Belgin Tunçel Evcimen: Yeni nesil için “sürdürülebilirlik” masal değil

İnşaat Dünyası Dergisi Temmuz-Ağustos 2023 sayısında “Kurumsal İletişim” bölümünde sözü Baymak Kurumsal İletişim Direktörü Belgin Tunçel Evcimen’e verdi. Belgin Tunçel Evcimen dergimiz için kaleme aldığı “Yeni nesil için sürdürülebilirlik masal değil” başlıklı makalesinde, sürdürülebilir kalkınma temelli iş modelleri için şirketler ile toplum arasında farklı bir iletişimin zorunluluğuna vurgu yaptı.

İtibar kazanmanın özü Mevlana’nın “Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol” sözüyle özetlenebilir.

Gelişen üretim teknolojileriyle ürünlerdeki fiziksel farklılaşmanın son derece ufak detaylarda gizlendiği ve yeni iletişim kanalları sayesinde bilgi transferinin son derece hızlı ve yoğun olduğu günümüzde; sadece ürünün fiziksel özelliklerini farklılaştırarak gerçekleştirilen geleneksel pazarlama faaliyetlerinin veya pazarlama iletişimi çalışmalarıyla tüketiciye vaat edilen duygusal faydaya yönelik soyut kavramlar tek başına yeterli olmuyor.

Dünyanın farklı yerlerinde insanlar iklim krizi, savaşlar, terör, ölümcül hastalıklar, gelirin eşit dağılımı, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi pek çok soruna karşı ortak bir çaresizlik duyuyor.

Bu değişimler doğrultusunda toplum, kurumlardan sadece iyi ve kaliteli ürün ve hizmetler sunmalarını değil, kurumlarda gelişen iletişimin stratejik rolüne bağlı olarak bu ortak sorunların çözümüne katkıda bulunmalarını bekliyor.

Bu noktada sürdürülebilir kalkınma temelli iş modelleri, şirketler ile toplum arasında farklı bir iletişimi zorunlu kılıyor.

İtiraf ediyorum; bizim kuşak, anneannelerimizden öğrendiğimiz sürdürülebilirliği, 90’lı yıllarda çağ atlarken arkada bıraktı ve sorumsuz üretim ile tüketim arasında kayboldu. İklim krizinin attığı tokat ile kendimize geldik ve çevre bilincine sahip bir nesil yetiştirmek üzere kolları sıvadık.

Ne mutlu ki; gerçekten pırıl pırıl bir nesil geliyor.

YENİ NESİL HEM SORGULUYOR HEM ÇÖZÜM ÖNERİSİ GETİRİYOR

Çevre aktivizmi gençler arasında gün geçtikçe yaygınlaşıyor. İsveçli çevreci Greta Thunberg gibi genç aktivistlerin liderliğinde, geleceğin büyükleri, iklim değişikliği ve çevresel sorunlara karşı mücadelede önemli bir rol oynuyor. Protestolar, grevler ve sosyal medya aracılığıyla seslerini duyurarak çevre politikalarının değiştirilmesi için eylemleri kapsadığı gibi bireysel hareketlere de yansıyabiliyor. Örneğin; henüz 6 yaşındaki kızım, ziyaret ettiğimiz bir ilk okulun girişinde yer alan kutulara gelişi güzel atılan çöplerin yanlış ayrıştırılmasının nedenini sorgulayıp çözüm önerisiyle birlikte okul müdürünün kapısını çaldığında ne yalan söyleyeyim gözlerim doldu…

Yeni nesil, sürdürülebilir moda trendlerine büyük ilgi gösteriyor. Sürdürülebilir malzemelerden üretilen ve adil üretim koşullarına sahip olan giysiler ve aksesuarlar tercih ediyor. Zaten ikinci el alışveriş, kiralama ve paylaşım platformları bu trend doğrultusunda yaygınlaşmadı mı?

Kabul edelim, gençler, geri dönüşüm ve atık azaltma konularında bizlerden çok daha bilinçli. Sıfır atık hareketine katılarak plastik kullanımını azaltmak, geri dönüşümü teşvik etmek ve yeniden kullanılabilir ürünleri tercih etmek gibi pek çok adımlar atıyorlar.

