Genel Başkanımız Ramazan AĞAR’ın Karayolları Genel Müdürlüğü Önünde Yaptığı Basın Toplantısı Konuşma Metni

İşimiz Onurumuzdur, İşyerimiz Onurumuzdur

Değerli Arkadaşlarım,

Türkiye YOL-İŞ Sendikası ülkemizin en seçkin, en saygın ve büyük sendikalarından biridir. YOL-İŞ Sendikası, ülkemizin en çileli işlerini, canlarını ortaya koyarak yapan fedakar işçilerin sendikasıdır.

Bugün işçileri konuşacağız. İşçilerin sıkıntılarını, yapılan haksızlıkları ve taleplerini konuşacağız.  Bugün, ülkenin sessiz ve gerçek kahramanları hakkında konuşacağız.

Yani bugün bu saatlerde; sıfırın altında 20 derecede Yüksekova’da, Başkale’de, Saray’da, Kağızman’da,  Doğubayazıt’ta kar mücadelesi veren işçileri, Tünel ve Baraj inşaatlarında çalışan emekçileri, İstanbul-İzmir yolunu ipek böceği misali ören emekçileri, Köylere yol, su götürmek için gecesini gündüzüne katan fedakar işçileri konuşacağız.

Bugün işçileri sadece birer sayı olduğunu zannedenlere, onların birer insan, birer hayat, birer anne – baba ve birer seçmen olduğunu birlikte anlatacağız?

Bizler masada konuştuk olmadı. Mahkemede konuştuk olmadı. Yargıtay’da konuştuk yine olmadı. Bugün Türkiye YOL-İŞ Sendikası’nı sokağa inmeye mecbur etmişlerdir. Bu nedenle eylemin asıl mimarları kulaklarını işçilerin taleplerine tıkamış olanlardır.

Eğer yine duymazdan gelirlerse, Eğer yine anlamak istemezlerse; Türkiye YOL-İŞ Sendikası’nın 81 vilayette, yüzlerce inşaatta ve şantiyelerde olduğu unutulmamalıdır. İşçi sınıfı ve sendikal hareket hiçbir zaman çaresiz değildir.

Ülkemizin yakın tarihinde YOL-İŞ Sendikası ile anlamsız ve gereksiz sıkıntılar yaratmak isteyen, üyelerimizi huzursuz eden, çalışma barışını bozmaya çalışanlar hatta greve zorlayanlar olmuştur.

Hatırlatmak isterim ki; Bugün YOL-İŞ Sendikası dimdik ayaktayken, YOL-İŞ Sendikası ile uğraşanların şimdi isimlerinin başında ESKİ veya EMEKLİ yazdığını hatırlatmak isterim. Ağır, olgun, sabırlı tavrımız ülkemize ve halkımıza karşı sevgi ve sorumluluklarımızdan kaynaklanmaktadır.

Değerli Arkadaşlarım;

YOL-İŞ Sendikası üyeleri şu an, şu saatlerde Yüksekova’da, Bitlis’te, Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta, Erzurum’da, Bingöl’de yer yer 3 metreyi aşan kar yağışı altında 24 saat boyunca yol açıyorlar!

Yollar açılıyor, hastalar hastaneye, öğrenciler okula vatandaş işine-gücüne ulaşabiliyor.

YOL-İŞ Sendikası üyeleri, kırsalda yolu olmayana yol, suyu olmayana su götürüyor, kanal açıyor, gölet oluşturuyor… YOL-İŞ Sendikası üyeleri, insanlarımız için okul binası yapıyor, sağlık ve spor tesisi yapıyor.

Türkiye YOL-İŞ Sendikası üyeleri, yollara, köprülere, viyadüklere bakım yapıyor bazen tek bir telin üzerinde ve hayata tek bir kemerle bağlanarak… Türkiye YOL-İŞ üyeleri ülkenin görüntüsünü değiştiriyor, yurttaşlarımızın hayatını kolaylaştıran çalışmalar yapıyorlar.

Değerli Arkadaşlar;

Yol ve yapı işçileri görevlerini yaparken her yıl yüzlerce görev şehidi veriyor… Her yıl yüzlerce inşaat işçisi tedbirsizlikten, yetersiz önlemden, maliyet hesaplarını insandan daha değerli zanneden zihniyetler yüzünden ölüyorlar… Kısaca en küçük hatanın bedelini canıyla ödeyen yiğit ve fedakar işçilerden söz ediyoruz.

Her yıl iş kazalarında binlerce işçi ölüyor ve her gün memleketin bir yerinde, bir yapı ve yol işçisinin cenazesini kaldırıyoruz. Bu nedenle yol ve inşaat işçilerine, maden işçilerine ve baraj işçilerine sadece istatistik rakamı gibi bakılamaz. Bunlar insan… Bunlar anne veya baba… Bunlar işçi…

Değerli Arkadaşlarım;

Bugün on binlerce Karayolları çalışanları; TEDİRGİNDİR, MUTSUZDUR, ENDİŞE İÇİNDEDİR. 63 yıldır yaşanmayan bir olumsuzluğu yaşamaktadır. Peki neden?

