Destanların Yaratıldığı Troia

Troia, Homeros’un yazılı edebiyat metni olan İliada ve Odysseia destanlarına konu olmuş, aynı zamanda birbiri üzerine dokuz kez kurulduğu tespit edilen Troia kazılarıyla da dünyada ün yapmıştır. Dünyaca tanınan bu antik kent, 1996 yılında Milli Park olarak ilan edilmiş, 1998 yılında da Unesco’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır.

Homeros destanlarının günümüze ulaşması bir bakıma Troia Savaşı ve bu savaşta yer alan kahramanların trajik hikâyeleri olarak düşünülebilir. Medeniyetin en etkileyici eserlerinden biri olan Homeros’un İliada’sı on yıl süren savaşın son 51 gününü yansıtmaktadır.

Homeros destanın XX. Bölüm ve 215-240 dizelerinde: “Bulut devşiren Zeus ilkin baba oldu Dardanos’a, Dardanos kurdu Dardanie’yi, o zamanlar kutsal İlyon yoktu, ölümlü insanların büyük şehri yoktu ovada” diyerek Troia’nın kuruluş öyküsünü verir ve devam eder.

Tanrılar Tanrısı Zeus, Atlas’ın kızı Elektra ile birleşmiş ve bu birleşmeden Dardanos adlı bir çocuk dünyaya gelmiştir. Dardanos ve kardeşi İasion Semendirek Adası’nda yaşarken, İasion ölür ve adayı sular basar. Dardanos ise bir sal üzerinde Çanakkale kıyılarına çıkar. Burada Teuker adlı bir kral yaşamaktadır. Kral felaketzedeyi sarayına alır, daha sonra da onu kızı ile evlendirir. Kralın ölümüyle Dardanos kralın yerine geçer ve kendi adını taşıyan bir şehir kurar. Dardanos’tan sonra oğlu Erikhtonios, ondan sonra da oğlu Tros bu şehre kral olur. Tros’un İlos, Assarakos ve Ganymedes adlı üç oğlu vardır. Assarakos Dardanos’ta kral olurken, güzelliğiyle ün salan Ganymedes şarap dağıtmak için tanrılar tarafından Olympos’a kaçırılır. Tros’un Kallirhoe’den olan oğlu İlos Troia’ya kral olur. Ondan sonra da İlos’un oğlu Laomedon başa geçer. Onun krallığı zamanında Zeus, Poseidon ile Apollon’u cezalandırır ve tanrısal yeteneklerini alarak Laomedon’un emrine verir. Kral, Poseidon’a surları yaptırtır, Apollon’a da sürülerini gütme görevini verir. İş bitiminde Laomedon tanrılara vaat ettiği sözü yerine getirmediği için Poseidon ona bir deniz canavarı gönderir. Kâhinler bu canavardan kurtulmak için kralın kızını kurban etmesi gerektiğini söylerler ve kız kurban edilmek üzere iken Herakles 12 gö- revinden biri gereğince Troia’dan geçer ve kralın kızını kurtarır. Kral Laomedon, ona vaat ettiği kutsal atları vermez ve bu nedenle adı “kötü kral”a çıkar. Laomedon’dan sonra oğlu Priamos Troia’nın başına geçer.

Priamos Troia’da karısı Hekabe ile mutlu ya- şarken Hekabe yeni bir çocuğa hamile kalmıştır. Bir gece rüyasında karnından çıkan alevlerin Troia’yı yaktığını görür ve korkuyla uyanarak rüyasını kâhinlere yorumlatır. Kâhinler bu rüyanın hayra alamet olmadığını, doğacak çocuğun kutsal Troia’nın yıkımına neden olacağını bildirirler. Kral ve kraliçe çocuklarına kıyamazlar ama Troia’nın yıkımına da razı olmadıklarından bebeği öldürmesi için bir uşağa verirler. Uşak, Paris adı verilen bu çocuğa acıyarak onu İda Dağı’nda bir ayı inine bırakır. İnin sahibi ayı geldiğinde bu çocukla karşılaşır ve onu kendi yavruları gibi emzirerek büyütür. Bir gün İda Dağı’nda çobanlık yapan Agelaos adlı bir çoban, çocuğu alıp evine götürürür. Paris İda Dağı’nın temiz havasında büyür ve serpilir. Kendisine bir sürü verilerek gütmesi istenir. “Sürülerini çok iyi otlattığından dolayı ona koruyucu manasına gelen Aleksandros adı verilir”. İda Dağı’nın Nymphalarından olan Oinone ile tanışıp onunla evlenir.

