23 Kasım 2021 günü Sinan Canan’ın yeni kitabı Yeni Dünyanın Cesur İnsanı ’nın lansmanı yapıldı. Sinan hoca konuşmasının sonunda yeni dünya insanlarına, egzersiz olarak 2 dakika boyunca durmalarını söyledi. Ekran başında programı dinlerken bu egzersizi ben de yaptım ve düşündüklerimi sizlerle paylaşmaya karar verdim.
Çağımızın yaygın olarak kullanılan teknolojilerinin bizleri dağıttığı çok açık. Pek azımızın biraz durup veri bombardımanından uzak kalacak kadar vakti var. Çünkü tüm vakitlerimiz verilerin işgali altında! Ne var ki bu durum yeni dünya insanının rahat yaşam tarzıyla çok uyumlu. “Rahat yaşam” dedim evet, çünkü bizler 50 yıl öncesine göre çok daha rahat hayatlar yaşıyoruz.
Mesela kayınvalidem, gençliğinde 6 çocuk büyütmüş, hayvancılık yapmış, kendi ekmeğini kendisi pişirmiş, tarla ekmiş, terzilik yapmış, çamaşırları ve bulaşıkları elinde yıkamış bir kadın . Üstelik bunların hepsini aynı zaman diliminde yapacak kadar da çalışkan birisi. Bulaşık makinasının olmadığı bir hayatı dahi düşünemeyen benim gibi bir insan için tüm bunlar insan üstü başarılar. Şehirli insanlar olarak elbette bizim de meşguliyetlerimiz var ama eski zaman insanlarına göre çok daha az miktarda ve daha az yorucular.
Günlük işlerimizin bu kadar kolay halledilebildiği bir ortamda eğer teknolojik oyuncaklarımız olmasaydı, boş vakitlerimizi neyle dolduracaktık? Mesela ortalama bir ev hanımını düşünelim, yemek yapmak, sofra kurup kaldırmak, ortalığı toplamak, çamaşırları katlamak ve temizlik yapmak (ki artık evi hem süpüren hem de silen akıllı robot süpürgelerimiz var) dışında kalan vaktini nasıl geçirebilir? Elbette ekran karşısında! Televizyon, bilgisayar ya da telefon ekranı karşısında. Eğer bunlar olmasaydı ne yapılacaktı dersiniz?
Ya da dışarıda oyun oynama imkânı olmayan çocukları düşünelim. Okulda geçen zaman dışındaki vakitlerini nasıl dolduracaklardı? Eğer ekranlar olmasaydı, biz ebeveynler evdeki çocuklarımızın can sıkıntısı geçirmek için neler yapabilecektik?
Ekranla haşır neşir olmanın iyi olduğunu düşünüyor değilim, hatta uzun yıllar akıllı telefon almaya direnmiş, sosyal medya mecralarını kullanmayan biriyim. Fakat çağımızın pek çoğumuza sağladığı vakit bolluğuyla başa çıkabilmek için veri bombardımanının çok işlevsel olduğunu da düşünmeden edemiyorum.
Sıradan insanlar için boş vakitlerini atomu parçalamakta kullanmak gibi bir imkân yok, ya da dünyadaki kötülüklerin nasıl ortadan kaldırılabileceği üzerine kafa yormak da bir seçenek değil. “Âlem boşluk kaldırmaz” derler, boş olan yer illa ki dolacaktır. Rahat hayatlarımızın bize sağladığı boşluk da “veri” ile doluyor. Bize hiç lazım olmayan, hiçbir işimize yaramayan, hayatımıza herhangi bir değer katmayan verilerle. Fabrika ayarlarımıza uygun olmayan biçimde yoğun miktarda uyarana maruz kalmak da çeşitli rahatsızlıklara yol açıyor.
Anlamak ile durmak arasındaki ilişkiyi İngilizce, Almanca ve Arapçadaki “anlamak” kelimeleri üzerinden takip edebiliriz. “Understand” kelimesindeki stand ve “verstehen” kelimesindeki stehen durmak demek. Benzer şekilde dilimizde anlamak anlamında kullandığımız “vâkıf olmak” kelimesinin kökeni de Arapça durmak ( vakafe ) fiili. Bu örnekler bize anlamak için durmak gerektiğini ifade ediyor. Anlamak, yani “an’da durmak”.
İleti bombardımanı, sürekli yenilenen uyaranlarla anda durmamızı önlediği için ne olup bittiğini anlamak için iletileri kesmek gerek. İnsan tek bir anda tek bir şeye odaklanabilen bir varlık. Her ne kadar multitasking denen ve “çok görevli yürütüm” olarak tercüme edebileceğimiz ve kadınlarda daha gelişkin olduğu söylenen “aynı anda birden çok iş yapabilme yeteneği” oldukça kıymetli bir özellik olarak sunulsa da, insan beyninin yüksek seviyeli beyin aktivitesi gerektiren iki işi aynı anda yapmaya kabiliyetli olmadığı gerekçesiyle, multitasking’i bir mit olarak gören araştırmacılar mevcut .
İki görev arasındaki geçişi hızlı sağlayan insanlar aynı anda çok iş yapıyor gibi algılanıyor, fakat aslında beynimiz tek bir anda tek bir işe odaklanabiliyor. Bizler aynı anda hem araba kullanıp hem kahve içip hem de müzik dinleyebiliyoruz ama bu eylemler otomatik pilotta ( default mode network ) gerçekleşiyor. Hem kitap okuyup hem de geometri problemi çözmek ya da bateri çalarken çaldığımız şarkıyla uyumsuz bir ritimdeki şarkıyı mırıldanmak ise mümkün değil.
Hayatımızda hep çok fazla uyaran oldu, görünen o ki var olmaya artarak devam edecek. Günümüzün sorunu uyaranların fazlalığı olsa da temel çözüm öncelikleri belirlemekte yatıyor. Tweet okurken ya da whatsappta mesajlaşırken çocuğumuzla oyun oynayamayacağımız çok açık. Önemli olan hangisi? O anki önceliğimiz ne?
Önceliğimiz sevdiklerimizle kaliteli vakit geçirmek olsa bile teknoloji bağımlılığı bizi önceliklerimizden alıkoyabiliyor. Nitekim ekran bağımlılığı tedavi gerektiren bir bağımlılık olarak sağlık literatürüne girmiş durumda. En iyisi hiç bulaşmamak, bulaştırmamak. Ama bulaşanlar için de tedavi mümkün.
Sinan Hoca, Yeni Dünyanın Cesur İnsanı kitabında bu soruna bir çözüm sunmaya çalışacak gibi görünüyor. Bakalım neler anlatacak… Sizin gibi ben de merak ediyorum.
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Tanrı’yı Oynamak