FINTECH’İN TÜRKİYE’DEKİ DURUMU
Son yıllarda BİT kullanımının ve özellikle de salgınla beraber son birkaç yıldır Fintech alanında hızlı bir büyümenin yaşandığı söylenebilir. Örneğin Fintech’ler sayesinde bankacılık sektöründe temassız ödemelerde adeta bir patlama yaşanmıştır. Diğer taraftan çevrim içi para transferi, temassız POS ve akıllı kartlı ödeme sistemleri, e-ticaret, m-ticaret, çevrim içi fatura ödemeleri gibi çeşitli alanlarda da önemli bir artış gözlenmekte. Ülkemizdeki Fintech şirketleri, bankalar karşısında %2 – %3 olan pazar paylarını her geçen yıl bankaların aleyhine artırmakta yani bir anlamda bankalara oldukça ciddi rakip olmaya başladılar. Örneğin para transferinde Fintech şirketlerinin ABD’deki payı %10 seviyesine, Türkiye’de ise %3’e yaklaştı.
Daha da önemlisi para transferinin Ülkemizdeki önemli ve önde gelen Fintech şirketlerinden olan Papara, finans sektöründe hızlı bir büyüme gösterdi. Öyle ki, sadece bankalardan pay kapmak bir tarafa, Türk bankacılığının bir anlamda yerini almaya bile göz diktiği söylenebilir.
Nitekim Ülkemizdeki en büyük Fintech şirketlerinden birisi olan Papara’nın üst düzey bir yetkilisi şunları söylüyor.
Geliştirdiğimiz çözümler sayesinde finansal hizmetlerden yararlanan kullanıcı sayısı arttı. Doğrudan bankalarla rekabet etmekten ziyade pazarı büyüten bir iş modeline sahip olduğumuz için bankalarla beraber kazanıyoruz. BKM verilerine göre ön ödemeli kart pazarındaki payımızın %45,5’e yükselmesi, pazarı büyütüp gelişmesine katkı sağladığımızı gösteriyor.
Yine Ülkemizdeki Startups.watch adlı Fintech şirketinin üst düzey bir yetkilisi şunları söylüyor.
Şu anda Fintech’lerin bankacılık sektöründen en çok pay alabilecekleri alan, kripto para girişimleridir. Birçok kişi vadeli mevduat hesabı açmak yerine kripto para alıp yatırım aracı olarak kullanmakta. Diğer Fintech şirketlerinin çoğu bankacılığı destekleyici şekilde büyüyor. Örneğin Fintech’ler, düşük kar marjlı olan ödeme sistemleri işini bankalar adına yapmaktadır.
Ülkemizde yerleşik bir Fintech şirketi olan Lidio’dan üst düzey bir yetkili ise, şunları söylemekte.
Bankaların bir şekilde KOBİ’lerle buluşturamadığı çevrim içi POS servisini binlerce KOBİ’nin erişimine açıp, etki alanlarını çok hızlı bir şekilde genişletmelerine yardımcı olmaktayız. Bu iş modeliyle B2B (Business-to-Business / İşletmeden – İşletmeye) ödeme hizmeti sunan finansal teknoloji girişimleri, 100 binin üzerinde işletmeye, yüzbinlerce sektörel müşteri ve kullanıcısına kolay, hızlı ve güvenli ödeme çözümleri götürmektedir.
Ödeme çözümleriyle çevrim içi ve çevrim dışı ticaret yapan şirketlere hitap etmekteyiz, yaratmış olduğumuz bu katma değerle daha önce e-ticaretle tanışmamış birçok şirket, yeni müşteri kazanırken sektörel büyümenin de önü açılmaktadır.
Ülkemizden yine bir başka Fintech şirketi olan Sipay’dan üst düzey bir yetkili şöyle diyor.
