Dedektif Tutmak Suç Mudur

Dedektif kavramı Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde “Suç sayılan bir işi veya bu işi yapanı ortaya çıkarmakla görevli kimse” olarak tanımlanmış ise de; artık günümüzde değişen hayat düzeni ile birlikte dedektifler yalnızca suç eylemlerini gerçekleştiren kişileri ortaya çıkaran kişilerden ibaret kimseler değildirler.

Dedektifler boşanma davalarında delil elde etmek, adres tespiti yapmak, borçlunun kaçırdığı mal varlıklarını bulmak konularında da vatandaşlara hizmet sağlamaktadırlar.

Peki dedektif tutmak suç mudur? Dedektif tarafından elde edilen deliller davalarda kullanılabilir mi?

Türk Ceza Kanunu’nda dedektif tutmak ile ilgili yapılmış herhangi bir suç ve ceza tanımı bulunmamaktadır.

Anayasa’nın “Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar” başlıklı 38. maddesi’nde:

“Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz.

Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. “

denilmektedir.

Belirttiğimiz gibi Türk Ceza Kanunu’nda “dedektif tutmak” ile ilgili bir suç tanımı ve düzenleme olmadığından bu eyleme ceza verilemez.

Ancak dedektif tutmak suç olmasa da, dedektifin eylemleri Türk Ceza Kanunun’da yer alan suç eylemlere girer ise, işte o zaman dedektif tutan, ona talimat veren kişinin de sorumluluğu gündeme gelecektir.

Örnek vererek açıklayacak olursak:

Dedektif, takip ettiği kişinin evine gizlice girerek kamera ve ses sistemleri kurarak tuzak kurmuş ise bu eylem suç teşkil edecek, “Özel hayatın gizliliğini ihlal” ve “Konut Dokunulmazlığının İhlali” suçları gündeme gelecektir.

Anayasa’nın 38. maddesi’nde:

“Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez”

denildiği için, “Zehirli ağacın meyvesi zehirli olur” ilkesi gereğince elde edilen delil yahut bulgular da dava aşamasında kullanılamayacaktır.

EMSAL İÇTİHAT

“Bu kapsamda sanık H.. B..’ın, sanık M.. Y.. ile irtibata geçtiği ve mağdur Elif Yörükoğlu’nun masum olmadığını, bu durumu sanık A.. A..’dan öğrendiğini, mağdur Elif Yörükoğlu’nun başka erkeklerle birlikte olduğunu, sanık A.. A..’ın tanıdığı dedektifler marifetiyle kayda aldırmayı teklif ettiği, teklif sırasında boşanmak için mahkemeye başvuran M.. Y..’nun teklifi kabul ederek, sanık H.. B.. ile pazarlık yaptıkları ve 14.000 TL’ye anlaştıkları,

Bu anlaşmadan sonra, sanıklar A.. A.. ve H.. B.. ile birlikte hareket eden ve sanık H.. B..’ın eşi olan sanık T.. B..’ın, katılan mağdur Elif’i sürekli takip ederek özel yaşantısına dair bilgi ve görüntü elde etmeye başladığı, mağdurlar Elif Yörükoğlu ve Mustafa Kılıç’ın birlikte olmak için kullandıkları evi tespit ederek, sanık A.. A..’ın temin ettiği anahtar ile, bahse konu evde kimsenin bulunmadığı zamanda girerek, evin içerisinde özellikle M.. K.. ve Elif Yörükoğlu’na ait eşyaların görüntülendiği ve bu şekilde şahısların daire içerisinde birlikte yaşadıklarının gösterilmek istenildiği M.. K.. isimli şahsın nüfus cüzdanına ait görüntü, buzdolabının kapağında M.. K.. ve Elif Yörükoğlu isimli şahısların yan yana getirilmiş vesikalık fotoğraflarının bulunduğu M.. Y.. Ev isimli görüntüde yatak odasının görüntülerinin bulunduğu, ayrıca dışarıda mağdurlar M.. K.. ve Elif Yörükoğlu’nun birlikte yanyana oldukları ana ait fotoğrafları çektiği, ayrıca mağdur Elif Yörükoğlu’nun, yaşadığı evin yatak odasına gizli kamera yerleştirerek, katılan mağdur Elif’in, bir başka kişiyle birlikte yatakta öpüşürken yanyana bulundukları ana ait görüntüleri çekerek, eşi diğer sanık Hülya’ya teslim ettiği,