Yeni nesil, çevreye daha az zarar veren ulaşım seçeneklerini tercih ediyor. Bisiklet, elektrikli araçlar, toplu taşıma ve paylaşımlı ulaşım modelleri gibi çevre dostu alternatifler gün geçtikçe daha popüler hale geliyor.

Gençler, sürdürülebilir ve adil ticarete yönelik bilinçli tüketim alışkanlıklarını benimsiyor. Çevreye zarar veren ürünleri tercih etmek yerine organik, doğal ve çevre dostu ürünleri satın almayı seçiyor.

Bu bilinç, sürdürülebilir bir gelecek için umut verici bir gelişme.

Baymak Kurumsal İletişim Direktörü Belgin Tunçel Evcimen

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” ÇALIŞMALARI NE KADAR SAMİMİ?

Diğer yandan; günümüzde dünyada ve Türkiye’de pek çok şirket ve kurumun “sürdürülebilirlik” alanında yaptığı çalışmaları ön plana çıkartma gayreti içerisinde olduğunu görüyoruz. Peki yapılan tüm bu çalışmalar ne kadar samimi? Salim Kadıbeşegil’in “Ahlâkı ve Gezegeni Tükettik Gelmez Yola Gidiyoruz” isimli kitabında içinden geçmekte olduğumuz dönemde gündemin en üst sıralarında yer alan sürdürülebilirlik masallarının örneklerini görmek mümkün.

Kurumların değerleri ile iş yapış biçimleri arasında tutarsızlıklar mevcutsa, bu durum kuruma olan, inancı ve güveni, dolayısıyla itibarı sarsar. Ayrıca söz konusu kurumun çalışanlarına ve bu kurumla iş yapan tedarikçilere de zarar verme riski de olabilir. Telafisi mümkün olmayan vahim durumlar, samimiyetsizlikten ve tutarsızlıktan kaynaklanıyor.

“GREENWASHING” İLE  “- MIŞ GİBİ YAPANLAR” ER YA DA GEÇ ANLAŞILIYOR

Çevre dostu veya sürdürülebilirlikle ilgili olumlu bir imaj oluşturmak için yanıltıcı veya abartılı reklam, pazarlama veya halkla ilişkiler faaliyetlerini kapsayan bu masallar literatürde “greenwashing” (Yeşil Aklama) olarak adlandırılıyor.

Ürünleri, hizmetleri veya iş uygulamalarıyla ilgili çevresel veya toplumsal etkilerini örtbas etmek veya abartmak için “greenwashing” yöntemlerini kullanan büyüklü küçüklü şirketlerle ilgili haberlerle zaman zaman hepimiz karşılaşıyoruz.

Tüketicileri yanıltarak bir şirketin veya ürünün çevre dostu olduğuna inandırmak amacıyla yeşil semboller, sertifikalar, yanıltıcı reklam sloganları veya boş iddialar gibi yöntemlerle iletişim kurmaya çalışan, diğer bir deyişle “greenwashing” yaparak tüketiciyi yanlış yönlendiren, çevresel sorunları hafife alan veya önemli bir çevresel etki yaratmadan sadece “pozitif algı” oluşturmaya çalışan “bozacı”lara ve yaptıkları yüzeysel araştırmalar ve hazırladıkları eksik raporlar ile onlara şahitlik eden “şıracı”ların da günü geldiğinde ektiklerini biçeceğine ve özü sözü bir olan ama bu gürültüde sesini duyuramayan şirketlerin hak ettiği konuma geleceğine inancım sonsuz.

SÖZ KONUSU İNŞAAT OLDUĞUNDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK MÜMKÜN MÜ?

Evet, projelerini kolektif bir bilinçle hayata geçiren inşaat firmaları için sürdürülebilirlik elbette ki mümkün. Çevresel, sosyal ve ekonomik açılardan sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyerek daha çevre dostu ve etik uygulamaları hedefleyen inşaat firmaları var.

