Güvenli bağlanmak

Güven, hepimizin hayatının odak noktasında olan bir kavram. Çünkü, güven duymak insanın temel ihtiyaçlarından.
Kendinizi bir ortama ait hissetmediğinizi düşünün ya da çevrenizdeki insanlara bir türlü itimat edemediğinizi veya insanlarla olan ilişkilerinizde hep bir şüphe duygusu ile savaştığınızı, kendinizi bir türlü o ilişkinin içerisine bırakamadığınızı.
Hayatımızın bir çok zamanında güvenimizin kırıldığı, hayal kırıklığına uğradığımız anlar olmuştur. Bu duygunun kendimizi ne kadar kötü hissettirdiğini söylemeye gerek bile yok çünkü o his şu anda zaten bize kendini hissettirdi. Durgunluk hissi, pişmanlık hissi, karamsarlık, bir daha kimseye güvenememe, terk edilme korkusu…ve daha fazlası.
İşte tam bu noktada neden böyle hissettiğimiz üzerine biraz dertleşelim isterim. Şu anda bu yazıyı okuyan sevgili okuyucum, kaç yaşında olduğunu bilmiyorum ama seninle biraz zamanı geri sarmak istiyorum izninle. Hangi zaman dilimine mi geri döndük diyorsun?
Söylüyorum, hayatın en ağlamalı, ihtiyaçların en dorukta karşılanmayı beklediği, desteğe ve ilgiye maksimum düzeyde ihtiyaç duyulan 0-2 yaş dönemine geri döndük.
Güven kavramının hayatımızın her zaman diliminde önemi büyük fakat kişisel olarak güven duyma potansiyelimizin ve olaylara bakış açımızın temelinin atıldığı süreç tam da bu yaş aralığına denk gelmekte.
Belki şu anda bu yaş diliminde bir çocuğun var ve merakın o yüzden, belki yok ama ben güvenli bağlanabildim mi diyorsan biraz keşfe çıkalım mı?

Yapılan araştırmalarda, güvenli bağlanma gerçekleştiren çocukların, insiyatif almakta daha özgüvenli ve bilişsel olarak gelişime daha açık oldukları, sosyal işlevselliklerinde pozitif ilerlemeler kaydettikleri ve en önemlisi duygusal esnekliklerinin daha fazla olduğu saptanmıştır.

Bağlanma kuramı, İngiliz psikanalist John Bowlby tarafından ebeveyninden ayrılan çocukların yaşadıkları yoğun sıkıntıları incelemesi üzerine ortaya çıkan bir kuramdır. Kuramın gelişimi, çalışmaların incelikleri oldukça uzun, akademik bir geçmişe ve araştırmaya sahip. Günümüzde hala kabul gören, bu alanda çalışan bir çok uzmana tedaviyi destekleyici ipuçları veren ve uzmanların birer metod olarak kullandığı bir yoldur.
Bağlanma, anne, baba ya da birinci dereceden bakım veren kişilerin( çoğunlukla anne olduğunu göz ardı etmeden) 0-2 yaş döneminde çocukla kurdukları ilişkinin kalitesine bağlı bir durum. Yani çocuğun fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında duygusal olarak ne kadar tatmine ulaştığı ile doğru orantılı bir kavram. Daha net anlaşılabilmesi adına bir kaç örnek vermek isterim.
Örneğin, bebek acıkır, ağlamaya başlar iki ihtimal vardır, anne yada bakım veren kim ise hemen o ihtiyacı karşılar ya da o anda ilgilendiği ne varsa önce onu bitirip çocuğun ihtiyacını bir süre erteler. İlkini yaparsa güvenli bağlanma için bir ilmek atılmış olur.
Çocuk yakınlaşmak ister. Elini uzatır, gülümser ya da ses çıkarır. Bağlanma figürü olan kişi tepkisiz kalırsa, sırtını dönerse, soğuk bir duruş sergilerse, güvenli bağlanma duygusunda ufakta olsa bir sarsıntı yaşanır.
Bu örneklerden yola çıkacak olursak; güvenli bağlanmanın en temel noktalarından biri bedenen çocuğun yanında bulunduğumuz anlarda duygusal olarakta bulunmaya özen göstermemiz gerektiğidir.
Ne demek bu?
Bebeklerin ve çocukların duygusal mesajları okuma yetenekleri zannettiğimizden çok daha iyidir. Gerçekten onları dinliyor muyuz? Bakım verirken bunu bir görev gibi mi yoksa duygusal olarakta bu durumdan haz alıyor muyuz? Duygularına ne kadar duyarlıyız ve ne kadar empatik yaklaşabiliyoruz?
Tüm bunların cevaplarını net bir şekilde gören, hisseden bir canlı var karşımızda. Eğer ki dönem içerisinde bu noktalarda eksiklikler yaşanırsa güvenli bağlanma maalesef tam anlamıyla gerçekleşemiyor.

“Yapılan araştırmalarda, güvenli bağlanma gerçekleştiren çocukların, insiyatif almakta daha özgüvenli ve bilişsel olarak gelişime daha açık oldukları, sosyal işlevselliklerinde pozitif ilerlemeler kaydettikleri ve en önemlisi duygusal esnekliklerinin daha fazla olduğu saptanmıştır.”

Hepimiz güvenli mi bağlandık, bize bir şey olmadı yaşayıp gidiyoruz işte diye düşünüyorsanız eğer çocuğunuzun hayatındaki en önemli duygulardan biri olan güveni ve bu duygu kaynağına bağlı olan tüm yolları kesmiş olduğunuzu lütfen unutmayın. Ama yok çocuğum büyürken öz saygısı güçlü olsun yani kendine güvensin, kendini sevsin ve her koşulda kendini olduğu haliyle kabul etsin, negatif olaylar karşısında kuvvetli olsun ve duygusal olarak başa çıkabilsin, keşfetsin, dünyayı tanımaya hevesli olsun, ikili ilişkilerinde hem kendinin hem de karşı tarafın isteklerini ve ihtiyaçlarını doğru okuyup bu doğrultuda hareket edebilsin diyorsanız da o zaman bu konu üzerine çok daha fazla okuma yapıp, araştırıp eksik kalan yerlerde uzman görüşüne başvurup boşlukları doldurmanızı öneririm. Hiç bir şey için geç değil, yeter ki fark edelim.

Bağlanmayla ilgili okuyabileceğiniz bir kaç kitap önerimi sizin için kitap önerisi kısmında paylaşacağım.

Sevgiler 🌸