Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
Bu yazımız açısından özellik arz eden husus, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun evlilik içinde işlenip işlenemeyeceğidir. Konuya açıklık getirme ve emsal teşkil etmesi açısından Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin kararını aşağıda paylaşıyoruz.
Yargıtay 12. Ceza Daire’nin E: 2019/4369; K: 2019/8633 Sayılı Kararı
“İçtihat Metni”
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç: Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm: TCK’nın 134/1-1, 134/1-2, 43/1, 62/2, 53. maddeleri gereğince mahkûmiyet
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet-savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Karar
mahalli Cumhuriyet savcısının ve sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
İncelenen dosyada; katılan …’nın 07.05.2013 tarihli şikayeti üzerine başlatılan adli soruşturma
sonunda düzenlenen 30.05.2013 tarihli iddianamede,
İddianame
“…Müşteki ve şüphelinin resmi evli oldukları, evli oldukları ve ayrı yaşadıkları, şüpheli eşinin kaldığı eve çocuklarını görmeye gittiğinde 25/02/2013 – 11/01/2013 – 28/12/2012 ve 14/12/2012 tarihlerinde müştekinin evine gittiğinde cep telefonuna konuşmalarla ve evin görüntüleriyle ilgili kayıt aldığı…” belirtilmiştir. Bu şekilde sanık …’in TCK’nın 134/1.madde
ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği iddia edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı
Yapılan yargılama sonunda,
“…Sanık müşteki ile resmi evlidir ancak ayrı yaşamaktadırlar. Olay günü sanık müştekinin ayrı yaşadığı ikametine çocuklarını görmeye gittiğinde cep telefonuyla gizlice müştekinin özel-hayatını-ilgilendiren konuşmalarını ve evinin görüntülerini kayıt-etmiştir. Daha sonra bunları müşteki ile aralarında devam eden boşanma davasında delil olarak sunmuştur. Bu eylemlerini aynı kasıt altında birden fazla gerçekleştirmiştir. Bu şekilde sanığın müştekinin özel hayatının gizliliğini ihlal etmek suçunu işlediği…” kabul edilmiştir. Sonuç olarak sanık hakkında zincirleme şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir.
İlk Temyiz Üzerine Yargıtay’ca Verilen Karar
Yerel mahkemenin 10.07.2014 tarihli mahkûmiyet hükmü, mahalli Cumhuriyet savcısı ve katılan tarafından temyiz edilmiştir. Bunun üzerine Dairemizin 08.02.2017 tarihli ilamı ile diğerlerinin yanı sıra,
“…Şikâyete konu kayıtları içeren CD’lerin taraflar arasındaki boşanma davasının görüldüğü Ankara 9. Aile Mahkemesinin 2012/1002 Esas sayılı dosyasına sunulduğu anlaşılmaktadır. Anılan mahkemeden CD’ler istenip incelenerek ve söz konusu mahkemeye sunulan 27.03.2013 tarihli 25 sayfalık bilirkişi raporunun tamamının onaylı örneği dosyaya konularak, gerektiğinde yeniden alınacak bilirkişi raporu ve beyanlarla;
hususları açıklığa kavuşturulup, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, mağdur tarafından bir kısmı dosyaya sunulan onaysız fotokopiden ibaret 27.03.2013 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınıp, eksik incelemeye ve yetersiz gerekçelere dayalı olarak sanık hakkında zincirleme şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi…” nedeniyle ilk derece mahkemesinin kararı bozulmuştur.