Finansal teknoloji şirketlerinin, sektördeki eksik yönlerini iyileştirmeye çalışıyoruz. Bir hesap açmak için uzun banka kuyrukları ve evrak işlemleri yerine akıllı telefonla hesap açma işlemi yapabileceğiniz Sayısal Cüzdan uygulamaları sunmaktayız. Fiziki POS cihazlarının maliyet ve zaman kaybını önlemek için mobil POS çözümleri üretmekte ya da 13 – 18 yaş aralığının bile yararlanabileceği ön ödemeli kartlar gibi çeşitli olanaklar sağlamaktayız.
Konunun uzmanlarına göre, kartlı ödeme sistemlerinde İninal, Türkpara ve Papara gibi şirketler ayda 300 bine yakın yeni müşteri kazanmakta, debit kartta ise Fintech payı %10 düzeyine ulaşmış durumda, çevrim içi POS ödemelerinde ise, teknoloji şirketlerinin payı henüz düşük düzeyde ancak, artış oranı oldukça iyi.
Kredi kartları konusuna gelince, (Buy now pay later – Şimdi al sonra öde) alanında Colendi ve Birleşik Ödeme gibi Fintech şirketleri oldukça ileri düzeydeler. Şu anda pazar payları her ne kadar %1 ise de, gelecek 5 yıllık süreçte bu oranın rahatlıkla %10’lara ulaşabileceği öngörülmekte.
Birleşik Ödeme adlı Fintech şirketinden bir yetkili, sektördeki esas rekabetin Fintech şirketlerine bankacılık lisansı verilmesiyle başlayacağına söylüyor.
Bir kişinin, farklı bankalarda bulunan tüm hesaplarını tek bir ekranda aynı anda tek bir şifreyle görebilmesine olanak sağlayan ve son derece önemli bir Fintech teknolojisi olan Açık Bankacılık teknolojisine BDDK ve Merkez Bankası tarafından Ülkemizde henüz onay verilmemiştir. Bununla beraber, yakın gelecekte buna onay verilmek zorunda kalınacağı açıkça ortadadır. Dolayısıyla yeni kuşak bankalar, yeni dönemde çok daha esnek uygulamaları devreye alarak müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkaracaktır.
Fintech’ler, dünyada çok geniş alanda faaliyet göstermekte ancak, Türkiye’de ise, çoğunlukla ödeme hizmetlerinde öne çıkmakta. Yakında geleneksel bankacılığın yerini tamamen bırakacağı sayısal bankalar ve servis modeli bankacılıkla birlikte finansal kapsayıcılığın daha da artması beklenmekte. Böylece daha önceden hiçbir şekilde banka müşterisi olmayanların da, yeni bir müşteri kitlesi olarak finans sektörüne dahil edilmesi planlanmakta.
Sonuç olarak tıpkı başka ülkelerdeki gibi Türkiye’deki Fintech şirketleri de, kendilerini bankalara rakip değil, onlara yardımcı olan, onları tamamlayan kuruluşlar, hatta iş ortağı olarak görmekteler. Ancak şurası da bir gerçek ki, bankalar genelde bu Fintech şirketlerini uzun vadede kendileri için ciddi rakip olarak görmekte, hatta gelecekte kendilerinin yerini alabileceğini dahi düşünmektedirler. Aslında bu korkularında hiç de haksız değiller. Nitekim blokzincir teknolojisinde desentralizasyon türünden bir yapılanmanın tam anlamıyla gerçekleşmesi ve bunun da beraberinde ayrıca blokzincir ve kripto para kullanımının yaygınlaşması bu sonucu ortaya çıkarabilecektir.
TÜRKİYE’DEKİ FINTECH UYGULAMALARI
Temmuz 2022 itibarıyla 1.8 milyon POS cihazı, 52 bin ATM ve 159 milyon banka kartına sahip olan Ülkemizin finans ve bankacılık sisteminin, AB üyesi ülkelerin çoğuna oranla sayısallaşma anlamında oldukça iyi olduğu söylenebilir. Dahası 2020 yılındaki salgın hastalıkla beraber tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de çevrim içi ve temassız ödemede hızlı bir artış gözlenmiş ve bu oran olarak şu anda %50’yi aşmış durumda. Örneğin 2019’da 679 milyon olan internet üzerinden kartlı işlem sayısı, 2020’de %41 artarak 956 milyona ulaşmıştır.
