Türkiye iktisadi hayatında geçmişten itibaren tarım, önemli bir yere sahip olmuştur. Gerek elde edilen iktisadi kazanç gerekse Türkiye’nin sahip olduğu doğal şartlarla tarımsal faaliyetler büyük çeşitlilik arz etmekte ve bu sayede söz konusu faaliyetin önemi daha da artmaktadır. Geçmişte sıklıkla dile getirilen Türkiye’nin tarımda kendi kendine yetebilen bir ülke olduğu ifadeleri günümüzde büyük ölçüde değişmiş olmakla beraber tarımın halen önemli bir yeri olduğu bir gerçektir
Organik Tarım
Günümüzde bütün dünya ülkelerinin üzerinde durduğu önemli konulardan biri insan sağlığı, diğeri ise çevre sorunlarıdır. Konvansiyonel tarım ve tarım ürünlerinin artan olumsuz etkileri karşısında, organik tarıma geçiş büyük önem kazanmıştır. Organik (ekolojik) tarım, çevre korunmasına yönelik, tarımsal çevre kirliliğini önleyebilecek, insanlar üzerinde kimyasalların olumsuz etkilerini ortadan kaldırabilecek bir alternatif tarım yöntemidir. Gelişmiş ülkelerde tüketicilerden ve çevre örgütlerinden gelen isteklerle organik ürünlere talep başlamış, organik tarıma geçilmiş ve organik ürün pazarları artmıştır
Son yıllarda organik tarım dünyada hızla yayılmakta ve global organik gıda pazarı da giderek büyümektedir. Türkiye, organik tarımını ihracat potansiyeline dayalı olarak geliştiren ülkelere tipik bir örnektir. Organik ürün üretimimizin çok büyük bir bölümü ihraç edilmektedir. İç pazarımız da giderek büyümektedir. Türkiye organik üretim için çok uygun şartlara ve yüksek ihraç potansiyeline sahip olmasına rağmen, dünya organik gıda pazarındaki payı maalesef çok düşüktür
Geniş bir tanımını yapacak olursak organik tarım; ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas itibari ile sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanılmasının yerine organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden ve üretimde miktar artışını değil ürün kalitesinin yükselmesini ilke edinen bir üretim şeklidir
Organik tarım dil farklılıkları nedeniyle farklı ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Örneğin, İngiltere’de organik (organic), Almanya’da ekolojik (ökologish) ve Fransa’da biyolojik (bioloque) kelimeleri kullanılmaktadır. Ancak bunlar genel olarak birbirleriyle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır
Organik tarımda esas amaç, insanın kullandığı her türlü gıda ve besin maddeleriyle barınma ve giyinme maddelerinin insan sağlığına zarar vermeyecek ya da en az zarar verecek şekilde ve devamlı olarak üretilmesidir
Organik tarımın temel amaçlarını aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
- Tarımsal üretimde doğal (toprak, su ve bitki) kaynakların korunması ve geliştirilmesi için kaynak kullanım planlamasının yapılması, bunun için sürekli bir bilgi edinme ve izleme sisteminin kurulması, çiftçilere yönelik olarak toprak koruma ve ıslah amaçlı eğitim programlarının geliştirilmesi,
- Sürdürülebilir tarım için bitki genetik kaynaklarının daha etkin biçimde korunmasına ve kullanılmasına çaba harcanması,
- Sürdürülebilir tarım için hayvan genetik kaynaklarının etkin biçimde korunmasına ve kullanılmasına çaba harcanması,
- Tarımda zararlılarla mücadele ve kontrol yöntemlerinin daha çevre dostu bir yapıya kavuşturulması,
- Bitkisel üretimde daha çevre dostu bitki beslenmesi yöntemleri geliştirilmesi ve kullanımının teşvik edilmesi,
- Organik tarım programlarının ve uygulamalarının yaygınlaştırılarak bu amaçla geliştirilen ve uygulanan üretim teknolojilerinin eğitim ve yayma projelerinin gerçekleştirilmesi
Oganik tarım sisteminin avantajları ise:
- Ülkemizde sentetik ve kimyasallar çiftçilerimizin büyük bir kısmı tarafından ya çok az kullanılmakta, ya da hiç kullanılmamaktadır. Bu nedenle ekolojik tarıma geçişin kolay olması beklenebilir.
