Hormonların Gücü Adına; Güç Bizde Artık!

80’li yıllara damga vuran “He-Man ve Kâinatın Hâkimleri” çizgi filmini bilenler, Prens Adam’ın kılıcını çekip He-Man karakterine dönüşürken söylediği ve hafızalarımıza yer eden “Gölgelerin gücü adına, güç bende artık!” sözünü de eminim hatırlarlar. Cesur, savaşçı kahramanımız pek çok erdemi de içinde barındırarak kâinata nam salmış ve başardıklarıyla kendi hayatında tatmin duygusunu iliklerine kadar hissetmiştir. O, geçmişten günümüze görüp görebileceğimiz kahramanların en heybetlilerinden sayılmaya devam ederken ben, her birimizin kendi hayatlarında birer süper kahraman olabileceğine yürekten inanıyorum.
Gelin isterseniz öncelikle “kahraman” ne anlama geliyormuş, bir bakalım.

“Kahraman” Sözcüğünün Etimolojik Kökeni

Farsçadan dilimize geçmiş “kahraman” sözcüğünün kökeni İran mitolojisine dayanmaktadır. Kahraman sözcüğünün geçtiği yazılı ilk kaynak ise Seydi Ali Reis’in 1557 yılında yazdığı Mir’atü’l-Memalik (Memleketlerin Aynası) eseridir ki orada kahraman, yiğit anlamında kullanılmıştır. Güçlü, yürekli, mert sözcükleriyle anlamdaşlık taşıyan bu sözcük; hepimizin içindeki gücü keşfetmesinin mümkün olduğuna dair inancımla yeterli emeği ve gayreti gösteren herkesin, hepimizin sahip olacağı bir sıfat haline dönüşmektedir benim gözümde.
He-Man karakterinin kahramanlığından yola çıkarken İngilizce “human” kelimesi geliveriyor aklıma ilk olarak. Dilimizdeki insan, beşer sözcüklerinin karşılığı olan “human”, cinsiyetler üstü duruşuyla He-Man’den bile daha güzel tınlıyor kulağımda. Prens Adam’ın kendi gezegenini koruduğu gibi kadın-erkek demeden hepimizin yaşadığımız dünyayı korumamız gerektiğine ve her birimizin içinden birer kahraman çıkabileceğine dair inancım üzerine düşünelim istiyorum.

Kahramanlığın İlk Adımı: Mutlu Olmak/Kendinden Razı Olmak

Sinan Canan’ın mutluluğa dair ifadeleri her zaman içimi aydınlatır. Üstad, pozitif psikolojide ve tasavvufta da önemli yeri olan “kendinden memnun ve razı olma” durumunun mutluluk ile doğrudan ilişkisine değinir. Her ne kadar bunun çok kolay elde edilemeyeceğine vurgu yapsa da oldukça güçlü ve gerçek bir yaşam amacına, mana hikâyesine sahip olmanın; tüm bunlarla birlikte kişinin kendi sınırlarını zorlamasının, aşmaya çalışmasının bunu başarmasında önemli rol oynadığından bahseder.
Edebiyat ve sinema tarihindeki kahramanları düşündüğümde (Marvel karakterleri bir bir gözümün önüne geliyor) hiçbir kahramanın mutsuz, umutsuz, boş vermiş ya da pes etmiş bir ruh hâlinde olmadığını anımsıyorum kolayca. Dünyayı istila eden, yok etmeye çalışan türlü kötülerle, kötülüklerle savaşan bu süper kahramanlar bir an olsun mutsuzluğun ya da umutsuzluğun pençesine düşselerdi dünyanın hâli nice olurdu; tahmin etmek hiç de zor değil. Onlar birer hikâye kahramanı, film karakteri deyip geçmezsek kendi hayatlarımıza ayna olabilecek hakikatleri keşfedebiliriz. Hâl böyle olunca kişinin bir kahramana dönüşmesi için önce kendinden razı olması, diğer bir deyişle mutlu, umutlu olması gerektiğini anlayabiliriz.
Pekâlâ mutluluğumuzun süreklilik arz etmesini nasıl sağlayacağız?

Mutluluğun Anahtarı: Nörobilim / Hormanlar

Prof. Dr. Türker Baş’ın “Joy.Ology – The Chemistry of Happiness” (Mutluluğun Kimyası) adlı kitabını okuduğumda, Prof. Dr. Sinan Canan’dan edindiğim bilgilerin ne denli kıymetli olduğunu ve yaşadığım dünyadaki gerçek kahramanların neleri, nasıl başardıklarını daha iyi anladım. İş eninde sonunda nörobilime, beyne, daha geniş ifadeyle bilime dayanıyordu.
Nazım Hikmet, Abidin Dino’ya “Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” derken aslında beynimizdeki kimyasallara ve doğru kimyasalların seviyelerini artırarak mutluluğun resmini çizebileceğimize hatta mutluluğu yaşamımızın ayrılmaz parçası yapabileceğimize işaret ediyordu belki, kim bilir?

Kahramanların İmzası: Oksitosin

Konunun uzmanı olmak şöyle dursun, bilgi dağarcığımın bir okyanustaki su zerresinden ibaret olduğunun bilincindeyim. Ne var ki bu yazıyı yazmama sebep olan ve araştırırken bile mutluluğumu kat be kat artıran oksitosin hormonundan bahsetmeden edemeyeceğim.
Yalnız beyinde değil kalpte de sentezlendiği ve salgılandığı bilinen bu mucizevi hormon; güven, yardımlaşma, sadakat gibi nice olumlu duygu ve eyleme öncülük etmektedir. İnsana mutluluk aşılayan hormonlar arasında en masumu olan ve mutluluğu sürdürülebilir hâle getiren oksitosin; yardımlaşma, paylaşma, güven ile de artarak salgılanmaya devam ediyor. Daha çok oksitosin salgılayarak hem daha mutlu oluyoruz hem de kendimiz başta olmak üzere dünyamıza daha büyük fayda sağlama şansı elde ediyoruz.
Bir çiçeğe can suyu verdiğimiz, patili dostlarımızı beslediğimiz, çevremizdekilerle bizde olanı paylaşıp bölüştüğümüz, ihtiyacı olan birine yardım ettiğimiz anlardaki hislerimize odaklanalım. O anki saf mutluluğu başka ne zaman yakalayabiliyoruz? Tüm bu güzelliklere sebep olan hormonun aynı zamanda bu eylemler ile daha çok ortaya çıktığını bilmek ve bu döngünün içinde kaybolup gitmek istemez miyiz?
İçimizdeki kahraman bize sesleniyor. Tahminimizden çok daha yakın ve ulaşılması çok daha kolay bir yerden. Beynimiz ve kalbimiz güçlerini birleştiriyor ve oksitosin ile her birimiz birer kahraman olabiliyoruz. Kısacası “Gölgelerin gücü adına, güç bende artık!” diyen He-Man’den “Hormonların gücü adına, güç bizde artık!” diyebilen “human”a evriliyoruz.
Ne kadar da basit, öyle değil mi?

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Mutlu Olmak Ya Da Olmamak