Gelecekte Neler Olacak?

Bilsek mi keşke? Yoksa şimdiki gibi bilmemek mi daha iyi?

Hangisi daha iyi bilmiyorum ama hayal etmek benimkisi. Falcılık değil de, öngörümüzü kullansak.

15-20 sene gibi kısa dönemde ortalama yaşam süresinin artacağı, gelişmiş ülkelerin nüfusunun azalmaya devam edeceği, A.B.D.’den sonra Çin ve Hindistan’ın dünyanın en büyük güçleri olacağı, Japonlar’ın düşüşe geçeceği, genç nüfusu ile Türkiye’nin en büyük ilk 15 ekonomiden biri olacağı gibi varsayımların ötesinde bir şeyler…

Daha uzununu; yüz sene, hatta beşyüz sene sonrasının geleceğinde neler olacak?

Bunlar benim öngörülerim:

Beynimize takılan internet bağlantılı bir çip ile;

– Google amca gibi motorlara sadece düşünerek “ara” demek artık yeterli.

– Cep telefonları bitiyor [Şuna sms at, bunu ara yok. İstemen yeterli. Yüksek sesle konuşmaya da gerek yok, düşünmek zaten bir yerde içinden konuşmak değil mi?]

– Yaşamsal fonksiyonların sürekli kontrolü, uyarı mekanizması [Doktorlar da uzaktan müdahale edebiliyor.]

– Unutmak artık tarih. Yüzler, isimler, numaralar, şakalar, olaylar…

– Yeni bir dil öğrenmek de o denli hızlı ve kolay.

– Güncel haberler anında hafızanızda. Neyin süzgeçe takılmasını istiyorsak onlar takılıyor sadece. [Süzgeç danışmanlığı diye bir meslek var artık!]

– Çözemediğiniz bir matematik problemi veya formül kalmıyor.

– Yazılan yeni bir kitap, çekilen yeni bir film satışa çıktığı an istersen sende!

Dünya nüfusunun [20 milyardan sonra] azalmasına önlem olarak klonlama ve diğer doğal olmayan çoğalma yöntemleri artık “doğal.” Erkekler de hamile kalıyor!

Anne karnının dışında, yapay ortamlarda da bebek sahibi olmak mümkün. Ancak bu sadece çok zenginler için mümkün. Dolayısıyla daha ekonomik olan ‘taşıyıcı annelik’ çok popüler bir meslek olmuş.

Genetikçiler ve teknoloji yeni bir tür varlık yaratıyor. İnsan desen değil, robot desen o da…

İnsan görünümlü [duygusal zekası da olan] robotlar ise yakın arkadaşlarımız. Yapay zekaları da bizdeki doğalından kuvvetli.

Her türlü organın yapayı ile nakli mümkün. DNA oynamaları ile bazı bozukluklar temelden gideriliyor. Sağlık sorunlarından ölüm kalmıyor.

Küresel ısınma gerçek. Yükselen sular bazı ülkeleri yok ediyor. Kuraklık ve kıtlık tüm beslenme alışkanlıklarını değiştiriyor. [Deniz suyunun arıtılma işlemi en yaygın sektörlerden biri.]

Doğal kaynakların yetmemesi bugünkü gibi doğal yiyecekleri bulmayı çok daha pahalı hale getiriyor. Beslenme için kendimizi [kabloyu elektrik prizine takar gibi] şarj edebileceğimiz tatsız tuzsuz mekanizmalar var.

Yaşam çok daha pahalı. Zengin daha zengin, fakir daha fakir ve sayıca daha çok.

Ülke sınırları kalmıyor. Milliyetçilik azalıyor, bitiyor belki de. Sanal sınırları ise dini inanışlar belirliyor. Yaygınlaşan yeni inanışlar ve din savaşları var.

Siber savaşlar devrede. Klasik anlamdaki savaşlar da değişmiş. Asker yok. Herşey uzaktan kumanda. Nükleer, biyolojik ve uzaya yerleştirilen silahlar devrede.

Denizler de kara parçaları gibi yaşam alanı. Üstü, dibi, ortası…

Petrol yok. Elektrik de. Yerine füzyon enerji kaynakları devrede. Herkes kendi enerjisini kendi üretiyor.

Fiziksel anlamda dolaşan para da artık yok. Her türlü alışveriş işlemi, elektronik olarak anında varlıklarımıza direkt ekleniyor veya çıkıyor.

İlk etapta arabalar tek kişilik, aynı zamanda uçuyor. Biz oto-pilot’u kapatmadığımız sürece kendi kendine gidiyor. Park yerleri evimizin içi.

Daha sonra fiziksel ulaşım bitiyor. Sanal 3D görüntümüz [beş duyumuzu da taşıyarak] anında istediğimiz yerde.

Ekranımızdan dünyanın her tarafını, sokakları, insanları canlı gözlemlemek mümkün. Safari fotografları çekmek için Afrika’ya gitmeye gerek yok.

Sadece göz ve kulağa hitap eden sinema, televizyon ve bilgisayarlar kalmadı. Koku, dokunma ve tad alma da işin içinde.

Sanal seks webcam önünde show yapmanın çok ötesinde. Giyilecek özel kıyafet ve yardımcı aletler yardımıyla gerçeği ile yarışır hale gelmiş durumda.

Geniş kitlelere konuşan reklamcılık bitmiş. Her mesaj kişiye özel.

Evrende yanlız olmadığımızı artık biliyoruz. İlk önce tanışma süreci! Sonra da bu gezegenlerdeki yaşamlara konuk oluyoruz. “Bu dünyadan taşınıyorum” lafı artık garipsenmiyor.

Sağ ve sol beynin dışında beynin başka tarafları da var artık. Rasyonel ve duygusal olmanın yanına, başka bir boyutun daha gelmesi demek belki de bu.

Işık hızından (300 bin km/sn.) daha hızlı bir şey bulunmalı [düşünce hızı belki.]

Evlilikler, şirket birleşme sözleşmeleri gibi yazılı anlaşmalara bağlansa da; aşk ise aynı aşk!

İlk aklıma gelenlerdi bunlar. Adı üstünde; varsayım sadece.

Gelecek eğer böyle olacaksa; tamam daha uzun yaşayacağız da, aldığımız nefesin kalitesi azalacak gibi. Yazdıkça da buruk bir tad oluştu bende. Bazı gelişmeler hoş gibi duruyor da, hiç olmasa sanki.

Geleceğe değil de, biz en iyisi geçmişe mi gitsek?

Neyse, ben asıl sizin öngörülerinizi merak ediyorum. İster on yıl sonrası, ister yüz, ister bin yıl. Gelecekte insanlığı sizce neler bekliyor?