Donanım tabanlı BİT’lerin ARGE ve üretimi açısından Ülkemiz hiç de iyi bir konumda olmamasına karşın, özellikle yazılım tabanlı BİT’lerin üretimi ve kullanımı konusunda çoğu ülkeye oranla oldukça iyi durumda. Bu konuda dünya lideri olabileceğimiz açıkça ortadadır. Dolayısıyla bu konuda istihdam oluşturma, üretim ve ihracat yapma anlamında Ülkemize çok büyük oranda katma değer yaratılabileceğinden, hiç değilse bu geçiş süresinde yani donanımsal BİT’lerin ARGE ve üretimi açısından belirli bir konuma gelene kadar yazılımsal BİT’lerin ARGE ve üretimine ağırlık verilmesi, bu konuya yönelik çalışan üniversite ve KOBİ’lerin devlet tarafından idari, yasal ve maddi olarak desteklenmesi son derece önemlidir.
Ülkemizdeki banka, sigorta ve borsa gibi çeşitli finans kurumlarının kendi bünyesinde kullanacakları Fintech ürün ve hizmetlerinin öncelikle Türk Fintech’lerden sağlanmasına yönelik yasal bir düzenleme yapılması son derece önemlidir. Bu konu sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda siber güvenlik açısından da son derece önemlidir.
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin 2021 tarihli raporuna göre, Türkiye’deki Fintech şirketlerin sayısı 520’ye ulaştı. Ancak Türkiye’de yeni kurulan Fintech şirketlerinin sayısı azalırken, Fintech’lerin finans sektöründen aldığı yatırım miktarı artmakta. 2022’nin ilk yarısında Türkiye’de toplam 1.4 milyar dolar yatırım alan 157 şirketin içinde, toplam 63 milyon dolar yatırım alan 23 Fintech şirketi bulunmakta.
Türkiye’de sayısal bankacılık yaygın olarak kullanılmaktadır; ancak, bunlar ya geleneksel bankaların sayısal kanalları ya da şubesiz bankacılık birimleridir. Revolut, Monzo, N26 gibi yeni kuşak sayısal bankalar henüz Türkiye’de faaliyet göstermemektedir. Ancak, Türkiye’de küresel örneklere benzer ürün ve hizmetler sunan ve gelecekte iş modellerini yeni kuşak sayısal bankacılığa doğru evirebilecek yerel oyuncular da bulunmaktadır.
Geleceğin sadece bankacılık, finans, borsa ve sigorta sistemini değil, aynı zamanda geleceğin ekonomisini de kökünden değiştirecek, yeniden yapılandıracak altyapının hazırlığı şu anda BİT’lerdeki gelişmeye ve bu gelişmenin yönüne bağlıdır. Bunlardan birisi de kurgu ötesi teknolojisidir. Bu konuda Ülkemizde bazı önemli çalışmalar halen yürütülmekte.
Örneğin DenizBank’ın yeni kuşak ortaklarından olan NEOHUB ve Atlas Space, kurgu ötesi bir yapıda bankacılık hizmetinin sunulabilmesine olanak sağlamak üzere çok önemli bir girişim başlattı. Bir anlamda Türkiye’nin yerli ortaklıkla hayata geçirilen ilk banka şubesi olarak hizmete açılması beklenen kurgu ötesi tabanlı yani Metaşube, ilk etapta banka müşterileri için yeni bir bilgilendirici temas noktası olacak. Zaman içinde ise, banka müşterilerinden gelen geri bildirimlerle daha da geliştirilmesi hedeflenmiş durumda.
Aktif Bank, dünyada 176 ülkede, 400 binden fazla işlem noktasıyla hizmet veren UPT’nin bir Fintech uygulaması olan UPTION Avrupa Hesabı’nı kendi müşterileriyle buluşturmuş durumda.