Verilen işleri mi yapmadık? Vergimizi mi ödemedik? Primlerimizi mi ödemedik? Kanunlara mı uymadık? Peki, bizim suçumuz nedir? Yaşanan olumsuzlukların tek bir nedeni var!

Açıklıyorum!

Biz; Anayasa ve Yasalarda yer alan sendikalara, serbestçe üye olma hakkımızı kullandık. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kuruluşundan beri sendikal örgütlülük var olmuştur. Dahası; Türkiye YOL-İŞ Sendikası bu kurumda çalışan emektarlar tarafından kurulmuş ve bugüne getirilmiştir.

Bugün farklı olan nedir?

2005 yılında ikinci skala olarak bilinen ve bir çok huzursuzluğa da yol açan uygulamaya sendikamızın onay vermesinin de tek sebebi taşeronluğu önlemek idi. Buna rağmen, son yıllarda taşeron işçi uygulaması olağandışı biçimde on binlere yaklaştı. Hem tüm çalışanlar huzursuz oldu hem de sendikasız ve sosyal haklardan yoksun taşeron işçiler huzursuzdu. Bir işçi sendikası olarak bu huzursuzluğa, haksızlığa ve adaletsizliğe seyirci kalamazdık.

Konuyu Genel Kurullarımız dahil olmak üzere tüm yetkili kurullarımıza taşıdık, tartıştık.

Nihayet 2010 yılında konuyu etraflıca bir kez daha değerlendirdik, 16 bölgede işçiler ile defalarca toplantılar yapıldı. Eğitim çalışmaları yaptık ve örgütlenmeyi başlattık. Dayanağımız; Anayasa ve Yasalardı.

Tüm çalışanların insanca çalışma ve insanca yaşam hakkı için.

Yasal, haklı ve meşru olan bir iş yaptık: Örgütlendik.

Yasal ve evrensel bir insan hakkı olan sendikalaşma hakkımızı kullandık. Genel Müdürlüğe başvurarak üyelerimizin mevcut toplu iş sözleşmesinden yararlanmasını istedik. Kurum; işçilerin kendi işçisi olmadığını belirterek başvurumuzu reddetti. Türkiye YOL-İŞ Sendikası, hukuk yolundan ayrılmadı. İlk elde 6400 üyemiz adına davalar açtık. Binlerce üyemiz mahkemelere gelerek tanıklık ettiler.

Ve bu mahkemelerin tamamını kazandık. Karayolları Genel Müdürlüğü bunu da kabul etmedi ve kararları temyiz etti. Türkiye YOL-İŞ Sendikası sabır yolundan ayrılmadı. Dosyalar son karar makamı olan Yargıtay’a gitti. 2011 yılının Ekim ayından beri Yargıtay da karar vermeye başladı, bugün 6400 ü aşkın işçinin tamamının kararları açıklandı.

Yargıtay; adına taşeron işçisi denilen, taşeron işçisi diye isimlendirilen işçilerin işe ilk girişlerinden itibaren Karayolları Genel Müdürlüğü işçisi olduklarına KESİN OLARAK KARAR VERMİŞTİR.

Bu durumda, demokratik teamüllere göre yapılması gereken tek bir iş vardır. Karayollarının işçisi olduğu kesinleşen işçilerin Yargıtay kararı ışığında belirlenen haklarının verilmesidir. Kısaca Yargıtay kararına uygun olarak ADALETİN TECELLİ ETMESİDİR. 15 aydır bu gerçekleşmiyor. Adalet tecelli etmiyor. İşçiler 15 aydır büyük bir sabır ve olgunluk içinde adaletin tecelli etmesini bekliyorlar.

Peki, neler yaşandı?

Kararın gereğini yapması gerekenler, topu birbirlerine atıyorlar. Yargıtay kararı uygulanmıyor. Bu, tek başına hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlalidir. Her geçen gün demokrasimize verilen zarar büyümekte, yasalara ve uygulayıcılarına güven sarsılmaktadır. Peki, Sendika Merkezi olarak biz ne yapıyoruz? Diyalog yolundan kopmamak için azami gayret harcıyoruz. Ama sabrımızın da bir sonu olduğunun göstergelerinden biri başlangıç olarak işte bu basın toplantısıdır.

Karayollarının geçici işçisi durumunda olan işçilerin örgütlenmesi ve toplu iş sözleşmesinden yararlanmaları istemi, yasal ve haklı bir taleptir.

Buradan Kurum, Bakanlık ve Hükümete sesleniyorum! Yargıtay kararının gereğini yerine getiriniz! Hukuk devleti ilkesi Anayasal bir ilkedir. Gereğini yapınız!

