Esnek Ekonomide Büyümek

Hiç trapez üstünde bulundunuz mu? Bağımsız bir danışman olan Martha, kendi başına bir danışmanlık şirketi kurmak için küresel bir danışmanlık şirketindeki işini bıraktığından bu yana geçen beş yıl içinde neler yaşadığını tarif etmesini istediğimizde bu tepkiyi verdi. Kısa süre önce hayatı için iyi bir metafor olarak gördüğü bu sanatı denemişti: Görevler arasında hissettiği boşluk; bir sonraki bağlantıya başarıyla geçişin verdiği keyif; disiplin, konsantrasyon ve mesleğinde uzmanlaşması için gerekli olan heves. Trapez sanatçılarının büyük riskler taşıdığını belirtti, ancak (ağlar, teçhizat ve diğer sanatçıları da içeren) bir güvenlik sistemi onları destekliyor: “Kendi başlarına görünüyorlar ama değiller.”

Martha (diğerleri gibi bu makalede ismi değiştirildi), yaygın bir şekilde esnek ekonomi (gig) olarak bilinen ve gelişen işgücünün bir parçası. Kuzey Amerika’da ve Batı Avrupa’da yaklaşık 150 milyon çalışan, kurumsal hayatın nispeten istikrarlı sınırlarından, bazen kendi seçimlerine bağlı olarak bazen olmayarak, bağımsız bir girişimci olarak çalışmak için ayrılmış durumda. Bu büyümenin bir bölümü paylaşım ve görev odaklı hizmet platformlarının ortaya çıkışını da yansıtıyor ancak McKinsey tarafından yayımlanan yeni bir rapor, bilgi yoğun sektörlerin ve yaratıcı mesleklerin freelance ekonominin en büyük ve en hızlı büyüyen kesimi olduğunu tespit etti.

Bağımsız işlerde başarılı olmanın neler gerektirdiğini öğrenmek için kısa süre önce 65 bağımsız çalışan ile kapsamlı bir araştırma yaptık. Jenerasyonlar ve meslekler arasında oldukça benzer hassasiyetler bulduk: Çalıştığımız herkes, geleneksel bir işverenin çatısı ve desteği altında olmadığında kişisel, sosyal ve ekonomik kaygılar hissettiklerini kabul etti; ancak bağımsızlıklarının bir seçim olduğunu ve onunla birlikte gelen avantajlardan vazgeçmeyeceklerini de eklediler. Her ne kadar programlarının öngörülememesi ve para konularında endişe etseler de, daha cesaretli davrandıklarını ve kurumsal meslektaşlarından daha zengin hayatlar edindiklerini hissediyorlar.

“Bağımsız çalışanlar işleri için fiziksel, sosyal ve psikolojik bir alan olarak “holding ortamı” geliştirmeye de büyük zaman harcıyor.”

En etkili bağımsız çalışanların bu gerginliği bazı temel stratejilerle yönettiklerini keşfettik. Mekan, rutin işler, amaç ve insanlar olmak üzere dört tür bağlantı kuruyorlar. Bunlar onların duygusal iniş ve çıkışları yönetmelerine ve özgürlüklerinden enerji ve ilham almalarına yardımcı oluyor. Esnek ekonomi dünya çapında büyüdükçe, bu stratejiler giderek daha geçerli olmaya başladı. Aslında bunların; evden veya uzaktan, daha bağımsız çalışan ya da bir gün freelance hayatına girmek isteyebileceklerini veya ihtiyaç duyacaklarını düşünen herhangi bir kurumsal çalışanına da yardımcı olabileceğini düşünüyoruz.

ÜRET YA DA YOK OL

Bağımsız danışmanlar ve sanatçılarla görüşmeler yapmaya başlayınca fark ettiğimiz ilk şey, bağımsız çalışmanın kazanımlarının sadece mali açıdan değil, aynı zamanda varoluşsal olarak da yüksek olmasıydı. Yöneticilerden ve kurumsal normlardan kurtulanlar, yeteneklerini en iyi şekilde kullanabilecekleri ve gerçek ilgilerini yansıtan görevleri seçebilirler. Hem ürettikleri işlerde hem de mesleki yaşamlarının tamamında mülkiyet hissederler. Çalışmanın katılımcılarından biri, “Herhangi bir işte olduğumdan çok daha fazla kendim olabiliyorum.” dedi.