Türk vatandaşı müşterilerine Avrupa’da geçerli bir IBAN tahsis eden UPT, UPTION Avrupa Hesabı’yla Avrupa’daki banka hesaplarıyla kolay ve hızlı para transferi olanağı sunmakta. UPT’den üst düzey bir yetkili, bu konuda şunları söylüyor.
UPTION kullanıcıları transferi yapılan paranın miktarı ne olursa olsun sadece 1 Avro ödeyerek Avrupa’daki herhangi bir ülkeden para alıp gönderebilmektedir. Freelance sistemi, her geçen gün pek çok kişinin tercihi olmayı sürdürüyor. Freelance çalışanlara da fayda sağlamış oluyoruz
Türkiye’deki Fintech Girişimleri
Türkiye’de bilinirliği yüksek pek çok Fintech şirketi ve girişimi bulunmakta. Bunlar arasında Paraşüt, İyzico, Ketchup Loyalty Marketing, Ödeal, Monitise gibi pek çok örnek sayılabilir. Bu şirketlerin çoğu yurt dışından yatırım alarak gelişti. 2019 yılında, Türkiye’den 17 Fintech girişimi yaklaşık 8.4 milyon Dolar yatırım aldı. Bu girişimler şunlardır.
Akaunting, Bankalarım, BiLira, Birleşik Ödeme, ComPay, Endeksa, Figopara, idverif, kassa, Kobaküs, manibux, manim, Metamorfoz, Moneymo, öde.al, Payfull ve Paym.es.
KPMG’nin The Pulse of Fintech adlı raporunda Türkiye’deki Fintech sektörü kısaca şöyle özetlenmekte.
2016 yılında Türkiye’de kurulu bulunan 200’den fazla Fintech şirketinin bu sektördeki toplam yatırımı 29 milyon dolar idi. Buna karşın bu şirketlerin yaptığı toplam işlem değeri 15 milyar dolara yaklaştı. Melek yatırımcılar ve girişim sermayelerinden 2016’da 14 şirket yatırım aldı, toplam 16 anlaşma gerçekleşti. Bu rakamların her yıl ortalama %10 – %20 oranında artacağı öngörülmekte.
Ekim 2021’de Türkiye’deki Fintech kullanımını analiz etmek üzere yapılan çalışmalarda para transferi ve fatura ödeme işlemlerinin sayısal kanallarda en çok kullanılan finansal hizmetler olduğu gözükmektedir. Araştırma her ne kadar sadece Fintech kullanıcılarıyla yapılmış olsa da, Türkiye’deki bankaların mobil ve internet bankacılığı kanallarının hala banka dışı Fintech uygulamalarından daha yaygın kullanıldığı görülmektedir. Para transferi, e-ticaret, çevrim içi ve temassız ödeme, Türkiye’de en çok kullanılan Fintech hizmetlerindendir. Zaten 2021 yılı rakamlarına göre Ülkemizde sayısı 440’dan fazla olan Fintech’lerin çoğunluğu para transferi ve ödemeler alanında faaliyet göstermektedir.
Buradan anlaşılan o ki, Ülkemizdeki Fintech sektörü dünyadaki gelişmelerin tam tersine sadece para transferi ve ödemeler kıskacına hapsolmuştur. Bu kıskaçtan kurtulabilmeleri için Türk Fintech’lerinin dünya piyasalarında birer rekabetçi hatta söz sahibi olabilmeleri için kamu tarafından her açıdan desteklenmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
KPMG ve H2 Ventures’ın birlikte hazırladığı ve dünyanın en yenilikçi Fintech firmalarını kapsayan 2019 Fintech 100 raporu, Ocak 2020’de yayınlandı. Bu rapora göre ilk 100’e 2 Türk Fintech girişimcisi listeye girdi, Papara ve MenaPay. Çin, her zamanki gibi zirvedeki ilk 3 sırada yerini korurken, Hindistan 2 Fintech şirketle ilk 10’da yer aldı. ABD ve İngiliz firmaları da 2’şer ve son olarak da Endonezya ve Singapur da 1’er Fintech şirketi ile ilk 10 arasında yerini aldı.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ilk blokzincir tabanlı ödeme sistemi olan ve Türkiye’de 2017’de hizmete giren MenaPay, nakiti sayısallaştırarak blokzincir teknolojisinin günlük hayatın her alanında kullanılabileceğinin en güzel örneklerinden birini ortaya koydu. Kurguladığı ekosistem ile sadece kripto sektörüne değil, aynı zamanda Fintech ekosistemine de yeni bir bakış açısı getirdi.
