Bilgi güçtür, ama nasıl kullanacağınızı biliyorsanız…

francis_bacon Francis Bacon ‘un “bilgi güçtür” sözünü çoğumuz biliriz. Bu sözün etkisiyle hukuk fakültesi sıralarında arkadaşlarımla birlikte, nasıl daha çok şey öğreneceğimiz ve aklımızda tutacağımız hakkında yaptığımız tartışmaları hatırlıyorum. Bu tartışmaların çoğunluğu, madem “çok bilgi güçtür”, “o zaman neden hocalarımızın çoğunluğu maddi sıkıntılar çekiyor ya da olması gerektiği gibi çok zengin değiller” sorusuna gelir takılırdık. Evet akademik çevre çok bilgiye sahipti ama bu bilgiler, bilginin sahiplerine pek de fayda sağlamıyordu .

Daha sonraları gelişen fikirlerimiz şu sonuca ulaşmamızı sağladı: Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri, hukuki bilginin öğretilmesine odaklandıkları için bu bilgileri kullanma konusunda kendilerini geliştiremiyorlardı. Doğal olarak pratik tecrübesi olmayan ve bilgiyi öğretmeye odaklanan akademisyenlerin yetiştirdiği biz hukukçular da sadece her biri kitaplarda rahatlıkla bulunabilecek genel hukuki bilgilerle donatılıp mezun edilmekteydik. Dolayısıyla hukuki bilgi biz hukukçular için güç olmaktan çıkıp, kullanılmadıkça unutulan angaryalara dönüşmekteydi. Nasıl kullanılacağı konusunda fikir sahibi olmadığımız sürece ciltler dolusu hukuki bilgi, yalnızca “potansiyel güç” olabilirdi ve bundan ileri gidemiyordu. Sanırım sahip olduğu hukuki bilgi nedeniyle kendilerine ekonomik güç temin etmekte zorlanan biz avukatların şu satırlara biraz dikkat etmesi gerekecek:

“Paranın kazanılmasına yönelik pratik hareket planları yoluyla düzenlenip zeki bir şekilde yönlendirilmediği taktirde, bilgi parayı çekmez. Bu gerçeğin anlaşılamaması, yanlış bir şekilde “bilginin güç” olduğuna inanan milyonlarca insanın şaşkınlığının kaynağıdır.” (*)

Bu cümlelerden anlamamız gereken, belirli bir amaca veya işe yönelmemiş hukuki bilginin, kazanç sağlamak yolunda bir işe yaramayacağıdır. Sahip olduğumuz bilgiyi ancak ondan kazanç sağlayarak, “potansiyel güçten”, “gerçek güce” dönüştürebiliriz.

Ülkemizdeki bütün eğitim sistemlerinde olduğu gibi, hukuk eğitimimizdeki en büyük çıkmaz, hukuk eğitimi sırasında verilen bilgilerin nasıl organize edileceği ve kullanılacağına dair eksik halkadır. Hukuk Fakültesinde süren eğitimi boyunca, hiç mahkeme kararı, ödeme emri, tebligat zarfı, duruşma zaptı görmemiş öğrencilerin, kafalarında uçuşan bu hukuk gerçekleri ile eğitimleri sırasında değil de, kalitesi illere göre değişen avukatlık stajında karşılaşmaları, geç kalınmış bir tanışmadır. Örneğin, ABD hukuk fakültelerinde, profesörlerin ders anlatması bizim alıştığımız şekilde olmaz. Dersi verecek profesör, öğrencilerine gelecek ders için kitaplarının hangi sayfalarına çalışmalarını gerektiğini söylerler. İlgili bölümü iyice çalışan öğrenciler, o derste profesörle birlikte konunun inceliklerini, uygulamada çıkan sorunları ve bu konudaki yüksek mahkeme kararlarını tartışırlar. Yani bizde kabul gördüğü şekliyle hoca kendi kitabının ilgili bölümünü “okuyup” dersi bitirmez… Maalesef  Türk hukuk fakülteleri, pratik bilgiye nasıl ulaşacağını bilmeyen mezunlar vermeye böylece devam ederler.

Yukarıda yansıtmaya çalıştığım şekide “vasat” bilgilerle yetişen ve mezun olan hukuk fakültesi mezunu, hukuki tartışma ve araştırma yapmayı öğrenmemiştir. Yeni mezunların başladıkları avukatlık stajında yaşadıkları en büyük problem, kafalarında uçuşan hukuki bilgilerin fiili karşılıklarını bulamamak ya da karşılaştıklarıyla kafalarındakileri eşleştirememektir.

Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı ve eğitime olan talebin artışı, hukuk eğitimini “kitle eğitimine” dönüştürmüştür. Bu şartlar altında toplumun ihtiyaç duyduğu kaliteli hukukçu, araştırmaya önem verilen ve eğitim düzeyinin daha yüksek olduğu yüksek lisans ve doktora düzeyindeki eğitimle giderilmeye çalışılmaktadır (Karayalçın Y. – Hukukda Metod s.12).

Yukarıdaki kabule karşılık, Thomas Edison sadece altı ay okula gitmişti. Henry Ford ise altıncı sınıfa kadar…  Ancak bu insanların ortak özelliği dünyanın en başarılı ve zengin insanlarından olabilmeleriydi. Bu iki büyük insan, işlerini geliştirmek için onca “bilgiyi zihinlerinde tutmak zorunda değildiler”, bunun için gerekli ulaşılabilir bilgiye sahip yüzlerce çalışanları vardı. Önemli olan işleri için hangi bilgiye nasıl ulaşabileceklerini bilmeleriydi ki onlar da bunu çok iyi biliyorlardı.

Bizlerin başarılı avukatlar olabilmemiz için, hukuk fakültesinden sonra, eğitim ve öğrenme dönemimizin bittiği gibi bir yanılgıya kapılmamamız gerekir. İşimiz için gerekli özel bilgileri edinmek ve sürekli gelişmek için harcayacağımız zaman kadar, edindiğimiz bilgilerin potansiyel güçten maddi güce dönüşmesi için işlerimizi akıllıca organize etmeye de zaman ayırmalıyız. Yoksa ne yapacağını bilemeden, ayırt etmeden her kitaba ve dergiye, bize uğraması ihtimali neredeyse olmayan dava çeşitlerine zaman ayırmak pek akıllıca olmayacaktır. Hukuki bilgi bize başarıya doğru giden yolu hazırlayacaktır. Ama hangi yoldan gideceğimizi biliyorsak…

“Dünya insana bildiği şeyler için ödeme yapmaz. Ancak bildikleriyle yaptıkları ya da başkalarının yapmalarını sağladıkları şeyler için karşılık alır insanlar (*).”

(*) Think and grow rich – 1988 Napoleon Hill

Son arama kelimeleri: