Dünden Bugüne Kahve’nin Yolculuğu ve Coffee Fest

Kahve. Kimi zaman uyanmak için alelacele sıcak suyla karıştırıp tükettiğimiz, kimi zaman bir dost sohbetinde muhabbete ortak ettiğimiz içimi güzel, enerji veren ve tarihi çok ama çok eskilere dayanan en yaygın içeceklerden biri. İçerdiği antioksidanlar sayesinde tümör oluşumlarını önlemede yardımcı, yaşlanma hızını yavaşlatan ve etkilerini en aza indirebilen bir iksir. Dünya’nın her ülkesinde tüketilen ve yıllık ihracatı 100 milyar $ olan, petrolden sonra en çok ticareti yapılan ürün.

Kahve’nin Kısa Tarihi:

cilgin keci

Keçilerin yediği meyvenin tadına bakan Etiyopyalı bir çobandı “ Khalil ”. Siz ona Kalil ya da Halil de diyebilirsiniz ? Keçilerin hareketlerinde bu meyveyi yediğinde birtakım değişiklikler oldu ve kendisi de denemeye karar verdi. İyi ki de denemiş. Böylece bugün hemen hemen herkesin sevdiği ve tüketirken keyif aldığı bir iksir çıktı ortaya “Kahve”.

Etiyopya ‘da başlayan bu serüveni önce Yemen’e ve sonrasında da İran, Mısır ve nihayet Türkiye’ye ulaştı. Osmanlı İmparatorluğu tüm ihtişamıyla hüküm sürerken, Kahvehaneler hem insanların sosyalleşmesi hem de Kahve’nin tüketimi için tüm imparatorlukta yaygın hale geldi. Tabii bizim bilimden uzak din alimlerimizden dönemin şeyhülislam’ı Ebu Suud Efendi, kahvenin etkilerinden korkarak onun bir uyuşturucu olduğu hükmüne varmış ve Kahve’nin hiçbir Müslümana caiz olmadığı fetvasını çıkarmıştır. Şahsen ben hiç şaşırmadım ? Neyse konumuza dönelim.

Osmanlı’nın Kahve ile ilk tanışmasına dönersek, pek çok farklı iddia olsa da genel görüş Yemen valisi Özdemir Paşa’nın Kahveyi Kanuni Sultan Süleyman döneminde İstanbul’a getirdiği yönünde. Tabii biz her şeye kendimizden bir yorum katmaya alışkın olduğumuz için Türk Kahvesi tabirini çıkartmışız ortaya. Türk Kahvesini diğerlerinden ayıran temel özellik ise sunumdur. Kahvenin yanında lokum ve su servis edilmesi Türk Kahvesini diğerlerinden ayıran en temel özelliğiymiş o dönem.

Tabii henüz Avrupa Kahve denen sihirli içecekten haberdar değil. Belki o dönem Osmanlı topraklarına gelenlerin taşıdığı haberler vardır ama genel olarak kullanımda olmadığı bir gerçek.

Kahve’nin Avrupa’ya gidişi …

Kahve Avrupa’ya gezginler vasıtasıyla geldiğinde tüketen üzerindeki etkilerden o kadar korkmuşlar ki onu dönemin Papası Clement VII’ya şikâyet etmiş ve yasaklamasını istemişler. Papa önce bir tadına bakalım ya! diye çıkışarak Kahve’nin tadına bakmış ve çok beğenerek bu korkak kesime inat tüketimine izin vermiş.

Avrupa’dan Amerika’ya

1723 yılında Gabriel de Clieu isimli bir kaptan beraberinde Avrupa’dan Amerika’ya kahve bitkisi götürmüş ve bunu bahçesine ekmeyi başarmıştır. Birkaç on yıllık süreçte bu köklerden on binlerce kahve ağacı türedi. Amerika’nın İngiltere’ye attığı ilk gol de bu konudadır sanırım ? Çünkü sömürüleri içinde kahve konusunda en geç kalan ülke İngiltere’nin ta kendisi olmuş.

Yasak Aşk’ın Muhteşem Meyvesi !

Bugün Dünya’nın en büyük kahve üreticisi Brezilya’dır ve Brezilya’nın kahve ile tanışması ise tamamen bir yasak aşk ürünüymüş. Brezilya’lı bir subay dönemin valilerinden birinin eşi ile yasak bir aşk yaşar. Hanımefendinin kendisine verdiği çiçeklerin içinde gizlenmiş kahve bitkisiyle evine döner ve kahve Brezilya’ya adım atmış olur!İlginç değil mi.

[ads1]

Tüketim için öğün üretilen içecek !

Hepimiz sağlıklı bir hayat sürmek için beslenmeye ihtiyaç duyuyoruz ve beslenmemizi günde 3 kez tekrarlarken bunlara da ortak bir isim koymuşuz. Kahvaltı, Öğle Yemeği ve Akşam Yemeği. Birinin diğer ikisinden ayrıldığını görüyoruz peki nedenini biliyor muyuz? Kahvaltı, insanların aç karnına kahve içmemeleri için üretilmiş bir öğün. Tabi bu kişiden kişiye değişir. Mesela ben her sabah 1. Nesil kahvemi içmeden uyanamıyorum!