Bu sırada Olympos’ta bir şölen sırasında üzerinde “en güzele” yazan bir altın elma kavga tanrıçası tarafından ortaya atılmıştır. Zeus’un karısı Hera, Zekâ Tanrıçası Athena ve Güzellik Tanrıçası Aphrodite kendilerinin en güzel olduklarını iddia ederek altın elmayı almaya çalışırlar. Bunun üzerine Tanrılar Tanrısı Zeus, Haberci Tanrı Hermes’i İda Dağı’na yollayarak Paris’i onlara hakem tayin ettiğini bildirir. Üç tanrıça Paris’e altın elmayı kendisine verirse birçok şey vaat ederler. Hera, Paris’e Asya krallığını, Athena akıl ve başarıyı, Aphrodite ise dünyanın en güzel kadınını vaat etmişlerdir. Paris Aphrodite’nin teklifini daha cazip bulduğundan altın elmayı ona verir. Hera ve Athena “seni bin pişman etmezsek” diyerek Olympos’a dönerler. Böylece Paris’in yeni yazgısı da başlamış olur.

Paris Troia’da yapılan bir yarışmaya katılır ve birinci olur. Priamos’un bilici kızı Kassandra onu tanımış ve “o bize yıkım getirecek” diye bağırmaya başlamıştır. Ancak kral ve kraliçe yıllar önce ölmesi için İda’ya bırakılan çocuklarını yakışıklı bir delikanlı olarak görünce çok sevinirler ve onu saraya alırlar.

Çok geçmeden Paris Yunanistan’a giden elçiler heyetine dahil olur ve Sparta sarayına gider. Orada Aphrodite’nin vaat ettiği en güzel kadın, Menelaos’un karısı Helena yaşamaktadır. Aphrodite onları birbirine aşık etmiştir. İki aşık Menelaos’un Girit’te olmasını fırsat bilerek Troia’ya kaçmaya karar verirler. Helena Sparta hazinesini de yanına alır, Troia’ya gelirler ve burada kabul görerek saraya yerleşirler. Sparta Kralı Menelaos Girit’ten dönmüş, karısının Paris tarafından kaçırıldığını öğrenerek ağabeyi Mykene Kralı Agamemnon’dan yardım istemiştir. Agamemnon Karadeniz yolu üzerindeki zengin Troia’yı almayı planlarına uygun bularak Troia’ya sefer açar.

Zamanında Helena’nın bütün talipleri Helena kimi seçerse zor gününde ona yardım edeceklerine dair yemin etmişlerdir. Bu nedenle bu sefere Yunanistan’daki bütün krallar katıldığı halde Akhilleus ortalarda yoktur.

Kâhinler Akhilleus olmadan Troia’nın alınamayacağını bildirirler. Annesi Thetis seferden dö- nemeyeceğini bildiği için onu Skryos Adası’nda Lykomedes’in sarayında, kızları arasında saklamıştır. Akhilleus’u getirmek için İthake Kralı Odysseus adaya elçi olarak gönderilir. Hediye olarak bir elinde süs eşyaları, diğerinde bir kama getirmiştir. Kızlar süs eşyaları ile ilgilenirken içlerinden birisi kıymetli kama ile ilgilenmektedir, bu Akhilleus’tur.

Böylece Akha gemileri Aulis limanında toplanmıştır. Ancak rüzgâr olmadığı için hareket edemezler. Kâhinler rüzgârı bulmak için Agamemnon’un kızını kurban etmesi gerektiğini bildirince Troia’nın fethi için harekete geçmiş Agamemnon, kızını kurban etmeye karar verir ama Tanrıça Artemis onu son anda kurtarır.

