Çizgi romanlar 1890’lardan beri gazetelerde yayınlansa da yetişkinler arasında şu anki popülerliklerine rağmen hala bazı öğretmenlerden ve kütüphanecilerden saygı görmüyor. Ancak Illinois Üniversitesi’nden bir çocuk edebiyatı uzmanına göre eleştirmenler Süpermen’in pelerinini çekiştirmeyi bırakmalı, ona ve süper kahraman arkadaşlarına hakkını vermeye başlamalıdır.
Illinois’de kütüphane ve bilgi bilimi profesörü Carol L. Tilley, çizgi romanların diğer edebiyat türleri kadar karmaşık olduğunu ve çocukların onları okumaktan en az diğer kitap türlerini okumak kadar fayda sağladığını söylüyor.
Tilley, ‘’Çizgi romanlara yönelik eleştiri sunan insanların çoğunluğu, çocukların sadece resimlere baktığını ve onları kelimelerle birleştirmediğini düşünen insanlardan geliyor. Resimli kitaplara yönelik bazı eleştirileri kolaylıkla yapabilirsiniz. Bu duruma şu şekilde açıklık getirebiliriz; evet bazı çocukların kelimeleri de okumak yerine sadece resimlere odaklandığını biliyoruz.’’
Uzun zamandır resimli kitapların çocuk edebiyatına uygun olduğu düşüncesini benimsemiş insanlar olsalar da, birçok yetişkin – hatta koleksiyonlarına isteyerek çizgi roman ekleyen öğretmenler ve kütüphaneciler bile – çizgi romanların genç okuyucular için metin içeriği olarak uygunluğunu reddetmekte çok hızlılar.
“Herhangi bir kitap iyi de olabilir bir dereceye kadar kötü de olabilir” diyerek devam eden Tilley; “Okuyucunun kişiliğine ve zekasına kalmıştır bu. Olaya bütünsel bakıldığında çizgi romanlar sadece başka bir ortam, başka bir türden ibarettir” diyor.
Eleştirmenler, çizgi roman okumanın aslında yoğun kelime sütunları ve göreceli resim eksikliğine değinirler. Bununla birlikte “gerçek” kitapların karmaşıklığına yaklaşmayan basitleştirilmiş bir okuma versiyonu olduğunu söyleyebilirler. Ancak bilgi bilimi profesörü Tilley, çizgi romanlar da dahil olmak üzere herhangi bir eseri başarılı bir şekilde okumanın, metni özümsemekten fazlasını gerektirdiğini savunuyor.
“Eğer okuma anlamlı bir bilgi veya kavrayışa yol açacaksa; okuyucular metin ilgili sosyal, dilsel ve kültürel gelenekleri anlayarak yaklaşmalıdır. Ve eğer resimlerin ve kelimelerin bir hikayeyi anlatmak için nasıl bir uyum içinde çalıştığını gerçekten düşünürseniz, çizgi romanların da diğer edebiyat türleri kadar karmaşık olduğunu iddia edebilirsiniz.”
Tilley, bir araç olarak çizgi romanlara yönelik küçümsemenin bir kısmının, adın kendisinin çağrıştırdığı ‘yavan’ çağrışımlarından gelebileceğini söylüyor.
“‘Comics’’ terimi Türkçe karşılığı ile de ‘komik’ anlamına gelen bir yapıdadır. Bu yetişkinler tarafından biraz aşağılayıcı bulunuyor. Bunun sebebi ise çocuksu ve geçici olanı ifade etme eğiliminde bir kavram olmasından kaynaklıdır. Amerika’da çizgi romanın ilk başlangıcı sayılan olay; gazetelerin panelleri komik çizgi bantlarla renklendirilmesidir. Buradaki çizimlerden bazılarında animasyon tarihinin ilk ‘oyuncaklarından’ sayılabilecek olan kendinize ait bir Thaumatrope oluşturabileceğiniz – iki ardışık çizimin arkalı önlü bir yüzeye yapıştırıp çevrilmesi ile ilksel hareket olgusunu yaratabileceğiniz bir tür araç – türden çizimler olur ve insanlar bununla eğlenebilirdi. Bu tür eğlenceler şu an çocuksu geliyor, genel itibari ile oyuncak, eğlence, oyun kelimelerini biz çocuklarla eşleştiriyoruz (History and Science Museum, n.d.).