Bununla birlikte, bu tür bir özgürlüğün bedeli, zamanla azalmayan bir riske işaret ediyor. Görüştüğümüz en başarılı, en deneyimli insanlar bile hâlâ para ve itibar hakkında endişeleniyorlar ve bazen kimliklerinin tehlikede olduğunu hissediyorlar. Örneğin, müşterileriniz hizmet taleplerini durdurursa, kendinizi danışman olarak tanımlamaya devam edemezsiniz. Kitapları hatırı sayılır bir sayıda yayımlanmış bir yazar, “Siz işiniz olursunuz. İyi bir kitap yazarsanız … bu gerçekten harikadır ve şayet başarı elde edemezseniz de bunu kabul etmek zorundasınız … Bu başarısızlık, size kim olduğunuzu anlatabilir.” dedi. Bir sanatçı da bunu onayladı: “Bir yere varmak diye bir şey yok. Bu bir efsane.”

Bu nedenle verimlilik, görüştüğümüz herkes için yoğun bir meşguliyet demekti. Kendini ifade etmeyi ve riski azaltmayı sağlar. Fakat ilginçtir ki konuştuğumuz insanlar sadece işlerin yapılmasına ve satılmasına odaklanmıyor. İş yerinde olmayı yani piyasaya arz eden ürün ve hizmetleri düzenli olarak üretmek için disiplin sahibi olmayı ve işleriyle meşgul olmayı yani bu emek sürecine ve çıktısına tam olarak yatırım yapma cesaretine sahip olmayı önemsiyorlar.

Verimliliğin sürdürülmesi daimi bir mücadeledir. Endişe verici ve dikkat dağıtıcı şeyler onu azaltabilir ve her iki engel de çalışma hayatında bol miktarda bulunur. Bir yönetici, verimsiz bir günün dokunaklı bir tanımını yaptı: “Yapacak çok şey olduğunda, dağınık durumda oluyorum ve toparlanamıyorum. [Akşam saatlerinde] sabah açtığım e-postalar hâlâ açık oluyor. Bitirmek istediğim dokümanlar hâlâ tamamlanmamış oluyor. Dikkatim dağılıyor ve zamanımı boşa harcadığımı hissediyorum.” Böyle bir günün, insanın kendisinden şüphe duymasına yol açtığını söylüyor.

Katılımcılara bu tarz günleri nasıl atlattıklarını ve verimli şekilde çalışmaya devam etmeyi nasıl başardıklarını sorduğumuzda, cevaplarının merkezinde yer alan bir paradoksu keşfettik. Hepsi bağımsızlığını ve hatta birçok durumda sabit bir yerde çalışmama durumunu korumak istemekte (bir danışmanın, sürekli öğrenme ve “sınırları korumanın” anahtarı olarak tanımladığı gibi) ancak hepsi de aynı zamanda, işleri için fiziksel, sosyal ve psikolojik bir alan olarak “holding ortamı” geliştirmeye de büyük zaman harcamaktaydı.

İlk olarak İngiliz psikanalist Donald Winnicott tarafından özenli bakıcıların sıkıntılı durumlara karşı tampon bölge oluşturarak ve deneyimler için bir alan yaratarak çocukların gelişim sürecini kolaylaştırdıklarını tanımlamak için kullanılan bu kavram, o zamandan beri yetişkin gelişimi alanında, insanların kendi olabildiği ve gelişebildiği durumlara işaret etmek için kullanılıyor. Tabii ki kurumsalda çalışanlar, kendilerini sağlam bir organizasyonda iyi bir patronla bulabilirler. Fakat bağımsız çalışanlar için, bir holding ortamı bir başarıdan daha küçük bir armağandır; çünkü ortam, geliştirilmiş olmalı ve kaybolabilir.

Dolayısıyla, “özgürleşen bağlantılar” dediğimiz bağlantıları kurarak ve sürdürerek kendileri için bu ortamları yaratıyorlar; çünkü bu ortamlar hem insanları bireysel olarak yaratıcı hâle getirmek için özgürleştiriyor hem de onları işe bağlıyor böylece iş sonuçlarında bir eksiklik olmuyor.

DÖRT BAĞLANTI

Mekan. Görüştüğümüz, kurumsal bir ofisle bağlantısız insanlar, çalışmak için kendilerini dikkat dağıtıcı dış etkenlerden ve baskılardan koruyacak ve aynı zamanda yersiz de hissettirmeyecek mekanlar buluyorlar. Birçoğu, çalışmalarının taşınabilir olduğunu iddia etse de hepsinin çekilebileceği bir köşesi var gibi görünüyordu. Bir yazar, “İnsanlar başarısız oluyorlar, çünkü yapmaları gereken her şeyi yapacak bir yer ve zaman yaratmıyorlar.” dedi.

