Duyusal Geri Bildirim “Kemo Beyin”‘e Karşı

Duyusal Geri Bildirim (Nörofeedback) ‘kemo beyin”i ele almak için umut vaat ediyor: pilot çalışma

UCLA araştırmacılarının yaptığı yeni bir pilot çalışmaya göre, duyusal geri bildirim tedavisi ile kanser hastalarının beyinlerindeki normal işlevselliği geri kazandırmak, tedavi sonrası birçok hastanın bildirdiği zihinsel bulanıklığı hafifletebilir.

Duyusal Geri Bildirim Uygulaması Kemo Beyne Karşı

Çalışma, duyusal geri bildirim uygulamasının veya elektroensefalografi (EEG) biyofeedback uygulamasının, kemoterapi sonrası “kemo beyin” belirtileri gösteren kanser hastalarının bilişsel yetersizliklerini gidermeye yardımcı olabileceğini gösteren ilk çalışmalardan biridir. Kemo beyin; hafıza, konsantrasyon ve organizasyon problemleri ile uyku bozukluğu ve duygusal zorluklar gibi diğer semptomları içeren çok sayıda belirtiye neden olabilir. Önceki araştırmalar, beyin dalgalarının optimal frekans modellerinde çalışacak şekilde eğitildiği duyusal geri bildirim uygulamasının, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu, inme ve nöbet gibi bilişsel bozuklukları olan hastalarda bilişsel işlevi iyileştirdiğini ve madde kullanımı ve travma sonrası stres bozukluğu olan hastalarda beyin aktivitesini düzenlediğini bulmuştur.

Çalışmayı yürüten ve 20 yıldan fazla süredir hastalara duyusal geri bildirim uygulaması yapan UCLA Psikiyatri ve Biyodavranışsal Bilimler Bölümü’nden Profesör Stephen Sideroff “Duyusal geri bildirim uygulamasının tarihi, birçok hastalık ve semptom için faydalı olduğunu gösteriyor. Bu çalışma, duyusal geri bildirim uygulamasının kemo beynine yardımcı olabilecek bir şey olup olmadığını görmek için bir fırsattı” dedi.

Çalışmanın Katılımcıları ve Yöntemi

Sideroff ve UCLA’dan meslektaşları David Wellisch ve Valerie Yarema tarafından yürütülen çalışmaya, kemoterapiyi en az bir yıl önce tamamlamış ve kemo beyninin güçsüzleştiren semptomlarından şikayet eden 21 ile 65 yaş arasında dokuz kadın meme kanseri hastası dahil edildi. Kemo beyni, hastaların iş ve kişisel hayatlarında önemli aksaklıklara neden oluyordu. Bir klinik pratisyeni tarafından; konsantrasyon, hafıza, organizasyon ve kafa karışıklığı ile ilgili kalıcı zorluklar yaşadıklarını doğrulamak için her hastayla kısa bir zihinsel durum değerlendirmesi yapıldı. Çalışma için belirlenen hastaların güncel bir meme kanseri tanısı, mevcut veya yakın zamanda büyük depresif bozukluk veya başka bir ruhsal hastalık tanısı yoktu veya bu hastalar çalışma sonuçlarını etkileyebilecek bilişsel durumu değiştiren ilaçlar kullanmıyorlardı.

Duyusal geri bildirim seansları başlamadan önce, çalışmaya katılanlara nörobilişsel ve psikolojik testlerin yanı sıra, normatif verilerle karşılaştırılabilecek beyin dalgası frekanslarını ölçmek için QEEG ( niceliksel EEG ) uygulandı. Uygulama öncesinde QEEG’ler, her bir katılımcının sağlıklı yetişkin beyinlerine göre anormal beyin dalgası aktivitesine sahip olduğunu gösterdi.

Çalışmaya katılanlar altı haftalık bir süre boyunca her biri 30 dakika süren 18 duyusal geri bildirim seansı aldılar. Bu seanslar sırasında beyin dalgalarının frekanslarını izlemek için kafa derisi ve kulak memesine sensörler yerleştirildi. Hastalara bu frekansların çubuk grafikler halinde gösterildiği bir cihaz gösterildi ve hedeflerinin, belirli frekans aralıklarının genişliğini arttırmak veya azaltmak suretiyle her çubuğu yeşile dönüştürmek olduğu söylendi. Bu genişlikleri başarıyla değiştirdiklerinde sesli ve görsel geri bildirim aldılar.

Sonuçlar Nasıl?

18 duyusal geri bildirim seansı tamamlandıktan sonra alınan niceliksel EEG’ler, dokuz katılımcının yedisinde beyin dalgalarının frekanslarının önemli ölçüde normale döndüğünü, diğer ikisinde ise önemli ölçüde gelişme gösterdiğini saptadı.

Duyusal geri bildirim seanslarından sonra yapılan nörobilişsel testler, katılımcıların bilgi işleme, yürütücü sistem değişimi ve sürdürülen görsel dikkatlerinde önemli gelişmeler olduğunu ortaya koydu. Her biri günlük işlevselliğinde ve genel psikolojik durumunda iyileşme gösterdi.

Çalışmanın sınırlamaları arasında örneklemin küçük olması ve kontrol grubunun olmaması yer alıyor. Başka bir sınırlama da çoğu katılımcının 18 duyusal geri bildirim seansını tamamlaması için gereken uzun süreydi. Üç katılımcı planlanan altı haftalık sürede eğitimi tamamlarken, çoğunun tamamlaması yedi ile dokuz hafta arasında sürdü. duyusal geri bildirim uygulaması üzerine yapılan önceki araştırmalar, seansların birbirine daha yakın aralıklarla yapılmasının tedavinin etkinliğini artırdığını ortaya koymuştur.

Sideroff: “Katılımcıların programa uymalarını sağlayamadığımız göz önüne alındığında sonuçlarımız daha da etkileyici” dedi.

Sideroff çalışma sonuçlarının, kemo beyni iyileştirmede duyusal geri bildirim uygulamasının etkili bir yöntem olup olmadığını ve duyusal geri bildirim seanslarını yürütmek için ideal protokollerin belirlenmesine yönelik daha fazla araştırmayı destekleyecek kadar etkili olduğunu söyledi.

Çevirmen: Zeynep Sude Öztekin

Kaynak

AçıkBeyin ZİP’in teknoloji tabanlı terapi yöntemleri hakkında detaylı bilgi almak için:

Telefon: 0531 504 7995