Karı koca olan sanıklar H.. B.. T.. B..’ın, sanık M.. Y..’nun, Hülya Mirza isimli kişi ile ilişkisini bilmeleri nedeniyle, gerçekte olmadığı halde sanık M.. Y..’na Hülya Mirza ile birlikte olduğuna ilişkin ellerinde fotoğraf ve kayıtların olduğundan bahisle şantaj yapmaya başladıkları, bu görüntü ve kayıtlar ile Elif Yörükoğlu’na ait görüntü ve kayıtların M.. Y..’na verilmesi karşılığında 100.000 TL. istedikleri fakat neticeten 40.000 TL. ye anlaştıkları, bu olay üzerine endişelenen sanık M.. Y..’nun emniyete giderek olayı anlattığı ve sanıkların telefon kayıtlarının dinlemeye alındığı, daha sonra, sanık Mehmet’in, sanık T.. B..’dan, katılan E…’e ait CD leri aldığı olayda, sanıkların tevil yollu ikrarları, katılanların beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece sanıkların üzerlerine atılı eylemlerin sabit kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş olup,

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık M.. Y.. müdafiinin, sanık M.. Y..’nun suç işleme kastının bulunmadığına, atılı suçların unsurlarının oluşmadığına ve beraat istemine ilişkin, sanık H.. B.. müdafiinin, sanık Hülya’nın suç işleme kastının bulunmadığına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmadığına, sanık T.. B.. müdafiinin, sanığın suç işleme kastının bulunmadığına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmadığına, sanık A.. A.. müdafiinin, sanığın atılı suçu işlemediğine, suç işleme kastının bulunmadığına ve mahkumiyete yeter delil bulunmadığına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Sanık M.. Y..’nun, katılan Elif’e yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal eylemine yönelik temyiz incelenmesinde;

Sanık Mehmet’in, diğer sanıklar vasıtasıyla, katılan Elif’in, katılan Mustafa ile birlikte yanyana olan fotoğraflarını çektirme ve katılan Elif’in yaşadığı eve gizli kamera koyularak, katılan Elif’in yatakta üçüncü kişiyle yanyana birlikte olduğu ana ait görüntüleri kaydettirmesi eylemlerinde, eylemlerin birbirinden farklı iki eylem olduğu ve suç tarihi itibariyle 6352 sayılı Kanunun 81.maddesiyle suç miktarlarında değişiklik yapıldığı dikkate alınarak, TCK’nın 134/1-2.cümlesinde düzenlenen, özel hayata ilişkin görüntülerin kayda alınması suçundan iki kez cezalandırılması gerekirken, lehe aleyhe değerlendirme yapılmaksızın, TCK’nın 134/2-1.cümlesinden bir kez mahkumiyet cezası verilmesi,

2-Sanıklar Ayşe Akyol, H.. B.. ve T.. B..’ın katılanlar Elif ve Mustafa’ya yönelik özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan eylemlerine yönelik temyiz incelenmesine gelince;

