5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ‘nun İkinci Kitabının “ Topluma Karşı Suçlar ” başıklı Üçüncü Kısmının “ Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar ” başlıklı Üçüncü bölümünde, Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma başlığı altındaki 195. maddesi hükmüne göre; “ Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ”
Yasa metnine göre suç oluşturan eylem “yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymamak”tır. Yetkili makam, Cumhurbaşkanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi hükümet organlarından biri olabileceği gibi idare teşkilatı içindeki kamu kurumları veya adli makamlar dahi olabilir.
Ayırt edici unsur, madde metnindeki “karantina” ifadesidir. Kanun koyucu karantina kurallarına uymamayı kamu sağlığına karşı bir suç olarak görmüş ve cezai yaptırıma bağlamıştır. Bu şekilde bulaşıcı hastalıkların yayılmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.
Suçun oluşması için ayrıca bulaşıcı hastalık tanısının da bulunması gerekir. İster Corona Virüsü gibi yeni, isterse de AIDS, SARS vb. bilinen bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış birinin karantina alınması halinde, karantina koşullarını ihlal eden her türlü eylem suç oluşturabilir.
Yazılı suç tarifine göre Corona virüs şüphesi nedeniyle kişilerin toplumdan izole edilerek karantina altına alınması hali suçun oluşması için yeterli olmayıp bu kişilere ayrıca hastalık tanısı konulmuş olması şarttır.
Corona virüsü gibi yeni ve bilinmeyen ancak çok hızlı yayılma eğilimi gösteren bir hastalığa karşı insanların kalabalık ve toplu halde bulunduğu yerlere ilişkin alınan tedbirler kanaatimizce yukarıdaki suçu oluşturmaz. Kıyas yasağı gereği, Ceza yasası hükümleri kıyas yoluyla genişletilerek uygulanamaz.
Umre dönüşü karantinaya alınan vatandaşlar örneğinden yola çıkarsak, bu kişilerin şüphe nedeniyle gözlem altına alınması karantina anlamına gelmediğinden, bulundukları yeri terk etmeleri de suç oluşturmayacaktır. Ancak içlerinden birine tanı konulması halinde, onunla birlikte yolculuk eden ve uzun süre aynı havayı soluyan kişiler için (tıbbi anlamda) karantina koşulları devreye girer ve karantina tedbirlerinin ihlali suç oluşturur.
Kanun koyucunun bu sevk maddesini ihdas ederken solunum yoluyla çok hızlı yayılabilen ve henüz bilinen bir tedavisi olmayan corona virüs gibi bulaşıcı hastalıkları hesaba katmadığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle örneğin ilk tanı konulan hastanın bulunduğu şehrin bütün olarak karantinaya alınması halinde bu karantinayı ihlal eden bir eylemin suç oluşturup oluşturmayacağı şüphelidir.
Yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda mevcut Sağlık Bakanlığı uygulamalarının cezai yaptırım gücünün yetersiz kalacağı anlaşılacağından, geniş kapsamlı karantina kararlarının sağlık bakanlığının tavsiyesi ile 2935 sayılı Olağan Üstü Hal Kanununa göre alınması, bu tedbirlerin etkinliğini artırabilir.
OHAL Kanunu daha ilk maddesinde amacını tanımlarken “tehlikeli salgın hastalıklar”dan açıkça bahsetmektedir. Olağan üstü hal ilan edilmeden bir grup insanın hastalık şüphesi ile (tanı olmadan) bir yerde alıkonulması “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” (TCK md 109) suçunu oluşturur. Kişi hürriyetini sınırlandıran, eğitim, ulaşım gibi anayasal hakların kullanılmasını engelleyen hükümet tasarruflarının yasal ve meşru olabilmesi OHAL kapsamında olması, hukuk devletinin de bir gereğidir.
