Deyimler, Deyimler Sözlüğü Anlamları Deyim Nedir Özellikleri

Deyimler, bir kavramı ifade ettiği tespit edilmiş, genel özellikleri olan ve ders vermeyen özel ifadeler içeren ifadelerdir. Bu nokta deyim ile atasözü arasındaki en önemli farktır.
Deyimler, genellikle gerçek anlamlarından az ya da çok sapan, ilginç bir anlamı olan ifadelerdir. Deyimler ifadeye güzellik, çekicilik ve canlılık katar. Türkçe deyimsel ifadeler bakımından zengin bir dildir.
Terminoloji özellikleri:
1. Formül cümleleridir. Cümle şeklinde olanlar da var.
a. Düzenli ifadeler biçiminde olanlar:
Dört elle sarılmak, onu seyretmek, çorbaya tuz yemek tereyağından kıl yolmak gibi, günü görmek, dört gözle beklemek..
B. Cümleler söz konusu olduğunda:
Saksağanlar çatıda, belinizi kazarak vuruyor.
Nedir bu diyet, nedir bu lahana turşusu?
Ana usta hamuru yapar, çocuk usta ikişer ikişer tutar.
Kızım sana gelinim diyorum dinle. (anlayış)
Aradığınız pul Bursa kestane payetleridir.
2.Düzenli sözcükler oldukları için sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve “eş anlamlı” sözcükler yerine konulamaz.
3. Genellikle gerçek anlamı olan terimler de vardır.
a) Mecazi anlamı olanlar:
Bir tasla iki kuş vurmak (bir hareketle iki sonuç elde etmek)
Eşeğini sağlam bir kazığa bağlar (işini güvence altına alır).
dikkatli olun (herhangi bir hasara neden olmamak için dikkatli bir şekilde korumak için)
iftira (duygusal kelime)
düşünmek (bir şey hakkında çok düşünmek)
b) Gerçekten faydalı:
Binlerce pişmanlık, hem suçlu hem de güçlü, çoğu gitti, çok azı kaldı, yükü hafif ama ağırlığı ağır
4. Sonu mastarla biten terimler cümle haline getirilebilir:
Burnundan çıkması (fitil fitil) => burnundan çıkması (fitil fitil).
Kendime bir söz => Kendime bir söz verdim.
yeşim => yeşim.
Şimdi alfabetik kurallar sözlüğüne bakalım.

Pelerin altında bir asa göstermek: Sakin ve yumuşak görünürken, diğer kişiyi gizlice korkutun “Onlara pelerin altında bir asa göstermeye çalışmayın, yoksa onu kaçırırsınız.”
Abacı, kebeci, arada, sen nesin?: “Tamam ilgililer bu işe karışabilir ama sen ne yaparsın” anlamında kullanılır.
Yanan manto: âşık olmak, kalben aşık olmak, hapsetmek. “
Abbas Gezgin: 1. Yola çıkmaya kararlı. Abbas biniyor! Daha fazla gecikmeyin.” 2. (Ölmek üzere olan) “Komaya girdi, Abbas biniyor mu ne?”
Saçma sapan şeylerle uğraşmak: yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit geçirmek.”
Saçma sapan konuşma: ilgisiz, tutarsız konuşma, düşünülmeden saçmalık. “Yeter, artık senin gezilerine dayanamıyorum.”
Abur cubur: Faydalı olsun olmasın gelişigüzel yenen yiyecekler. “Neden çocukları fast food ile besliyorsunuz?”
Acele (Amaç): 1. Bir işi gereği gibi yapmayarak ve vakit darlığından yararlanarak birini kandırmak. “Katip aceleyle gömleği yok etti.” 2. Zamansızlıktan gereken ilgiyi göstermemek. “Yaz hiç iyi değil, acelem var.”
Çırak Çırak: Beceriksiz, deneyimsiz, beceriksiz. “Çaylak çırağa bak! O saati tamir edecek misin?”
acı çekmek (duymak): 1. acı hissetmek. “Kazadan sonra çok acı çekti.” 2. Üzülmek, kederlenmek. “Eşini kaybedeli on yıl oldu ama hala acı çekiyor.”
Acısını (kalbinde) boğmak (işlemek): Bir şeyin neden olduğu acı, kederinde derin bir iz bırakmak.
Istırap çekmek: Yanlış bir işin sebep olduğu ıstırap ve kederden dolayı ıstırap çekmek. “Kestiğin o ağaç yüzünden hala acı çekiyorum.”
Acıyı ortadan kaldırır: 1. Acıyı ortadan kaldırır. “Yağda kızartarak ağrıyı gidermek.” 2. Geçmişte uğranılan maddi ve manevi zararı tazmin etmek. 3. İntikam: “Bir gün bana yaptıkların için senden intikam alacağım.”
Şiddetli soğuk: keskin, nahoş, dondurucu soğuk.
Acı söz: İnsanın kalbini yaralayan, onuruna dokunan ağır bir söz… “Sence bu acı sözlere kim katlanır?”
Aç ve acınası: hiçbir şey yemeden aç olmak. “Bu iş açlar için yapılmaz.”
Maruz kalma (çıkarma): işten çıkarma, işten çıkarma “İşe üç gün geç geldiği için açığa alındı.”
İfşa: Gizli ve gizli bir şeyi duyurmak ve ifşa etmek.

