Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Bir çete ile devleti ayıran nedir?
Birinin reisinin iki dudağı arasından çıkan sözlerle yönetilmesidir. Onların kesin buyruk sayılıp bütün çete üyelerinin yerine getirmesi şeklinde çalışır çete. Devletse kanunlarla çalışır. Yoksa her ikisi de zor, şiddet örgütüdür.
Ama devleti çeteden ayıran, bir Anayasası olması ve o Anayasadan kaynaklanan kanunları olması. O kanunlarla iş görmesi, çalışmasıdır, arkadaşlar. Anayasa ve kanunları ortadan kaldırdık mı, devletin bir suç örgütü olan çeteden hiçbir farkı kalmaz. Bu sebeple biz o devlete çete devleti deriz, arkadaşlar. Bir kanun devleti, hukuk devleti olmaktan çıkmış olur.
Bunları neden anlattık?
Tayyip’in yüksekokul diploması yoktur. Dünyanın dönüyor oluşu ne kadar gerçekse, Tayyip’in yüksekokul diploması olmayışı da işte o kadar kesin, gerçektir, arkadaşlar.
Olsaydı ne yapardı?
Bugüne kadar ortaya çıkarırdı bir diploma değil mi? İşte diplomam bu derdi. Ama çıkaramadı, yok. Var diye onu savunanların tamamı, olmayan bir şeyi varmış gibi göstermeye çabalıyorlar. Dolayısıyla da boş, nafile bir çaba içinde oluyorlar. Tayyip’in ortaya koyduğu sahte diploma fotokopisi, Türkiye Noterler Birliğinin kararıyla geçersiz sayıldı. Bu sahtekârlıktır dendi ve o sahte fotokopiden gerçekmiş gibi çıkış veren notere uyarı cezası verildi. Görevini yapmadın, kanunsuzluk yaptın diye. Biz Türkiye Noterler Birliğine başvurduk, biliyorsunuz. Mademki o sahte bir fotokopiden gerçekmiş gibi bir suret verdi o zaman onun verdiği suretin de hiçbir geçerliliği yoktur. O da yok hükmündedir, boş ve çöp hükmündedir diye bize yazılı bir belge verin dedik. Bu sefer Türkiye Noterler Birliği bize verdiği cevapta, bu yargı merciinin işidir dedi. Yani öyle bir yazılı belge vermeye cesaret edemedi, arkadaşlar. Tayyipgiller’in zulmünden korktu. Bu açıkça Tayyip’in ortaya koyduğu o diplomanın sahtekârlık ürününden başka hiçbir şey olmadığını göstermektedir.
Kaldı ki, Tayyip’in atadığı YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, “ben görevim zamanında, görev yaptığım zamanda araştırdım özel olarak bu konu ilgimi çekti. Ama ulaştığım her kişi bu konuyla ilgili olarak bana dedi ki, Tayyip’in yüksekokul diploması yoktur. Tayyip Marmara Üniversitesinde okumamıştır, oradan bir diploma almamıştır.” E, bunu sıradan bir adam söylemiyor, YÖK Başkanı söylüyor.
Ne demektir YÖK?
Yüksek Öğretim Kurumu. Yani bütün üniversitelerin işleyişlerini yöneten, düzenleyen, denetleyen kurum, arkadaşlar. O kurumun başkanı diyor bunu.
Bir de kim diyor?
Tayyip’in İstanbul Milletvekili Metin Külünk. 12 Nisan 2018’de attığı twette aynen şunları diyor;
“Siyaset diploma ile yapılmaz. Diploma ancak yüreğe dokunan mücadele adamı için bir parçadır. Diploma yoksa temsil makamında olamazsın diyen varsa peygamberler tarihini okusun. Büyük mücadeleleri hiç adı duyulmayan, diploması yok ama yüreği, samimiyeti olan diplomasız yiğitler taşır.”
Şu birkaç satırdaki saçmalamaların çokluğuna bakar mısınız, arkadaşlar?
Peygamberlerin de diploması yokmuş.
Yav peygamberler zamanında yüksekokullar vardı da, peygamberler o okullara gitmeyip diploma almadılar mı?
Gülünç iddialar bunlar, zavallıca iddialar.
Ayrıca cumhurbaşkanı olabilmek için gerekli olan şartların başında gelen şeylerin biri neydi, arkadaşlar?
O şahsın yükseköğrenim diplomasına, yüksekokul diplomasına, üniversite diplomasına sahip olması idi. Yani yüksekokul bitirmiş olduğunu gösteren bir diplomaya sahip olacak cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.
Bu nedir?
Anayasanın 101’nci maddesinin amil hükmüdür.
Metin Külünk burada ne demiş oluyor?
Anayasada böyle bir hüküm olursa olsun. Ne önemi var bunun, diyor. Diploması yoksa da Tayyip Erdoğan’ın bunun hiçbir önemi yok, diyor.
Yani ne demiş oluyor, arkadaşlar?