Sanıkların, katılan Elif’in, katılan Mustafa ile birlikte yanyana olan fotoğraflarının çekilmesi ve katılan Elif’in yaşadığı eve gizli kamera koyularak, katılan Elif’in yatakta üçüncü kişiyle yanyana birlikte olduğu ana ait görüntülerin kaydedilmesi ve bu görüntülerin sanık M.. Y..na verilerek ifşa edilmesi eylemlerinde, katılan Elif’in, katılan Mustafa ile birlikte yanyana olduğu ana ait görüntüler ile, katılan Elif’in üçüncü bir kişiyle yatakta birlikte olduğu ana ait görüntülerin kaydedilmesi eylemlerinin birbirinden farklı iki eylem olduğu ve suç tarihi itibariyle 6352 sayılı Kanunun 81.maddesiyle suç miktarlarında değişiklik yapıldığı dikkate alınarak, sanıkların katılan Elif’e yönelik eylemleri nedeniyle TCK’nın 134/1-2.cümlesinde düzenlenen, özel hayata ilişkin görüntülerin kayda alınması suçundan İKİ KEZ ve görüntülerin sanık Mehmet’e verilerek ifşa edilmesi nedeniyle TCK’nın 134/2-1. cümlesinde düzenlenen özel hayata ilişkin GÖRÜNTÜLERİN İFŞASI SUÇUNDAN 1 KEZ; ayrıca katılan Mustafa’ya yönelik eylemleri nedeniyle TCK’nın 134/1-2.cümlesinde düzenlenen özel hayata ilişkin görüntülerin kaydedilmesi suçundan cezalandırılmaları gerekirken, lehe aleyhe değerlendirme yapılmaksızın, katılan Elif’e yönelik eylemleri nedeniyle bir kez TCK’nın 134/2-1.cümlesinden mahkumiyet, katılan Mustafa’ya yönelik eylemleri nedeniyle de TCK’nın 134/2-1.cümlesinden mahkumiyet kararı verilmesi,

Kabule göre de;

Her üç sanığın, suç işleme kastlarının yoğunluğu, katılanlarda meydana gelen zarar, özel hayata ilişkin görüntülerin nitelikleri ve maddi menfaat temin ettikleri dikkate alınarak, TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. maddesi gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, suç tarihi itibariyle 6352 sayılı Kanun itibariyle lehe aleyhe değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması,

3-Sanıklar H.. B.. ve T.. B..’ın, sanık Mehmet’e yönelik şantaj eylemlerine yönelik temyiz incelenmesine gelince;

Sanıkların suç işleme kastlarının yoğunluğu, sanık Mehmet’in ekonomik durumundan istifade ederek maddi menfaat temin etmek istemeleri dikkate alınarak, TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, aynı Kanunun 3/1. maddesi gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken hapis cezasının alt sınırdan belirlenmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, katılan vekili ve sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, Ayşe Akyol, H.. B.. ve T.. B..’ın katılan Mustafa’ya yönelik eylemleri yönünden aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 02/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2015/3910 K. 2016/1129 T. 2.2.2016

O halde dedektif tutmak suç değildir. Önemli olan hukuka uygun olarak delillere ulaşmaktır.

KAMUYA AÇIK ALANDA FOTOĞRAF ÇEKİLMESİ SUÇ OLUŞTURUR MU

Yukarıdaki örneğimizi değiştirecek olursak;  dedektif eve gizlice girip tuzak kurmasa, kamuya açık alanda yalnızca sadakat yükümlülüğüne aykırılığı ispatlamak için fotoğraf çekse idi bu durumda özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluşur muydu?

Bu konuda Yargıtay’ın hem suç hem de suç olmayacağına dair farklı görüşleri bulunmaktadır. Ancak Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin güncel tarihli kararını baz alacak olursak suç oluşmayacaktır.

EMSAL İÇTİHATLAR

DAVA : Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Sanığın, katılanın kaynanası olduğu ve katılan tarafından sanığın oğlu N.’ye karşı açılan boşanma davası nedeniyle katılanın ve sanığın oğlunun ayrı yaşadıkları, sanığın, oğlundan ayrı yaşayan katılanın yanında küçük oğlu olduğu halde başka erkeklerle birlikte yolda yürürken fotoğrafını çekmesi şeklinde gerçekleşen olayda,

Sanığın, katılanın başka erkeklerle birlikte yürürken fotoğraflarını çekme eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 134 /1-2. cümlesinde düzenlenen özel hayata ait görüntüleri kaydetme suçunu oluşturduğu, ancak; bahse konu fotoğrafların sanığın oğlu ile katılan arasında görülen boşanma dosyasına delil olarak sunulması eyleminde, sanığın, oğlu ile gelini arasında görülen boşanma davasındaki katılanın oğluna karşı sadakat yükümlülüğünü yerine getirmediği iddiasını ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği anlaşılmakla, sanığın özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraatine karar verilmesi gerekirken, kişilerin huzur ve sükunu bozma suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8 . maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321 . maddesi gereğince hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 11.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2015/81 K. 2015/7817 T. 11.5.2015

