DÜNLE BUGÜN ARASINDA DERİN BİR AYDIN

Bahtiyar Vahabzade’de tarih bilinci her şeyin önündeydi. Milletlerin bu bilinçle ayakta durabileceğine inanırdı. Bunun yanında dil ve medeniyet de en az tarih kadar önemliydi. Tarih, dil ve medeniyet bir sacayağının birer ayağı gibiydi. Bu ayaklardan biri eksik olursa sacayağı devrilmeye mahkûmdu. O, bu konuda aydınlara da büyük görevler düştüğü düşüncesindeydi. Onun bu hususlardaki şu fikirleri zihinlere kazınmaya layık içeriktedir:  “Tarihini, medeniyetini, dilini bilmeyen insan; vatanını, halkını tanıyamaz, onu sevemez. İster ülkemizde, ister Güney Azerbaycan’da, isterse de hariçte yaşayan vatandaşlarımız arasında bu meseleye ciddi önem vermek lazımdır. Ben çok arzu ederim ki bizim televizyon ve radyo kanallarımız, gazete ve dergilerimiz bu meseleye hususi dikkat etsinler. Çünkü vatandaşı vatana layık bir evlat gibi yetiştirmek sadece devletin ve hükümetin işi değildir. Hükümet dışındaki teşkilatlarımız, aydınlarımız bu istikametteki gayretlerini esirgememelidir.”

Bahtiyar Vahabzade inanmış bir insandı. Vatanseverdi, milliyetçi ve maneviyatçıydı. Onun, milliyetçilikle ümmetçiliği aynı potada erittiğini görürüz. İslam dininin Türklüğün en mühim şiarlarından biri olduğuna inanırdı. Yeni nesillerin Türklük ve Müslümanlıkla mücehhez yetiştirilmesi taraftarıydı. Türklükle Müslümanlığı bir kuşun iki kanadı gibi görüyordu. Nasıl ki kuşlar tek kanatla uçamaz, öyle de Türkler, Müslümanlık inancından uzak kalamazdı; kalsa mevcut kimliğini kaybederlerdi. Çocuklarımızın millî ve manevî değerlerini öncelikle okuldan almaları gerektiğini söylerdi. Bununla ilgili şu sözleri dikkate şayandır:

“Sovyetler döneminde dinimizi elimizden aldılar. Din karşıtı görüşlerle dinimizi bize unutturdular. Ancak ben derim ki İslam ile Azerbaycancılık birbirine çok bağlıdır. İslam’dan ayrı bir Azerbaycan düşünemiyorum. Yetmiş yıl dini bize unutturmaya çalıştılar. Millî vatanperverlik hislerinin korunmasında dinî faktör çok önemlidir. Benim ulu babalarım dinine sadık oldukları devirlerde öz vatanlarına da sadık kaldılar. Resulzade atamın yükselttiği bayrağın bir şeridi İslam’ı temsil eder. Ben çok kere teklif ettim ki mekteplerimizde çocuklarımıza dinimizin esasları, kelime-i şahadet öğretilsin.”

Milletleri aynı paydada birleştiren vasıta şüphesiz ki anadildir. Bahtiyar Vahabzade de anadile çok önem veren bir şair ve aydındı. Milletlerin ancak anadil etrafında bir araya gelip bir yumak olabileceklerini her fırsatta dile getirirdi. Onun “Bizi birleştiren birçok ortak değer vardır. Dilimiz, dinimiz, medeniyetimiz ve nihayet ortak vatanımız.” sözü ne kadar manidardır. Merhum şairin anadille ilgili onlarca şiiri ve otuza yakın makalesi yayınlanmıştır. Bahtiyar Vahabzade’nin anadille ilgili şu dizeleri özellikle bugünlerde ne kadar da anlamlıdır: “Bu dil – bizim ruhumuz, eşgimiz, canımızdır,/Bu dil – birbirimizle ehdi-peymanımızdır./Bu dil – tanıtmış bize bu dünyada her şeyi/Bu dil – ecdadımızın bize goyup getdiyi/ En gıymetli mirasdır, onu gözlerimiz tek/ Goruyub, nesillere biz de hediyye verek.”

Azeri şair Bahtiyar Vahabzade, Türk dünyasının gülen yüzüydü. O, Türk’ün titremeyen gür sesiydi. Bedeni yaşlanmıştı; fakat ruhu on sekizindeydi henüz. Hissiyatı, yaşıyla tezat teşkil edercesine her geçen gün tazeleniyordu. Fakat yaşlandığının farkındaydı. O da aynalardan kaçamıyordu bir türlü. Aynalar ömrün sefasının bittiğini, cefa yıllarının başladığını haykırıyordu gür sesiyle. Düzler, yerini dağlara ve yokuşlara bırakmıştı. Bahara, yaza ve kışa elveda demenin zamanı gelmişti. Ölümün yaklaştığını hissediyordu. Onun içindir ki “Elveda” şiirinde “Biz ki biz değiliz bize elveda.” diyordu. Fakat o “elveda” derken gözü arkada kalmıyordu. Dolu dolu geçen bir ömür, yüzlerce eser ve temiz bir nesil bırakmıştı arkasında. Söyleyeceklerini söylemiş, yazacaklarını yazmış, köşesine çekilmişti. Şu dizeler onun gençliğe ve çok sevdiği dünyaya veda edişinin kelimelerle hazin ifadesiydi: “Diyorum;  Sefası bitti ömrümün,/Şimdi dağa çıkarım, düze elveda./Düze duman çöker, düze kar yağar,
Bahara elveda, yaza elveda…// Şimdi özkökünden süzülen benim,/ Özge budaklara dizilen benim,/ Şimdi ne sen sensin ne de ben benim,/Biz ki biz değiliz bize elveda.”