Kahve’nin 3 Nesli …

1.Nesil

Kahve yolculuğuna devam ederken tüketimini destekleyecek bir takım buluşlarda beraberinde ortaya çıkmış. Kahve’nin toz hale getirilerek vakumlanması, hem evlerde de tüketilmesine hem de uzun süre tazeliğini korumasına olanak sağlamış ki bugün tükettiğimiz hazır kahveler de bu yolla ortaya çıkmış. Bir konuda sizleri uyarmadan edemeyeceğim. Toz Kahveler içerdikleri kimyasallar Kahve’den daha fazla olduğu için hem sağlıksız hem de gerçekten kahve içmek yerine kahve aromalı kimyasal içiyoruz. Kahve’nin ilk neslini oluşturan bu ürünler hala tüketmemiz için marketlerdeki yerlerinde beklemekte.

2.Nesil

Bu kimyasal durumunu o dönem insanlar da farketmiş olacaklar ki yavaş yavaş bundan vazgeçmeye, espresso bazlı kahveleri tercih etmeye başlamışlar. Sütlü kahvelerin de bu dönemde keşfedilmeye başlandığı ve insanların espresso, süt ve yan ürünleri karıştırarak çeşitli kahve türleri icat etmeye başladıkları bir dönem haline gelmiş. İşte bu noktada kahve çekirdeklerini hızlıca öğütüp tüketime hazır hale getiren ev tipi makinalar yavaş yavaş evlerimize girdi.

3.Nesil (Şu an içinde bulunduğumuz dönem)

Kahve kendi kimliğiyle değer bulmaya başladıktan ve insanların tüketim alışkanlıkları değişmeye başladığından itibaren işin içine Barista diye bir kavram girdi. Bugün kahve tüketiminin yüksek olduğu toplumlarda Barista diye bir meslek ve bunun eğitimlerinin başladığını görüyoruz. Bu mesleği icra eden kimseler tüketiciyle birebir muhatap olarak içecekleri kahvenin hangi ülkenin hangi çiftliğinden geldiğinden tutunda, o kahvenin uygun yetişme ortamına ve nasıl hazırlanması gerektiğine kadar tam bir genel kültür aktarımı yapan ve bu esnada da kahvenizi sizin için hazırlayan kişiler olarak boy gösteriyorlar. Yani kahvenin yanında entelektüel bir sohbet ve genel kültürünüze kahve ile ilgili ekstra bilgiler katacak bir durum ki bence şahane.

Kahve açısından gelişimi 3. Nesilde kalır mı yoksa yeni bir nesil daha ortaya çıkar mı bilinmez ama son 3 yılda ülkemizde de tüketimi 3-4 kat artan kahve çekirdeklerinin ekonomik olarak ele alınmasını önemli buluyorum.


Şimdi hep bir ağızdan ama biz kahve kuşağında yer almıyoruz ve Türkiye’de kahve ağacı yetiştirilemiyor dediğinizi duyar gibiyim ama bunun doğru olmadığını ispat eden bir haberi de sizlerle paylaşmak isterim.

Antalya’da bir çiftçi 60 fidan dikerek hasat almaya çalıştı. İşin içine çok fazla bilim kattı mı bilinmez ama 20kg gibi bir hasat yapmayı da bu yılın Mayıs ayında başarmış gibi görünüyor. Umarım devamı gelir.

Konu ile ilgili habere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Coffee Fest ‘te neler yaşadık.

Bu yazıma Coffee Fest / İZMİR ile ilgili görüşlerimi de yazmayı planlıyordum ama çok uzun bir eleştiri getirmemin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Nişanlımla birlikte vakit geçirmek adına gittiğimiz festivalde bu yıl beklenen kalabalık var mıydı bilmiyorum ama bence daha düzgün bir planlama ile çok daha iyi işler yapılabilirdi. Güzel enstantaneler yaşadığımız birkaç saat sonunda maalesef gece sonunda sahneye çıkacak olan Can Bonomo’yu bile bekleyemedik. İki program arasına koydukları korkunç dj performansları ile tabiri caizse kulaklarımızı kanattıklarından baş ağrısı ile beraber evimize dönmek zorunda kaldık.

Umarım festivalle ilgili bir yetkili bu paragrafımı okur da önümüzdeki festivaller için planlamasını ona göre yapar. Ben bir daha Coffee Fest’e gider miyim diye soracak olursanız da cevabım kesinlikle bir HAYIR olur.

Kahve’nin yolculuğunu öğrenip aktarmaya çalıştığım bu yazıyı vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkürler. Umarım faydalı olmuştur. Sevgiyle kalın <3