Pazarlama Dünyası’ndan sevgili Mustafa Duran, Şubat ayının konuğu yapmış beni.
Söyleştik biraz. Keyifli de oldu.
Pazarlamadan inovasyona, Shubuo’dan reklamcılığa farklı konulara değindik kısa kısa. Az biraz da Tunç Kılınç var içinde.
Bu söyleşiye denk gelen okurlar mail atıp bunu blogumuzda da yayınlamamı istediler. Kırmayalım onları…
Ancak ek olarak farklı bir uygulama da yapalım. Bu söyleşiyi devam ettirelim!
Varsa sizin de sorularınız, ekleyin yorum olarak… Cevap vereceğim aklım bastığı ölçüde (sıkıştırmayın çok!).
Bu da böylece kendi içinde “hiç bitmeyen bir söyleşi olsun,” bakalım nasıl olacak!
1. Tunç Kılınç kimdir?
Mustafa, bence bu sorunun cevabını ben vermemeliyim. Beni “ayın konuğu” olarak seçmene ‘ne’ neden olduysa sence ben ‘o’yum zaten.
Klasik anlamda “kimdir” sorunun cevabı ise sitede “ hakkımda ” bölümünde var, bunu biliyorsun.
2. Eğitiminize “Bilgisayar Mühendisliği” ile başlayıp “İş İdaresi ve Pazarlama” diploması ile bitirmenizin nedeni nedir?
1984-85’de bilgisayarlar kocamandı, belki de gözüm korkmuştu, bilmiyorum! Ufacık siyah beyaz ekranlar, delikli kartlar… Bugünkü web dünyasını hayal edip seçmiş olmalıyım o bölümü. Erken teşhisin fazlası da zarar.
Sonradan sistem mühendisi olacaksın dediklerinde yollarımız ayrıldı. Teknolojiyi kullanan ben olmalıyım; o beni değil.
3. Alice/BBDO’da çalıştığınız dönemdeki reklamcılık ile günümüzdeki reklamcılığı değerlendirdiğinizde ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?
Kullanılan hayat kolaylaştıran (veya tembelleştiren) aletlerin dışında pek bir fark yok.
Reklamvereni (diğer adı müşteriyi) kaybetmeme uğruna kendi çözüm ve yaratıcılık anlayışından bolca “ödün verme” ise aynen devam ediyor. Sonucu da gözler önünde zaten.
4. Profesyonel yaşamanızda dikkati çeken noktalardan biri Shubuo deneyimi. Gerek piyasaya çıkışı ve gerekse de kapatılışına baktığınızda Shubuo hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Shubuo’nun ne ismi, ne Turkcell bünyesinden ayrı bir şirkette yönetilme kararı, ne de lansman kampanyasında katkım var. Biz sonradan Shubuo’cu olduk!
Operatörler için ses dışı (katma değerli) servislerin önemi, kullanımı, toplam gelirden aldıkları pay son 10 yıldır hep yükselme eğiliminde. Ki bu sadece bir başlangıç. Ses’in neredeyse bedavaya sunulacağı günler çok uzak değil.
Shubuo da, katma değerli servislere daha fazla odaklanabilme amacıyla şirket dışına alınmıştı. Ancak gözden uzak olan gönülden de uzak oluyor. Bu yüzden sonra tekrar şirket içine alındı, Turkcell içinde ayrı bir genel müdür yardımcılığı oldu. Şimdi daha iyi yönetiliyor.
Shubuo’nun ilk çıkışındaki (merak uyandıran) yoğun reklam kampanyası merak uyandırdı uyandırmasına da, yukarıya çekilen beklentiler o denli yüksek oldu ki, sunulan servisler bunu karşılayamadı.
“Bu muymuş shubuo?” dendi. Diyenler haklılardı da.
Erken atılmış agresif bir adımdı. Şimdi daha akıllı stratejilerle hareket ediyorlar. Tabii ben de artık orada değilim, bunun da katkısı vardır!
5. “ Fikir Atölyesi “nin doğuşu ve amacı hakkında bilgi verir misiniz?
Tek kelime ile “vermek” diyebilirim. Bir dönemden sonra tüketmek yerine vermek çok daha besleyici oluyor.
Büyük keyif alarak “paylaşıyorum” düşüncelerimi, duygularımı, isyanlarımı. Yeni insanlarla tanışmama vesile oluyor.
Kendimi yeniden adam gibi hissediyorum.
6. “Fark yaratmak” kavramını çok vurguluyorsunuz. Bu kavramın bireyler ve kurumlar açısından önemi nedir?
İster kurum ol, ister birey. Yaşayışında ve ürettiklerinde fark yoksa diğerleri ile aynısın.
Aynı!
“Köye yeni adet getirme” sözüyle büyüyen nesiller için fark yaratmak zor, riskli. Bir de ne gerek var ki zaten!