Sonuç olarak şurası da bir gerçek ki, Türkiye’de Fintech olgusu, gelişmekte olan pazardaki fırsatlar olarak değerlendirilip, gerektiği şekilde devlet desteği alındığında ve tabii ki, konunun siber güvenlik boyutu da göz önüne alındığında TÜBİTAK, ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN ve TAI gibi gözde firmalarımızdaki ve üniversitelerimizdeki zehir gibi gençlerimizi yurtdışına kaptırmamak koşuluyla her biri ANADOLU KAPLANI olan gençlerimizin ve girişimci firmalarımızın dünya pazarlarında söz sahibi olup lider konuma geçmeleri işten bile değildir.
Diğer taraftan Türkiye, internete ve akıllı telefonlara erişimi yüksek genç ve kalabalık nüfusu sayesinde Fintech sektörünün gelişmesi için çok uygun bir ortamdır. Fintech’in arkasındaki diğer itici güçlerden birisi olan e-ticaret, m-ticaret ve sayısal bankacılık kullanımı da 2015’ten bu yana hızla artmıştır. Zaten Ülkemiz finans ve bankacılık sektöründe sayısallaşma anlamında neredeyse Avrupa’daki çoğu ülkenin oldukça ilerisindedir.
Ancak gönül ister ki, bu gelişmenin sadece yazılım alanında değil, aynı zamanda ARGE tabanlı donanımsal üretim yani reel üretim alanında da olmasıdır.
FINTECH’LERİN ÜLKEMİZDEKİ YAPISAL DEĞİŞİM SÜRECİ
Ülkemizde Fintech konusunda bazı önemli yasal düzenlemeler yapılmakta. Dolayısıyla düzenleme anlamındaki boşlukların doldurulmasıyla beraber Fintech olgusunun Ülkemizde daha da kökleşeceği ve yaygınlaşacağı kuşkusuz.
Türkiye’de bu alandaki düzenlemeler tam olarak oturduğunda en başta Fintech’lerin ve buna bağlı olarak da banka, borsa ve sigorta gibi çeşitli finans oyuncularının gerekli izinlere başvurması ve rotalarını bu yöne doğru çevirmesi, piyasadaki olası oyuncuların 5 ana başlık altında toplanabileceğinin de bir göstergesidir.
1) Bağımsız girişimcilerin kurduğu Fintech’ler
2) Geleneksel bankaların Fintech birimleri
3) Telekom operatörlerinin Fintech birimleri
4) E-ticaret ve perakende oyuncularının Fintech girişimleri
5) Yabancı yeni kuşak sayısal bankalar
Çağın değişen iş modelleri ve sayısallaşma daha doğrusu sektörde yoğun oranda BİT’leşme olgusu, finans ve bankacılık pazarına yeni iş olanakları sunmakta. Tüm bunların altında Fintech şirketleri ve bu şirketlerin temelinde BİT alanında yapılan ARGE olgusu yatmakta. Örneğin BİT’ler ve Fintech’ler sayesinde Türkiye’deki ünlü UNICORN ’lardan olan bazı e-ticaret şirketleri (Trendyol, Hepsiburada, Getir) ve mobil oyun şirketleri (Peak Games ve Dream Games), oldukça önemli başarılara imza atmışlardır.
Not: Tek boynuzlu ata verilen mitolojik bir ad olan UNICORN terimi, değeri 1 milyar doların üzerindeki girişimleri ifade eder.