- Üretici geliri ürüne bağlı olarak artmaktadır.
- Fiyatı hızla artıran kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinde tasarruf edilmektedir.
- Ekolojik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden %10-20 daha yüksektir.
- Sözleşmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti edilmektedir.
- Ekolojik ürünlerin ihracatı ile ülkemiz tarım ürünleri için ilave bir kapasite oluşmaktadır. Dolayısıyla ihraç edilen her ton daha önce ulaşılamaya tüketici kitlesine gitmektedir.
- Özel bilgi isteyen ekolojik tarım modeli Ziraat Mühendisleri için yeni istihdam sahaları oluşturmaktadır
Dünyada Organik Tarım
2010 yılında açıklanan verilere göre, 2007 yılında 141 ülkede gerçekleştirilen organik tarım 2008 yılında 154 ülkeye ulaşmıştır. 2008 yılı sonu verilerine göre dünyada 35 milyon ha alan organik standartlara göre sertifikalandırılmıştır. Geçiş dönemi rakamları da bu alana dahildir. Alan, 2007 yılı verileri ile karşılaştırıldığında 3 milyon ha gibi ciddi bir artış göstermiştir. Büyüme en fazla Latin Amerika ve Avrupa’da görülmüştür.
Kıtalara göre organik tarım alanlarına bakıldığında ilk sırada 12,1 milyon ha alan ile Okyanusya’yı görmekteyiz. Hemen ardından 8,2 milyon ha ile Avrupa gelmektedir. Avrupa’da 9,6 milyon ha alanda doğadan toplama yapılmaktadır. Afrika’daki organik tarım alanı 0,9 milyon ha iken 9,5 milyon ha’lık bir alanda doğal toplama yapılmaktadır
Kıtalara göre organik tarım alanlarına bakıldığında ilk sırada 12,1 milyon ha alan ile Okyanusya’yı görmekteyiz. Hemen ardından 8,2 milyon ha ile Avrupa gelmektedir. Avrupa’da 9,6 milyon ha alanda doğadan toplama yapılmaktadır. Afrika’daki organik tarım alanı 0,9 milyon ha iken 9,5 milyon ha’lık bir alanda doğal toplama yapılmaktadır
Kıtalara göre 2008 yılında organik tarım ve doğal toplama alanları
Kıtalara göre toplam organik alanlarına karşılaştırmalı olarak bakıldığında ise %35’lik bir pay ile Okyanusya’yı görmekteyiz. Bunu %23,4 ile Avrupa ve %23 ile Latin Amerika izlemektedir
Kıtalara göre 2008 yılında organik tarım ve doğal toplama alanlarının dağılımı
Dünya’daki organik tarım alanlarının 2000 ve 2008 yılları arasındaki gelişimine baktığımızda alanlardaki kararlı büyüme dikkat çekicidir
Grafik 3: 2000- 2008 yılları arasında dünyadaki organik tarım ve doğal toplama alanlarının dağılımı.
Ülkelerin organik üretim alanları 2007 verilerine göre karşılaştırıldığında, en büyük on ülke Grafik 4’te verilmiştir. Avustralya’nın 12,02 milyon ha’lık organik üretim alanının yaklaşık %97’sini et üretimine yönelik büyük baş besiciliğinde kullanılan organik sertifikalı geniş mera alanları oluşturmaktadır. Arjantin ise 4,01 milyon ha ile 2. sırada yer almaktadır. Arjantin’in sahip olduğu organik alan büyüklüğü de küçükbaş yetiştiriciliğinde kullanılan meralarla artmış ve özellikle organik koyun eti ilk sırada yer almaktadır. Bunu şeker, çay, tahıllar, yağlı tohumlar, meyve (armut, elma, portakal ve limon) ve sebze (sarımsak, soğan ve fasulye) takip etmektedir. Brezilya bir önceki yılın verilerine göre 1,77 milyon ha alana sahiptir. Kahve, muz, soya ve mısır en önemli ürünlerdir. Son yıllarda ABD, Çin ve Hindistan organik tarımda gelişen ülkeler olarak dikkat çekmektedir. İspanya ise 2008 yılında Avrupa Birliğinde en önemli paya sahip ülke konumuna gelmiştir.
