Ceza Mahkemelerinde duruşmanın nasıl yapıldığı birçok vatandaş tarafından merak edilen önemli bir konu. Bu makalemizde ceza mahkemesinde duruşma nasıl yapılır buna değinilecek olup, ayrıca ilk kez duruşmaya çıkacak kişilere tavsiyelerde de bulunulacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 191. maddesi duruşmanın yapılışı ile ilgili hususları düzenlemektedir.
Öncelikle Sanık, duruşma salonuna bağsız olarak alınır. Yani sanığa duruşma salonunda kelepçe takılmaz.
Daha sonra Hakim yoklama yapar. Sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı, çağrılmış tanık ve bilirkişilerin gelip gelmediklerini saptar ve duruşmaya başlandığını söyler. Buna “duruşmanın başlaması kararı” denir. Duruşmaya başlandığı zapta geçirilir.
Mahkeme başkanı veya hâkim, iddianamenin kabulü kararını okur. Burada “okuma” kelimesine dikkat edilmelidir. Yargılamaya başlanabilmesi için Mahkemenin iddianamenin kabulüne dair bir karar vermiş olması gereklidir. Bu kararın mutlaka yazılmış olması gereklidir. Dosyada bulunmalıdır.
Daha sonra, eğer varsa, tanıklar duruşma salonundan dışarı çıkarılırlar.
Ve duruşmada, sırasıyla;
1- Sanığın açık kimliği saptanır, kişisel ve ekonomik durumu hakkında kendisinden bilgi alınır. Kimliğin saptanması sanığın karıştırılmaması için önemlidir. İsim soy isminiz nedir, adresiniz nedir, cep telefonu numaranız nedir, aylık geliriniz ne kadar gibi sorular sorulur.
Vatandaşlar aylık gelirin neden sorulduğunu merak edebilirler. Eğer adli para cezası verilecek ise bu husus önemli olacaktır. Zira Türk Ceza Kanunu 52. Maddesine göre adli para cezaları günlük en az 20-TL en fazla 100-TL olarak belirlenebilir.
Hakim bu miktarı belirlerken yalnızca suçun ağırlığını ve ortaya çıkan zararı dikkate almaz, sizin ekonomik durumunuzu da gözeterek ceza miktarını belirler.
Bu nedenle gelirinizi Mahkemeye “olduğundan” yüksek belirtirseniz tavan ceza olan günlük 100-TL den adli para cezası ile karşılaşabilirsiniz.
2- İddianame veya iddianame yerine geçen belgede yer alan suçlamanın dayanağını oluşturan eylemler ve deliller ile suçlamanın hukuki nitelendirmesi anlatılır.
Burada “anlatılır” kelimesine dikkat edilmelidir. Eski kanunda “okunur” denilmekteydi. Ancak bazı davalar vardır ki, örneğin Ergenekon, Balyoz davası, iddianameleri dahi sadece 1000’lerce sayfadan oluşmaktadır. Yalnızca iddianamenin okunması yıllar sürmesine neden olacaktır. Bu nedenle “anlatılır” kelimesi yeni kanunla getirilmiştir. Böylece kısaca olaylar özetlenmekte, baştan sona okunmamaktadır.
3- Sanığa, yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu bildirilir. Buna “Susma Hakkı” denilir. Ayrıca CMK. 147 nci maddede belirtilen diğer hakları bildirilir,
İfade ve sorgunun tarzı
Madde 147 – (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya
çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine ilişkin soruları
doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.
c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından yararlanabileceği,
müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği, kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilir.
d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin yakınlarından istediğine
yakalandığı derhâl bildirilir.
e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir.
f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve
kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alınır.
h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.
i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır:
- İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.
- İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile
ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.
- İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip
getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.
- Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından
okunduğu ve imzalarının alındığı.
5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.
4- Sanık eğer susma hakkını kullanmazsa açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Sanığın sorgusuna başlanmadan önce varsa ilk itirazlar yapılmalıdır.
Örneğin:
5- Sanığın sorgusu bittiğinde, yahut sanık susma hakkını kullandığında artık delillerin ikamesine geçilir. Delillerin tartışılması ve sanığın beyanının sorulması çok önemlidir. Zira CMK m. 217 gereği duruşmada okunup tartışılmayan bir delili hakim hükmüne esas alamaz.
Delilleri takdir yetkisi
Madde 217 – (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.
Peki deliller nasıl hangi sırayla ve nasıl tartışılacaktır. Bu sorunun cevabı CMK. m. 216’da yer almaktadır.
Delillerin tartışılması
Madde 216 –
(1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. (Ek cümle: 15/8/2017-KHK694/148 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7078/143 md.) Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez.
Ayrıca bu aşamada tanık dinlenmesi de gündeme gelecektir.
Tanık dinlenirken tanığa ilk soruyu hakim sorar. Bunun hukuki dayanağı CMK. m.59’da yer almaktadır.
Tanığa söylenecek şeyler ve sorulacak sorular
Madde 59 –
(1) Tanık, dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak mahkeme başkanı veya hâkim tarafından, kendisine bilgi verilir; hazır olan sanık, tanığa gösterilir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez.
(2) Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir
Hakim tanığa öncelikle “anlattırıcı soru” sorar. Sonra çapraz sorgu yapar. Yani hakim hem anlattırır hem de verilen cevapları denetler.
Daha sonra tanığı getiren kişiye teslim eder. Yani tanık örneğin sanık tarafının tanığı ise bu durumda önce sanık tarafı tanığa anlattırıcı sorular sorar. Katılan taraf çapraz sorgu yapar.
