Bir İnsan Neden Terörist Olur?

Geçen yıl ağustos sonu vizyona giren ama benim yeni izleme şansı bulduğum Amazon yapımı bir dizi ile konuya giriş yapmak istiyorum. Jack Ryan ismini taşıyan bu dizi, bugün hala devam etmekte olan Suriye sorunu, mülteciler, terör ve elebaşlarını incelerken kendine has bir çizgiye sahip. Olayı çok boyutlu irdelerken aslında olayın bireyler bazında ele alındığında herkesin kendine göre haklı gerekçeleri olabileceğini göstermeye çalışmış. Bende izlediğim ilk sezonun ardından aklımda kalanları ve hissettiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Terörizm maalesef orta doğunun kültürü haline gelmiş bir haldeyken, konuyu anlayabilmek için acaba doğru soruları mı soruyoruz ? Terörün ayakta kalabilmesi için ihtiyacı olan ana kaynağın İnsan olduğu gerçeği ortadayken, konuyu siyasi görüş, milliyetçilik, ırkçılık ve benzeri eksenlerden irdelemek ne kadar doğru? Bir insan her şeyi bir kenara bırakırsak neden terörist olur?

Milletçe belki de uzun yıllardır enerjimizi en çok sömüren konuların başında gelen terörü çözmek için işi sadece TSK ya da devlete bırakabileceğimiz günler geride kaldı. Malum hem dış siyasette örgütlerin bulduğu destek, hem de evrildikleri durum itibariyle tükürüğümüzde boğarız gibi popülist yaklaşımlar artık hayal ürününden öte değiller. Hal böyle olunca her aklı başında birey gibi bende bu konuya kafa yormaya başladım.

Bu konuya çokta yabancı değilim üstelik. 2004-2005 yıllarında doğuda JÖH timinde görevli bir askerdim. Yani oraların havasını suyunu az da olsa tatmış biriyim. Bir defa doğuda geçmişte ve bence hala var olan en büyük sorun cehalet. İnsanlar pırıl pırıl, yardım sever ve sevgi dolu(yerine göre). Ama gelin görün ki gündüz ayrı bir dünya gece ayrı…

Terörizmi anlamak için önce bir tarihine bakmak ve hangi aşamalardan bugünlere geldiğini görmek gerekir ki bin yıllık geçmişi ile çoğu devletten ve ordudan eskidir terörizmin geçmişi !

Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi

Bir çoğunuz Assassin Creed oyununu severek oynamışsınızdır. Ya da Hasan Sabbah ve Alamut Kalesini anlatan kurgu romanları okumuşsunuzdur. İşte o Hasan Sabbah tarihteki ilk terör/suikast örgütü olan Haşhaşilerin lideridir. Ele geçirdiği Alamut Kalesi içinde kurduğu, insanı sersemletici ütopya ile insanları örgütüne üye yapmış ve hedefleri doğrultusunda şartlandırıp eğitmiştir.

Özellikle Selçuklu vezir ve hükümdarları ile mücadeleye girişen Hasan Sabbah ve adamları, önceleri İsmaililiği yaymaya çalışırken sonraları dilediklerini asıp kesmeye başlar. Bu durum da Selçuklu hükümdarlarının ilgisini çekerek mücadeleyi bir devlet politikası haline getirmelerine neden olur. Sayısız kuşatma ve karşılıklı suikast girişimlerinden ve kesintisiz 35 yıllık örgüt liderliği sonunda Hasan Sabbah Alamut Kalesinde ölmüştür. Tabi bugün efsane gibi lanse edilen bu örgüt ve şahıs günümüz terör örgütlerinin başlangıç noktası olarak kabul edilebilir.

Nedir Bu Anadolu’dan İstediğiniz?