En büyük organik üretim alanına sahip on ülke
Birçok ülkede organik tarım alanları hızla gelişmektedir. Dünya’da organik tarım üretimi yapan ülkelerin 2007 ile 2008 değerleri karşılaştırıldığında Arjantin 1.229,068 ha alan ile en yüksek büyüme gösteren ülke konumundadır (Grafik 5). Avrupa Birliği üyesi ülkelere baktığımızda İspanya ve Almanya’daki artış göze çarpmaktadır. İspanya 2007 yılında 61,932 ha’lık organik tarım alanına sahipken 2008 yılında 324,959 ha alana ulaşmıştır.
2007 ve 2008 yılları arasında organik tarım alanında en çok büyüyen on ülke. Kaynak: FİBL & IFOAM 2010
Organik tarımda 2007-2008 yılları arasında kıtalar bazındaki büyüme Grafik 6’da verilmiştir. Latin Amerika’daki büyüme hızı dikkat çekicidir. 2007 ve 2008 yıllarında kıtalardaki organik tarım alanları:
Grafik 6: 2007 ve 2008 yıllarında kıtalardaki organik tarım alanları
Dünyada organik üretici sayısı en yüksek on ülke Grafik 7’de verilmiştir. Dünya’da organik tarım yapmakta olan üretici sayısına baktığımızda 340.000 üretici ile Hindistan ilk sırada yer almaktadır. Hemen ardından 180.746 üretici ile Uganda gelmektedir (Grafik 7). Üreticilerin kıtalara göre dağılımları Grafik 8’ de verilmiştir.
2008 yılı işletme sayısı (ilk 10 ülke)
Organik üreticilerin kıtalara göre dağılımı (hektar)
Grafik 8: Organik üreticilerin kıtalara göre dağılımı (hektar)
Toplam üreticilerin % 34’ü Afrika’da, % 29’u Asya’da, % 19’i Latin Amerika’da yer almaktadır. Üretim alanlarının her üç kıtada da küçük olduğu görülmektedir. Bu bölgelerde organik tarım küçük üreticiler için sürdürülebilir üretim modeli oluşturmaktadır. Okyanusya en büyük üretim alanına sahip bölge olmasına karşın en az üreticiyi barındırmaktadır
Dünyadaki sürülebilir organik tarım alanlarının kullanımına bakıldığında ilk sırada %45’lik bir payla tarla bitkileri hemen ardından %34’lük bir oranla yem bitkileri gelmektedir
Dünyada sürülebilir organik tarım alanları
Dünyada sürülebilir organik tarım alanları.
Organik olarak yetiştirilen çok yıllık türlere baktığımızda %25’lik oranlar ile kahve zeytin lider tür konumundadırlar. Sert kabuklu türlerin değeri %25’tir. Kakao %10’luk bir paya sahiptir.
Dünyada organik olarak yetiştirilen çok yıllık türler.
Doğadan toplama alanlarının 2008 yılında dünya üzerindeki dağılımlarına baktığımızda %31’lik paya sahip olan Afrika ve %30’luk paya sahip Avrupa başı çekmektedir.
2008 yılı doğadan toplama alanları.
