Düşünceleriyle, yaptıklarıyla “iyi ki varlar” dediğimiz ve zamanında Fikir Atölyesi’nde konu olan kişilerin son durumlarını ( birinci bölümden sonra) öğrenmeye devam ediyoruz.
Büyük bir şirketteki iyi pozisyonunu bırakıp “Hayat bir nehirmiş! Bazen ellerini bırakmak gerekiyormuş” diyerek tek başına 9.5 ay dünyayı dolaşan bir Barış Akkiriş vardı hatırlarsınız.
Döndükten sonra bir müddet zorladı kurumsal iş yaşantısına geri dönmemek için, ancak olmadı. O şimdi başka (ayrıldığı firmanın rakibi!) büyük bir firmada yine iyi bir profesyonel olarak devam ediyor hayatına.
Gerisini Barış’tan dinleyelim:
“Biliyorsun 2006 Mayıs sonunda geri gelmiştim; 2006 Ekim’ine kadar “konvansiyonel” bir iş aramadım; onun yerine kendi hayatıma daha fazla yön verebileceğimi düşündüğümden, birtakım girişimlerin hayalini kurdum, hatta bazılarının fizibilitesini yapmaya başlamıştım. Sonra koşulları değerlendirip kendimce bir karar verdim:
Hayatımda yeni bir macera istiyorum evet; ama zamanlama olarak bu doğru zaman değil; öncelikle tekrar kendimi güvende hissettiğim alana geri girip güç toplamalıyım. Ve işte Ekim sonunda bildiğim işe – ofis yaşamına geri döndüm.
Diğer taraftan son 1 yıldır yeni bir kız arkadaşım var, onunla çok farklı olmamıza rağmen çok huzurluyum, ve onu çok seviyorum. Geçtiğimiz haftalarda ailesi ile bile tanıştım!
Bolbol kitap okuyorum, her birinin ofiste küçülen zihin odağımı açmasına gayret ediyorum, üzerinde düşünüyorum. Bu arada “düzenli çalışma hayatı” ile ilgili düşüncelerim pekişiyor; geleceğimin buralarda olmadığını en derinlerde hissediyorum; ve hayatımdaki “yeni takıntıma” mümkün olduğu kadar enerji ayırıyorum.
Çalıştığım yerin hakkını yemeyelim; bu tarz yerler arasında şartların fena olmadığı, hatta iyi sayıldığı bir yer; en azından 5.30’da evime geri girmiş oluyorum.
Benden sonra dünya turundan gelen bir arkadaşım daha kurumsal hayata geri döndü; bir diğeri de planlarını yapıyor; yani benim bu işten anladığım, “dünya seyahati” ve “kurumsal hayat” birbirinin antitezi değil; bir kez birini yapan bir daha öbürüne bulaşmaz kanısı da pek geçerli değil.
İnsanın ne yapacağına sadece kendi karar veriyor; “şartlar beni şuna itti buna itti” demiyorum da; “şu anda hayatımın bu şekilde olmasını ben seçtim” diyorum; elimde olmayan koşullar tabii ki var, ama hayat dediğin şey onlar karşısında aldığın kararlar sonucu ortaya çıkan şey değil mi?
“Macera” ruhum hiç kaybolmadı, ve yeni bir proje için gün sayıyor :) “
Başka bir maceracı da Meltem Yaşar ‘dı. Hani Türkiye’den Uganda ‘ya yerleşen ve artık orada yaşayan. Hala Uganda’da (zorluklarına rağmen) yaşamaktan pek bir keyifli.
Orada iş hayatına devam ederken Afrika’yi daha çok gezmek için planlar yapıyor bu aralar. Yetimhaneye daha fazla yardım etmek için de yollar arıyor.
Hayatında öyle çok büyük değişiklikler olmasa da Uganda’da tek başına yaşamını sürdürüyor olması bana hala fazlasıyla büyük ve şaşırtıcı bir değişim olarak gelmeye devam ediyor.
Sadece futbol ve basketbol değil, hemen her konuda sohbetlerken çok şey öğrendiğiniz, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız, medyadaki en keyifli, zarif ve samimi kişilerden biri, gazeteci Yiğiter Uluğ da 20 Soruluk Söyleşiler’deki konuklarımızdan biriydi.