Açık açma: Gizlemekle yükümlü olduğu para, eşya ya da sair her şeyin sayım sonucu kaybolduğu anlaşılır, “Salı akşamı saymanda on bin lira açık vardı.”
Eksikleri Bulma: Herhangi bir işteki eksiklikleri, hileleri veya zararları tespit etmek. “Hemen hemen her yazıda bir eksiklik bulmak mümkün.”
Önü açık: başarı, onur, gurur ve dürüstlükle. “Neredeyse her işten açık bir cepheyle çıkıyorlar.”
Açık bağ vermek: Birine istediği gibi hareket etmesi için sınırsız yetki vermek.
Açık fikirli: Olayları, gelişmeleri ve yenilikleri iyi anlar ve doğru yönetir; Düşündüğünü olduğu gibi söyleyebilen biri. “Bu topluluğun bugün daha açık fikirli insanlara ihtiyacı var.”
Açık fikirli (kalp): İçi dışı temiz, samimi kişi. “Komşumuz kadar açık yürekli bir adam görmedim.”
Kapıyı açık bırakmak: Gerektiğinde bir konuya geri dönme fırsatı vermek, küçümsememek ve ileriyi düşünerek ölçülü olmak.
Açık konuşmak: Doğruyu çekinmeden söylemek. “Her zaman dürüst olan insanları severim.”
Müstehcen: Gelenek ve edebe aykırı (söz, davranış, giyim). “Müstehcen fıkralar anlatmaktan utanmıyor musun?”
Açıkça: çok net, çok belirgin, ayrıntılara kadar görülebilir. “Daha açık konuş ki ne demek istediğini anlayalım.”
Maruz kalma (olmak): 1. İş veya iş bulamama. 2. Evsizlik. 3. Bazı kimselerin elde ettiği menfaatten mahrum kalmak. “Fabrika kapanınca çocuklar işsiz kaldı.”
Açıktan kazanmak: emek ve sermaye koymadan gelir elde etmek ve para kazanmak. “Bugün insanlar açıktan kazanmayı bir kural haline getirdiler.
Açık vermek: 1. Gelir ve giderleri karşılamamak “Maaşımız bu ay yetmeyecek, bütçe açığı vereceğimizi düşünüyorum.” 2. Açıklanmaması gerekenleri istemeden ifşa etmek “Dikkat edin, düşmanlarınızı ifşa etmeyin.”
Açlıktan nefesi kesilmek: 1. Yoksulluk içinde olmak. “Dün nefesim açlık kokuyordu ama bugün çok şükür toktum.” 2. Uzun süredir hiçbir şey yemediği ortaya çıktı.
Sıkılmak: İçinden çıkılması çok zor bir duruma düşmek. “Beni bu beladan ancak çocuklarım kurtaracak.”
Açlık ve Susuzluk: Çok kötü duruma düşmek, yoksulluktan yaşayamaz hale gelmek. Afrika kıtasında birçok insan aç ve susuz.
Adama geri dönelim: iyi durumda olmak, daha iyi olmak. “Kapıları ve pencereleri boyadığında ev adama geri döndü.”
Erkekten saymak: Birine, hiç değeri olmasa bile değer vermek, ona saygı duymak. “Seni erkek sandığımla dalga mı geçiyorsun?”