Bin gemilik Akha ordusu Anadolu kıyılarını vura vura nihayet Troia’nın limanı olan Beşige’ye gelmişler, kumsala çıkarak çadırlarını kurmuşlardır. On sene sürecek savaş başlamak üzeredir. Bu savaşı İzmirli Ozan Homeros 16 bin dizeli ve 24 bölümden oluşan İliada destanında olanca canlılığı ile anlatır. Akhalar Anadolu kı- yılarından geçerken rahip Khryses’in kızını esir almış ve Agamemnon’a hediye etmişlerdir. Destan Khryseli rahibin kurtarmalıklar getirip kızını Agamemnon’dan istemesiyle başlar. Hakarete uğrayıp kovulan rahip Khryses, tanrısı Apollon’a “birgün sana yaraşır bir tapınak yaptıysam” diye başlayan yalvarmalardan sonra Akhalardan öcünü almasını ister. Apollon onun duasını kabul ederek 9 gün boyunca Akhalar üzerine veba salgını salar. İliada destanı böyle başlar ve Priamos’un oğlu Troialı kahraman Hektor’un ölümü ile son bulur.

Hektor’un ölümünden sonra da savaş bitmez ve bir çok olay yaşanır. İliada sonrası oluşan bu olayları biz Euripides, Aiskhlos, Sophokles ve Virgilius gibi yazarlardan öğreniyoruz. Nihayet Paris ölüm saçan Akhilleus’u topuğundan bir okla vurarak öldürür. Çünkü Akhilleus’un annesi onu sadece topuğundan vurulduğunda ölümlü yapmıştır.Akhilleus’a görkemli bir mezar yapan Akhalar, Troia’nın bir türlü düşmemesi üzerine bir tahta at hilesi düşünürler.

İda Dağı’ndan kesip getirdikleri kerestelerle bir tahta at yaparlar, içine de 20 kadar Akhalı yiğit biner. Akhalar sanki savaş bitmiş gibi gemilerini Tenedos’un (Bozcaada) arkasına çekerler. Atın yanında bıraktıkları Sinon, Akhaların bu atı Troialılara hediye olarak bıraktıklarını söyleyerek onları inandırır. Rahip Laokoon ile Priamos’un bilici kızı buna inanmamışlardır. Poseidon, rahibi yılanlar göndererek boğdururken Kassandra’ya bilicilik veren Apollon aşkına karşılık vermediği için “ileriyi gör fakat sana kimse inanmasın” diye onun biliciliğini yarıya indirir. Bunun için de Troialılar savaş ganimeti olarak tahta atı şehrin meydanına çekerler ve eğlenip, ölüm saçan savaşın bitmesine sevinerek derin bir uykuya dalarlar. Tahta atın içinden inen Akhalar Troia Kalesi’nden meşalelerle Tenedos’taki gemilere işaret vermişlerdir.

Gelen Akhalar sabaha dek Troialıları kılıçtan geçirirler, bunlar içinde Kral Priamos da vardır. Troialı kadınları sahilde toplayarak aralarında bölüşürler.

Bu yıkımdan sadece Aineias kurtulabilmiştir. Yanındakileri alarak İda Dağı’na kaçar, orada bir gemi yaparak İtalya’ya gider ve Roma’yı kurar. Bu nedenle Roma imparatorları Troia’yı kutsal sayıp ziyaret etmişlerdir. Onlardan önce Pers Kralı M.Ö. 480 yılında Yunanistan’a giderken Troia’yı ziyaret ederek bin sığır kurban etmiştir. Büyük İskender M.Ö. 334’te Pers seferine çıkarken Troia’ya uğrayıp kendi yaptıklarını anlatacak bir Homeros’un olmadığından yakınmıştır. İskender’den sonra Trakya Kralı olan Lysimakhos harap İlion’u imar ederek ünlü Athena Tapınağı’nı yaptırmıştır. İstanbul’u alarak yeni bir çağ açan Fatih Sultan Mehmet de 1462’de Troia’yı ziyaret etmiştir.