Türkiye’de Organik Tarım
Türkiye’de organik tarım faaliyetleri 1986 yılında, Avrupa’daki gelişmelerden farklı şekilde, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda ve ihracata yönelik olarak, Ege Bölgesi’nden kuru üzüm ve kuru incir ihracatıyla başlamıştır (Bakırcı, 2005). Çizelge 2 incelendiğinde, Ege Bölgesi’nin 3.663 üretici ile ilk sırada yer aldığı dikkati çekmektedir. Hemen ardından ikinci sırada ise 1.627 üretici ile Karadeniz Bölgesi, üçüncü sırada 1.297 üretici ile Doğu Anadolu Bölgesi gelmektedir. Son sırada ise 153 üretici ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi yer almaktadır. Çizelge 2 verilerine göre, Ege Bölgesi’nin 3.663 üretici ile ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de yıllar itibariyle organik üretim göstergeleri Çizelge 1’den incelenebilir. 2002- 2009 yılları arası veriler incelendiğinde, toplam üretim alanı ve çiftçi sayısı verileri yıllar itibariyle artış yada azalış gösterse de, 2002 yılı baz alındığında 2009 yılında ürün sayısının yaklaşık % 41, üretici sayısının ise, yaklaşık 2,86 kat arttığı dikkati çekmektedir (Çizelge 1) Yetiştiricilik yapılan tarım alanı 2002 yılında 57.365 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,68 kat artış göstererek 325.831 hektar olmuştur. Doğal toplama alanı 2002 yılında 32.462 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,41 kat artarak 175.810 hektar olmuştur. Toplam üretim alanı ise 2002 yılında 89.827 hektar iken, 2009 yılına gelindiğinde yaklaşık 5,58 kat artış göstererek 501.641 hektar düzeyine ulaşmıştır. Türkiye’de, 2008 yılı verilerine göre ise toplam 14.926 organik üreticinin % 62,88’lik kısmını oluşturan 9.384 üretici tam organik sertifikaya sahip olup, % 37,12’lik kısmını oluşturan 5.542 üretici ise geçiş dönemi sertifikasına sahiptir. Mevzuata göre, tek yıllık ürünlerde 2 yıl, çok yıllık ürünlerde 3 yıl geçiş sürecine ihtiyaç vardır. Bu sürecin sonunda geçiş dönemi üreticileri organik ürün sertifikası almaya hak kazanmaktadır.
Çizelge 1: Türkiye’de Yıllar itibariyle Organik Tarım Faaliyetinin Gelişimi
Türkiye’de 2008 Yılı İtibariyle Bölgelere Ait Organik Üretim Yapan Üreticilerin Dağılımı
Türkiye’de 2008 Yılı İtibariyle Bölgelere Ait Üretim Alanı Verileri
Türkiye’de Organik Tarıma Verilen Desteklemeler Çevre dostu organik tarımın sürdürülebilir ve tercih edilen bir tarım sistemi olarak yerleşmesi için, üreticilerin bu sisteme özendirilmesi, teşvik edilmesi, bunların yanında ayrıca konvansiyonel tarıma göre daha fazla kar elde etmelerinin sağlanması gerekmektedir. Aksi halde üreticiler bu sistemi benimsemeyecek ve sürdürmeyeceklerdir.
Türkiye’nin toplam ihracatı içinde organik ürün ihracatı oldukça düşük düzeydedir. Bu durum, organik ürünlerin uluslararası ticareti açısından önemli rekabet avantajları olmasına rağmen Türkiye’ nin bu potansiyelinden yararlanılamadığını göstermektedir.
Türkiye’nin dünya organik ürün pazarından aldığı payı artırması ve dış ticaretine olumlu katkı sağlayabilmesi için daha etkin teşvik tedbirlerine başvurması gerekmektedir. İlk olarak, organik ürünlerin pazarlanması, Pazar bağlantılarının kurulması, üreticilerin eğitimi ve danışmanlık hizmetleri etkin bir şekilde verilmeli, bu ve benzeri konulardaki masrafları karşılanmalıdır. Gelecek birkaç yıllık hedef belirlenmeli ve pazar payı ve büyüme oranları ona göre takip edilmelidir. Bu konuda tüketicilere bilgi verecek irtibat büroları oluşturulmalıdır. Bu bürolar aracılığıyla üreticilerin soru ve sorunları giderilmeli, teşvik için gerekli başvurular yapılabilmelidir.
Dünyada toplumlar çevre ve insan sağlığı açısından gittikçe bilinçlenmekte ve bu bilinç düzeyi arttıkça organik ürünlere olan talep de artmaktadır. Artan talep yanında dünya genelinde organik ürün üretiminin de hızla artması uluslararası pazarda özellikle gelişmekte olan ülkeler arasında kıyasıya rekabetin yaşanmasına neden olacaktır. Türkiye de yerinde müdahalelerle bu alandaki potansiyelini harekete geçirerek dünya organik ürün pazarında önemli söz sahibi olabilecek ülkelerden biri konumundadır.