Biz diplomayı da, kanunları da, hukuku da bir tarafa atalım. Bu liderdir reisimiz, o istediği gibi Türkiye’yi yönetsin demiş oluyor. Yani kanun devleti, hukuk devleti olmaktan vazgeçelim bir çete olalım, bir çete devleti olalım demiş oluyor, arkadaşlar.
Ve bu savunuyu yaparken de açıkça ne demiş oluyor?
Tayyip Erdoğan’ın yükseköğrenim yapmış olduğunu gösteren bir diploması yoktur, demiş oluyor. Bunu herkes biliyor aslında.
Bu konuda yalan söyleyen kimler, arkadaşlar?
Bir, Aydın Ayaydın, değil mi?
Diyor ki, “ben Marmara Üniversitesinde hocaydım. Tayyip Erdoğan’ı okuttum ama diploması olup olmadığını bilmiyorum.”
O zamanlar yazıldı medyada, Aydın Ayaydın’ın bu yalanları neler karşılığında söylediği.
Şimdi senden başka hoca yok muydu o zamanda Marmara Üniversitesinde? Bütün derslerine sen mi girdin Tayyip Erdoğan’ın? Başka ikinci bir hoca niye çıkıp, ben de Tayyip Erdoğan’ı okuttum demiyor?
Bu apaçık rüşvet karşılığı söylenmiş bir yalan, arkadaşlar.
Bir de kim diyor?
Rafael Sadi. Rafael Sadi de beraber okuduk diyor. Ama diplomasının olup olmadığını ben de bilmiyorum diyor.
Rafael Sadi Kim?
İsrail Devleti demek, arkadaşlar Rafael Sadi. MOSSAD demek. O da bu yalanı Tayyip İsrail’i ve bizi savunsun, onun derdinde, o yüzden böyle bir yalana başvuruyor. Tayyip geçen gün, birkaç gün önce, son CB Başkanı seçilmiş olduğunu yutturdu ya halkımıza. İşte onun töreninde, onunla ilgili yaptığı törende Rafael Sadi’yi ta İsrail’den getirtti, törene o da katıldı.
Peki, Türkiye’de üniversite okurken başka hiçbir arkadaşın olmadı mı senin? Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı senin üniversitede, beraber okuduğun, arkadaşlık yaptığın bir kimse yok muydu? Onlardan niye bir tane daha çağırmadın?
Yok, çünkü arkadaşlar. Dikkat ederseniz, İmam Hatip Okulundan dünya kadar arkadaşı var. İmam Hatip okulundan dünya kadar arkadaşı var. Onların hepsini ihya etti verdiği ballı ihalelerle. Ama üniversiteden bir tek kişi yok, çünkü üniversite hayatı yok. Durum bu, arkadaşlar. O sebeple de Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı da kanunsuzdur, yok hükmündedir, boş hükmündedir, çöp hükmündedir. Onun kurduğu bütün hükümetler de aynı kategoridedir. Onun çıkardığı bütün kanunlar, bütün kanun hükmündeki kararnameler, verdiği bütün ihaleler, yaptığı bütün anlaşmalar da aynen kendisinin Cumhurbaşkanlığı gibi yok hükmündedir, boş hükmündedir, çöp hükmündedir, arkadaşlar.
Bu ortaya çıkacak muhakkak.
Hani ne der ünlü atasözü?
Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır, der değil mi?
Bu gerçek de bir gün bal gibi, bal kabağı gibi ortaya çıkacak ve herkes görecek.
O zaman geriye dönük yapılan bütün işlemler yok sayılacak. Çünkü bir suç örgütü liderinin yaptığı bütün işlemler neyse, bir çete liderinin yaptığı bütün işlemler neyse Tayyip’in ve avanesinin yaptığı bütün işlemler de aynen odur, arkadaşlar. Ve biz bunun sonuna kadar takipçisi olacağız, halkımıza bu gerçeği göstereceğiz.
Bizim dışımızda bunun takibinde olan var mı?
Yok.
Niye?
E çünkü hepsi devşirilmiş, sahte muhalefet. Amerika tarafından üretilmiş sahte muhalefet, Amerika’nın senaryosunu yazdığı ihanet tiyatrosunda kendilerine verilen muhalefet rolünü oynuyor onlar da. Onların da gerçekliği yok. İşte bu sebeple onlar başka havada. Vatanımızın, milletimizin, halkımızın dertleri umurlarında değil onların. Onların da bütün derdi makam, koltuk, ün, poz, cukka, ballı maaş. Başka bir şeyle bir ilgileri yok onların. Hepsi hayatından memnun, hoşnut yaşamından.
Sadece biziz halkımızın dertleriyle dertlenen, halkımızın acılarını yüreğinde duyan. Ve eninde sonunda halkımız bizi anlayacak. Etrafımızda ordulaşacak ve bu ihanet düzenini ve bu hırsızlar imparatorluğunu yıkacağız. Amerikan Haydutlarını işbirlikçileriyle birlikte ülkemizden def edeceğiz. Ve Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımızın bize bıraktıkları gibi tam bağımsız bir Türkiye ortaya koyacağız.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
7 Haziran 2023