EOKA faaliyetlerinin yoğunlaşması üzerine 27 Temmuz 1957 tarihinde Rauf Raif Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Mustafa Kemal Tanrısevdi tarafından Lefkoşa’da kuruldu. TMT’nin amacı Kıbrıs Türklerinin can ve mal varlığını korumak, ENOSİS Terör Örgütü yapılanmasına karşı durmak, Türklere yapılacak saldırıları geri püskürtmek, Türk toplumunun birlik ve beraberliğini sağlamak, Rumlara ve İngilizlere karşı Kıbrıs Türklerinin hakkını savunmak, Türkiye ile sıcak ilişkiler kurmak idi. (1) Kıbrıs adası, Sicilya ve Sardunya’dan sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adasıdır.(2) Kıbrıs’ın toplam yüz ölçümü 9520 kilometrekaredir. Bu yüz ölçümün dağılımı şöyledir : Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bölgesi (KKTC) 3241 kilometrekare (%34 ), Güney .Kıbrıs Rum Yönetimi Bölgesi (GKRY) 5510 kilometrekare (%60), İngiliz üsleri 263 kilometrekare (%3), Ara Bölge (Barış Gücü (BG) kontrolünde) 263 kilometrekare (%3)’dir. (3) 1 Ağustos 1571 tarihinde Kıbrıs fethedildi (4) 1878 yılında imzalanan Savunma Paktı ile ada İngilizlerin eline geçmiştir. İngiliz yönetimindeki Kıbrıs’ı üç ayrı döneme ayırmak gerekir : 1 Temmuz 1878 – 5 Kasım 1914, 5 Kasım 1914 – 6 Ağustos 1924, 6 Ağustos 1924 – 16 Ağustos 1960. (5) 1878 yılında İngilizler adaya geçici olarak girdikten sonra Rumlar tarafından ayaklanmalar çıkmıştı. 1947 Paris Barış Konferansı ile de on iki ada Yunanistan’a bırakıldı. İsmet İnönü’de Türkiye’yi desteklemiştir. 1959 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında Zünih Antlaşması imzalanmıştır. 1959 yılında yeniden iki taraf arasında Londra Antlaşması imzalanmıştır. 1960 yılında Lefkoşa Antlaşması imzalanmıştır. (6) 28 Ağustos 1967 yılında ise başkanlığını Fazıl Küçük’ün yaptığı geçici bir Kıbrıs Türk Hükümeti kuruldu. (7) Yunanistan ile Kıbrıs Rum yönetimi arasında ilişkilerin bu şekilde kopma noktasına geldiği sırada, 15 Temmuz 1974 günü, Kıbrıs’ta Yunanistan Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı subaylar Makarios’u devirerek eski bir EOKA’cı başkanlığında Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”ni ilan ettiler. Darbe ertesinde Nicos Sampson’un, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak yemin ettiği bildirildi. Kıbrıs adasında meydana gelen bu gelişmelere Türkiye Cumhuriyeti sert tepki göstermiştir. Adaya, Yunanistan’ın müdahale ettiğini ve anayasal düzeni yıktığını açıkladı. Ayrıca Garanti Anlaşması’nı Yunanistan’ın bozduğunu bildirdi. Garanti Antlaşması’nın diğer tarafı olan İngiltere’de adadaki yeni yönetimi tanımadı ve adanın eski statüsünün değiştirilmemesi gerektiğini açıkladı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit bu dönemde adadaki sorunları çözmek amacıyla 17 Temmuz 1974 tarihinde İngiltere’ye gitti. ,İngiltere başbakanı Harold Wilson ile görüştü. Türkiye, Londra görüşmeleri sırasında Kıbrıs’taki gelişmeler sonunda ortaya çıkan duruma askeri bir müdahalede bulunulması gerektiğini belirtmiş ve yapılacak bu tür bir hareketin başarılı biçimde ve az can kaybıyla gerçekleştirilebilmesi için İngiltere’nin adadaki üslerinin de kullanılması gerektiği görüşünü savunmuştur. İngiltere ise, Garanti Antlaşması’nın kendisine silahlı müdahale hakkı vermediğini ve üslerin Türkiye tarafından bu amaçla kullanımının, statüleriyle bağdaşmadığını savunmuştur. Türkiye, müdahale etmemesi için yapılan baskılara karşı dengenin kurulması ve Türk toplumunun güvenliğinin sağlanması için Türk askerinin adadaki varlığının kabul edilmesi, Sampson’un adadan gitmesi, Yunan subayların adadan çekilmesi gibi