Genel Başkan’ımız Nurullah Efe, yüreksiz Amerikan kuklalarının ilkesiz, ittifaklarını anlatıyor…

Saygıdeğer Arkadaşlarım;

Hastalığımı söyleyince üzülen arkadaşlarımız olmuş, onların hepsine sonsuz teşekkürlerimi iletirim. O kadar endişe edecek bir durum yok şimdilik. Çok iyi bir doktora ameliyat oldum. Altı ayda bir kontrole gidiyorum. Haseki Hastanesinin genç doktorları çok ilgileniyorlar benimle, sanki evlatlarım gibi bana saygı ve ilgi gösteriyorlar. Amca özellikle stresten uzak dur, uyku düzenini bozma gibi tavsiyelerde bulunuyorlar. Tabiî bunların hiçbiri bize uymuyor.

Ülkemiz bu haldeyken, vatanımız BOP cehennemine doğru santim santim götürülürken, ilerletilirken ABD Emperyalist Haydudunun bizden görünen yerli hainleri tarafından; ağız dolusu gülebilmek, yürekten mutlu olabilmek, Nazım’ın deyişiyle; “ancak zayıfların işidir”. Ben sadece kavganın ateşinin aleviyle dağlıyorum kanser hastalığımı.

Enteresandır; hastalığım da Usta’mızı bedence aramızdan ayıran hastalık: Prostat Adenokarsinoma. Yani prostat kanseri. Neyse…

Evime yaklaşırken iki yüz metre ileriden benim kokumu alarak, görüntümü algılayarak koşup gelip boynuma sıçrayan, sokakta baktığım, uğruna belalara atlayarak koruduğum köpeklerim boynuma sıçrarlar, severler, kucaklarlar beni. İşte o anlarda atarım stresimi. Kedilerim paçalarımda, ayaklarımın arasında dolaşırlar, sürünürler, sürtünürler. Evde kedilerimle kucağımda kitaplar okurum. Hatta yatağımda birlikte yatarız bir kısmıyla. Ve şiirler okurum, müzikler dinlerim…

Bu arada altmışlı yıllarımızın çok sevdiğim efsane devrimci ozanlarından Âşık İhsani ’yi de dinlerim. Konya Maarif Kolejinde görev yaptığım sırada TÖB-DER’deki yoldaşlarımız aracılığıyla Konya’ya da getirmiştik, TÖB-DER salonunda bir konser verdirmiştik, ekip arkadaşı ozanlarla birlikte. Okulumdan da yani Maarif Kolejinden de otuzun üzerinde devrimcileştirdiğim öğrencilerimi götürmüştüm konsere. Yatılı okuyan öğrencilerdi ve dönüşte de yine daha kıdemli bir devrimci yoldaşımızla okula iletmiştim bu genç evlatlarımızı.

Bugünlere baktığımız zaman, şu içinde yaşadığımız günleri sanki bugünmüş gibi anlatıp tahlil eden bir türküsünü paylaşmak istiyorum sizinle. Dinleyelim:

Sen ey savcı, Anayasa ilerde

Onu geri itemezsin, itemez!

Suçluları bırakıp da, suçsuzu

Zindanlarda tutamazsın, tutamaz!

Sen ey din cambazı, çıkası canın

Kuruyası dilin, akası kanın

Türk yurdu üstünde kahpe düşmanın

Ağzıyla ötemezsin, ötemez!

Sen ey Johnson Kemal, Çorumlu ağa

Medeni kanunu kaldıran dağa

Sendika var, tek işçiyi sokağa

Keyfin için atamazsın, atamaz!

Sen ey bakan adam gerçeği tanı

Pazarlıklar berbat etti her yanı

Elin gâvuruna koca vatanı

Parselleyip satamazsın, satamaz!

Sen ey kaba kuvvet baştanbaşa tor

Son demini yaşıyorsun, bana sor

Sosyalizm sel halinde geliyor

Durdurmaya yetemezsin, yetemez!

Bugünleri ne de güzel anlatıyor, değil mi arkadaşlar?

Bu BOP’çuların, bu Amerika sevicilerin, NATO sevicilerin aylardan bu yana süren ittifakları, seçim hileleri, seçim oyunları, demagojileri, laf ebelikleri, pazarlıkları sizin de içinizi kaldırdı, değil mi?

Fakat bunların da sonu gelecek. Halkımız önyargılarını kırıp, ezberlerini bozup bu bizden görünen, güler yüzlü, “dost yüzlü, dost gülücüklü” gusanoların içyüzünü öğrendiği anda, bizi anladığı anda işimiz çok kolaylaşacak.

O zaman işte ozanımız Âşık İhsani’nin dediği gibi; “sosyalizm sel halinde gelecek” ve gazel olmuş yapraklar gibi, sellerin gazel olmuş yaprakları silip süpürdüğü gibi, silip süpürecek bunları ülkemizden.

Ve Mirsaid Sultangaliyev’lerin, Mollanur Vahidov’ların, Turar Rıskulov’ların, Mustafa Suphi ve Ethem Nejat Yoldaşların, Mustafa Kemal-İnönü’lerin, Denizler’in, Mahirler’in ve Kıvılcımlı’ların ideali gerçekleşecek, arkadaşlar.

Ülkemiz ve bütün Türk Dünyası eninde sonunda kurtulacak emperyalistlerin hâkimiyetinden. Ve Edirne’den Çin sınırına kadar, Doğu Türkistan da dahil olmak üzere, Türk-Kürt Halk Cumhuriyeti ’ni kuracağız. Bizim hedefimiz, amacımız bu ve sonunda mutlaka bu hedefimize ulaşacağız.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

24 Mayıs 2023