BEYNİN FARKLI MI ÇALIŞIYOR? O ZAMAN SEN DE GİTARİSTSİN!
Enstrüman çalmanın beyne sağladığı faydalar artık neredeyse herkes tarafından biliniyor. Kişinin kendi bedensel ve zihinsel sınırlarını zorlamasına yol açan bu çalışmalar, zaman içinde beynimizde yeni sinirsel ağların oluşması sağlayarak gelişimini hızlandırıyor. Planlama, problem çözme, hafıza, konsantrasyon, disiplin, yaratıcılık ve benzer birçok alanı daha aktif kullanmamızı sağlıyor.
Peki her açıdan gelişim göstermemizi sağlayan bu eğitim, enstrümanına göre de farklılaşabilir mi? Mesela piyano çalmak şu an için ortaya çıkan kanıtlara göre beyni en çok geliştiren enstrümanlardan biri. Bunun sebebi enstrümanı çalarken, notaları duyup algılayan beynin; tuşlara dokunan her bir parmağa, ellere ve pedala basan ayağa emir vermesiyle koordinasyon oluşturarak, beynin birden fazla bölgesini aynı anda ve yoğun olarak çalıştırabiliyor olması. Ayrıca en bilindik enstrüman olması da deneysel çalışmaların daha fazla yapılmasını sağlıyor.
Nota bilmesem de çalarım!
Benim de aklıma, çoğu insanın aşina olduğu bir enstrüman olan “ gitar” ın da aynı değişimlere yol açıp açamadığı sorusu geldi. Araştırmalarımda çıkardığım sonuçlara göre gitaristlerin beyni ve öğrenme şekilleri diğer enstrümanlara göre daha değişik işliyor.
Mesela hiç nota ya da armoni bilmeden iyi seviyede ve hatta grupla birlikte çalan gitaristlerin sayısı oldukça fazla. Yani nota bilmemeleri iyi çalmalarına ve öğrenmelerine engel olmuyor. Evet piyano ya da başka bir enstrüman da nota bilmeden iyi düzeyde çalınabilir, fakat bu oran gitardaki kadar fazla değil. Ayrıca enteresan bir şekilde doğaçlama yetenekleri gitaristlerde çok daha gelişkin durumda. Bunun sebebi yüksek ihtimalle her bir notanın ve akorun farklı pozisyonlardan alınabiliyor olması ve parçanın gidişatına büyük oranda gitaristin yön verebiliyor olması.
Peki enstrümanın grupla birlikte çalmaya daha yatkın olması da etkili sebeplerden olabilir mi?
Zihnini okuyabilirim!
Yaptığım araştırmalarda karşıma çıkan verilerden bir tanesi; 2012 yılında Almanya’da Max Planck Gelişim Enstitüsü‘nde yapılan bir çalışma. Birbirini tanımayan 12 gitaristin çifterli gruplar halinde aynı parçayı karşılıklı olarak çalarken beyinleri taranıyor ve birbirleriyle olan uyumları inceleniyor. Ortaya konan sonuçlara göre; gitaristler parçayı çalarken beyin dalgaları ve sinirsel bağlantıları otomatik olarak birbiriyle senkronize oluyor ve bu senkronizasyon, beynin müzik üretimi ve sosyal bilişle ilgili alanlarında gerçekleşiyor.
Üstelik bu durum sadece parçayı çalarken değil, parçayı çalmaya başlamadan öncesinde de oluşuyor. Yani birbirlerinin zihinlerini resmen okuyarak kopyalıyorlar. Birbirlerini tanımayan enstrümanistler arasında durum böyleyse yıllardır birlikte çalan grupları siz düşünün! (1)
Notayı değil, çalışını göster!
Bütün bu çıkan sonuçlara bakınca aklıma gitaristlerin diğer müzisyenlerden farklı öğrenip öğrenmedikleri sorusu takıldı. Vanderbilt Üniversitesi Psikoloğu Gordon Logan da aynı sorunun cevabını merak ederek birlikte çalıştığı psikoloji profesörü M.Crimp ile müzisyen Jerry Kimbrough’ dan da yardım alarak bir test gerçekleştirmiş. Çıkan verilere göre gitaristler bir parçayı kâğıt üzerindeki notalara bakarak çalmayı öğrenen müzisyenlerin aksine, çalan birine bakarak daha iyi anlıyor ve taklit edebiliyorlar. Diğer bir deyişle gitaristler dinleme ve gözlem becerilerini kullanarak öğrenmede daha başarılılar. (2)
Bunun sebebi; çok sık notaya bakmadıkları için gözlerini ellerine bakabilecek şekilde serbest bırakmalarıymış. Bu aynalama yöntemi diğer enstrümanlarda da kullanılıyor elbette fakat daha çok notaya odaklanılıyor. Mesela piyano, keman ya da çello gibi enstrümanları çalarken özellikle ellerinize bakmamak üzere eğitilirsiniz. Elbette bu sonuçlar tartışmaya açık bulgular içeriyor. Ancak şimdiki veriler bu yönde.
Türk filmlerini aratmayan bir hikâye!
Bilim insanlarını hayretler içinde bırakan ve literatüre serebral plastisite örneği olarak geçen caz gitaristi Pat Martino’ nun hikayesi ise muazzam. 12 yaşından beri caz gitaristliği yapan Martino 20 yaşına geldiğinde yeteneği plak şirketleri tarafından fark edilerek kendisine bir albüm yapılıyor. 1970’li yıllarda ise dünya çapında bir üne sahip oluyor. 1976 yılına gelindiğinde Martino, hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen, yoğunluğu ve ortaya çıkma sıklığı gün geçtikçe artan şiddetli baş ağrısından şikâyet etmeye başlıyor. Ayrıca ilerleyen zamanlarda beyninin yalnızca bir bölümünde ortaya çıkan epilepsi nöbetleri de ekleniyor.