İleriki süreçte ise, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin bir sonraki UNICORN’larının Fintech yoğun yazılım, yapay zeka, eğitim, sağlık, güvenlik ve ulaşım gibi bazı sektörlerden çıkacağına yönelik öngörü bulunmakta.
Özellikle artan girişimci, yatırımcı, kullanıcı sayısı ve gerekli düzenlemelerin süreç içinde tamamlanmasıyla beraber Türkiye’de Fintech tabanlı yeni UNICORN’lar doğabilecektir. Bu iş modelinin küresel ölçekteki başarısı göz önünde bulundurulduğunda, yeni kuşak sayısal bankaların, Fintech’lerin en önemli alt kategorilerinden biri konumunda olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
FINTECH’LERİN ÜLKEMİZDEKİ YASAL DÜZENLEME BOYUTU
Fintech’lerin, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alarak vergi gelirini artırması ve ayrıca henüz finans sektörüne katılmamış toplum kesimini de sisteme dahil ederek pazarı büyütmesi, doğal olarak kamu sektörünün bu konuya kayıtsız kalmasını engellemekte ve sonuçta bu konuda bir dizi yasa düzenleme yapılması gerekmekte.
Birincil ve ikincil düzenlemelerle desteklenen Fintech sektöründe, rekabet ve hizmet koşulları netleşeceğinden, bankaların ilgisi daha da artacak ve bunun sonucunda müşteri beklentilerini çok daha fazla karşılayan birçok yeni şirket, ürün ve hizmet ortaya çıkacaktır.
Bilindiği üzere, Fintech’ler bankalara rakip olarak ilk etapta çevrim içi, temassız ödeme ve para transferi hizmetleri alanında ortaya çıkmıştır. Buradan hareketle AB, Fintech olgusunun en önemli parçalarından birisi olan e-para ve e-para kuruluşları konusundaki ilk düzenlemeyi 2000 yılında Resmi Gazetesi’nde yayınladı.
AB tarafından yine Fintech sektörüne yönelik olarak ilk kez 2007 yılında kısaca PSD1 olarak da bilinen Payment Services Directive / Ödeme Hizmetleri Direktifi ’ni yayınlandı. PSD1 ile AB’nin temel amacı, üye ülkeler arasında verimli, hızlı, güvenli ve rekabetçi bir ödeme piyasasının geliştirilmesi idi. Yani Avrupa ülkeleri arasında tek ve ortak bir ödeme alanının oluşturulması hedeflendi.
Bu tek ve ortak ödeme alanını gerçekleştirebilmek için şu çalışmalar yapılmıştır.
Sonuçta Birleşik Avrupa Ödeme Alanı projesinin en önemli adımı atılmış oldu. Ayrıca, finansal teknoloji yani Fintech alanında faaliyet gösteren ve ödeme hizmetlerine odaklanan birçok startup’un daha hızlı büyümesi için uygun ortam da sağlanmış oldu.
Daha sonraki süreçte ise, gerek PSD1 uygulanırken kazanılan deneyim ve geri beslemeler ve gerekse de BİT’lerdeki ve buna bağlı olarak da Fintech’lerdeki gelişmeler ışığında PSD1’in yeniden güncellenmesi zorunluluğu ortaya çıktı.
Sonuçta PSD1 Direktifi gözden geçirilerek AB tarafından PSD2 adıyla 2015 yılında yeniden yayınlandı. PSD2 çok genel olarak PSD1’in temel özelliklerine sahip olmakla beraber, PSD1’in uygulanması sırasında özellikle siber güvenlik açısından ve diğer başka konularda eksik görülen olgular güçlendirilmiştir.
Fintech’lerin düzenleme boyutu açısından AB’de yaşanan bu gelişmelere karşın AB mevzuatına uyum sürecinde Ülkemizde yaşanan gelişmelere kısaca Fintech olgusu açısından bakalım.