Tilley’nin birçok sanatçı ve çizgi roman okuyucusu ile aynı noktada buluştuğu düşüncesi ise, “grafik roman” teriminin bazen çizgi romanlara bir saygınlık ölçüsü vermek için kullanılmasıdır. Fakat bu terim bazılarımızın kulağını tırmalar ve hatta yüceltme çabası ile kavramın geçmişi ve içinin boşaltıldığı düşünülür. Bu insanlardan birisi de Pulitzer Ödülü sahibi Art Spiegelman’dir. Ünlü çizgi roman üstadı kendisini ‘grafik romanın babası‘ olarak adlandırıldığını söyleyerek; ‘’ Modern grafik romanın babası olarak adlandırılıyorum. Bu doğruysa, bir DNA testi istiyorum’’ diyerek konuşmasında çizgi roman kavramı kullanımı yerine grafik roman teriminin kullanılmasını reddettiğini, çizgi romanın kulağına daha saygın ve ‘gerçek’ geldiğinden bahseder. Tilley ise “Bunun sadece çizgi romanlar için süslü bir örtmece olduğunu düşünüyorlar” şeklinde düşüncesini ifade etmektedir.
Yirminci yüzyılın başlarında gençler arasındaki popülerliklerine rağmen, o dönemin çizgi romanları öncelikle yetişkin bir okuyucu kitlesi için yazılmış ve çizilmiştir. Bu konuda araştırmalar yapan Prof. Tilley çizgi romanın çıkışını şu şekilde açıklar; “Gazeteler öncelikle yetişkin bir kitleye ulaşırdı, çizgi romanlar başlangıçta yetişkinlere yönelik bir medyaydı, ancak çok hızlı bir şekilde çocuklar tarafından sahiplenilen bir şeye dönüştüler. 20. yüzyılın ilk on yılında ise bir çocuklar için bir ortam haline gelmişti.”
Tilley’e göre 1900’ların başında bile çocukların çizgi roman okumasıyla ilgili içeriklerinin çocuklara uygun olmadığı ve gerçek edebiyat olmadığı konusunda endişelerini dile getiren öğretmenler vardı. 1930’ların ortalarında ilk çizgi romanlar, popüler çizgi roman baskılarında seçki koleksiyonları olarak yayınlandığında yetişkinlerde de aynı endişeler yeniden ortaya çıktı. Metinlerin iyi metinler olmadığını çünkü argo kullandıklarını, yazım yanlışlarının olduğunu, konuşma dili kullandıklarını ve resimlerin şüpheli değere sahip olduğu iddia ediliyordu. 1955’te çizgi romanların çocuklar için okuma materyali olarak uygun olmadığı yönünde sürekli bir tepkinin ardından, çizgi roman yayıncıları kısıtlayıcı bir 40 maddeden oluşan ‘’Comics Code Authority’’ yayınlar ve editoryal kod olarak bu maddeler kullanılmaya başlanır. Buna göre küfür, cinsellik, şiddet, tahrik edici unsur olarak algılanacak her türlü davranış yayın kuruluşlarının özdenetimi ile yasaklanır (Ceran 2004, s. 81). Kısa bir süre sonra genç okuyucuların oranında düşüş görülür. Buna karşın bütün yayınevlerinin bu kurallara tabi olması, çizgi roman tarihçisi Maurice Horn’a göre Amerikan çizgi romanını yaratıcılık, öncülük ve ekonomik güç olarak geri dönüşü olmayan bir gerilemeye iter (Horn, 1991, s.30).
Tilley, 1955 ile son 10 yıl arasında çok yetişkin bir ortam haline gelen çizgi roman için; “Bu durumun kismi bir sebebi, çizgi roman kodunun eczanelerde satılanları ‘sulandırdığı’ aynı zamanda çocuklar için uygun fiyat aralığından yavaş yavaş çıkmasından kaynaklıdır. Çizgi romanlar inanılmaz derecede evcilleşti ve daha karmaşık çizgi romanlar yetişkinlere doğrudan satıldı.’’ diyor.
