Hadi kalkın Vancouver’ın tepesine çıkalım!

Let’s go to the peak of Vancouver!

Bir varmış bir yokmuş  çok çok eskiden, insanlar bir yerden bir yere gitmek için kilometrelerce yürürlermiş,  yürürlermiş

yürürlermiş, o kadar ki; ayakkabıları paramparça olurmuş!

Şimdilerde ayakkabı bile eskitemiyoruz!

Yürümek ile aranız nasıl  bilemiyorum ama, bana sorarsanız,  bunalınca yürürüm, üzülünce yürürüm, mutlu olunca yine  yürürüm.

Hal böyle olunca hadi kalk, doğa yürüyüşüne gidelim dediklerinde hemen atladım, cevabım ‘Hadi gidelim oldu’.

Bana bazen mesajlar geliyor azıcık yaşadığın yerden bahset; niye yazmıyorsun diye?

Herhangi bir yeri görmek, hissetmek ve anlamak  kişiden kişiye o kadar farklı ki, belki de o yüzden

tereddütlerim var paylaşmakta ve herkesin zevki birinci mevki olduğundan ötürü ne kadar enteresan

olur benim paylaşımlarım emin değilim.

Çünkü memleket dışına çıkınca ben azıcık  farklı bir boyuttan bakıyorum galiba.

Şöyle ki:

Seneler önce bir ahbabımız Amerika’ya gemi ile gitmişti, hani kocaman, zengin turistlerin içine

doluşup, okyanusu geçtiği  türden… Geri dönünce bu ahbap  bizi evine davet etti, videoya çektiklerini

paylaşmak amacı ile…

O zamanlar  bazıları için kalkıp Amerika’ya gitmek falan hayaldi, benim için de öyle idi.

Kalktım, gittim, merakla TV nin başına geçtik,  biraz gemi içi turist görüntülerinden sonra, sıra beyaz

üniformalarla ile ahçıların servis yaptıkları  üzerinde çeşit çeşit yemeklerin, kocaman sunum

tabaklarında  yer aldığı, uzun görkemli masalara geldi ve biz Amerika seyahati olarak belki 45 dakika ve

fazlası var; bu görüntüleri izledik. Yani; Amerika diye seyrettiğimiz bu görüntüler idi.

Yukarıda da değindiğim gibi kimi hepimizin algısı beklentilerimize göre farklı . Buna

psikolojide ‘Algida secicilik’ deniyormuş, lise yıllarımda bu konu çok ilgimi çekmişti , kişi ihtiyaçlarına ya

da  dış uyarıcılara  göre algıda seçim yoluna gidebiliyormuş.  Mesela gündelik hayatımızda defalarca

karşımıza çıkan hamile bayanları fark etmeyip  ancak hamile olduktan sonra hamile bayanların

varlıklarının farkına varmak gibi, bu her birimizin çevremizi  ne kadar farklı algıladığımızı anlatan güzel bir örnek…

O yüzden iki yılı aşkın bir süredir doğduğum topraklardan uzakta yasadığım ülkeyi ancak  kendi

algılarımla anlatabilirim, dilim döndüğü ve kelimelerimin yettiği kadarı ile…

Konu doğa yürüyüşünden nerelere geldi  demeyin  sakin , Vancouver’da yaşadığım üç yıla yakin bir

süreçte  benim algıma gelince yazık ki sizlerle nerede ne yenir, ne içilir paylaşamayacağım.  Ama ne

paylasabilirim diye düşünüyorsanız, şöyle ki;

Algım here yere  bisiklet ile yolculuk yapanlara ve tabii mükemmel  bisiklet yollarına takıldı ve ister inanın

ister i nanmayın,  bazi Türk arkadaşlar bisiklet yollarının fazlalığından şikayetçiler! Sözde trafiği ve araç

yolları engelleniyormuş  bu konuda imza toplamaya başladılar. Güler misiniz, ağlar mısınız bu

duruma gerçekten  bilemiyorum.  Kısacası Bati yakasında değişen bir şey yok, biz yine bizliğimizi yaparız

her yerde !

Ve algım,  burada abartmasız her yere girebilen evcil hayvanlara , dini mekanlara dahil

alınıyorlar ve köpeklere verilen eğitimlere, (Nasıl rehber köpek haline geliyor uzun eğitimler sonrası bu konu da  ayrı bir yazı konusu ) takıldı.

Algim, otobüslere, sky train lere  binerken tekerlekli sandalyelere  sağlanan önceliklere , sabır ve

kolaylıklara takıldı.

Benim algım otobüs duraklarında asla göremeyeceğiniz itişsiz kakışsız düzene takıldı.