“DAVA : Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanıkların beraatlerine dair hükümler katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Eşi katılanla aralarında boşanma davası görülmekte olan sanık F. Ç.’in, eşinin başka erkeklerle gayri ahlaki ilişkisi olduğunu ve müşterek çocukları Y. ile ilgilenmediğini ispatlamak amacıyla, özel dedektiflik hizmeti veren sanık M. S. ile anlaşarak, katılan hakkında delil toplamasını istemesi üzerine, sanık M. S.’in, katılanı 19 gün boyunca gizlice takip edip katılanın kamuya açık alanlarda bulunduğu sırada kimlerle nerede görüştüğünü, katılanın konuta ve iş yerine geliş-gidiş saatlerini, oğlu Y.’un bu süreçte nerelerde kaldığını tespit edip, buna dair fotoğraf ve video kayıtlarının yer aldığı CD’yi 7.8.2007 tarihli “İş Sonu Raporu “ile birlikte sanık F. Ç.’e teslim ettiği, sanık F. Ç.’in de, elde edilen kayıt ve belgeleri, eşi katılanla aralarında görülmekte olan dava dosyasına sunduğu olayda yapılan değerlendirmede;

Özel hayat kişinin sadece gözlerden uzakta başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret olmayıp, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içermekte olup, kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik “prensibi geçerlidir. Kamuya açık alana çıkan her kişinin, bu alandaki her görüntü veya sesinin kaydedilip, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterdiğinin kabulü mümkün değildir. Bu itibarla suçun oluştuğu nazara alınmaksızın sanıkların mahkumiyeti yerine “katılanın dışarıdaki hareketlerinin takip edildiği “şeklinde özel hayatı salt mekana indirgeyen isabetsiz gerekçe ile sanıkların beraatlerine karar verilmesi,

Hükümden sonra 5.7.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 81. maddesiyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134 /1. maddesinde yapılan değişikliğe göre hapis cezasının üst sınırı itibariyle 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 11 . maddesi uyarınca davaya bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olması sebebiyle görevsizlik kararı verilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8 . maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK’un 321 . maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 2.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”

T.C. YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ E. 2012/19005 K. 2012/20406 T. 2.10.2012

BOŞANMA DAVALARINDA DEDEKTİF DELİLİNE DAYANILMASI DOĞRU MUDUR?

Yargıtay 03.04.2019 tarihli aşağıda belirtmiş olduğumuz güncel kararında yalnızca dedektif tutulmasını kusur olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla bu davalarda dedektif delilinin kullanılmasının davaya negatif etki edeceğini söyleyebiliriz.

Ancak dava şu şekilde ilerlese; sadakat yükümlülüğüne aykırı davranıldığını gösteren fotoğraflar, boşanma davasının bizzat tarafı olan kişi tarafından tesadüf eseri yolda giderken fark edilerek çekilmiş olsa ve başka türlü ispatlama imkanının olmadığı mahkemeye açıklansa idi, eşler arasında özel hayattan söz edilemeyeceğinden kusur yüklemesi yapılamayacağı kanaatindeyiz.

EMSAL İÇTİHAT

“MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından; kusur belirlemesi ve aleyhine hükmedilen tazminatlar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davalı kadına yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış fiilinin ispatında kullanılan ve dedektif tarafından çekilen fotoğrafların hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle kusur belirlemesinde esas alınamayacağı, ancak yapılan yargılama ve toplanan diğer delillerden davalıya ait telefon görüşme dökümlerine göre davalı kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun, ayrıca davacı erkeğin de dedektif tutmak suretiyle kusurlu olduğunun, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı kadının yine de ağır kusurlu bulunduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 176.60 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 03.04.2019 (Çrş.)”

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2018/1268  , K. 2019/3978  T. 03.04.2019