1071 yılında bu coğrafyaya gelip yerleştiğimizden kısa süre sonra haşhaşiler ile başlayan terör sorunu bu coğrafyayı neredeyse hiç terk etmemiş. O kadar çeşitli terör örgütü ile savaşmışız ki adlarını saymakla bitirmek zor ama bir örnek vermek gerekirse sadece Ermenistan tarafından kurulan terör örgütleri sırasıyla Armenekon Komitesi, Hınçak Komitesi, Taşnaklar, ASALA, Yeni Ermeni Direnişi, Ermeni Bitliği, 3 Ekim Örgütü, 9 Haziran Örgütü, Ermeni Kurtuluş Harekatı, GEKO, Demokratik Cephe, İntihar Komandoları, Ermeni Diriliş Teşkilatı, JCAG, Ermeni Gençlik Hücum Teşkilatı ve Ermeni Devrimci Ordusu. Eminim benim gibi sizin de okurken bile nefesiniz kesilmiştir. Sadece Ermenilerle sınırlı olmayan bu durum Anadolu’nun ne kadar önemli bir coğrafya olduğunu kanıtlamaktadır. Zira bir yerde menfaat yoksa, savaşta olmaz!

Cehaletin Bedeli

Günümüz Türkiye’si mevzu olunca terör demek PKK demektir. PKK nın kuruluşu 1974 ‘e, silahlı eylemleri 1984’e kadar uzanır. APOCULAR adı ile kurulan bu örgüt Marksist – Leninist bir çizgide kurulmuş olsa da zaman içerisinde bu ideolojilerin tam tersi olarak emperyalizmin uşaklığına soyunmuştur. Bugün yaşadığımız aslında tam da budur. Sol görüşe sahip insanlar için genellikle dava adamı tabiri kullanılır. Dava adamı demek ise inandığı ideolojiden hangi şartlar cereyan ederse etsin dönmeyen insanlara verilen sıfattır. Bugün PKK isimli örgüt ve elebaşları, sözde Kürt insanını korumak adına Amerikan silahları ile bize yani Türkiye’ye saldırmakta bir yanlış görmemektedir.

Aynı örgüt kurulduğu yıllarda cahil ve amaçsız insanların ırkçı/milliyetçi hislerine dokunarak ya da zorla kendine çevirmiş, bu sebeple insanlara derin acılar çektirmiştir. Neyse ki gelişen teknolojik imkanlar ve edinilen tecrübeler ışığında artık köyü köpeksiz bulup değneksiz gezme devirleri bitmiştir. Geçmişte kaçakçılık faaliyetlerini gözlemek ve engellemek amacıyla kurulmuş baraka karakollar Mehmetçiğe mezar olmuş ve bundan vaz geçilip savaşa uygun karakollar inşa edilerek PKK nın askerimize uykusunda saldırma dönemi bitmiştir.

Bugün ülke içindeki faaliyetleri azalan ama Suriye ve Irak’ta ciddi faaliyetlerde bulunan örgüt tüm Dünya tarafından destek görmektedir. Çünkü orta-doğu hala petrol bakımından önemli bir kaynak olarak görülmekte, bu kaynağı korumak için de PKK kullanılmaktadır. Yani baktığınızda PKK’nın Kürtleri korumak gibi bir misyonu olmadığı gibi, bölgenin istikrarsızlaştırılmasından en büyük acıyı yine mazlum ve masum Kürtler görmektedir.

Batı ve Terör

Batı dünyasında terörle canı sıkılan birkaç ülkeden bahsedebiliriz. IRA ( İrlanda Kurtuluş Ordusu ), faaliyetlerini durdurana kadar İngiltere’ye ciddi zararlar vermiştir. 1917’de faaliyetlerine başlayan örgüt, 2005 yılında silah bırakarak faaliyetlerini durdurdu. Gerçekten uzun bir süreç ve binlerce insanın hayatını kaybettikleri bir kavgaydı. ETA ’da İspanya ve Fransa’nın Bask bölgelerinde yaşayan Katalanların kurduğu bir örgüttür. 1959 yılında İspanya’nın Bilbao kentinde kurulan örgüt 2011 yılında silah bırakmış ve faaliyetlerini bitirmiş.

Bu iki örgütte masa başı faaliyetlerle bitirilmiş. İRA İngiliz hükümetlerinin ılıman görüşmeleri sonucu, ETA ise halk baskısına boyun eğerek tarihten silinmiş. Zira böyle bir şey bir gün Türkiye’de olur mu derseniz; SANMAM!

Batıyı Bizden Ayıran Tarihsel Süreç

Bugün dünyada hala kan dökmeye devam eden örgüt modellerine baktığınızda ortaya çıkan iki terim çevresinde şekillendiklerini görürsünüz. Bunlardan birincisi DİN diğeri ise İDEOLOJİ ’dir.