AB’nin 2000 yılında e-para ve e-para kuruluşları konusunda yayınladığı düzenleme, Ülkemizde tam 13 yıllık bir gecikmeyle mevzuat uyumu çerçevesinde 6493 sayılı Yasa olarak yayınlanmıştır. Bu Yasa, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun adıyla 2013 yılında Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Bu Yasa aynı zamanda AB’nin PSD1 Direktifi temel alınarak hazırlanmış olup, şu anda PSD2 ve AB’nin Fintech konusundaki birincil ve ikincil diğer düzenlemeleri açısından bakıldığında, başta siber güvenlik konusu olmak üzere birçok alanda çok büyük eksikliklerimizin olduğu açıkça ortadadır.
Örneğin AB, yukarıda da kısaca açıklandığı üzere PSD1’de tespit ettiği siber güvenlik açıklarını sadece PSD1’i iptal ederek PSD2 Direktifi’ni yayınlayarak gidermeye çalışmamıştır.
Nitekim AB, ilk kez 1999 yılında yayınladığı e-imza Direktifi’ni, günün gelişen teknolojik gelişmelerini ve siber güvenlik konusundaki olası eksiklik ve yetersizlikleri de göz önüne alarak 2014 yılında iptal edip, yeniden güncelleyerek yayınlamak zorunda kaldı. Kısaca e-IDAS olarak da bilinen AB’nin bu yeni düzenlemesi, Electronic Identification, Authentication and Trust Services – Elektronik Kimlik Belirleme ve Güven Hizmetleri adıyla güncellenerek yeniden 2014 yılında yayınlandı.
Böylece AB tarafından başta eIDAS olmak üzere, Fintech sektörü ve aslında tüm sektörler açısından siber güvenliğe yönelik başka düzenlemeler de yapılmıştır. Buna karşın AB’nin 1999 yılında yayınladığı e-İmza Direktifi temel alınarak 2004 yılında Ülkemizde 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu ve buna bağlı ikincil düzenlemeler yayınlanmıştır.
Ancak şurası da bir gerçek ki, 2004 yılından günümüze kadar geçen sürede gerek AB ve gerekse de dünyadaki bu alanda meydana gelen teknolojik gelişmeler, uygulamalardan kaynaklanan deneyim ve bilgi birikimi göz önüne alındığında, Ülkemizdeki söz konusu düzenlemelerin çağımızın gereklerini karşılamaktan uzak olduğu açıkça ortadadır. Dolayısıyla AB’nin 2014 yılında yayınladığı e-IDAS Direktifi ve ilgili diğer yasal düzenlemeler ışığında 5070 sayılı E-imza Yasası’nın ve ikincil düzenlemelerin tekrar gözden geçirilerek güncellenmesi son derece önemlidir.
2021 yılında TCMB tarafından 6493 sayılı Kanuna dayanarak Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para İhracı İle Ödeme Hizmeti Sağlayıcıları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Fintech’in en önemli olgularından birisi olan blokzincir ve kripto para konusunda AB’nin yayınladığı bir dizi düzenleme bulunmasına karşın, Ülkemizde bu konuda çok büyük bir eksiklik bulunmakta.
Tüm bu olumsuzluklara karşın Fintech olgusunun en önemli teknik, siber güvenlik ve ekonomik parçasını oluşturan blokzincir ve kripto para konusunda Ülkemizde bugüne kadar bir adet ikincil düzenleme olarak 2021 yılında Resmi Gazete’de Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik yayınlanmıştır.
Toplamda 6 maddeden oluşan sözkonusu Yönetmelik, işlevsellik açısından aslında tek bir maddeden oluşmaktadır ki, o da zaten kripto varlıkların ödemelerde kullanılamayacağına yöneliktir. Çünkü Ülkemizde bu konuda henüz gerekli teknik, idari ve yasal düzenleme anlamında gerekli altyapı henüz tam olarak hazırlanamamıştır. Sonuç olarak kripto varlıklar konusunda da çok büyük eksikliğimiz bulunmaktadır.
