İnternetin her alanda yaygınlaşmasıyla birlikte domain hukuku ve alan adı uyuşmazlıklarında uzman domain avukatı ihtiyacı daha fazla hissedilmektedir. Nitekim ticari faaliyetlerin online mecralara kaymasıyla birlikte fikri mülkiyet hukuku, marka hukuku ve internet hukuku temelli hukuki ihtilaflar da artmıştır. Domain hukuku denildiğinde bir alan adının sahiplik durumu ile bağlantılı hukuki düzenlemeler ve bunlarla bağlantılı ihtilafların çözümü akla gelmektedir. Türkiye’de dorğudan alan adı hukuku konusunda bir kanuni düzenleme olmasa da 5651 Sayılı Yasa ve erişim engelleme işlemleri internet bağlantılı en önemli yasal düzenlemedir.
Alan adı uyuşmazlıkları genel olarak iki kategoriye ayrılabilir. Bunlarından ilki, bir domainin birden fazla kişi veya şirketin işletme adını veya markasını içermesi nedeniyle oluşan bir ihtilaf türüdür. Bu tür uyuşmazlıklarda kötü niyetin varlığından söz etmek pek mümkün değildir. Aynı veya birbirine çok benzeyen iki markanın birden fazla kişi veya şirket tarafından paylaşılamaması durumu söz konusudur. Dolayısıyla bu tür uyuşmazlıklarda fikri mülkiyet hakları ve özellikle marka hukuku yönünden ihtilaf çözülecektir.
Öte yandan bir işletmenin adının veya markasının bir başkası tarafından kötü niyetle bir alan adında kullanılması başlıca alan adı ihtilaflarından birisidir. Bu şekilde bir alan adının kötüye kullanılması bir işletmenin gelirini ve itibarını tehdit etmektedir. Domain simsarları ünlü bir markayı veya ünlü olma potansiyeli olan bir markayı barındıran bir domaini ucuza satın aldıktan sonra marka sahibine pahalıya satarak kar etmeyi amaç edinirler. Bu bir alan adının ilk defa tescil edilmesi şeklinde olabileceği gibi yenilenmesi unutulan ve açık artırmaya düşen bir alanın adının satın alınmasıyla da söz konusu olabilir.
Ticari markalar internet ortamında kendilerini alan adlarıyla ifade etmekte ve markanın karşılığı veya kısaltması olan bir alan adını kullanma eğilimindedirler. Örneğin ABCD markasının sahibi olan bir firma abcd.com domaini üzerinden internet sitesini yayınlamak isteyecektir. Dolayısıyla başka bir firmanın abcd markası ile aynı veya çok benzeyen bir başka domain kullanması tüketiciler nezdinde kafa karışıklığı yaratabilecektir. Daha somutlaştırmak gerekirse, bir firmanın abcd markalı çanta ürünlerini abcd.com domaini üzerinden sattığını düşünelim. Eğer başka bir çanta firması myabcd.com veya abcd.net domaini üzerinden satış yaparsa ABCD markalı çanta almak isteyen müşteriler yanılgıya düşüp markayı taklit eden diğer site üzerinden alışveriş yapma ihtimali mevcut olacaktır. Bu itibarla marka hukuku ile domain hukuku birbiriyle bağlantılı hukuki rejimlerdir.
Cybersquatting (siber işgal) bir başkasının ticari markasının kötü niyetle alan adına tesciline konu edilmesidir. Daha açık bir ifadeyle birine ait bir ticari markayı suistimal etmek amacıyla ve kötü niyetle bir İnternet alan adının kaydedilmesi, ticaretinin yapılması veya kullanılmasıdır. Bu şekilde bir aaln adını kötü niyetle ve suistimal amacıyla tescil eden simsar daha sonra alan adını, adın içerdiği bir ticari markanın sahibi olan kişi veya şirkete şişirilmiş bir fiyata satmayı teklif eder. Nitekim alan adı simsarları alan adlarını kar elde etmek amacıyla yeniden satmak için satın alırlar.
Yeknesak Alan Adı Anlaşmazlık Çözüm Politikası (UDRP), İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu (ICANN) tarafından internet alan adlarının tescili ile ilgili ihtilafların çözümü için oluşturulmuş uluslararası bir yargı sürecidir. UDRP şu anda belirli durumlarda tüm genel üst düzey alan adları, bazı ülke kodu üst düzey alan adları ve bazı eski üst düzey alan adları (.com, .net, .org, vb.) için geçerlidir. WIPO temelli alan adı uyuşmazlıkları ve UDRP sürecinde şikayet, cevap ve karar şeklinde üç aşamalı bir tahkim (hakem) yargılaması vardır.
UDRP kapsamında, ticari marka sahipleri siber işgal, yazım hatası ve diğer alan adı anlaşmazlıkları için Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) bünyesinde tahkim davası açabilir. Bu tür tahkim süreçlerinde mevcut bir ticari markayı ilgilendiren konularda, şikayet sahibi, tescilli alan adının ticari markasıyla aynı veya karıştırılacak şekilde benzer olduğunu, tescil ettirenin alan adında hiçbir meşru menfaatinin bulunmadığını ve alan adının kötü niyetle kullanıldığını kanıtlamak zorundadır. Cevap veren yani şikayetli taraf ise bu sayılan üç unsurdan birinin dahi geçerli olmadığını ispat ederek şikayetin reddini sağlayabilir. Tahkim süreci sonunda eğer şikayet kabul edilirse domain, şikayet eden tarafa transfer edilir. Ancak şikayet reddedilirse domaini elinde bulunduran taraf domaini özgürce kullanabilir.
UDRP, itiraz edilen alan adının hem kötü niyetle kaydedilmiş olmasını hem de kötü niyetle kullanılıyor olmasını gerektirir. Tahkim sürecinde, alan adı tescilinin politikaya uygun olup olmadığını belirlenirken birçok faktörü göz önünde bulundurabilir:
UDR Politikası, kötü niyetli kayıt ve kullanıma örnek teşkil edecek bazı durumlar şunlardır: