Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Tayyip bugün Mecliste Cumhurbaşkanlığı Mazbatasını, Kaçak Saray’ının Arka Bahçeli’sinin elinden aldı, yemin ederek, kendisini Meclisteki Amerikancı partilerin hepsine cumhurbaşkanı olarak bir kez daha kabul ettirdi, değil mi?
Orada milletvekilleri vardı Tayyipgiller’in, muhalefeti oluşturan Yeni CHP’nin, HDP-Yeşil Sol’un vesaire… Hepsi de, kimisi alkışlayarak, kimisi bakarak izlediler bunu.
Bir teki olsun ağzını açıp gık diyebildi mi?
Yok.
Yahu Tayyip Cumhurbaşkanı olamaz!
Niye olamaz?
Kendisinin karikatüre çevirdiği Anayasanın bile 101’inci maddesi şöyle der:
“Cumhurbaşkanı 40 yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk Vatandaşları arasından halk tarafından seçilir.”
Neymiş, arkadaşlar?
Yükseköğrenim yapmış olma şartı varmış.
E, Tayyip’in var mı yükseköğrenim yapmışlığı?
Yok.
Yahu bu Tayyip sadece Fatih’teki İstanbul İmam Hatip Lisesini bitirmiştir. O da güz döneminde, ikmal sınavlarını vererek. En baba dersler olan Arapça ve Kur’an’dan ikmale kalmış; bütünleme sınavında da; “Müslüman çocuğumuz mağdur olmasın”, diye geçirilmiş, İmam Hatip Lisesi mezunu diploması almış bir şahıstır. Başka herhangi bir diploması yok bu adamın.
70’li yıllarda herhangi bir yüksekokula başvurabilmek için eğer meslek lisesi mezunuysanız, bir düz liseye başvurup, fark dersleri verip düz lise diploması almanız gerekiyordu. Meslek lisesi mezunları, sadece kendi alanlarıyla ilgili yüksekokullara gidebiliyorlardı, üniversite sınavlarında sadece onları-oraları tercih edebiliyorlardı. Başka tercih şansları yoktu.
Tayyip de mesela İmam Hatip mezunu, sadece İlahiyat Fakültesi ve Yüksek İslam Enstitüsünü tercih edebilirdi. Başka fakültelerde tercih yapma şansı yoktu. Olabilmesi için bir liseye başvurup, fark derslerini verip düz lise diploması alması gerekiyordu.
Tayyip diyor ki o konuda; “Ben Eyüp Lisesine başvurdum, Eyüp Lisesinde fark derslerini verdim ve düz lise diploması aldım.”
Eyüp Lisesi, böyle bir şey olmadı, diyor. Biz de avukat yoldaşlarımızla birlikte 2022’nin 14 Ocak’ında Eyüp Lisesine dilekçeyle başvurduk. Yani aşağı yukarı 1,5 yıl önce. Tayyip Erdoğan size İmam Hatip mezunu olduktan sonra gelip, düz lise diploması almak için, fark derslerini vermek için başvuruda bulundu mu? Hangi tarihte bulundu, bulundu ise? Ve hangi derslere girip, hangi notları alarak, hangi tarihte mezun oldu? Bunu bize bildirin, dedik. Ama aradan geçen bunca süreye rağmen bize bir geri dönüş olmadı.
Çünkü ne desin adamlar?..
Bulunmadı deseler, Tayyipgiller’in gazabından korkuyorlar. Bulundu deseler, yalan evrak, belge düzenlemiş ya da yalan söylemiş olacaklar. En iyisi ölü numarasına yatmış olmak; öyle yaptılar.
Tayyip iki tane diploma sürdü piyasaya. Biri bu: Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Lisans diploması. (Nurullah Efe Ankut, Tayyip’in piyasaya sürdüğü birinci sahte diplomayı gösteriyor.)
Gördüğümüz gibi burada imza yok, imzasız diploma olur mu yahu? Fotoğraf da yok. Sonra bu kadar ilkel diplomayla biz iş göremeyiz dediler, işi biraz daha geliştirdiler. Bir diploma daha sürdüler: Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi diploması. (Nurullah Efe Ankut, Tayyip’in piyasaya sürdüğü ikinci sahte diplomayı gösteriyor.)
Burada gördüğümüz gibi Rektör Orhan Oğuz’un ve Dekan Ömer Faruk Baturel’in imzaları var. Ama burada da fotoğraf yok. Burada diyor ki, Tayyip 1981 Şubat’ında mezun oldu.
Marmara Üniversitesi ne zaman kuruldu, arkadaşlar?
1982’de.
Yahu bir insan kurulmayan bir üniversiteden mezun olabilir mi? Olmayan bir üniversiteden mezun olabilir mi bir insan?
Bir insan herhangi bir yüksekokuldan mezun oldu ise mezun olduğu okulun o zamanki adı sanı, kimliği, şeceresi, ne ise o yazılır. Oradan diploma alır. Yoksa bir sene sonra kurulan Marmara Üniversitesinden diploma alınmaz, o üniversite de böyle bir diploma veremez.
Nitekim arkadaşlar, bu, bilgisayarda yapılmış bir sahte diploma örneğinin fotokopisiydi. Tayyip’in Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ın şoförü Hasan Tükenmez, 27 Haziran 2014 tarihinde, önceden devşirilmiş olan İstanbul 15’inci Noterine giderek bu sahte diploma fotokopisini sunuyor. Oradan bu sanki fotokopi değil de gerçek bir diplomaymış gibi bir örnek alınıyor. Fotokopiden “gerçek diplomayı gördüm” diyerek suret veriyor Noter. Devşirilmiş o da. İşte Noterin mührü var, tarihi var, kimin verdiği var. Bu Noterin (İstanbul 15’inci Noteri Mehmet Nejat Üçler’in) yerine imzaya yetkili kâtip Emine Seven imzalıyor bu sureti.
Fakat hep söyleyegeldiğimiz gibi, namussuzların olduğu her yerde mutlaka namuslular da vardır. Bir namuslu insan, bunu Türkiye Noterler Birliğine bildiriyor, bu sahteciliği. Türkiye Noterler Birliği olayı araştırıyor ki, bu bir sahtekârlık ve İstanbul 15’inci Noterine uyarı cezası veriyor, görevini yapmadığı, görevini kötüye kullandığı için. Ve verdiği diplomanın da gerçek olmadığını ve bir sahtekârlık örneği olduğunu belirterek…
Tayyip aldığı bu sahtekârlık belgesini götürüyor Yüksek Seçim Kuruluna veriyor, böylece CB adayı oluyor yani Cumhurbaşkanı adayı oluyor. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu da devşirilmiş.
Biz bununla ilgili defalarca suç duyurusunda bulunduk ama mahkemeler de çökertilip tamamen Tayyipgiller’in Kaçak Saray’ının Hukuk Bürosuna dönüştürüldüğü için yargı kurumları… Hatta onun elinde bir enstrüman silahına da dönüştürülmüş durumda mahkemeler. Yani Tayyip’e karşı bizim gibi namuslu, mücadele eden insanları yargılayarak cezalandırma yoluna gidiyor, o amaçla da kullanıyor.
Biz geçenki TRT çekimlerinde… propaganda çekimleri yapılıyor ya TRT’de, işte o işleri de Yüksek Seçim Kurulu Üyeleri düzenliyor, denetliyor, onların gözetiminde yapılıyor bu işler. Oraya geldi Yüksek Seçim Kurulundan bir hâkim; “Yahu işte seçimler kanuna uygun yapılıyor, düzenli yapılıyor”, filan dedi.
Dedim ki, yahu Tayyip’in diploması var mı? Size bir diploma gösterdi mi Tayyip?
Yok.
Ne verdi size?
Bir suret.
E, o suretin sahtecilik ürünü olduğu meydana çıktı. Türkiye Noterler Birliği bir kamu kuruluşu mu?
Evet.
O açıkça onayladı, o belge geçersizdir diye.
Siz nasıl kabul ettiniz o belgeyi?
Yahu işte bizden önceki arkadaşlar kabul etmişler, biz de oradan devam ettirdik, cevabını verdi.
Böyle bir şey olabilir mi?..
Sen Hukuk Fakültesini bitirmişsin güya, dedim. Sen şu anda diyelim hukukçu diplomasıyla geldin, yargıç oldun ve buraya atandın. Senin diplomanın sahteliği ortaya çıktı. Sen bu konumda durabilir misin artık, devam edebilir misin görevine? Yahu milleti eşek yerine koymayın, gidin bu masalları başka yerde anlatın. Bize anlatmaya kalkmayın bu masalları, dedim.