Diğer taraftan başta AB olmak üzere, ABD, DTÖ, BM, ITU, ETSI, CEN, CENELEC, IEEE ve OECD gibi çeşitli uluslararası ortamlarda Fintech konusunda yapılan tüm toplantı, panel, çalıştay, konferans gibi etkinliklere Ülkemizin ilgili kurum ve Bakanlıklarının Türk Fintech şirketleriyle ve tabii ki üniversitelerle beraber işlevsel olarak katılınması, bu ortamlarda sadece Fintech alanında değil, genel olarak siber güvenlik, teknik, idari ve ekonomik alandaki tüm teknik ve hukuki çalışmaların yakından izlenmesi Ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir.
Diğer taraftan siber güvenlik, Fintech ve kripto varlıklar konusunun gelecekteki ülke ekonomisinde yaratabileceği köklü etkiyi çok iyi öngören Merkel, Alman toplumunun kripto varlıklar, Fintech ve siber güvenlik vb açısından geleceğini garantiye almak üzere ülkesine kuantum bilgisayarı kazandırabilmek için çok büyük bir çaba gösterdi ve sonunda da başardı.
Sonuç olarak önemle vurgulamak gerekir ki, çağımızın geleneksel ekonomi anlayışının öncül BİT’ler sayesinde kökünden değiştiği, yerini Veri Ekonomisi, Sayısal Ekonomi, Blokzincir, Kripto Para ve Fintech gibi son derece önemli olgulara bırakırken bu yazıda sadece Fintech olgusuna çok küçük ve yüzeysel bir giriş yapılabilmiştir.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Çok boyutlu ve derinlemesine incelenmesi gereken Fintech olgusunun bu 4 bölümden oluşan yazı dizisinde okuyucuya teknik, yasal, uygulama anlamında çok genel hatlarıyla bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
Çok doğal olarak siber güvenlik, teknik, kurumsal yapılanma, birincil ve ikincil düzenlemeler boyutunda AB, ABD, OECD, DTÖ, BM ve ITU gibi uluslararası kuruluşlarda bu konularda neler yapıldığının çok ayrıntılı bir şekilde incelenmesi, yorumlanması, gerekli her türlü çalışmanın tamamlanması, tüm bunların Ülkemiz tarafından çok yakından izlenmesi bir tarafa, her bir konunun ayrı ayrı derinlemesine incelenmesi gerektiğini göz önünde bulundurmak gerekir. Bu nedenle Fintech konusunun teknik, siber güvenlik ve yasal düzenleme boyutunun ayrı ayrı yazılarda ve çok boyutlu ele alınması gerekir.
Çok somut bir örnek vermek gerekirse, örneğin Fintech olgusunun en önemli araçlarından birisi olan blokzincir teknolojisinin günümüzde kullanıldığı en önemli alanlardan birisi, noter gibi herhangi bir kişiye / aracıya gereksinim duyulmadan gerçek ya da tüzel kişilerin birbirleri arasında anonim olarak her türlü işlem ve anlaşmaları güvenli ve güvenilir bir şekilde yapmasına olanak sağlayan, geriye dönük değişimin olanaksız olduğu asal sayı tabanlı RSA algoritmalı, Hash özetleme algoritmalı, zaman damgalı, PKI temelli özel yazılımlar olan Akıllı Sözleşmeler , Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi temel yasaları kökünde değiştirecek çok önemli bir olgudur. Yani tüm bu yasaların sil baştan yeniden yazılması kaçınılmazdır.
Dolayısıyla Akıllı Sözleşmeler konusunun da ayrı bir yazıda ele alınmasının çok daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.
E-ticaret ve m-ticaretin kısacası geleceğin ticaret anlayışının ve uygulamalarının tamamen ve çok köklü değişim geçireceği en önemli adımdır bu BİT olgusu.
Sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda siber güvenlik açısından da Ülkemizin geleceği için son derece önemli olan tüm BİT konularının, çok yakından izlenmesi ve gerekli teknik, idari ve yasal önlemlerin çok ivedilikle alınması gerekir.
HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
BİLGİ GÜÇTÜR