Bozma Kararı Üzerine Yapılan İşlemler
Sanık tarafından aile mahkemesine sunulan 2 adet CD’nin çözümüne ilişkin Dairemizin bozma ilamından sonra tamamı temin edilerek dosya içerisine konulan 27.03.2013 tarihli bilirkişi raporunda ve mahkemece yeniden alınan 25.10.2018 tarihli bilirkişi raporunda;
“Şahin … 14-12-2012, 28-12-2012, 11-01-2013, 25-12-2013 çocukları almaya gidiş kaydedilen görüntüler alamadığımın kanıtıdır” ve “Hülya … hakaret ve çocukları vermeyişi kaynana hakaret” olarak isimlendirilen 2 adet CD’de toplam 18 adet video kaydının tespit edildiği, iddianamede yazılı dava konusu edilen videolardan;
İlk Kayıt
NorRec-_11-01-2013 adını taşıyan ve 14.05.2009 tarihinde kaydedilen 5 dakika 8 saniyelik videoda,
İkinci Kayıt
NorRec-_14-12-2012 adını taşıyan ve 17.04.2009 tarihinde kaydedilen 10 dakika 41 saniyelik videoda,
Üçüncü Kayıt
NorRec-_25-01-2013 adını taşıyan ve 28.05.2019 tarihinde kaydedilen 3 dakika 29 saniyelik videoda,
Dördüncü Kayıt
NorRec-_28-12-2012 adını taşıyan ve 30.04.2009 tarihinde kaydedilen 5 dakika 13 saniyelik videoda,
Olayların Gelişimi
Dosyada mevcut Ankara 9. Aile Mahkemesinin 10.06.2013 tarihli, 2012/1002 esas, 2013/758 karar sayılı ilamı ve nüfus kayıt örneklerine göre,
Katılanın Beyanları ve Özel Hayatın Gizliliğini İhlal
Katılan, 20.03.2018 tarihli duruşmada,
“… suça konu çekimler benim bilgim ve rızam dışında yapılmıştır. Olay tarihinde Osman … ile birlikte Şahin … benim çocuklarımla birlikte kaldığım evime gelmişlerdi. Benimle konuştukları sırada … telefonla çekim yaptığını son anda fark ettim. Bu çekimi benim oturduğum apartmanın daire kapısının önünde yapmışlardır. Yani, çekimler apartmanın içinde, apartman koridorunda, daire kapımın önünde olmuştur. Boşanma sürecinde Aile Mahkemesine ibraz ettikleri görüşme kayıtlarının tamamı benim kapımın önünde yapılan çekimlere ilişkindir. Bu konuşmalar benim sanık … … ve Osman … adlı kişi ile ve oğlum Berk … arasında geçen konuşmalardır. Zaten kapıyı da oğlum Berk … açmıştı. Aramızda geçen konuşmaların istediği kısımlarını kayda alıyorlar istemediği kısımlarını da telefonun düğmesine basıyorlardı. Bunu da son anda fark ettim, zaten karşı dairede de annem ve babam oturmaktadır…” biçiminde beyanda bulunduğu,
Sanığın Beyanları
Sanık;
Psikososyal Değerlendirme Raporu
Uzman klinik psikolog ve sosyal hizmet uzmanı imzalı 10.04.2009 tarihli psikososyal değerlendirme raporunda,
“…Yapılan görüşmeler, gözlemler ve dosya içindeki bilgiler bir arada değerlendirildiğinde, yaşanan sürece, eşlerin anlatımlarına ve müşterek çocukların durumuna bakıldığında; eşler arasındaki temel uyuşmazlığın, temel çatışmanın;
olduğu düşünülmektedir… Hülya Hanım’ın, çocuklarının, Şahin Bey ile görüşmelerinde engelleyici tavrı devam ettirdiği takdirde, velayet hakkının gözden geçirilmesinin uygun
olacağı düşünülmektedir…” ibarelerinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Yönünden Yargıtay’ın Değerlendirmesi
Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya-açık-alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü-sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza-gösterildiği anlamına gelmez.
Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerlidir. Kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek
amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun
başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir. Ancak,
süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına
dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez.
Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken;
gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
Evlilik İçinde Özel Hayatın Gizliliğini İhlal
Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Taraflar evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahiptirler. Bu durum eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz.
Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçunun İstisnaları
Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez.
Yargıtay’ın Esasa İlişkin Değerlendirmesi ve Sonuç
Bu açıklamalar ve incelenen dosya kapsamına göre;
sanığa yüklenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi gereğince beraatine karar verilmesi gerekmektedir. Ancak buna rağmen yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında zincirleme şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi,
Suçun işlendiği zaman yürürlükte olan Kanunda daha sonra değişiklik olmuştur. Bu hususun da gözönüne alınarak sanığın lehine olan kanunun uygulanması ve bu durumun kararın gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm kurulması gerekir. Buna rağmen bu hususlar gözetilmeden hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 11.09.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Ceza davaları ile ilgili olarak Ankara Ceza Avukatı başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.