Bu alanların çoğunu şahsen ziyaret ettik ve aralarında birkaç benzerlik olduğunu fark ettik. Bazı sanatçılar söz konusu olduğunda bu alanlar kuşatılmış ve neredeyse rahatsız hissettiriyor. Bütün bağımsız işler için sürekli olarak kullanılıyorlar. Sahibinin işi için gerekli araçlara kolay erişime ve bunun dışında pek az şeye olanak sağlıyorlar. Ve çalışmaya adanmışlar; insanlar günlük görevleri tamamladıktan sonra buraları terk ediyor. Evdeki ofisinde tüm bu özelliklere sahip bir yazılım mühendisi, bu alanı “savaş pilotu kokpiti” olarak tanımladı; burada ihtiyaç duyduğu her şey kolunun ulaşabileceği uzaklıkta. “Bazen klostrofobik olabilir” diyor ve ekliyor, “fakat oradayken açık alan benim zihnimin içinde.”

Bu ortak özelliklere rağmen her çalışma alanı, sahibinin çalışmasının kendine has özelliklerini yansıtan bir dekorasyon, lokasyon, mobilya ve malzemeler ile benzersizdir. Bu yerler, yalnızca bireysel çalışmalar için koruyucu kozalar değil; aynı zamanda bireysel çalışmaya teşvik de ediyorlar. Bize başlangıçta “her nerede dünyaya olumlu bir etkisi olacak bir işi yapıyorsa” orada çalışabileceğini söyleyen bağımsız danışman Karla, tam anlamıyla görünür ve erişilebilir yığınlar halindeki mevcut ve potansiyel projeleri ile çevrilmiş durumdayken nihayetinde evdeki ofisine dikkati dağıtan etkilerden kaçmak ve ilham bulmak için gittiğini itiraf etti. “Ben o kapıya doğru yürüdüğümde, kendimdeki tüm farklı yönleri kucaklamış bir alana adım atıyorum” dedi. Ayrıca “Ben orada evde gibi hissediyorum” diyen Karla, bu alan ve ona verdiği boşluk olmadan, muhtemelen dış taleplere karşı çok hassas ve bu sebepten de daha az odaklanmış ve özgür olacağını belirtiyor.

Rutin işler. Kurumlarda rutinler genellikle güvenlik ile ilgilidir veya sıkıcı bürokratik işlerle ilişkilendirilir. Bununla birlikte, giderek artan sayıda araştırmalar, elit atletlerin, bilimsel dahilerin, popüler sanatçıların ve hatta her gün düzenli çalışan insanların daha iyi odaklanabilmek ve performansı artırmak için rutinleri kullandıklarını göstermiştir. Konuştuğumuz profesyoneller de onlara aynı şekilde güveniyorlar.

Bazı rutinler insanların iş akışını geliştirir: Programlama yapmak, bir yapılacaklar listesini takip etmek, güne en zorlu çalışmayla ya da müşterileri arayarak başlamak; ertesi gün kolay bir başlangıç yapmak için tamamlanmamış bir metin içinde bir cümleyi yarım bırakmak; yeni bir parça üstünde kafa yorarken stüdyonun zeminini süpürmek. Genellikle uyku, meditasyon, beslenme veya egzersiz içeren diğer rutinler, kişisel bakımı kişilerin çalışma hayatlarına dahil eder. Her iki türde de belirsiz koşullarda insanların düzen ve kontrol hissini artıran bir ritüele sıklıkla rastlanır.

Görüştüğümüz bir danışman, her sabah banyo yapıyor ve suyun altındayken o gün hangi işleri bitirmek istediğini zihninde canlandırıyor. Bir diğer danışman, yönetim kurullarının inovasyona odaklanmasına yardım eden uzmanlardan biri olan Matthew ise, sıkı bir günlük program tutuyor: “Ben 6: 00’da kalkıyorum ve egzersiz yapıyorum. Sonra eşimin öğle yemeğini paketliyorum ve birlikte dua ediyoruz. Saat 08.00 civarında kapıdan çıkıyor. Sabah 8: 30’da ofisimdeyim ve sabahları tasarım ya da yazım gibi daha derin düşünme gerektiren bir işi yapıyorum. Bu en verimli çalışabildiğim zaman dilimi. Öğleden sonra telefon görüşmelerini yaparak çoğunlukla şirket ile ya da finansal işlerle ilgili yapılması gerekenleri hallediyorum. “Bu disiplin, dolabına kadar uzanıyor: “Her zaman ofise uygun kıyafetler giyiyorum. Yaz aylarında şayet yolda değilsem şort giyiyorum, ama yine de evden ayrı bir iş yerine gidiyormuş gibi duş alıp tıraş oluyorum.”

