Ophthalmology Life 2018 27. Sayı
Oftalmoloji alanında renkli bir portre; Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kuddusi Erkılıç ile hayatına dair konuştuk. 33 yıldır oftalmoloji alanında görev yapan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kuddusi Erkılıç aynı zamanda, Bozok Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin Başkanlığını yapıyor. Prof. Dr. Erkılıç, özellikle, unutulmaya yüz tutmuş Anadolu Bozok Kültürü’nü canlandırma ve yaşatmaya yönelik çalıştıklarını dile getiriyor.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kuddusi Erkılıç, glokom ve katarakt/refraktif birimlerinde aktif üye. Türk Oftalmoloji Derneği Çukurova Şubesi
yönetim kurulu eski üyeliği ve glokom birimi yürütme kurulu eski üyeliği görevlerinde bulunan Prof. Dr. Erkılıç, idari görevler kapsamında ise göz anabilim dalı başkanlığı ve başhekim yardımcılığını üstlendi. 33 yıldır oftalmoloji alanında görev yapan Prof. Dr. Erkılıç, göz hastalıkları alanında daha çok ön segment cerrahisi ile uğraştığını aktarıyor. Prof. Dr. Erkılıç özellikel , minimal invaziv glokom cerrahileri ve konjenital glokom cerrahisi başta
olmak üzere tüm glokom cerrahileri kornea-oküler yüzey, kornea nakli ve katarakt/refraktif cerrahisinin temel uğraşıları dahilinde olduğunu dile getiriyor. Tıp alanında yıllar geçtikçe, kendilerini hayrete düşürecek teknolojik gelişmeler olduğunu ifade ederek, “Görüntüleme teknikleri baş döndürüyor. Asistanlığımda intrakapsuler ekstraksiyon yöntemi ile başladığımız katarakt cerrahisi, şu an neredeyse tamamen premium lensli fako ve femtofako cerrahisine dönmüş durumda. Glokom cerrahisi ise adeta ‘aldı başını gidiyor’ misali. Keza vitreoretinal cerrahi de öyle” diyor.
HAYIRSEVERLERİN İMZASI
Tıp Fakültesi eğitiminin hazırlık dil sınıfı ve üç yıl Temel Tıp sınıflarını Hacettepe Tıp Fakültesi’nde okuyan Prof. Dr. Erkılıç, dönem 4 stajının dört ayını o zamanlarda, Erciyes Tıp Fakültesi’ne yuva görevi yapan Kayseri Devlet Hastanesi’nde geçirdiğini dile getiriyor. Prof. Dr. Erkılıç, “Üniversite sınavına Kayseri’de girmiş birisi olarak, 1976’dan bu yana Erciyes Tıp Fakültesi’nin kat ettiği mesafeyi an be an yaşadığımı söylemeliyim. Şimdiki kampüsümüze taşınırken, rahmetli bazı hocalarımızın odalarındaki eşyaları, ellerimizle taşıyıp yerleştirdiğimizi iyi hatırlıyorum. Hatta kampüste şimdi devasa olan ağaçları da ellerimizle dikmiştik. Binalar peyderpey inşa edildikçe, hastanemize taşınmıştık. Şu an ise, 2000’e yakın yatak sayısına sahip beş hastaneden oluşan bir sağlık kampüsüne sahibiz.” şeklinde bilgi veriyor. Prof. Dr. Erkılıç, Erciyes Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi ve Göz Kliniği ile oldukça iddialı bir konumda olduğunu dile getiriyor. Erciyes Üniversitesi kampüsünde, fiziksel yapıların ve binaların büyük çoğunluğunun hayırseverler tarafından karşılandığını vurgulayan Prof. Dr. Erkılıç, keza hastanelerimizdeki donanımların bir kısmı da hayırseverlerce karşılanmıştır. Bu model ülkemizde Kayseri’ye özgü olup diğer şehirlere de örnek teşkil etmiştir.” diyor.
COĞRAFYA VE TARİH İÇ İÇE BİR ŞEHİR: KAYSERİ
Ortaokulu Kayseri’de okuyan, bütünüyle tarihi bir şehir olduğunu söylediği Kayseri’deki gelişimi, eğitim hayatı boyunca yakından gözlemleyen Prof. Dr. Erkılıç, günümüzde üç ayrı üniversitesi bulunan Kayseri’nin nüfusunun çok arttığını ve sanayisinin oldukça geliştiğini ifade ediyor. 37 yıldır Kayseri’de yaşamasına karşın, Kayserili olabildiğini söyleyemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Erkılıç, bu durumun nedenini, “Kayserili olunmuyor, Kayserili doğuluyormuş’’ şeklinde açıklıyor. Kayseri’nin güneyinde, şehir merkezine 20 kilometre uzaklıkta olan Erciyes Dağı’nın oldukça cazip ve karizmatik olduğunu kaydeden Prof. Dr. Erkılıç, “Ben onu çok kutsal bulurum. Aynı zamanda bir berekettir Erciyes dağı. Gerek su kaynakları gerekse kışın adeta Alp’lerle yarışan kayak merkezi ile Erciyes Dağı gerçekten bir şanstır, nimettir Kayseri için. Kuzeyimizde ise, şehir merkezine 25 kilometre uzaklıkta olan Kızılırmak nehir ve vadisi, üzerinde bulunan Yamula barajıyla birlikte her türlü su sporlarına
uygun bir mekandır.”