Eğer katılan tarafın tanığı ise önce katılan taraf tanığa sorular sorabilir.
6- Delillerin ikamesi bittikten tartışma safhası tamamlandıktan sonra, önce bireysel iddia makamını temsil eden katılan ve vekili, sonra da kamusal iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü beyan edecektir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, bu suretle CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir.
Kovuşturma safhası sonunda da iddia makamı, duruşmaya getirilip tartışılan delilleri değerlendirerek esasa dair iddialarını mütalaası ile ortaya koyacak, sanık veya müdafii de buna dair savunmasını yapabilecektir.
Bu, tez (yani iddia) ile antitezin (yani savunmanın) çatışmasıyla, sonuca (yani karara) ulaşılan bir süreç olan muhakeme sonucunda sağlıklı bir karara ulaşabilmenin gerekli ve zorunlu şartıdır.
EMSAL KARAR
“Uygulamada yargılamaya konu olan her suç için Cumhuriyet savcısı tarafından esas hakkında görüş açıklanması ve bu mütalaanın mahkûmiyet yönünde olması durumunda, uygulanması talep edilen kanun ve maddelerinin açıkça belirtilmesi yerleşik ve benimsenmiş bir yöntemdir.
Öte yandan, iddia makamının esasa dair görüşünü anlaşılır ve açık bir biçimde sunmasının savunma hakkının kullanılmasıyla da bağlantılı olduğunda şüphe yoktur. Zira sağlıklı bir savunma ancak sağlıklı bir iddia üzerine oturtulabilir. Bu sebeple kamusal iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısı, karar verilmeden önce, toplanan delillere göre yargılama konusu olan her bir suç açısından esasa dair mütalaasını açık ve anlaşılır bir biçimde ve eğer görüşü mahkûmiyete dair ise mevzuatta yer alan kanun ve maddelerini de göstermek suretiyle açıklamak zorundadır.
Bu konuda öğretide de;
“İddia makamı, muhakeme boyunca, mütalaa mahiyetindeki hükümleri ile hâkime ışık tutacak, muhakemede tez ileri sürüp sentez elde edilmesine çalışacaktır… Savcılık son kararın nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşünü esas hakkındaki mütalaası ile açıklayacak ve artık şüphesi kalmayıp mahkûmiyet kararı verilmesini düşünüyorsa o zaman, sanığın cezalandırılmasını isteyecektir… Tartışma sadece maddi meseleye taalluk etmez; muhakeme hukuki meseleyi de çözeceğinden, bu mesele hakkındaki görüşler de iddiada yer alacaktır.” (Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 9. bası, İstanbul 1989, s.193, 936-937);
“Ceza muhakemesi hükmünün kollektif olması gerekmesi sebebiyle, savcının son soruşturma safhasının sonuç çıkarma devresinde düşüncelerini bildirmesi yani esas hakkındaki mütalâasının serd etmesi, vazgeçilmez bir zarurettir. Diğer ilgililerin bir şey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk etmeleri mümkün görülebilmekle beraber, savcı bakımından böyle bir şey söz konusu olamaz; savcı her halde en son iddialarını söylemelidir. Bu itibarla, savcılık talep veya iddia durumunda olduğu konularda keyfiyeti hâkime (veya hâkimin takdirine) bıraktığını beyan ile yetinemez… Savcının esas hakkındaki mütalâasının alınması mecburî olmakla beraber, yargıcın bu ödevini yerine getirmekten kaçınan savcıyı zorlamak yetkisi bulunmadığından, bu gibi hallerde son kararın esas hakkındaki mütalâa alınmadan verilebilmesi de kabul edilmektedir. Ancak böyle bir durum ceza muhakemesi hükmünün kollektif olmasına engel teşkil edeceğinden, yargıç veya mahkeme başkanı hiç olmazsa makamın başı olan savcıya müracaat edebilmeli ve esas hakkındaki mütalâasını vermeyi red eden yardımcı yerine bir başkasının duruşmaya çıkarılmasını talep edebilmelidir… Esas hakkındaki mütalaanın sadece sübuta yani maddi meseleye değil, hukuki meseleye de taalluk etmesi gerekir. Muhakemenin aynı zamanda hukuki meseleyi de halletmek zorunda olması, savcının bu konudaki düşüncelerini de bildirmesini gerektirmektedir” (… Keyman, Ceza Muhakemesinde Savcılık, … Matbaası, Ankara, 1970, s.258-262)
şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi:
Ozerov/Rusya (18.05.2010-64962/01) kararında; yargılamadan önce hazırlanan iddianamenin önemini vurgulamakla birlikte, ceza yargılamasına savcının katılmamasını AİHS’nin 6. maddesi kapsamında “adil yargılanma hakkının” ihlali olarak kabul etmiştir”
şeklinde düşüncelere yer verilmiştir.”
T.C. YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ E. 2017/2491 K. 2017/5658 T. 20.12.2017
7- Esas hakkındaki mütalaaya karşı sanık müdafii savunmasını yapar ve artık hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.
8- Mahkeme heyeti karar vermek üzere müzakereye çekilir. Bu müzakere esnasında savcının orada olmaması gerekir. Zira savcı savunma makamının karşısında bulunur, iddia makamıdır. Savcının orada bulunması silahların eşitliği ilkesine aykırı olacaktır.
9- Mahkeme başkanı müzakere sonucunda duruşma salonuna gelerek hükmünü taraflara tefhim eder ve duruşma sona erer.