Değerli Arkadaşlar;

Gelişmeler bununla kalmadı. Geçici işçilerin elde ettiği hakların gereğini yapmayan kurum, kadrolu işçilerin 2013 yılı işlerini de tüm şubelerde “ANAHTAR TESLİMİ” olarak ihaleye açtılar.

Öfke; Devlete ve Devlet Adamlarına yakışmaz. Karayolları Genel Müdürlüğüne de yakışmadı. Bakanlığa da, Hükümete de öfke yakışmadı.

Şeyh Edebali’nin; “ insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün gereği haklı olan vatandaşa öfke, hakkın gasp edilmesi veya karşı saldırıya geçmek olabilir mi?

Değerli Arkadaşlar;

Sergilenen bu öfkeli tutumun sonucunda;

Yaklaşık 10 bin kadrolu işçinin pasif hale getirilmesi,

Onca yılın deneyimi, ustalığı ve kuruma bağlılığı tıpkı 11 555 iş makinesi gibi heba edilmesi kaçınılmazdır.

Bir yandan da, ihaleleri alanlara ödemeler yapılacaktır.

Bu nasıl bir hesaptır?

İkinci skalada bulunan işçilerin özlük haklarının iyileştirilmesi için yıllardır bizlere kuruş hesapları ile maliyet hesapları yaparak cevap verenlerin bugün tanık olduğumuz uygulamalarının gerekçesi nedir acaba?

Bu tutumun memleket ve millet yararına olduğunu kim söyleyebilir?

Bu yolda ısrar edilmesi halinde kurum bünyesinde memur olarak çalışmakta olan 6 bin insanın işi, aşı ve geleceği de tehlikeye girmektedir.

Bütün bunlar olurken, tarihi Cumhuriyet kadar köklü bir kamu kurumunun daha adım adım yok oluş yoluna sokulduğunu görüyor ve yetkilileri uyarıyoruz. Kendi alanında bir okul işlevi de üstlenen Karayolları; kurumsal yapısıyla,  kaliteli üretimi ile toplumda en çok güvenilen kurumlar arasında olmasına rağmen adım adım yok edilmektedir.

Biz bu gidişin memleket ve millet için hayırlı bir yol olmadığını belirtmek zorundayız. İşte bu kaygımızın bir işareti de Otoyollar ve Köprülerin sadece 5 yıllık geliri karşılığında 25 yıllığına özel sermayeye devridir. Karayolları Genel Müdürlüğünün, işçi, teknik ve idari kadrosuyla birlikte gerçekleştirilen Otoyollar ve Köprüler altın tepsi içinde özel sermayeye sunuldu. Bu açıkça kaynak aktarmak değil midir?

Türkiye YOL-İŞ Sendikası olarak, bu kapsamda üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu fakat Karayolları Genel Müdürlüğünün ve Hükümetin hukuka saygılı bir tutum içine girmesini beklediğimizi belirtmek isterim.

Değerli Arkadaşlar;

Kısaca değinmek istediğim son konu ise, 6360 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Yasası ’dır. 12 Kasım 2012 tarihinde kabul edilen Kanun ile 13 il daha büyükşehir belediyesi haline getirildi. Ancak bizim çok önemli kaygılarımız vardır. Bu kaygılarımızı, gerek Bakanlığa gerekse parlamentoda bulunan partilerin yerel yöneticilerine ileterek paylaşmaya gayret ediyoruz.

1- Kısaca Yerel Yönetimlerin genel bütçeden aldıkları payların düşürüleceği,

2- Köy ve beldelerin mahalleye dönüştürülmesi ile birlikte buralarda yaşayan yurttaşlarımıza yeni vergi, harç ve harcamalara katılım yükleri getirileceği,

3- Hizmetin merkezileşeceği,

4- Yaklaşık 12 milyon köylü yurttaşımız için; yol, gölet, kar mücadelesi gibi hayati ihtiyaçların giderilmesinde aksaklıklar yaşanabileceğini öngörüyoruz.

Öte yandan bunca köklü değişikliği gerçekleştirirken halkın istek ve arzusunun dikkate alınmaması biçimindeki bir tavrın demokratik olduğu söylenemez.

Sendikamız; Büyükşehir statüsündeki illerde alt yapı hizmetleri, kar mücadelesi gibi deneyim ve maharet isteyen işlerin ayrı bir tüzel kişilik olarak yeniden oluşturulacak bir birim tarafından yapılmasını önermektedir.

Böylece İl Özel İdareleri işleri ile belediyelerin alt yapı işleri birleşecek, İl Özel İdarelerinin deneyimli kadroları, makine ve teçhizatı ile hizmette bir kesinti yaratmadan faaliyetlerini sürdüreceklerdir. Bu ülkenin ve özellikle nüfusun beşte birini oluşturan köylerde yaşayan halkın da mağduriyeti önlenmiş olacaktır.

Bu değişikliğin gerçekleşmesini sağlamak üzere görüşmelerimiz devam etmektedir.