İşte inşaat sektöründe sürdürülebililik için bazı önemli adımlar:

Yeşil Binalar: Enerji verimliliği, su tasarrufu, doğal ışık kullanımı, geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımı gibi özelliklerle çevreye daha az etki bırakan ve kaynakları daha verimli kullanan yapılara “Yeşil Bina” deniliyor. Yeşil binaların tasarımı, inşası ve işletilmesi sürdürülebilirlik hedeflerini destekliyor.

Malzeme Seçimi: İnşaat malzemelerinin seçimi sürdürülebilirlik açısından büyük öneme sahip. Geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımı, yerel ve yenilenebilir kaynaklara dayalı malzemelerin tercih edilmesi, çevre dostu üretim süreçlerinin benimsenmesi gibi seçimlerden söz ediyoruz.

Enerji ve Su Verimliliği: İnşaat projelerinde enerji ve su verimliliği hedeflerinin belirlenmesi de son derece önemli. İyi yalıtım, enerji verimli aydınlatma sistemleri, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, su tasarrufu sağlayan sistemlerin benimsenmesi gibi önlemlerle enerji ve su tüketimi azaltılabilir.

Atık Yönetimi: İnşaat, ne yazık ki büyük miktarda atığın oluştuğu bir sektör. Atık yönetimi süreçlerinin geliştirilmesi, atıkların azaltılması ve geri dönüşüm, ileri dönüşüm ya da atık malzemelerin tehdit oluşturmayacak şekilde yeniden kullanımının teşvik edilmesi, inşaat sektörünün, çevresel etkilerinin azaltılmasına yardımcı olabilir.

Sosyal Sorumluluk: Sürdürülebilirlik sadece çevresel faktörlere odaklanmakla sınırlı değil, aynı zamanda sosyal yani toplumsal da bir konu. İnşaat sektörünün; insana saygı, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, yerel toplulukların ihtiyaçlarını karşılama gibi sosyal faktörleri de göz önünde bulundurarak faaliyetlerine yön vermeleri gerekiyor.

Biyoçeşitlilik: Doğal yaşamın çeşitliliği anlamına gelen biyoçeşitlilik ekosistemlerin sağlıklı şekilde çalışmaya devam etmesini sağlar. İnşaat projeleri sırasında doğal yaşam alanlarına zarar verme riski yüksek olduğundan; tasarım, uygulama ve planlama aşamalarında doğal yaşam alanlarının, yerel ekosistemlerin ve endemik bitkiler, soyu tükenmekte olan hayvanlar başta olmak üzere tüm türlerin sürdürülebilirliğini sağlamak için biyoçeşitlilik gözetilmeli ve korunmalı.

Tasarım aşamasında, projenin doğal özelliklerle uyumlu olması ya da halihazırdaki habitatların ve bitki örtüsünün korunması, yerel türlerin hayatta kalması açısından son derece önem taşıyor.

Yerel yetkililer, çevre koruma kuruluşları ve uzmanların katılımıyla doğal yaşamı koruma hedefleri belirlenerek projeler buna göre planlanabilir. Projenin biyoçeşitlilik üzerindeki negatif etkilerini en aza indirecek stratejiler belirlenebilir. Biyoçeşitlilik izleme programları ve etkili denetim mekanizmaları oluşturulması da bu süreçte önemli dikkat noktalarından biri diyebiliriz.

Uygulama aşamasında örneğin; inşaat sahasında geçici veya kalıcı doğal koruma bölgeleri oluşturularak, yerel bitki türleri ve habitatlar koruma altına alınabilir. Ayrıca, inşaat sürecinde erozyon kontrolü, çevre kirliliğini önleme ve habitat tahribatını en aza indirgeme gibi çevresel önlemler alınabilir.

Özetle, kurumsal yönetim ilkeleriyle uyumlu çalışan inşaat şirketlerinin iyi planlanmış ve sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyen projelerinin, kaynakları daha verimli kullanarak, çevreye daha az etki bırakarak hayata geçirilebileceğine ve insanların yaşam kalitesini artıracağına inanıyorum.