Onu çok heyecanladıran bir projesi var bu aralar. Ona hem bu projeyi, hem de hayatındaki değişiklikleri sordum:
“Vallahi son zamanlarda hayatımda çok büyük bir değişiklik yok aslında. Yine spor (ağırlıklı olarak basketbol) her yanımı kaplamış durumda. İzliyorum, yazıyorum, bazen TV’ye çıkıp yorumluyorum vb.
Yalnız beni heyecanlandıran bir proje var. Yaz boyunca epeyce bir hazırlık yaptık ve önemli ölçüde yol aldık. Ekim ayında da başlayacağız inşallah.
Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin çatısı altında bir Sportif İletişim Sertifika Programı başlatıyoruz. Nedir, açıklayayım:
Spor yazarı, yorumcusu, TV spikeri olmak isteyen binlerce genç var. Ancak bunların gidebildikleri okul sayısı kısıtlı, oralarda da alabildikleri eğitim onları bu tip bir profesyonel yaşama hazırlamak açısından yetersiz. Biz şimdi üniversite öğrencileri ya da üniversiteyi bitirmiş ve bir başka dalda çalışan gençler için haftasonları üst düzey profesyonellerin ders vereceği bir spor gazeteciliği ve televizyonculuğu programı tasarladık.
Halit Kıvanç’tan Attila Gökçe’ye, Çetin Çeki’den Şenes Erzik’e kadar kendi alanında isim yapmış, büyük deneyim sahibi insanların ders vereceği bu programın koordinatörlüğünü üstlendim. Bir aksilik olmazsa 20 Ekim’de başlayacağız ve her hafta 8 dersten 14 hafta sürecek. Toplam 112 ders. Gazeteciliğin yanı sıra spor ekonomisi, spor hukuku, image making gibi dersler de var.
Hatta Türkçe dersi de olacak; bildiğin “Güzel Türkçemiz”! Malum, şimdiki gençlerin çoğu de’leri, da’ları ayrı yazmayı bilmiyor.
Türkiye Spor Yazarları Derneği ile konuştuk, çok olumlu geçti. 15-20 kadar öğrenciyi gazetelerin spor servislerinden onlar seçip bursla gönderecek. İlk etapta 50 öğrenci hedefliyoruz. Eğer başvurular daha fazla sayıda olursa ilkbahar döneminde de devam etmeyi düşünüyoruz.”
Dünyayı değiştirebileceğimize yürekten inanan bir blog yazarı vardı, ağırlıklı olarak pazarlama üzerine dobra dobra yazan; samimi ve asi… Evet; Eylülce ‘nin Gaye Ör ‘ünden bahsediyoruz:
“Hala aynı yerde çalışıyorum, hala aynı yerde oturuyorum, Batman favori karakterim, saçlarım hala kısa ve hala hepimizin dünyayı degiştirebileceğine inanıyorum. Sanırım en önemli şey doğru ve iyi biri olmak ve sonra da elinizden gelenin en iyisini yapmak ; )
Hayatımda “bana” dair birçok sey değişti. Belki evlendim, çocuğum oldu, müdür oldum diye bir girizgah yapsaydım hakkımdaki değişim algısı daha farklı ve kuvvetli olacaktı. Ama önemli olan “ben”in değişimi, gerisi boş …”
Güncelleme (9 Ekim 2007): Gaye’nin son adresi: pangpeng
Anafikir’den tanıdığımız internet aşığı Selim Yörük ‘de şimdi sıra:
“Tunç’la yaptığımız söyleşide canlı canlı önümde duran tek kalan projemin Anafikir olduğu söylemişim. Söyleşinin üzerinden yaklaşık 1 yıl geçmiş. Şimdi bakıyorum, ortada daha çok proje var ama Anafikir’in yeri ayrı hala benim için. Neden ayrı?