Çevresindeki arkadaş ve yakınları Martino’ nun ruh halinin de sıklıkla değiştiğini gözlemliyorlar. Manik-depresif davranışlar sergileyerek kimi zaman çevresinden tamamen soyutlanarak kendi kabuğuna çekiliyor. Tüm bu kaotik ruh hallerinin gölgesinde 1977 yılında “Exit” adını verdiği yeni bir albüm çıkartıyor. Ancak durumunun daha da kötüleşmesi ve birkaç kez de intihara teşebbüs etmesi nedeniyle bir psikiyatri kliniğinde tedavi görmeye başlıyor.
Zor zamanlar
Beynin elektrikle şoklanmasına dayanan (elektrokonvülsif) terapi de dahil olmak üzere değişik tedavi yolları denenmesine rağmen, genel olarak iyileşme belirtileri göstermiyor. 1980 yılında Los Angeles’a taşınan Martino kısa bir süre sonra bilincini kısa süreliğine tamamen kaybetmesine yol açan bir nöbet geçirerek hastaneye kaldırılıyor. Yapılan tetkiklerin sonucunda Martino’nun sol temporal lobunda yer alan ve o bölgeyi beslemekle görevli olan damarların olması gerektiği gibi gelişmediğini, hatta anormal bir damar kümesi haline geldiğini fark ediyorlar.
Bu damar kümesi takriben 35 sene boyunca ünlü gitaristin bir parçası olarak var olmuş. Ancak son gelinen noktada beyin kanamasına ve kriz yaşamasına sebep olduğu için doktorlar, gitaristin beynindeki sorunlu bölgeye acilen müdahale edilmesi gerektiğine karar veriyorlar.
Ameliyat iki kısımdan oluşuyor. İlk aşamada Martino ’nun anormal damar yapısı ile birlikte sol temporal lobunun %70’i alınıyor. Bu bölge sözel-işitsel hafıza, konuşma ve konuşmayı anlama gibi işlevlerin yürütüldüğü önemli bir alan. Martino ameliyattan sonra enteresan bir şekilde konuşma becerisini büyük ölçüde kaybetmiyor fakat çevresindeki kişiler, isimler, hayatının merkezinde yer alan caz müziği ve vücudunun bir parçası haline gelmiş olan gitarı onun için hiçbir anlam ifade etmiyor. Martino’ nun bu çaresiz hali uzunca bir süre değişmeksizin devam ediyor.
Sil baştan!
Müzisyenin bu dramatik durumunun değişmesine yol açan kişiyse babası oluyor. Martino ve babası gün içerisinde eski resimlere bakarak, Martino ’nun ve arkadaşlarının plaklarını çalıyorlar ve hatıralar üzerine konuşuyorlar. Tüm bunları yaparken uzunca bir süre gitarını eline almadan, yalnızca kâğıt-kalem kullanarak Japon, Macar ve Bizans kültüründen çeşitli müzikal dörtlüklere ait farklı ölçüleri kâğıda aktarıyor. Martino böylelikle müziğe olan ilgisini yavaş ama emin adımlarla geri kazanmaya başlıyor.
Geri dönüş!
Babasının da desteği ile yeniden gitar çalmaya başlayan ve çalma becerisinde gün geçtikçe ilerleme kaydeden Martino bir başka harikulade gelişme daha yaşıyor. El becerisini yeniden kazanıp maharetini eski düzeyine çektikçe, hafızasının kıvrımlarında beliren anılar da yavaş yavaş canlanıyor. Tüm bu süreç içerisinde Martino’ nun hafızasını geri kazanması yaklaşık 2 yıl, gitar çalma becerisini eski seviyesine getirmek ise biraz daha zaman alıyor. Sol temporal lobunun %70’inin alınmasıyla sonuçlanan operasyonun üzerinden 7 sene geçtikten sonra ise Martino “The Return” (Geri Dönüş) adlı bir albümle caz camiasına geri dönüyor. (3)
Bu tam anlamıyla gerçek bir geri dönüş ve yeniden doğuş hikayesi! Kahramanları, elbette gitar ve Martino’ nun yıllarca süren azmi. Uzun seneler boyunca doğaçlama gitar çalmak, Martino’nun beynindeki farklı bölgeler arasındaki bağlantıları yeterince güçlendirdiği için zamanı gelip sol temporal lob işlevini yitirdiğinde diğer bölgeler, kaybolan işlevleri yerine getirmekte fazla zorlanmamışlar.
Pat Martino, Kasım 2021 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Fakat o tarihe kadar aktif şekilde caz gitaristliği yapmaya devam etti. Vücudunun bir uzantısı olarak benimsediği gitarıyla caz parçaları icra ederken, beyninin farklı bölgelerinin birbirleriyle etkileşime geçmesine olanak tanıdı. Gitarından çıkan ezgiler, müziğin büyüleyici doğasıyla birlikte albümleri sayesinde halen daha dinleyicilerin beyinlerini şekillendirmeye devam ediyor.
Öğrenmeyi seçtiğiniz alet her ne olursa olsun ona dört elle ve sıkıca sarılın. Ruhunuzu, bedeninizi ve duygularınızı sınırsızca akıtın. Çünkü bir gün çaldığınız enstrüman sizi gerçek anlamıyla hayata döndüren tek şey olabilir…!
KAYNAKÇA
https://yourguitarbrain.com/scientific-proof-guitar-player/