Bu kulağa fazla katı gibi gelebilir, ancak Matthew’un çalışmalarına kendisini vermesine yardımcı oluyor. O ve diğer başarılı bağımsız çalışanlar, Fransız yazar Gustave Flaubert’in tavsiyelerini dinliyor gibi görünüyor: “Hayatınızda düzenli ve sistemli olun… bu sayede zorlu ve orijinal işler yapabilirsiniz.”

Amaç . Çalışmamızdaki çoğu insan için, başlangıçta kendi iş yapış şekillerini keşfetmek ve iş her neyse onu kendi başlarına yapmak, piyasada bir yer edinmelerini sağlayacaktı. Ancak başarının daha geniş bir amaca ulaşmalarını sağlayacak bir işin adımı anlamına geldiği konusunda kararlıydılar. Herkes, çalışmalarının ya da en azından en iyi çalışmalarının (bu iş, bir film aracılığıyla kadınları güçlendirmek, zararlı pazarlama uygulamalarını ortaya koymak, Amerikan halk müziği geleneğini sürdürmek ya da kurumsal liderlerin dürüst bir başarıyı elde etmelerine yardımcı olmak olabilir) hayatlarını idame ettirecek parayı kazanmaktan çok daha fazla şey ifade ettiğini açıkça ifade edebiliyordu. Amaç, kişisel çıkarlar ve motivasyonlar ile dünyadaki bir ihtiyaç arasında bir köprü oluşturur. Örneğin Matthew, başlangıçta “müşterilerinin olması ve gelir elde etmesi yönünde bir ümitsizlik hissi” duymasına karşın, zamanla başarıya bakış açısı “başkalarına hizmet etmek için yaşamak ve gezegeni çok daha iyi bir yer yapmak” yönünde değişti.

Görüştüğümüz bir yönetici koçu, bir amaca sahip olmanın onun istikrarlı, ilham alan ve veren biri olmasını sağladığını söyledi. “Başarılı bağımsız çalışanlar ile başarısız olanlar ya da kurumsal işlere geri dönmeyenler arasındaki en büyük fark, ne anlama geldiğiniz ile ilgili farkındalığa ulaşmaktır. Bu bana iniş çıkışlar için direnç kazandırıyor. Bu, amaçlarıma uymayan işleri reddetmek için güç sağlıyor. Bana müşterileri çeken özgünlük kalitesi ve güven sağlıyor. İşyerini kurmak veya korumak ve hizmet etmek için var olduğum insanlara hizmet etmek faydalı oluyor.” dedi.

Bu amacın, tıpkı diğer bağlantılar gibi, insanları yönlendirerek ve geliştirerek hem bağlayan hem de özgürleştiren bir yanı olduğunu keşfettik.

İnsanlar. İnsanlar sosyal yaratıklardır. Şirket ortamlarındaki çalışmalar, diğer insanların bize kim olduğumuzu gösterecek rol modeller ve yolumuzu paylaşarak ilerlememize yardımcı olan görevdaşlar olarak kariyerlerimizde ne kadar önemli olduklarını göstermiştir. Araştırmacılar ayrıca, iş yerindeki “yalnızlık salgını” konusunda bir süredir uyarıda bulunuyorlar ki bu durumda bağımsız çalışanlar kesinlikle daha büyük bir risk altında.

Ancak görüştüğümüz kişiler, toplumsal izolasyonun tehlikelerinden büyük ölçüde haberdar ve bunlardan kaçınmaya çalışıyorlar. Birçoğu, görevdaşlığın yerine geçmede yetersiz olduklarını düşündükleri resmi akran gruplarına katılmak konusunda kararsız olsalar da, hepsi güvence ve teşvik için yönelebildiği insanlara sahip olduklarını belirtti. Bazen bunlar doğrudan rol modelleri veya işbirliği yaptıkları destekleyici insanlardır; bazı durumlarda ise, benzer alanlardaki aile üyeleri, arkadaşlar veya benzer alanlarda çalışan kişilerdir; bunlar, her zaman belirli bir çalışma önerisi sunamayabilir ancak yine de çalışmamızın katılımcılarına zorlu zamanlarda yardımcı olur ve onları işlerinin gerektirdiği riskleri almak için cesaretlendirirler.