bazı talepler ileri sürmüşse de bu talepler yerine getirilmemiştir. Türkiye, diplomatik yollardan adadaki Yunanlı subayların çıkarılması için mücadele etti. Bu girişimler ise Yunanistan tarafından reddedildi. Bu girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine de Türkiye, bütün diplomatik, politik yollar denendikten sonra, Garanti Antlaşması’nın dördüncü maddesindeki yükümlülüklerini yerine getirmek üzere bu antlaşmadan aldığı müdahale yetkisini kullanmaya mecbur kalmıştır. Türkiye, diplomatik yollardan adadaki Yunanlı subayların çıkarılması için mücadele etti. Bu girişimler ise Yunanistan tarafından reddedildi. Bu girişimlerin sonuçsuz kalması üzerine de Türkiye, bütün diplomatik, politik yollar denendikten sonra, Garanti Anlaşması’nın dördüncü maddesindeki yükümlülüklerini yerine getirmek üzere, bu antlaşmadan aldığı müdahale yetkisini kullanmaya mecbur kalmıştır. Makarios, 19 Temmuz günü BM Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmada, Kıbrs’ın Yunan işgali altında olduğunu, darbenin bir iç mesele olmadığının, adanın bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün ortadan kalktığının ve darbeden Türk ve Rum toplumunun zarar göreceğini söyleyerek BM Güvenlik Konseyinden yardım istedi. Türkiye’nin adaya müdahale edeceğini anlayan ABD’li temsilci Sisco Atina’daki temaslarından hemen sonra Ankara’ya geldi. Türkiye’yi adaya yapacağı müdahale kararından vazgeçirmeye çalıştı. Amerikalı diplomat Sisco, ABD’nin bu görüşmelerde taraf olmadığını, bir Türk-Yunan savaşının çıkmasına özellikle karşı olduklarını belirtti. Bu görüşmelerden herhangi bir sonuç alınamadı. dönemin başbakanı Bülent Ecevit, Sisco’ya bu uğraşıları sonucunda şu cevabı vermiştir : “Bundan 10 yıl önce, yine böyle bir gece yarısı, bir Amerikalı diplomat gelerek Kıbrıs’a müdahale edilmemesini istemişti. Tarih tekerrür eder ama hatalar tekerrür etmez. O zaman, siz, müdahaleyi önlemekle hata ettiniz. Biz de bu isteğinizi kabul etmekle aynı hatayı işledik. Bu sefer aynı hatayı işlemeyeceğiz” demiştir. 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri adadaki anayasayı yürürlüğe sokmak ve düzeni yeniden sağlamak üzere Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlattı. Aynı gün sabahı basına bir açıklama yapan Ecevit, Yunanistan’ın adada giriştiği eylemleri Bağımsız Kıbrıs Devleti’ni temelinden yıkmayı amaçlayan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasa niteliğindeki antlaşmalarını çiğneyen bir hareket” şeklinde nitelemiş, Türkiye’nin tepkisi ise “bir Garantör Devlet olarak, uluslararası antlaşmalara göre Kıbrıs’ın bağımsızlığından, toprak bütünlüğünden, anayasal düzeninden sorumlu bir devlet olarak Türkiye’ye düşen bir yetkinin ve görevin yerine getirilmesi” biçiminde açıklamıştır. “Bu harekât milletimize, bütün, Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı olsun. Umarım ki kuvvetlerimize ateş edilmez ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil Türklere de Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz. Bu karara, ancak bütün diplomatik, politik yolları denedikten sonra mecbur kalarak vardık. Bütün memleketlere, bu arada son zamanlarda yakın istişarede bulunduğumuz dost ve müttefiklerimiz Birleşik Amerika’ya ve İngiltere’ye, meselenin müdahalesiz halledilebilmesi, diplomatik yollardan halledilebilmesi yönünde gösterdikleri iyi niyetli çabalar için şükranlarımı belirtmeyi borç bilirim. Eğer bu çabalar sonuç vermediyse sorumlusu bu iyi niyetli gayretleri gösteren devletler değildir. Tekrar bu harekâtın insanlığa, milletime ve