Dünya’nın ve yaşadığı yaşamın bir sınav olduğuna inanan bir toplumda, üstelik eğitimsiz ve cahil bırakılmış olanlarına CENNET vaadi ile her şeyi yaptırmak mümkündür. Resmi terör örgütü listelerine bakarsanız bugün faaliyetlerini sürdüren örgütlerin büyük çoğunluğunun DİN ekseninde birleştiğini görürsünüz.

Avrupa her zaman bugünkü modern çizgisinde değildi. Katolik Kilisesi’nin halk üzerindeki siyasi ve ahlaki baskıları o denli büyüktü ki, kendi din adamları bile kendi içinde çatışır hale gelmişti. Günahınız çoksa ve cennete gitmek istiyorsanız uygun bir ücret karşılığı cenneti garanti altına almanız mümkündü. En azından dönemin Katolik Kilisesinin vaatleri bu yöndeydi. Zaten haçlı seferleri tarihine bakarsanız Kilisenin devletler ve milletler üzerindeki etkilerini de gayet net şekilde görebilirsiniz.

Tüm bu gelişmelere isyan bayrağını çeken bir rahip Wittenberg kilisesinin duvarına 95 maddelik bir bildiriyi asarak reformların önünü açan fitili ateşlemiştir. Halkla bağı zayıflamış olan Katolik Kilisesi ve Papalık makamı bu ateşin önünde duramamış ve yeni bir dönemin başlamasını sadece izleyebilmiştir.

Bu olaydan itibaren din adamları Katolik Papalığın koyduğu yasakları çiğnemeye ve insanların üzerindeki baskıların kalkmasına öncülük etmeye başlamışlar. Tabi bu durum karşısında bugün 30 yıl savaşları ismini verdiğimiz kanlı savaşın başlamasına da vesile olmuştur. Protestanlık adındaki mezhep ile Katolik Kilisesi arasında başlayan gerilim tüm halkı etkilemiş ve sonuçları yine halkın canı pahasına ödenmiştir.

Savaş bittiğinde ise yepyeni bir dünya vardır artık. Bilimin, Felsefenin ve Sanatın dönemi gelmiştir çünkü. Öncesinde Kilisenin karşı çıktığı ne varsa, artık insanlar onunla uğraşmaya başlamıştır. Bu dönem aslında dünya tarihinin de dönüş noktasıdır. Osmanlı ve diğer Müslüman devletler körü körüne inançla yaşamaya devam ederken Avrupa boş durmamış ve birbiri ardına icat ve keşifler yaparak Osmanlı karşısında hissettikleri ezik durumlarından kurtulmuşlardır. Zira o günlerde Osmanlı’yı yenecek güce de ulaşmış olmaları muhtemel. Tarihçilerin üniversitede anlattıkları gibi o tarihten itibaren Osmanlıyı ayakta tutan fikir, kimin pastadan ne kadar pay alacağında karar kılınamamasıdır.

Bilimle, Felsefeyle ve Sanatla uğraşan bir toplum terör gibi anlamsız şeylerle uğraşmak yerine, dünyaya nasıl hükmedeceğini kararlaştırma özgürlüğüne sahiptir. Burada kimsenin dini inancına karışmak ya da kötülemek değil amaç, sadece görülen köyün kılavuz istememesi durumu…

Orta-Doğu’da yüzlerle ifade edilen terör örgütü sayısı batıya gittikçe neden azalıyor onu iyi tahlil etmek gerekiyor.

Siz Kan Dökebilir misiniz?

Hangi görüşten olduğunuzu bilmiyorum, hangi yaşam tarzını benimsediğinizi de bilmiyorum hatta hangi dine mensup olduğunuzu da bilmiyorum ama her insanın bir ahlaki yükü olduğunu düşünerek sormak istiyorum. Siz kan dökebilir misiniz? Dökebilirseniz hangi şartlarda?

Aslında insanın verebileceği en dürüst cevapları kendi kendine verebildiğini düşünüyorum. O nedenle önce kendime bu soruyu yönelttim ve kendimce bir liste yapmaya çalıştım. Bakalım sizin değer yargılarınız benimkilerle ne kadar örtüşecek…

Bunun dışındaki sebepler bana göre boş sebeplerdir. Kadınlarda 82.3, erkeklerde 75.8 yıl yaşam süresi ortalaması varken bu süreyi huzurlu ve sevdiklerime doya doya sarılarak geçirmeyi, hayattan zevk almayı ve en önemlisi iyi insan olarak ölmeyi tercih ederim. Bunun aksini düşünen zihinler tabi ki var ama doğru olanın hangisi olduğuna siz karar verin.