Bir zamanlar yalnızca bir üniversite öğrencisi iken, yalnızca bir blog ile hayatımı şekillendirmiş biri oldum bugün, inanamıyorum : ) Onun sayesinde, bugün dostum, arkadaşım, iş-arkadaşım diyebileceğim onlarca kişi kazandım. Bu şekilde kazandığım ve büyük bir hazla dostum dediklerimden biri de Tunç.
Tunç’la söyleşiden bu yana bakıyorum da, pek hoşuma giden cicilerim olmuş kucağımda; İnternet, pazarlama, gak guk hakkında yazılar yazdığım bir blogum (Takipte.com), müzik tutkumu tüm dünyayla paylaştığım bir sitem (Listeny.com), benim ve diğer birçok insanın film karesi gibi olan hikayelerini paylaştığı bir komunitem (eAnlat.com), aşık olarak, resmen sevişerek çalıştığım, ay sonlarında, yalnızca hobimi yaparak maaş bordrosu gördüğüm 4play’im.
Bakıyorum da, bir yıl öncesinden çok daha mutlu biri olmuşum. Bitmiş mi? Yok; “Ömür boyu beta” kalacak bir çocuğum ben. Hiçbir zaman olmam, bitmem, tamamlanmam. Daha yapılacak, düzeltilecek, geliştirilecek çok şey var.”
İki memur çocuğu, Barış Sözen ve Ümit Dilli , üniversite hazırlık kurslarına giderken çektikleri maddi sıkıntılara adeta isyan ederek kurdukları bir sanal ÖSS hazırlık dershanesi vardı. Ücretsiz hem de.
Bugün itibariyle yaklaşık 400 ders videosu bulunan sitelerini kurabilmek için zaman zaman aç kalmayı daha göze almışlar ve sponsor olarak da sadece PowerFm’i ikna edebilmişlerdi.
Barış bugüne kadar olan gelişmeleri özetledi bana:
“Şu an yaz okulunda derse ara verdik :) Ümit arkadaşım da şu anda bütünleme sınavlarına çalışıyor. Anlayacağınız derslerimizi biraz ihmal ediyoruz ve biraz da hocalarımızın anlayışsızlığı ve bizi (çoğunluğunun) hiçbir zaman desteklememesinden kaynaklanıyor bu durum.
Bu siteyi kurmak için çektiğimiz sıkıntıları düşünüyoruz da buna değer miydi diye sürekli kendimize soruyoruz. Ve cevabını bulduk “evet değer”. Sitemize giren binlerce öğrenci var ve bunlardan dershaneye gitmeden bizim sitemizden çalışarak iyi veya kötü bir üniversite kazanan yüzlerce öğrenci var.
Şu aralar sitemizin tasarımını değiştirmekle uğraşıyoruz. Yeni eğitim dönemine online eğitim sitesinin yanı sıra, eğitim haber portalı olarak da girmek istiyoruz. Tabi ki bir yandan okulumuzdaki derslerle uğraşmak ve bir yandan siteyle uğraşmak bizi çok yoruyor ve yavaşlatıyor.
Üniversite öğrencilerine burs vereceğimiz bir de projemiz var, bir fon oluşturacağız ve bu fonda 400-500 bin ytl arası bir para toplanacak ve bu para üniversite öğrencilerine burs olarak verilecek. Tabi ki bu projede tamamen internetin sayesinde olacak.
Burada iki amacımız var; birincisi herşeyin para demek olmadığını insanlara göstermek istiyoruz. İikincisi ise eğitim ve bilişimle ilgili haberlerimiz basında çıktıkça insanlar ve dolayısıyla şirketler ve devlet(?) eğitime ve bilişime ve yeniliklere daha fazla önem verecek ve umarız daha güzel bir Türkiye olacak.
Ama şu anda okulumuz ve Dersizle.com yeni projemizi yapmamıza engel oluyor. Büyük ihtimalle yeni projemizi önümüzdeki kış aylarında okulumuz tatildeyken yapacağız.
İleride internet üzerinden reklam çözümleri sunan ve bilişim danışmanlığı yapan “global” bir şirket sahibi olmak için uğraşacağız.
Şimdi dersime yetişmek zorundayım!”
Üçüncü ve son bölümle bu yazı dizisini bitireceğiz.