Hatalı Tıbbi Tedavi Ve Dava Süreçleri Gaziantep Avukat Ali Tümbaş

Doktor Uygulama Hatası (Malpraktis) Tazminat Davası Nedir?

Genel olarak tıbbi malpraktis, diğer bir deyişle doktorun tıbbi uygulama hatası; doktorun veya tıp merkezi, poliklinik, hastane vb. sağlık kuruluşlarının bilgisizliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği nedeniyle yanlış teşhis, hatalı tedavi veya eksik bakım hizmeti neticesinde hastanın zarar görmesi olarak tanımlanabilir.

Tıbbi malpraktis (doktor hatası) nedeniyle tazminat davası; hastalığın teşhisi (öykünün alınması, tetkiklerin yapılması vb.), tedavisi (hastaya ilaç verilmesi, ameliyat edilmesi, iğne yapılması vb.) ve hastanın bakımı aşamalarında tıbbi standartlara aykırı yapılan her türlü uygulamadan kaynaklanmaktadır.

Tıbbi malpraktis (kötü hekim uygulaması) kavramı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır:

Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulaması” anlamına gelir.

Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Tazminat Davasının Şartları Nelerdir?

Doktorların, mesleki uygulamaları esnasında, hata, ihmal veya kusurları sonucunda hastaya zarar verdikleri malpraktis durumları ortaya çıkar ise, cezai sorumlulukları doğabilmektedir. “Doktor Hatası (Malpraktis) Nedeniyle Ceza Davası” yazımızda açıklandığı üzere, doktorlar, Türk Ceza Kanunu hükümleri gereği taksirli veya ihmali davranışlarından kaynaklı işledikleri hukuka aykırı fiillerden sorumlulardır.

Diğer taraftan, doktorun, malpraktis teşkil eden müdahaleleriyle zarar gören hasta ve koşulları varsa yakınları, hatalı tıbbi uygulama yüzünden uğradıkları maddi ve manevi zararın tazminini isteyebilirler. Burada doktorun hukuki sorumluluğu olduğundan bahsedilebilir.

Doktor, sebep olduğu zararları şahsi mal varlığından gidermekle yükümlü tutulabilecektir. Bu itibarla, malpraktisten kaynaklanan maddi ve manevi zararlar sebebiyle tazminat davaları ikame edilmekte ve uygulamada doktorun hukuki sorumluluğuna “tazminat sorumluluğu” da denilmektedir.

Doktorun sağlık hizmeti verirken kusurlu davranışları ile oluşan zararın giderilmesi hususu, hukuki sorumluluğu kapsamında olup, doktor-hasta arasındaki ilişki, uygulamadaki baskın görüşe göre vekâlet sözleşmesine dayanmaktadır.

Dolayısıyla, hasta-doktor ilişkisinden doğan tazminat taleplerinde, borçlar hukukunun vekâlet akdi hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Bununla birlikte, doktor ile hasta arasında sözleşme ilişkisinin mevcut olmadığı durumlarda, doktorun sorumluluğu, haksız fiil hükümlerine göre değerlendirilir.

Doktorun hukuka aykırı tıbbi müdahalesi sonucu hastanın zarar görmesi halinde, tazminata hükmedilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu şartlar aşağıda belirtildiği gibidir:

Doktorun tıbbi uygulama sırasında hukuka aykırı bir davranışının olması gerekmektedir. Bu davranış sözleşmenin ihlali şeklinde olabileceği gibi haksız fiil ya da vekâletsiz iş görme şeklinde de olabilir.
Tıbbi müdahale sonucunda, hastada bir zarar meydana gelmiş olmalıdır.
Zararın doktorun kusurundan kaynaklanmış olması gerekir.

Son olarak, kusur ile hastada ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağı olarak da tabir edilen neden-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Başka bir değişle, zarar doktorun kusurlu fiili nedeniyle meydana gelmiş olmalıdır.
Bu dört unsurun birlikte gerçekleşmesi halinde, doktorun tazminat sorumluluğu gündeme gelebilir. Buna karşılık, dört unsurdan birinin bile eksik olması durumunda, doktor hakkında tazminata hükmedilemeyecektir.

TIBBİ MÜDAHALEDE YA DA MÜDAHALEYİ İHMALDE KUSURLU DAVRANILMASI

Kusur hukuk düzenince hoş görülmeyen davranış olarak tanımlanabilir. Doktorun tazminat ödemesi için aranan en önemli şartlardan biri doktorun kusurlu davranmış olmasıdır . Aynı koşullar altında bulunan bireylerden beklenen davranışlardan ayrılan ve zarar verene yüklenebilen davranışlar kusurludur.

Kusur ihmal ve kast olarak iki biçimde karşımıza çıkmaktadır. Hekim sorumluluğunda kast çok nadir karşımıza çıkmaktadır. Endikasyon olmayan bir durumda sırf hekimin maddi çıkar elde edebilmek için hastaya müdahale etmesi kasta verilebilecek açık bir örnektir.

Tıbbi malpraktislerde ihmale daha sık rastlanmaktadır. Ortalama bir doktorun göstermesi gereken özen ve yaşanan durumun şartları birlikte değerlendirilerek ihmalin derecesi belirlenmektedir. İhmalin belirlenmesinde hekimin öne sürdüğü kişisel gerekçeleri ise dikkate alınmamaktadır.

Örneğin; doktorun hatasının kaynağını yorgun olmasına bağlaması geçerli bir mazeret değildir. Bununla birlikte; müdahalenin tıbbi olarak zorluk derecesi ve tehlikesi ise değerlendirme kapsamına alınmaktadır.

Hekimin sorumluluğu vekil sorumluluğu sıfatında olduğundan, Yargıtay’ca da baskın görüşe göre hekimin kusur oranı tazminatın belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır. Zira doktor en az kusurundan dahi sorumludur. Kusur hafiftir denilerek tazminatta indirime gidilemeyecektir. Eğer hekim hasta arasındaki ilişki sözleşmesel değilse, zarar haksız fiilden doğmuşsa fark olarak burada kusur ispatı hastaya ait olacaktır.

Burada kısaca değinebileceğimiz bir diğer husus da meslek kusurudur. Meslek kusuru her ne kadar kanunen kendine yer bulmamış olsa da Avrupa Biyotıp Sözleşmesi ’nin dördüncü maddesinde yer almaktadır.

DOKTORUN MÜDAHALESİ VEYA MÜDAHALE ETMEMESİ NEDENİYLE HASTAYA VEYA YAKINLARINA ZARAR VERMİŞ OLMASI

Zarar, hekimin müdahalesi neticesinde meydana gelen ve kişinin malvarlığında ya da manevi dünyasında oluşan eksilme şeklinde tanımlanabilir. Kişinin katlanmak zorunda bırakıldığı zarar türü maddi tedavi giderleri, destekten yoksun kalma, defin masraflar vb. ya da manevi ruhsal durum değişiklikleri, duyulan acı ve elem– olabilmektedir. Her durum kendi şart ve olanaklarında değerlendirilerek zarar olup olmadığı, eğer ki mevcutsa türü ve niceliği belirlenecektir.

Bu konu hakkında benze makaleler için tıklayın

4.3/5 - (7 votes)