Örneğin Matthew, yakın çevresindeki insanlara ulaşmanın, kaygısını gidermesine yardımcı olduğunu belirtti: “Yalnız başıma bırakıldıysam, burada ofiste oturup bir fare deliğine düşebilirdim. Kendi iç sesinize bırakılmış olursunuz ve bu da sizi kafanızda kurup durduğunuz bir döngüye sokar.” Karla da kendisinin yakın olduğu bir avuç akranına düzenli olarak döndüğünü söyledi. “Bağımsız ekonomide yaptığım tüm işler bu bağlantılardan geçiyor” dedi. Ancak yardımları, yönlendirmenin de ötesinde. “İnsan olarak işleme, geliştirme ve büyüyebilme yeteneğim ve yaptığım işte kim olduğumu anlamam, bu insanlarla yaptığım sohbetlerden kaynaklanıyor” diye açıklıyor. “Bu insanlar sayesinde yapmam gereken şeyi biliyorum.”

BAŞARIYI YENİDEN TANIMLAMAK

Popüler yönetim hikâyelerinde, kariyer başarısı genellikle güvenlik ve istikrar ile birlikte gelir. Bununla birlikte, bağımsız çalışanlar için, her ikisini de elde etmek son derece zordur. Ancak çalışmamıza katılanların çoğu kendilerini başarılı hissettiklerini söyledi.

Sonuç olarak, esnek ekonomideki insanlar farklı türde bir başarının peşinde koşmalı; öngörülebilirlik ile olasılık arasında ve yaşayabilirlik ile (devam eden işin verdiği vaat) canlılık (birinin işinde var olma, özgün olma ve hayatta olma hissi) arasında bir denge kurmaktan gelen bir başarı.  Görüştüğümüz kişiler bunu; mekan, rutin işler, amaç ve insanlar etrafında bir çevre inşa ederek gerçekleştiriyor, bu çevreler onların verimliliği sürdürmelerine, endişeye kapılmamalarına ve hatta bu duyguları yaratıcılık ve büyüme kaynakları hâline getirmelerine yardımcı oluyor. Bir danışman bize “Bağımsız çalışan biri olarak yaptığım kariyerden gelen bir güven duygusu var” dedi. “Durum ne kadar kötü olursa olsun, bunu hissedebilirim. Ben sorunun üstesinden gelebilirim. Ben durumu değiştirebilirim. İhtiyaç duyulan bir yerden ziyade seçilmiş bir yerden daha fazla çalışabilirim. “

“Esnek ekonomideki insanlar farklı türde bir başarının peşinde koşmalı; öngörülebilirlik İLE olasılık arasında ve yaşayabilirlik ile canlılık arasında bir denge kurmaktan gelen bir başarı.” ​

Konuştuklarımızın birçoğu, geleneksel bir işyerinde aynı zihinsel alanı veya gücü bulamayacaklarına inanıyordu. Kendini trapez sanatçıyla karşılaştıran danışman, Martha, güvenilir bir danışmanın, kaçabileceği yollar aramak yerine mücadelesini yeniden şekillendirmesine ve sahiplenmesine yardımcı olduğu zaman “kişisel olarak kimliğiyle çok daha barışık” ve “profesyonel olarak çok daha başarılı” hâle geldiğini hatırlattı. “Bir öncü olarak, şu an yaptığım gibi kendimi düşünebileceğimi anlamamda bana yardımcı oldu. Kurumlarda bulunan herhangi bir kategoriye uymuyorum ve bağımsız olmak benim için çok daha etkili. “Bu şekilde görüldüğünde, rahatsızlık ve belirsizlik sadece tolere edilebilir değil; aynı zamanda, olması gereken yerde olduğunu gösteren olumlu birer işaret.

Martha ile konuştuğumuzda istihdamı artık özlediği bir bağlantı değil kırabilecek kadar şanslı olduğu bir pranga olarak tasvir ediyordu. “Yeni hayatımı güvensiz bir alan olarak ifade eder miyim artık bilmiyorum.” diye belirtiyor ve ekliyor, “Ben onu gerçekten yaşamak olarak ifade ederim.”

Susan J. Ashford , Amy Wrzesniewski, Gianpiero Petriglieri – HBR