Olağan üstü hal kanununun “Alınacak tedbirler” başlıklı 9. maddesinde “Tabii afet ve tehlikeli salgın hastalıklar sebebiyle olağanüstü hal ilanında, olağanüstü hal ilanını gerektiren hususlar göz önünde bulundurularak aşağıda yazılı tedbirler alınabilir” denilmektedir.
Buna göre;
a) Bölgenin belirli yerlerinde yerleşimi yasaklamak, belirli yerleşim yerlerine girişi ve
buralardan çıkışı sınırlamak, belli yerleşim yerlerini boşaltmak veya başka yerlere nakletmek,
b) Resmi ve özel her derecedeki öğretim ve eğitim kurumlarında öğrenime ara vermek ve
öğrenci yurtlarını süreli veya süresiz olarak kapatmak,
c) Gazino, lokanta, birahane, meyhane, lokal, taverna, diskotek, bar, dansing, sinema,
tiyatro ve benzeri eğlence yerleri ile kulüp vesair oyun salonlarını, otel, motel, kamping, tatil
köyü ve benzeri konaklama tesislerini denetlemek ve bunların açılma ve kapanma zamanını tayin
etmek, sınırlamak, gerektiğinde kapatmak ve bu yerleri olağanüstü halin icaplarına göre
kullanmak,
d) Bölgede olağanüstü hal hizmetlerinin yürütülmesi ile görevli personelin yıllık izinlerini
sınırlamak veya kaldırmak,
e) Bölge sınırları içerisindeki tüm haberleşme araç ve gereçlerinden yararlanmak ve
gerektiğinde bu amaçla geçici olarak bunlara elkoymak,
f) Tehlike arz eden binaları yıkmak; sağlığı tehdit ettiği tespit olunan taşınır ve taşınmaz
mallar ile sağlığa zararlı gıda maddelerini ve mahsullerini imha etmek,
g) Belli gıda maddeleri ile hayvan ve hayvan yemi ve hayvan ürünlerinin bölge dışına
çıkarılmasını veya bölgeye sokulmalarını kontrol etmek, sınırlamak veya gerektiğinde
yasaklamak,
h) Gerekli görülen zaruri ihtiyaç maddelerinin dağıtımını düzenlemek,
i) Halkın beslenmesi, ısınması, temizliği ve aydınlanması için gerekli gıda madde ve
eşyalarla her türlü yakıtın, sağlığın korunmasında, tedavide ve tıpta kullanılan ilaç, kimyevi
madde, alet ve diğer şeylerin, inşaat, sanayi, ulaşım ve tarımda kullanılan eşya ve maddelerin,
kamu için gerekli diğer mal, eşya, araç, gereç ve her türlü maddelerin imali, satımı, dağıtımı,
depolanması ve ticareti konularında gerekli tedbirleri almak, bu yerlere gerektiğinde elkoymak,
kontrol etmek ve bu malları satıştan kaçınan, saklayan, kaçıran, fazla fiyatla satan, imalatını
durduran veya yavaşlatanlar hakkında fiilin işleniş şekli veya niteliği de nazara alınarak işyeri
bulunduğu mahal için hayati önem taşımadığı takdirde işyerini kapatmak,
j) Kara, deniz ve hava trafik düzenine ilişkin tedbirleri almak, ulaştırma araçlarının
bölgeye giriş ve çıkışlarını kayıtlamak veya yasaklamak.
Gibi tedbirlerin OHAL kapsamında uygulanması daha yerinde, daha etkili ve hukuka uygun olacaktır. Zira bu şekilde OHAL kanunu gereği tedbirlere uymayanlar hakkında suç üstü yargılaması yapılarak eylemlerinin başka bir suç oluşturup oluşturmadığına bakılmaksızın üç aya kadar hapis yaptırımı uygulanabilecektir. Aynı zamanda kamu sağlığının korunması için gerekli olan tıbbi malzeme (maske, dezenfektan vb.) de müsadere edilerek etkili şekilde kullanılabilir hale gelecektir.