bütün Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim. Allah’ın milletimizi ve bütün insanlığı felaketlerden korumasını dilerim. Bu gelişme üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi acil olarak toplandı. Konsey, 20 Temmuz 1974 tarihinde 353 sayılı kararı kabul etti. Bu kararın girişinde adadaki son olayların “uluslararası barışı ve güvenlik için ciddi bir tehdide yol açan” gelişmeler olduğuna ve “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası antlaşmalarla kurulan ve garanti edilen anayasal yapısının önceki haline iade” edilmesi gereğine vurgu yapıyordu. Kararın asıl metniyse, yedi maddeden oluşmaktaydı. Güvenlik Konseyi’nin 353 sayılı kararın beşinci maddesi üzerine 25 Temmuz 1974’te başlayıp 30 Temmuz 1974’te biten ve 6 maddelik I. Cenevre Görüşmeleri yapıldı. II. Cenevre Görüşmesi ise 9 Ağustos 1964’ta başlayıp 13 Ağustos günü bitti ve Yunanistan ve Kıbrıs Rum temsilcileri bu görüşmede 36 saatlik bir süre istediler fakat Türkiye ve Kıbrıs Türk Tarafı bu sürenin oyalama taktiği olduğunu düşünerek süre isteği önerisini kabul etmedi. II. Cenevre Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine 14 Ağustos 1974’te Türkiye adada ikinci bir askeri hareket başlatarak, 16 Ağustos’a dek geçen süre içinde adanın yüzde 36’sını denetimi altına almıştı. Türk birlikleri Magosa, Lefkoşa ve Güzelyurt hattından dört bin kilometrekarelik bir alanı alarak Kuzey Türk Devleti’nin ülkesi olacak bir alanı Kıbrıslı Türklerin istifadelerine sunmuştur. Adanın kuzey kısmı tamamen Türklerin eline geçmiş limanlar, madenler ve su kaynakları Türklerin yeni zenginlikleri olarak Türk tarafında kalmıştır. Türk tarafı,ikinci askeri harekat için EOKA’nın insanlık dışı eylemleri, II. Cenevre Görüşmeleri’nde verilen güvensizlik, Kıbrıs Türk toplumunun huzursuzluğu ve Yunanistan’ın Cenevre Konferansları’nı ihlakı vs. 4 maddeden oluşan kararlar II. Harekat için yeterll idi. Güvenlik Konseyi ise 353 sayılı kararın uygulanmasını, askeri harekatın sona ermesini, görüşmelere yeniden başlanmasını şart koştu. Güvenlik Konseyi 15 Ağustos 1964’te adadaki çatışmaların ve şiddetin devam etmesinden kaygı duyduğunu belirtti ve ateşkes çağrısında bulundu. Türkiye 16 Ağustos 1974 tarihinde İkinci Barış Harekatı’na son verdi. Adanın kuzey kısmı tamamen Türklerin eline geçmiş, limanlar, madenler ve su kaynakları Türklerin yeni zenginlikleri olarak Türk tarafında kalmıştır. 30 Temmuz 1974 tarihindeKıbrıs adasındaki su kapasitesinin %18’i (390 milyon ton kapasitenin 70 milyon tonu), yer altı ve yer üstü maden kaynaklarının %2’si, orman kaynaklarının %22’si, tapulu arazinin %32’si, sulu tarım arazisinin %44’ü KKTC topraklarında bulunmaktadır. Amerika ise Türkiye’ye 5 Şubat 1975’ten 26 Eylül 1978’e kadar silah ambargosu koydu. 13 Şubat 1975 tarihinde ise Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu.
Kaynak :
II. Dünya Savaşı’ndan Sonra 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve Çevre Ülkelerin Soruna Bakışı, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yılmaz Tosun, İzmir, 2012, Kıbrıs Adasının Yüz Ölçümü, Sayfa 16 – 17.
II. Dünya Savaşı’ndan Sonra 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve Çevre Ülkelerin Soruna Bakışı, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yılmaz Tosun, İzmir, 2012, Kıbrıs Adası’nın Fethedilmesi, Sayfa 21 – 22.
II. Dünya Savaşı’ndan Sonra 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ve Çevre Ülkelerin Soruna Bakışı, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yılmaz Tosun, İzmir, 2012, İngiltere’nin Adaya Gelmesi, Sayfa 23 – 30