Amerika’da 1940 yılında bir çizgi roman 10 sent, ortalama ciltli çocuk kitabı 2 dolardı. Bu 20’ye 1 fiyat oranıdır. Şimdi o kadar cömert değiller; belki 4 veya 5’e 1 fiyatına satış yapılıyor. Yetişkin odaklı bir format haline geldiğinde, çocuklar için üretilen kitaplar pazarın çok dışında fiyatlandırıldı.
Son zamanlarda Spiegelman ve bir başka Pulitzer Ödülü sahibi Michael Chabon da dahil olmak üzere birçok çizgi roman yayıncısı ve yaratıcısı, genç bir izleyici kitlesini çizgi romanlarla yeniden birleştirmeyi savunuyor. Şimdiye kadar bu çabalar karışık bir başarı ile karşılık buldu. Tilley, “Çocuklara kitlesel olarak pazarlanan çizgi romanlara bakarsanız, başka bir medya biçimiyle güçlü bir ticari bağlantısı olan hafif, uysal şeyler çizgi roman dükkanının raflarında onları bekliyor. Bu duruma istisna olabilen tek şey ise; “Astro Boy” ve “Sailor Moon” serilerinde görülebilen, kendine özgü sanatsal ve anlatı stiline sahip, çizgi romanların Japonca versiyonu olan Manga’dır. Çoğu kitapçıda geniş bir Manga seçkisi bulabilirsiniz. Bu, çocukların kendileri için format seçimi olduğunu iddia ettiği bir şey, çizgi romanların yükselen bir başka parçası. ‘’ diyor.
Ticari çizgi roman yayıncıları henüz çocukların hayal gücünü yeniden yakalayamamış olsa da Tilley, bazı kütüphanecilerin ve öğretmenlerin çizgi romanların okuma ve öğretimi desteklemek için kullanılabileceği düşüncesini giderek daha fazla keşfettiklerini söylüyor. “Son 15 yılda bazı büyük değişiklikler gördük. Örneğin, çizgi roman yayıncıları ve dağıtıcıları kütüphane konferanslarında boy gösteriyor ve bazı inceleme dergileri düzenli olarak grafik romanları değerlendiriyor. Bu 20 yıl önce hayal bile edilemezdi. Yani bir dereceye kadar yakalandı bu durum. Halk kütüphaneleri, temel olarak gider fonların azalması ve No Child Left Behind aracılığıyla müfredatla güçlü bağların vurgulanması sayesinde okul kütüphanelerinden çok daha fazla çizgi roman ve grafik roman toplayabiliyorlar. Çizgi romanlar bu koşullar altında baskıya devam etme edebilirler. Farkılaşmalara rağmen, benzer çizgi roman estetiğinin – birkaçını saymak gerekirse; çerçeveler, düşünce ve konuşma balonları, hareket çizgileri – çocuk kitapları tarafından ortaklaşa seçildiğini ve aslında melez bir format oluşturuyor. ‘’ şeklinde dile getiriyor Tilly.
Tilley, “Küçük çocuklara yönelik kitaplarda çizgi roman türü öğelerin sayısında bir artış oldu. Çizgi romanların okul ortamına geçişinde ve bunları sınıfa getiren öğrenciler konusunda hem öğretmenler hem de kütüphaneciler arasında daha büyük bir takdir var. Örneğin, Ulusal İngilizce Öğretmenleri Konseyi, çizgi romanla ilgili birçok materyalin olduğu ‘Oku, Yaz, Düşün’ adlı bir öğretim web sitesine sponsorluk yapıyor. Bunun gibi öğretim türleri 10 yıl önce çok daha nadir görülürdü.” diyerek konuşmasını bitiriyor.
Peki sizce çizgi romanları biz mi çocuklardan aşırdık yoksa çocuklar mı bizden aldılar? Ya da onların ellerinden ve hatta kendi ellerimizden, hayal dünyasını geliştirebilecek çok önemli bir detayı mı kaçırıyoruz?