Emanete Âmine olmak…

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a, salât ve selam da O’nun pak Rasûlüne olsun.

Emanet, gerek Kur’an’da gerekse hadis-i şeriflerde çeşitli manalarda kullanılan bir kelime… Peygamberi ‘El-Emin’ sıfatıyla vasıflanan bir dinde emanet kavramı elbette diğer bütün kavramlardan üstündür ve hatta onları kapsar.

Rabbimiz, “Biz, emâneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onu yüklenmekten kaçındılar; onu insan yüklendi; çünkü o çok zâlim çok câhildir…” Ahzâb, 72 buyurur. Genel görüşe göre burada emanetten kasıt; Allah’ın emir, yasak ve tekliflerinin tamamıdır. Göklerin, yerin ve yüce dağların kabul etmediği akıl, irade ve bunları –nefsin bakış açısıyla- sınırlandıran emir ve yasakları insan kabul etmiştir. Görülüyor ki emanet, imanla yakından alakalıdır. Emaneti korumayanın imanı tehlikededir. Hatta bir hadis-i şeriflerinde Efendimiz(ﷺ), emanete hıyanetin münafıklık alametlerinden olduğu nu (Buhârî, İmân, 64) buyurmuşlardır. Bu emanet gerek Allah’ın emir ve yasakları olsun, gerekse birisinden alınan ödünç mal yahut duyulan bir sır olsa da fark etmez.

Emanet, kâinatın devamlılık sebebidir. Zira Efendimiz(ﷺ), “Emanet kaybedildiği (iş ehline verilmediği) zaman kıyameti bekle!” buyurmuşlardır. Buhârî, İlim,2

Emanet kelimesi birçok güzel kavramla aynı kökten gelmektedir. Bu kelimelerin başında ‘iman’ gelir. İman, emanet sahibi olmaktır. İmanla alakalı bütün kavramlar da emanetle doğrudan alakalıdır.

Eman da emanetten gelir; güven ve himaye demektir. Ancak emanete sahip çıkabilenin emanı olabilir. Rasûlullah(ﷺ) en büyük emanettir. Zira âlemlere rahmet, şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak gelmiştir. O(ﷺ) olmasaydı dünya ve ahirette emniyet olmazdı. O geldi, emanet ve emniyet geldi. Bununla birlikte muhabbet geldi. O muhabbetle emin oldu birbirinden insanlar. Önceden birbirlerine düşmanken O’nun nübüvvetinden sonra sıkı birer dost oldular.

Elbette ki en büyük emanet en emin kişiye teslim edilirdi. Efendimiz(ﷺ), Hz. Âmine’ye emanet edildi. Çünkü o Âmine –yani emin kadın- idi. El-Emîn(ﷺ) Hz. Âmine’ye, ümmetin kadınları da El-Emin olan Efendimiz(ﷺ)’e emanetti artık. Kız çocukları O’nun manevî emânıyla diri diri gömülmekten kurtuldu. Büyüdü, kadın oldu, ana oldu… Diri diri toprağa gömülen bir tür, hor görülen, aşağılanan bir cins, ayağının altına cennet serilecek bir makam kazanmaya hak kazandı. “Cennet kadınların ayağı altındadır.” değil, “Cennet annelerin ayakları altındadır.” buyurdu Nebi(ﷺ). Zira anne emanetçi idi, yavrularından sorumluydu. O emanete sahip çıkabilen anaların ayağının altına cennet serilirdi.

Ümmetin kadınlarını da ümmetin erkeklerine emanet etti Nebi(ﷺ). Emanet, kişinin kendisine ait olmayan ancak kendisininmiş gibi koruması, bakması, ilgilenmesi gereken varlıktır. Allah’ın emaneti de, Allah’ın, hakkında sorguya çekeceği varlık demektir. Bu kendini ve Rabbini bilen bir kadın için izzet ve şereftir. Rabbinden ve kendinden gafil olana ise zillet gibi gelir.

Gaflet demişken şu hadis-i şerifi aktarmadan geçmek olmaz:

“Şüphesiz ki emanet, insanların kalplerinin ta derinliklerine kök salıp yerleşti. Sonra Kur’an indi. Bu sayede insanlar Kur’an’dan ve sünnetten emaneti öğrendiler.”

Sonra Rasûlullah ( ) emanetin kalkmasından bahsetti ve şöyle dedi:

“İnsan bir kere uyur ve kalbinden emanet çekilip alınır; ondan belli belirsiz bir iz kalır. Sonra bir kere daha uyur, yine kalbinden emanet alınır; bu defa da ayağının üzerinde yuvarladığın korun bıraktığı iz gibi bir eseri kalır. Sen onu içinde hiçbir şey olmadığı hâlde kabarık görürsün.”

Daha sonra Rasûlullah ( ) eline çakıl taşları alarak ayağının üzerinde yuvarladı. Sözlerine de şöyle devam etti:

“Neticede insan o hâle gelir ki, insanlar alışveriş yaparlar da neredeyse emaneti yerine getirecek bir kişi bile kalmaz. Hatta şöyle denilir:

“Filanoğulları arasında emin bir adam varmış.” Bir başka kişi hakkında da: “Ne kadar cesur ne kadar zarif ne kadar akıllı bir kişi.” denilir. Oysa kalbinde hardal tanesi kadar bile iman yoktur.” (Buhârî, Rikak 35)

Hadis-i şerifte geçen uyku,  gaflet uykusudur. Emanet ise imandır. Aynı zamanda yukarıda bahsettiğimiz gibi Allah’ın emir ve yasaklarıdır. Emanet, kişinin Allah’la arasındaki muhabbettir. Kişi gaflete düştükçe emanetler kalbinden bir bir alınır.

Hadis-i şeriften anlaşıldığı üzere emanetin asıl yeri kalptir. Kalp düzgün oldukça kişi emin olur. Allah’la rabıtası güçlü olanın kalbi düzgün olur. Allah’a yaklaşmayı gönülden isteyip güzelce abdest alan ve namazını dosdoğru kılanın kalbi ve işleri düzgün olur. Dili ancak hayrı konuşan ve Allah’ı ananların kalbi…

Bugün insanlık Âminelere muhtaç… Bırakın çocuğunu emanet olarak görmeyi, birçok anne çocuğundan uzaklaşmak için başkalarına hizmetçilik yapmaya razı olmuş durumda… Devrin erkekleri, kadınları Allah’ın emaneti değil kendi malı gibi gördüğü için kadın her türlü zulme maruz kalmakta. Çocuklarını Allah’ın emaneti olarak görmeyen anneler, acımasızca çocuklarının canına kıyabilmekte… Tüm bunların sebebi İslam’dan uzak bir Müslümanlık yaşanması ve bazılarının kendi dinlerini Allah’a öğretmeye çalışmasıdır. “De ki: ‘Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah göklerde ve yerde ne varsa bilir…” Hucurat, 16

Emaneti iman bilen insanların, emanete sahip çıkan anaların, Allah’ın emaneti olmaktan şeref duyan kadınların, kadını Allah’ın emaneti bilip ona göre davranan erkeklerin sayısının artması duasıyla… Rahman’a emanet olunuz.

Sezgin Özbay