Benim algim nerdeyse her bireyin PHDsi,  yani doktorası olduğuna takıldı ve toplantılarda asla mal mülk

muhabbeti  yapılmadığı, başarı ölçütünün mal sahibi olmak olmadığına takıldı. Ve her toplantıda kültürel anlamda ne kadar zengin paylaşımlar yapıldığına takıldı ve her seferinde üzüntü duydum, biz niye böyle değiliz, niye bir araya geldiğimizde bizi zenginleştirecek bilgiler paylaşacağımıza dedikodu yapıp, nerede ne rant var onları konuşuruz?

Benim algım kadınların yüzde doksanının saç boyatmadığı, röfleli olmadığı, beyaz saçlarını ve yaşlarını olgunlukla kabul eden şıklık ve zarafetlerine takıldı.

Benim algim yüzyıllık evlerin ve  bahçelerin güzelliğine ve özünü kaybetmeden nasıl  korunabilmiş olduğuna takıldı ve bu evlerin içlerinin ne kadar saf ve özentisiz ve’ Eski eşyalarla’ dekore edildiğine takıldı…

Benim algım eşcinsellere  verilen özgürlüklere takıldı, Evlenmeleri de yasal.

Benim algım spor yapmanın ne kadar içsellestirildiğine takıldı, spor, hayatın yemek içmek kadar doğal bir

gereksinimi burada.

Ülkemle kıyasladığımda  bu durumu, yüzlerce lira site aidatı ödediğimiz havuzlu  sitelerin havuzlarının ve gym salonlarının  yaz kış ne kadar boş olduğuna  İstanbul Gokturk’te şahit oldum.

Yüzmeye indiğimde havuzda Allahın bir kulu ile karşılaşmam mümkün değildi ve kendi kendime defalarca

kafamı ,”madem kullanmayacaksınız,  neden bu kadar yüksek aidatları ödersiniz bu sitelere” diye çokça meşgul ettiğimi fark ettim.

Sadece havuzlu sitede oturuyorum demenin dayanılmaz cazibesi midir acaba bu durum?

Nerede yiyip icileceği konusuna gelince, inanın bizim ülkemizin eline Kanada su dökemez. Eğer gerçekten

Yemek içmek konusu çok ilgi alanınız ise ülkenizde kalın, gelmeyin buralara çünkü bu konuda  aradığınızı bulamazsınız diye düşünüyorum.

Gelelim benim yürüyüş hikayelerime; en son Grouse Mountain’ da idim,  dağa ulaşım, şehir merkezinden 15 dakikada ulasabileceğiniz bir uzaklıkta,

Georgia street’ı   geçtikten sonra, Stanley Park ve oradan Lions Gate köprüsünü geçip , Capilona Road’dan sol  yaparak 5 km kadar yol almanız gerekiyor doğa yürüyüşü yapacağınız dağa ulaşmak için.  İkinci alternatif ise şehir merkezinden  kalkan ‘Shuttle service ’ otobüsler ile de son derece rahat bir şekilde varıyorsunuz  hedefinize.

Neler mi  deneyimledim bu zorlu yürüyüşte işte sırası ile burada …

-Yürümeye  birlikte başlıyorsunuz eşiniz, sevgiliniz, arkadaşlarınız her kim var ise yanınızda ya da yalnız.

-Eger yanınızda birileri var ise kısa bir süre sonra  tek başınıza yürümeye basladığınızı  fark ediyorsunuz,

Ve bu durum iyi geliyor,  içinizdeki fırtınaları dindirmek ve sessiz sahiller ziyaret etmek için, zihniniz uyanmaya başlıyor sessizliğin sesini  dinlemeye başlıyorsunuz.

VE FARK EDİYORSUNUZ Kİ YOL DA BAŞKALARI SİZİNLE YÜRÜYEBİLİR FAKAT HİÇ KİMSE SİZİN İÇİN YÜRÜMEZ.

– Sonra; “yol çok zor gibi” düşünceler geçebiliyor aklınızdan, çünkü, ciddi olarak dik ve sarp kayalarla  bezeli, , duraksıyorsunuz,  etrafınızdaki  olğanüstü sessizlik fısıldıyor ’Tadını çıkar, yol bitince ne yapacaksın ki!’

-Yavru bir sincap seçebiliyor sizi yol arkadaşı olarak, bazen  sevdiğiniz ama kaybettiğiniz biri eslik edebiliyor size yol boyunca ve kendiniz ile muhabbette yol alıyorsunuz.

– Bana annem eşlik etti, yol boyunca birlikte yürüdük bu sarp kayaların merdiven vazifesi yaptığı yolda  ve

sohbet ettik annem ile ve şiirler yazdım anneme ve dedim ki ‘Anne! Annem , her zaman bana zor bir kız

oldugumu söylerdin ben zor değilim sadece zorlu yolları severim,  hissederim ki ancak sarp ve dik

yollardır beni ben yapan..’.

Vancouver’ dan sevgilerimle