7. Ülkemizdeki “Pazarlama Blog”ları hakkında ne düşünüyorsunuz? Pazarlama kavramının gelişmesinde bu blogların etkisi nedir?
Kavramın gelişimine katkılarını bilmem ama çok hoşuma gidiyor artan blog sayısı. Daha fazla kişinin konuşmaya ve paylaşmaya başlaması demek bu.
8. Facebook çılgınlığı ve Facebook’un bir pazarlama aracı olarak kullanımı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bende de olan ilk görgüsüzlük bitince kullanım düşüyor. İyi tasarlanmış, basit ve gelişime açık bir sosyal ağ sitesi.
Rakiplerinden (şimdilik) daha düzeyli dursa da, biraz derinlere inince durum değişiyor.
Size sunulanı nasıl kullandığınız (her yerde olduğu gibi) burada da farklı değil. Fakat “size sunulan” iyi bence.
Kendimi tekrar etmeyeyim. Facebook ile ilgili araştırma ve düşüncelerimi paylaştığım “Facebook Yeni Nesil Oyuncağımız!” başlıklı bir yazı var, bu da linki .
9. İnovasyon son zamanlarda herkesin dilinde. Bu kavramın ülkemizdeki algılanışı ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
İcat olarak algılanıyor daha çok.
“Yenilikçi düşünce” demek daha doğru olurdu bence.
10. İnovatif bir şirket ve inovatif bir insan olmak için neler yapmak gerek?
– Yenilikçi olmak gerekiyor. Olandan rahatsız olmak, sorgulamak.
– Bir şeyleri değiştirmek istemek, risk almaktan muazzam bir keyif duymak.
– Bu değişim için önce kendine inanmak, sonra da bol öğrenme tutkusu..
– Harekete geçmek için de disiplinli, azimli ve planlı çalışma. Sabahlara kadar…
11. Bireylere ve şirketlere sunduğunuz danışmanlık hizmetleri hakkında bilgi verir misiniz?
Koçluk benimkisi..
Ya önce öncelikleri belirlemece, ya da netlerse, o önceliklerin hayata geçmesi için birlikte çalışmak.
Basketbol koçundan farkı yok esasında. Taşın altına elini koymak var; kalın bir rapor verip uzaklaşmak yok. Bu iş koçluğu.
Bir de yaşam koçluğu var.
O da bireysel anlamda hayata dair ne varsa gündemlerinde…
12. Size ilham veren markalar hangileri? Bir marka olacak olsanız hangisi olmayı tercih ederdiniz?
Pek yok.
Ama olmaz, illa söyle dersen;
Şampiyonlar Ligi derim, Virgin derim.
Ben marka olsam…
F1’de koşan Ferrari olmak fena olmazdı.
13. Bir fikir yaratırken hangi süreçleri izlediğiniz konusunda bilgi verir misiniz? Yaratma sürecinizde sizi tetikleyen unsurlar nelerdir?
Bol bol insan içine çıkmak, gezmek, yeni kişiler tanımak, konuşmak, hayatın farklı anlarını paylaşmak.
Okumak… [Ben kitap okuma sabrımı yitirdim. İnternet yetiyor fazlasıyla.]
Yaramazlık yapmak… İçindeki çocuğun [büyümesine izin vermeden] bolca dışarı çıkmasını sağlamak.
14. İş yaşamı dışında neler yapar ve kendinizi nasıl yenilersiniz?
Bir üstteki yazdıklarım burada da geçerli.
Bir farkla…
Bende iş yaşamı, özel yaşam ayrımı yok artık.
Hayat tek.
15. Tunç Kılınç’ın gelecek hedeflerinde neler var?
Fikir Atölyesi devam.
Belki onu televizyona, basına taşımak olabilir.
Koçluk devam…
Bir de bunların dışında, tamamen farklı bir şey.
Ne, bilmiyorum henüz.
Bulmak için bu sene en az bir ay (aralıksız) İstanbul dışında olmak istiyorum.
Bulamazsam gelecek sene bu iki aya çıkacak.
Bulana kadar devam.
Ne mi yaparım bu sürede?
Bu garsonluk da olur, miçoluk da.
Hayat o kadar güzel ki, nefes kesen anları arttırmak sadece bizlerin elinde.
Ve onlar her yanımızda.
16. Son olarak pazarlama alanında çalışmak isteyen gençlere neler önerirsiniz?
Pazarlama bilimi özde “standart adam olma” diyor. Veya bu benim pazarlamayı nasıl görmek istediğim.
Düşüncende, yaptıklarında fark yarat. Bu ister bir üründe olsun, ister fiyatlamada, ister iletişimde, dağıtımda… Yetiyorsa hepsinde…
Yoksa en iyi pazarlamacı “en inandırıcı yalanı” söyleyen olur ki, gönlüm pek razı olmuyor buna.
—-
Mustafa’yla söyleşimiz bu kadar.
Devam etsin diyorsanız, merak ediyorum sorularınızı!