Ülkelerin Teröre Bakış Açısı

Ülkelere terör örgütlerini sorarsanız en yüksek mevkiden ortak düşman cevabını alırsınız. Aynı ülkeler sümen altından gizlice bu örgütlere finansman ve lojistik sağlarlar. Bugün yaşadığımız gelişmelerde de bunu görmüyor muyuz zaten? Amerika müttefikimiz Türkiye ile ortak düşmanımız diye nitelendirdiği PKK’nın uzantısı YPG ye tırlarla silah ve diğer yardım malzemelerini sevk etmiyor mu? Bu oluşumu yok etme şansını elde ettiğimiz gün hepsi bir ağızdan yüksek sesle konuşmaya başlamadı mı? İşte terör örgütüne bakış açısı salonda ayrı odada ayrı olan bu ülkeleri birbirinden ayırmamak gerekiyor. Batı devletleri kendi menfaatleri için kullandıkları örgütlere bir şekilde sahip çıkıyor.

Peki nedir dertleri diye düşüneniniz oldu mu? Yani bunca sene bu kadar insanın canı pahasına ne menfaatleri var? Tek kelimelik cevap : PETROL!

Aslında yaşadığımız dönem ismi konmamış olsada ENERJİ SAVAŞLARI olarak adlandırabileceğimiz bir dönem. Petrolün geleceği belirsizliğini korurken, her ülke maksimum seviye petrolü depolamak için savaşıyor. Petrolün dünya üzerindeki en büyük kaynağı ise Orta-Doğu! İşte bu nedenledir ki eğitimli batı cahil doğuyu kandırarak istediğini almaya çalışıyor. Burada kim ölmüş, ne acılar çekilmiş kimsenin umurunda değil. Hal böyle olunca da “Filler Tepişir, Çimler Ezilir” lafı akla geliyor.

Ne Yapmalı ki?

Biz cahil doğulular olarak eğitimli batıyı kendi silahıyla vurmak zorundayız. Burada bahsettiğim biz de bir örgüt kurup onları vuralım demek değil tabii ki ? Batı bizi eğitimiyle ve bu eğitimin getirisi olan icat ve keşifleriyle zayıflatırken biz gelişmeliyiz! Batıdaki kadar kaynağımız ya da ekipmanımız olmayabilir. Eğitim sistemimiz kötü, çocuklarımız çağın gerisinde kalmış olabilir. Bunu düzeltmek ve adım adım hedeflenen noktaya getirmek yine bizim elimizde. Çocuklarımızı doğru eğitmek, eğitimi sadece okulla sınırlandırmamak, yetişen bireylere kendilerini sonsuz olasılıkla geliştirme şansı bulacakları bir ortam sağlamak ve yeniliklere açık olmak yapabileceklerimiz listesinde bence tepede yer alıyor. Her kuşağın bir alt kuşağı suçladığı bir ülkede yaşıyoruz. X kuşağı Y kulağını ve her iki kuşağın Z kuşağını acımasızca eleştirdiği, küçümsediği ve yok saydığı bu coğrafyada biraz empati, biraz sevgi lazım hepimize!

Kuşaklar konusunda bir yazı hazırlayacağım ve ne demek istediğimi açık açık anlayacaksınız lakin konunun çözümü Eğitim, Empati ve Sevmekte yatıyor.

Bu can sıkıcı konuda fikirlerimi paylaşmaya çalışırken sürç-i lisan ettiysem af ola. Hemen hemen doğduğumdan beri duyduğum gördüğüm ve çoğu zaman canımı yakan bir konuda yazarken ister istemez abartı eleştirilerim olmuş olabilir. Bu yazıyı sıkılmadan okuyan herkese sonsuz teşekkürlerimle. Sevgiyle kalın <3

Geçmişte Barış Pınarı ve Trump’ın mektubu ile alakalı yazdığım yazıya ulaşmak için tıklayınız .
Wikipedia’da yer alan Terör örgütleri listesine ulaşmak için tıklayınız