BOZOK KÜLTÜRÜ’NÜ YAŞATMAYA ÇALIŞIYOR
Kayseri’de mesleğiyle ilgili kuruluşlarda idari ve teknik görevler alan Prof. Dr. Erkılıç, sosyal faaliyetler üzerinde de çok aktif çalıştığını kaydediyor. Geçmiş dönemlerde siyaset yapma
girişiminin de bulunduğunu bildiren Prof. Dr. Erkılıç, uzun yıllardır sivil toplum örgütlerinde görev aldığını, bu doğrultuda, iki yıl önce kuruculuğunu üstlendiği Bozok Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin başkanlığını yaptığını belirtiyor. Prof. Dr. Erkılıç, derneğin
faaliyetleri çerçevesinde, kültürel etkinlikler üzerine yoğunlaştıklarını söyleyerek, “Özellikle, unutulmaya yüz tutmuş Anadolu Bozok Kültürü’nü canlandırma ve yaşatmaya yönelik çalışıyoruz. Hem sosyal medya aracılığıyla kitlelere ulaşıyoruz hem de konferanslar,
toplantılar, kültür gezileri ve sanatsal etkinliklerle hemşeri kültürünü etkin ve canlı tutmaya çalışıyoruz.” diye konuşuyor. İnsanın olgunlaştıkça geçmişe olan ihtiyacı daha çok hissettiğine ve köklere dönüş yapmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Erkılıç, daha çok “eski”den konuşur ve dem vurur hale geldiğini, günümüz söyleyişi ile nostaljikleştiğini söylüyor. Bu çerçevede, Anadolu Bozok Kültürü hakkında da aydınlatıcı paylaşımlarda
bulunan Prof. Dr. Erkılıç, Anadolu’da ‘’oda kültürü’’ kavramının çok önemli olduğunu, odaların eskilerin tabiriyle “talim-terbiye’, diğer bir deyişle “eğitim ve öğretim yeri” şeklinde nitelendirildiğinin altını çiziyor. İkram ve paylaşma hasletlerinin en güzel örneklerini
sergileyen Anadolu Bozok Kültürü’nün ‘Arabaşı yemeği sunumu’ ile de oda kültürünü günümüze taşıdığına vurgu yapan Prof. Dr. Erkılıç sözlerini şöyle sürdürüyor: “Arabaşı sofraları, Bozok coğrafyasında her türlü sohbetin ve biraraya gelişlerin vesile edildiği buluşmalardır. Örneğin, biz bu yarıyıl tatilinde Erciyes Dağı’nda kar üstünde herkese açık bir Arabaşı şöleni gerçekleştirdik. Yurdun her yöresinden kayak için gelen yaklaşık 2 bin 500 kişi Arabaşı kültürü ile tanıştı. Dağ başında, açık havada kar üstünde bir sunumla yapılan Arabaşı etkinliği kendi alanında dünyadaki ilklerden biridir. Derneğimizde bu kültürün yanı sıra giyim, yemek tarzları, eğlence, deyiş ve halk müziği gibi konular üzerinde de projeler oluşturup, üzerimizde hissettiğimiz sosyal sorumluluklarla ödeşmekle de uğraştığımızı söylemeliyim.”
32 YILLIK EVLİLİK
Gastronomi mezunu ve estetisyen olan eşiyle 32 yıldır evli bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Erkılıç, aynı zamanda teyzesinin kızı olan eşinin, türlü türlü yemekler yaptığını dile
getiriyor. Çocuklarının olmadığını ifade eden Prof. Dr. Erkılıç, babasını 1991 yılında kaybettiğini, annesinin ise 84 yaşında olduğunu ve sık sık bir araya geldiklerini söylüyor.
DOĞA VE HAYVAN SEVER
Kayseri’deki yaşantılarıyla ilgili notlar aktaran Prof. Dr. Erkılıç şöyle konuşuyor: “Gerek hastanede gerek muayenehanemde ve gerekse sosyal ortamlarda oldukça çok vakit harcamam nedeniyle, ‘boş kalamıyorum’ diyebilirim. İş dışındaki zamanlarda, evimizin bahçesinde annemle dolaşmak ve onu fırsat oldukça gezdirmek en büyük mutluluğum. Ben ve eşim ikimiz de hayvan severiz ve doğaseveriz. Köyde tandır başında doğan, çocukluğu
köyde geçen ve tabiatın her türlü güzelliklerini köyde yaşayan biri olarak, tabiatı ve hayvanları çok severim. Fırsat buldukça da toprakla uğraşmak isterim. Uzun yıllar, evde
Van kedimiz oldu. Ayrıca, yine 16 yıldır bizimle olan bir Kurt köpeğimiz var ve adı Kral. Yıllardır evimizin yılmaz bekçisi, ancak artık bir hayli yaşlandı. Bahçede fırsat buldukça
toprak ve ağaçlarla ve de Kral ile uğraşmak, en büyük zevklerimdendir. Ayrıca, küçük çapta bir tespih toplama uğraşım var.” Solo şarkılar da söyleyen Prof. Dr. Erkılıç, kurulduğu yıllardan bu yana TOD Korosu’nda da dönem dönem yer alıyor.
VE FUTBOL
Uzun yıllar futbol oynamanın en büyük hobisi olduğunu belirten Prof. Dr. Erkılıç, buna karşın, son beş yıldır futbol oynamadığını dile getiriyor. İyi bir futbol izleyicisi konumunda
bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Erkılıç, Fenerbahçe taraftarı olduğunu ama her konuda olduğu gibi taraftar fanatizmine de karşı çıktığını kaydediyor.
Ophthalmology Life 2018 27. Sayı