenilenmesi gerekmekte yine büyük bir çoğunluğu ileri arıtma sistemine sahip değil (1, 2). Bu demek oluyor ki şehirlerimizde kullandığımız suyun yani kanalizasyon suyunun çok büyük bir kısmı arıtılmadan direk doğal sulara ve denizlere boşaltılmaktadır. Nüfusun her geçen gün arttığı ve arıtma tesislerinin yetersiz kaldığı düşünülürse gerçekten denizlerimizi kirleten balık çiftlikleri mi acaba?
Yılda 3 milyon turistin ziyaret ettiği Antalya’da turizm işletmelerinin atık sularını arıtma kapasitesi bir milyon kişi kadardır (5). Bu arıtma tesislerinin ne kadar verimli çalıştığı ise büyük bir soru işaretidir. Her gün yatak çarşafları, havluları değiştirilip yıkanan, günde en az 2 kere duş aldığımız ve sayıları gün geçtikçe artan otellerin atık su arıtma tesislerinin sadece %16’sı etkili bir şekilde çalışmaktadır maalesef. Geri kalanı atık sularını denize direk boşaltmaktadır. Bu veriler göz önüne alındığında ülkemizde toplam 90bin ton olan ve geniş bir alana dağılan deniz balıkları çiftliklerinin denizlere etkisi düşündüğünüzden çok çok daha azdır. Yapılan çalışmalarda balık çiftliklerinin denize olan etkisinin, petrol endüstrisi, taşımacılık, şehircilik, turizm, askeri tatbikatlar ve benzeri birçok aktiviteden sonra 11. sırada olduğu bildirilmiştir (3).
Balık çiftliklerinin çevreye etkisi ne kadardır?
Elbette doğada yürütülen her türlü aktivite gibi balık çiftlikleri de uygun teknoloji ve belirli kurallar ile işletildiğinde denize etkisi en az olan sektörlerdendir. Uygun stok yoğunluğu, uygun kafes derinliği, akıntı hızı bu konuda en önemli faktörlerdendir. Akıntının hiç olmadığı bir koya denizin derinliği kadar derin bir kafes koyarsanız ve o koyun kapasitesinin üzerinde bir üretim yaparsanız o koy çok kısa sürede çölleşecek ve azot, fosfor birikimi nedeni ile kirlenmeye başlayacaktır. Her ne kadar o çiftlikler o kapalı koydan uzaklaştırıldığında birkaç senede deniz kendisini toparlasa da (Gölköy Cennet Koyu örneği) biz su ürünleri mühendisleri bu tip üretimlerin ekonomik olmadığını biliyoruz ve edindiğimiz tecrübelerden yola çıkarak deniz derinliğinin üçte biri derinlikte ağ kafes, uygun akıntı hızı, ve belirlenen taşıma kapasitesinde üretim yapmaya dikkat ediyoruz. Keza biliyoruz ki kirli suda balığımızı yetiştirmek sadece onların sağlıkları açısından değil işin ekonomikliği açısından bizleri zarar ettirmektedir. Zaten ülkemizde 2007 yılından itibaren 30 metre derinlikten daha sığ sularda, saniyede 0.1 metre akıntı hızından daha düşük akıntı hızı olan yerlerde ve kıyıdan 1 kilometre 100 metre daha yakın alanlarda balık çiftliği kurmak yasaklanmıştır (4).
Bu konuda farklı bilimsel grupların yaptığı değişik araştırmalar vardır. İngiltere’de yapılan bir araştırmada 770 bin adet alabalığın bulunduğu bir çiftlikte 39 gün yetiştiricilik aktivitesine ara verildiğinde deniz tabanının çok hızlı bir şekilde kendisini toparlamaya başladığı belirtilmiştir (5).
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF)’nın yaptığı bir araştırmaya göre 200bin balık kapasiteli bir balık çiftliğinin oluşturacağı kirlilik yaklaşık 20bin nüfuslu bir şehrin oluşturacağı atığa eşdeğer olduğu tespit edilmiştir. 150bin ton su ürünleri yetiştiriciliğinin kirlilik etkisi ise 9 milyon nüfuslu bir kentin çevreye etkisi ile eşit olduğu bildirilmiştir (6).
Elbette bu yetiştiricilik aktivitesinin doğru ve sürdürülebilir, çevre ile dostça yapılması hem bu sektörün geleceği açısından hem de doğal varlıklarımız açısından önemlidir. Ancak balık yetiştiriciliğinde kullanılan ortam su olunca sudan faydalanan paydaşlar artmakta ve bu durum bir rantı ortaya çıkartmaktadır.
Bodrum Yarımadası’nda 2007 yılından itibaren balık çiftlikleri kıyısal alandan kaldırılmış ve 2013 yılına gelindiğinde balık çiftliklerinin koruduğu yeşil sahil şeridi, 5 yıldızlı otellerin, yazlık konut inşaatlarının esiri olmuştur. Oysa balık çiftlikleri kıyı alanlarında bulunduğu bölgeyi betonlaşmadan koruyan oluşumlar idi. Şimdi gelinen nokta Bodrum Yarımadası’nın durumu içler acısıdır ve geriye dönüşü olmayan tahribatlara neden olmuştur. Sizce de öyle değil mi?
  • (1) 2008-2012 Çevre Eylem Planı styd-cevreorman.gov.tr/DATA/aa..
  • (2) cekud.org.tr/icerik.asp?ic_id=..
  • (3) Balık Çiftlikleri ve Çevresel Etkileri”, Bobat, A., Kırsal Çevre Yıllığı, , 7-25, (2009)
  • (4) Denizlerde Balık Çiftliklerinin Kurulamayacağı Hassas Alan Niteliğindeki Kapalı Koy ve Körfez Alanlarının Belirlenmesine İlişkin Tebliğ, Çevre ve Orman Bakanlığı (2007)
  • (5) Environmental impacts of coastal fish farming: carbon and nitrogen budgets for trout farming in Kaldbaksfjørður (Faroe Islands) , Norði vd. doi:10.3354/meps09113 (2011)
  • (6) Waste contamination from Salmon Farms puresalmon.org/pdfs/waste.pdf

KAYNAK: 5N1BALIK