Yani durum bu, arkadaşlar. İçler acısı vaziyet… Adam 85 milyonu eşek yerine koyuyor. Açıkça Anayasanın ilgili hükmünü çiğniyor, ayakaltına alıyor, yok sayıyor. Ondan sonra neymiş? Ben CB seçtirdim kendimi…
Anayasayı, kanunu çiğneyerek yapılan bir işlemin geçerliliği olur mu yahu?
Onun hukukiliği, kanuniliği olur mu?
Ve bu devlete hukuk devleti, kanun devleti denilebilir mi?
Denilemez. İşte o bu yüzden bir çete devletidir, Tayyipgiller devleti. Tayyipgiller hükümeti kanunlarla çalışan meşru bir hükümet değil. Amerikan yapımı, Ortaçağcı, çıkar amaçlı bir suç örgütü bu. Başka hiçbir şey değil. Kanunla falan ilgisi yok bu adamların.
Biz bunları söyleyince de üst üste davalar açtırıyor bize, nasıl bunları dersin bana, diye. İşte dün öğle üzeri Ankara 48’inci Asliye Ceza Mahkemesinden sanık tarafı olarak bir dava açılmış, onun iddianamesini getirdi postacı. Ondan bir saat sonra da Alibeyköy İlçe Emniyet Müdürlüğünden bir memur aradı.
“Nurullah Bey siz misiniz?”
“Evet.”
“5 Nisan’da Çağlayan Adliyesi önünde bir duruşma çıkışı yaptığınız açıklamayla ilgili Savcı bey bir soruşturma başlattı. Onunla ilgili ifadenize başvuracağız.”
“Savcı bey niye kendisi başvurmuyor ifademe?”, dedim. “Size havale ediyor işi çünkü beni karşısına çıkarsa ona soracağım sorular var. Hakaret nedir? Tayyip’in ağzından dökülen kelimeleri ben anlatacağım. Hakaret mi bunlar? Hakaret. Ben ne demişim? Bu kelimeleri kullanmış mıyım? “Adi, namussuz, şerefsiz bilmem ne”, işte deprem bölgesinde saydı döktü, her zaman yaptığı iş bu. Biz ne demişiz? Siyasi argümanlara dayanarak, siyasi çerçevede eleştiride bulunmuşuz. Bunu hakaret sayıyor, Tayyip’in ağzından çıkan küfürleri yok sayıyor. Sen nasıl kanun adamısın?”, diyeceğiz.
Nitekim diyoruz. Kanun adamı falan değilsiniz, Kaçak Saray’ın emir kullarısınız siz. Acıyorum size, zavallısınız, diyorum.
İşte bunlar, bunları duymamak için işi polise, Emniyete havale ediyorlar. Durum bu, arkadaşlar yani.
Ne muhalefetin, ne iktidarın; halkla ilgili bir işleri kalmamış bunların. Kanunla ilgili, hukukla ilgili, Anayasayla ilgili bir işleri kalmamış. Amerika getirmiş bir ihanet tiyatrosu kurmuş, hepsine roller vermiş, sen iktidarı oynayacaksın, sen muhalefeti oynayacaksın, sen sosyal demokratı oynayacaksın, hatta sen sosyalisti oynayacaksın. Bunlar o oyunlarını oynuyorlar. Senaryosu ABD casus örgütü CIA ve Pentagon, Washington tarafından yazılmış olan senaryonun kendilerine verilmiş bölümünü, yani kendileriyle ilgili rolleri oynuyor bunlar. İşte böylesine içler acısı bir durumdayız, arkadaşlar.
Ama biz 1967 yılından beri olduğu gibi bundan sonra da yiğitçe, mertçe, dürüstçe, sonu ne olur diye düşünmeden halkımızın, vatanımızın savunmasını yapacağız. Halkımızın çıkarları ve vatanımızın çıkarları söz konusu olduğu zaman gözümüzü kırpmadan her zaman olduğu gibi yine belaya atlar gideriz!
Bunlar bizi asla korkutamaz, yıldıramaz, sindiremez. Ne yapalım, gücümüz yettiğince bunlarla savaşacağız. Şairimizin dediği gibi;
Bu namustur künyemize kazınmış,
Bu da sabır ağulardan süzülmüş
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
3 Haziran 2023