Google ‘da arattığınızda 3.710.000 sonuç veren, tüm dünyada bugün itibariyle, 106 ülkede 700.000’in üzerinde kullanıcısı olan, günün hemen her saatinde 40.000’in üzerinde online kullanıcısı olan bir topluluk hayal edin internette.
Her gün yaklaşık 1 milyon giriş, 350 bini farklı kullanıcıdan. Kullanıcıların birbirlerine attığı mail sayısı günde 125 binden fazla.
Hattrick “The best online game in the world” dedikleri sanal bir oyundan başka bir şey değil. 1997’de İsveç’liler başlatmış.
Türkiye’de de ilgilenenlerin sayısı artıyor. Bugün 10 bin Hattrick’çi var, yaklaşık 7 milyon tahmin edilen internet kullanıcı sayısı içinde değerlendirmek gerek.
Sanal bir futbol yönetim oyunu bu. Size bir takım ve bütçe veriliyor, antrenman programınızı belirleyip, oyuncu yetiştirip transfer yapıyor, stadyumunuzu büyütüp teknik kadroya psikologlar alıyorsunuz. Her hafta pazar günleri lig maçı, çarşamba’ları da kupa veya hazırlık maçı var. Her bir maçta rakibe göre ayrı taktikler. Sarı, kırmızı kartlar, sakatlıklar… Milli takımlar var (Türkiye 106 ülke arasında dünya 7.si oldu bu sezon).
Tam bir strateji oyunu. Oynarken heyecanlanıyor, öğrenirken keyif alıyorsunuz. İnternet’ten indirebileceğiniz onlarca ücretsiz yardımcı programları var. Amaç ekonominizi iyi yönetmek ve şampiyon olup bir üst lige çıkmak. Hele bir de futbolu seviyorsanız tadına doyum olmuyor, bağımlılık yarattığını dahi söyleyenler var.
Kullanıcılar birbiriyle tanışıp ücretsiz mail’leşiyor. Hatta forumlarda konuşup toplananlar veya aralarında halı saha maçları yapanlar var (sanal değil!). Ve tüm bunlar ücretsiz. (Dilerseniz bazı ufak, eğlenceli ilave özellikler ücretli). Üstelik Hattrick’in bugüne kadar kendi sitesinde tek bir reklam olmadı! İş o kadar ilerlemiş ki, bu sanal maçlar için bahis siteleri bile kurulmuş (isteyene gerçek parayla!).
İnternet gibi, cep telefonu, hatta radyo gibi artan iletişim imkanlarıyla, ilgi odağı benzer kişileri biraraya getiren imkanlar çığ gibi büyüyor. Pazarlamada Topluluk Yönetimi (Community Management) dediğimiz de bu değil mi zaten? Ben artık daha az televizyon seyrediyorum. Hem de çok daha az.
Günün sonunda karar veren merci bizleriz, yani “müşteriler.” Bizim ilgi alanlarımız ise sadece “ Kurtlar Vadisi ” ile sınırlı değil. Çatılara konan yapışma çanak antenler, duvarlarda biten ayakkabı cilaları. Nereye kadar?
Bizler bizi anlayan, ilgi odaklarımızı anlayıp suistimal etmeyen, bize bir şey öğretirken eğlendiren markaları daha da çok seveceğiz. Bu kadar çok seçenek varken, tadına doyum olmayan yerlerde olacağız biz, eskisinden daha çok.
Tercihlerimize saygı duyarak hayatımızı kolaylaştıran, zenginleştiren her markanın ise başımızın üzerinde yeri var.