Adam yapmak için: 1. Eğitmek, yetiştirmek, belli bir mertebeye yükseltmek. Tamir etmek ve toparlamak “Sonunda bu arabayı çalıştıracağım.”
Ademoğlu: iyi aile, büyü. Öz, sözü gerçek bir çocuktur. “Sadece bir oğul böyle bir iyilik yapabilir.”
Giden adam: sosyalleşmek, arkadaşlarla gitmek, değerli insanların olduğu yerde olmak, onlarla buluşmak.
Erkek olmak için: 1. Büyüyün, gelişin, iş bulun. “Umarım o da bir gün erkek olur.” 2. Tamir edilmek ve faydalı hale gelmek.
Veznedar (İnsan): Tecrübesi sayesinde insanların iyi ve kötü yönlerini çabuk anlayan kimse. “Endişelenme, baban bir tefeci ve bunun nasıl bir şey olduğunu kolayca anlıyor.”
Sen de (adam!): İşin önemli olmadığı ve hafife alınmaması gerektiği söylenir.
İnsanın soyuna girmek (girmek): Toplumda daha önce değer görmezken, şimdi önemli ve değerli olmak.
A’dan Z’ye: Kesinlikle, yukarıdan aşağıya. “Bu sınıfın düzeni sıfırdan.”
İsimsiz olmak: İsimsiz olmak, unutulmak, hatırlanmamak. “Bana hatırlatma, bu adamın adı yanlış olsun!”
Ünlü olmak: Kötü bir şöhret kazanmak.
Adıyla Hayatta Kalmak: Bir kişi veya şeyin ortadan kaybolması ve ölümünden sonra adı dünya çapında olacaktır. “Birkaç yıl sonra İstanbul’da sadece doğal güzelliğin adı kalacak.”
Katılım: İyi karşılanmayan bir olaya karıştığı söylendi. “Ali’nin adının da soyguna karıştığı söyleniyor. Doğru mu?”
Hareket etmemek: kesinlikle gitmemek, durmamak, aramamak. “Yemin ederim bir daha bu eve ayak basmayacağım.”
Adından bahsetmiyorum bile: hiçbir şeyden veya hiç kimseden bahsetmemek; Unutmuş görünüyor. “Evden ayrılan oğlunun adını ağzına almamaya sonuna kadar kararlı.”
Etiket: 1. Etiket. “Yenidoğana Ali adını ver.” 2. Bir şeyin değerini veya fiyatını belirlemek. “Önce böyle diyelim ve ona göre hareket edelim.”
Adlandırmak için: 1. Birini adlandırmak için. 2. Gönderildiği herhangi birine, birisi tarafından tavsiye edildiğini söylemek. “Bana adımı ver ki her şey çabuk görülebilsin.”
Aforoz etmek için: 1. Kilise biriminden atılmak. 2. Yakınlıktan uzak tutmak, ilgisini kesmek, bağını tamamen kesmek. “Bütün köylü onu aforoz etmeye kararlı.”

A Maddesine Devam >> Sayfa 2 Sayfa 3

«Önceki yazı Madde A Sayfa 2 >> Sözlük»

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]