Cevap Verirken Bile Soru Sorar Gibisin-2

Okul tercihi ve meslek seçme konusunda rehber öğretmenlerinizden ve ilgili kurumlardan yardım alabilirsiniz. Sizlere bu konuda yardımcı olmak, okullarımızı tanıtmak amacıyla hazırlanan bu kataloglardan da istifade edebilirsiniz. Sonuçta bu konuda karar sizindir. Sağlıklı bir kafayla düşünerek sizi gelecekte mutlu edecek okullar ve meslekler seçin.

Gençlik, gücü ve zindeliği çağrıştıran bir kavramdır. Bu zaman dilimi, ömrün en güzel dönemidir. Türkiye, genç nüfus bakımından Avrupa’da başı çekmektedir. Bu aslında ülkemiz için büyük bir avantajdır. Zira Avrupa nüfusu her geçen gün yaşlanarak hareket kabiliyetini kaybediyor. Türk nüfusu ise her geçen gün daha da gençleşerek adeta göz kamaştırıyor.

Gençlik, hiç şüphesiz ki ülkelerin en dinamik gücüdür. Ülkeler bu güce dayanarak aydınlık yarınlara yol alırlar. Ülkeler genç nüfuslarını çağın gerektirdiği bilgi ve teknolojiyle donatmadıkça bu kesimden beklenen faydayı elde edemezler. Zira başarının yolu genç nüfusun iyi ve doğru eğitilmesinden geçiyor. Bunu sağladığınız ölçüde yarınlar güzelleşir.

Türkiye’nin 15 yaş altındaki nüfusu toplam nüfusun yüzde 30’u, 60 yaş üstündeki nüfusu ise toplam nüfusun yüzde 5’idir. Fazla söze ne hacet, rakamların dili her şeyi ortaya koyuyor. Bu rakamları AB ülkeleriyle karşılaştırdığımızda Türkiye’nin demografik avantajının ne seviyede olduğu rahatlıkla ortaya çıkabilir. Fakat bu genç nüfusun çağın gereklerine göre eğitilmesi hayatî bir öneme sahiptir. Aksi halde avantaj, dezavantaja dönüşebilir. Gençliği dünyayla rekabet edebilecek donanımda hazır kıta olarak yetiştirmeliyiz.

Gençler öncelikle ve özellikle meslekî bilgi ve beceri sahibi olmalıdır. Bununla beraber gençler çoğulcu, katılımcı, özgür düşünceden hakkıyla nasiplenmelidir. Şiddetin karşısında iri ve diri durmak için gençler hoşgörüyle, sevgi ve saygıyla mücehhez olmalıdır. Bu da okulda ve ailede titizlikle verilecek olan ahlak ve terbiye eğitimiyle mümkün olabilir.

Türk nüfusu özelde Avrupa’nın, genelde dünyanın en genç nüfusu olarak dikkat çekiyor. Avrupa Birliği ülkeleri genç nüfusumuza gıptayla, biraz da kıskançlıkla bakıyor. Çünkü onlar bu nimetten mahrumlar. Onların nüfusu geçen zamanla birlikte iyice yaşlanıyor.

“Derya içredir deryayı bilmezler” deriz ya, bizim durumumuz da öyle… Nüfusumuz genç; ama bunu ülkenin geleceği için avantaja dönüştürebilme becerisinden mahrumuz. Türkiye ne yazık ki genç nüfus imkânını layıkıyla kullanamıyor. Genç nüfusumuzdan istenilen düzeyde yararlanamıyoruz. Onları çağın gereklerine uygun yetiştiremiyoruz. Onlara aydınlık bir gelecek bırakamıyoruz. Onları sokakların (olmayan) insafına terk ediyoruz.

Ülkemizde her alanda planlama eksikliği hat safhadadır. Yarınları bugünden planlayamıyoruz. Günübirlik yaşamayı tercih ediyoruz. Yine bu bağlamda Türkiye’de genç işgücü, üretime yönlendirilemiyor. Türkiye’deki işsizlik herkes gibi gençlerin de belini büküyor. İşi ve aşı olmayan gençler, yaşları ilerlemesine rağmen yuvalarını da kuramıyorlar. Yarınlara dair umutları her geçen gün yok olan gençler, ister istemez hayal kırklığına uğruyor. Böyle olunca uyuşturucu, sigara ve popüler kültür gençlerimizi zehirli kıskacına alıyor.

Her işin başı eğitimdir. Gençliğin çağın gereklerine uygun olarak, dünyayla rekabet edebilecek düzeyde eğitilememesi bugünkü acılı tablonun oluşmasında birinci etkendir. İlköğretimden başlayıp üniversiteye kadar devam eden eğitim sürecinde ciddi eksiklikler göze çarpıyor. Ülkemizdeki genç nüfus uzun yıllardan beri merkezî sınavların kıskacında kıvranıp durmaktadır. Gençliğinin baharında olan bu insanların hayatı sınava endekslenmiştir. Sabahtan okula giden bu kişiler, okul çıkışında dershanelerden takviye eğitim almaktadır. Hatta bu öğrencilerin hafta sonu tatilleri de dershanelerde geçmektedir. Neticede sistemin eliminasyonu sonucu bu kişilerin çoğu yükseköğrenim şemsiyesinin dışında kalmaktadır. Gerçi son yıllarda öğrencilerin okul kurslarına yönlendirilmesi sorunu kısmen çözmüştür.